Fransa’da yeni Başbakan Sébastien Lecornu, görevine başlamasının ardından Sosyalist Parti ile kritik bütçe görüşmeleri gerçekleştirdi. Parti lideri Olivier Faure, hükümetten “sert bütçe kesintilerine son verilmesini, en zenginlerin adil katkı yapmasını ve alım gücünün artırılmasını” talep etti.
Sosyalistler, Macron’un emeklilik reformlarını iptal etmeyi, yeni bir servet vergisi getirmeyi ve Bayrou’nun önerdiği 44 milyar avroluk tasarrufun yarıya indirilmesini istiyor. IFOP anketi, halkın yüzde 86’sının servet vergisini, yüzde 66’sının ise emeklilik reformunun askıya alınmasını desteklediğini gösteriyor.
Reuters'ın aktardığına göre Lecornu, diyaloğa açık olduğunu belirtti ancak hem Cumhurbaşkanı Macron’un politik mirasını korumak hem de Cumhuriyetçiler (LR) gibi merkez sağ partileri destek vermeye ikna etmek gibi sınırlamalarla karşı karşıya.
Sosyalistler, Lecornu’nun önerilerine kulak vermezse gensoru önergesi sunacaklarını açıkladı. Parti içindeki uzlaşmazlıklar, bütçenin meclisten geçmesini kritik hale getiriyor ve yeni başbakanın görevi sadece parlamentoda çoğunluk sağlamakla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda sosyal hareketlerin baskısını da yönetmesi gerekiyor.
Dinmeyen siyasi kriz
Lecornu’nun atanması, Macron’un ikinci döneminde beşinci başbakan değişikliği oldu. Ülke, Élisabeth Borne, Gabriel Attal, Michel Barnier ve François Bayrou’nun ardından Lecornu ile birlikte, siyasi analistlerin “dönen kapı” olarak adlandırdığı yönetilebilirlik sorunuyla karşı karşıya kaldı.
Bayrou’nun 44 milyar avroluk bütçe tasarısı meclisten geçmeyince hükümet düşmüş ve Fransa, siyasi istikrarsızlığın derinleştiği bir döneme girmişti.
Lecornu’nun atanması, Cumhurbaşkanı’nın muhalefete taviz vererek orta yol arayışından vazgeçtiğini ve kendi siyasi kampını konsolide etmeyi seçtiğini gösteriyor.
Toplumsal tepki büyüyor
Sosyal tepkiler sokaklara taşındı. “Her Şeyi Durdur” (Bloquons Tout) hareketi ve sendikalar, ülke genelinde 800.000 kişinin katıldığı eylemler düzenledi. Paris başta olmak üzere büyük şehirlerde yollar kapandı, toplu ulaşım aksadı, okullarda ve kamu hizmetlerinde grevler yapıldı. CGT ve diğer sendika konfederasyonları, hükümetin kemer sıkma politikalarına karşı birleşik bir cephe oluşturdu.
Bu toplumsal patlamalar, Fransa’daki siyasi kriz ile sosyal kriz arasında doğrudan bir bağlantı kuruyor. Bayrou’nun bütçe tasarısı, yalnızca hükümeti düşürmekle kalmamış, aynı zamanda toplumsal direnişi de tetiklemiş oldu. Lecornu hükümeti, hem parlamentoda aritmetik bir çoğunluğu sağlamak hem de sokaklardaki eylemleri yatıştırmakla yükümlü hale geldi.
Parçalanmış parlamento
Lecornu’nun manevra alanı, üç kutuplu parlamento yapısı nedeniyle ciddi şekilde sınırlı. Sol ittifak Boyun Eğmeyen Fransa (LFI), hükümeti derhal gensoru önergesiyle tehdit ederken, aşırı sağ Ulusal Birlik (RN) daha ölçülü bir yaklaşım benimsedi. Sosyalistler ve Cumhuriyetçiler, hükümete destek vermeyeceklerini açıklamış olsa da pazarlık kapısını açık bırakıyor. Bu tablo, Lecornu’nun bütçeyi geçirebilmesi için muhalefetin bölünmüşlüğünden faydalanmak zorunda olduğunu gösteriyor.
Fransa, siyasi krizle birlikte ekonomik baskılarla da karşı karşıya. Fitch Ratings, Lecornu’nun atanmasından birkaç gün sonra Fransa’nın kredi notunu “AA-”den “A+”ya düşürdü. Kamu borcunun GSYİH’ye oranının 2024’te yüzde 113, 2027’de yüzde 121 olması öngörülüyor. Bu tablo, hükümetin mali disiplin ile toplumsal talepler arasında zor bir denge kurmasını gerektiriyor. Lecornu’nun “Gelecekteki bütçe benim görüşlerimi tam olarak yansıtmayabilir” açıklaması, ekonomik kısıtların siyasi egemenliği nasıl sınadığını gösteriyor.
Uluslararası basın, Lecornu’nun atamasını bir çözümden çok krizin devamı olarak görüyor. Fransa’nın denizaşırı topraklarından dış politikasına kadar geniş yelpazede yankıları olan bu kriz, AB içindeki Fransa’nın güvenilirliğini zayıflatıyor ve 2027 cumhurbaşkanlığı seçimleri için aşırı sağın güçlenmesine zemin hazırlıyor.
Fransa, sosyal, ekonomik ve siyasi boyutları iç içe geçmiş çok katmanlı bir krizle karşı karşıya. Lecornu hükümetinin bütçeyi geçirme çabaları, muhalefetin bölünmüşlüğüne ve toplumsal hareketlerin baskısına bağlı olarak büyük bir sınav niteliği taşıyor. Krizin yönetilememesi, hem Macron’un mirasını hem de Beşinci Cumhuriyet’in merkez siyasetinin geleceğini tehdit ediyor.
Kaynak: Gazete Oksijen

