Övgü Pınar / Paris
Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un şaşkınlık yaratan erken seçim kararı sonrası gazete manşetleri, tartışma programları, siyasetçilerin açıklamaları ve hatta bar sohbetlerinde bile sanki bir savaş ya da sağlık alarmı varmışçasına “cepheler”, “sıhhi kordonlar” havada uçuşuyor.
Aşırı sağın II. Dünya Savaşı’ndan bu yana iktidara ilk kez bu kadar yaklaşması nedeniyle olağanüstü bir atmosferde geçen genel seçim kampanyasına damga vuran ve ülkedeki mevcut durumu anlamak için ışık tutan kavram ve terimlerden bazıları şöyle:
Sıhhi kordon (Cordon sanitaire)
Sağlık tedbirinden siyaset literatürüne transfer edilen bu terim, tehlikeli bir salgın hastalığı durdurmak için çekilen blokajdan ilhamla, tehlikeli görülen bir partiye karşı blokaj oluşturmak anlamında kullanılıyor. Pratikte, aşırı sağın iktidar kademelerine ulaşmasını engellemek için bu kanattaki partilerle güç birliğine gidilmesine, hatta müzakerelere dahil edilmelerine karşı bir ilke olarak özetlenebilir.
Son seçim kampanyasında Cumhuriyetçilerin lideri Eric Ciotti, ülkede bir tabu muamelesi gören bu kordonu kırarak Ulusal Birlik’le ittifak kararı aldı. Ciotti’nin bu kararı kendi partisinden de büyük direnişle karşılaştı. İsyancı Cumhuriyetçilerle Ciotti arasında başkanlık koltuğundan parti binasının anahtarı ve sosyal medya hesaplarının şifresinin hakimiyetine dram dozu yüksek çatışmalar yaşandı.
Fransa’da aşırı sağa karşı bir sıhhi kordon oluşturulması kavramı 1987’de Le Monde gazetesinde yayımlanan bir manifestodan geliyor. Siyaset ve kültür dünyasından onlarca figürün imzaladığı manifesto, o zamanki adıyla Ulusal Cephe’ye “Hayır” demek için demokratik bir refleks gösterilmesi ve bir sıhhi kordon oluşturulması çağrısı yapıyordu.
Sıhhi kordon teriminin sağlık alanındaki orijinal mucidi ise, yazar Marcel Proust’un babası hekim Adrien Proust olarak biliniyor. 19. yüzyılda sarı humma salgınının etkilediği bölgelere girişleri önlemek için askerlerin oluşturduğu blokaja Proust bu adı vermiş.
Cumhuriyetçi Cephe (Front Republicain)
Sağ ve soldaki partilerin aşırı sağa karşı bir baraj oluşturmak için birleşmesi anlamında kullanılıyor.
1955’te gerçekten cumhuriyeti kurtarmak amaçlı bir koalisyonu tabir etmek için ortaya atılan bir terim olsa da 1980’lerde Ulusal Cephe’ye bugün de Ulusal Birlik’e karşı güç birliği olarak hala dolaşımda. Güncel kullanımı, ikinci tur seçimlerde Ulusal Birlik adayının karşısındaki en güçlü adayı desteklemek için diğerlerinin yarıştan çekilmesi taktiğine işaret ediyor.
Bu seçimlerde sol ittifakın önde gelen ismi Jean-Luc Melenchon, 30 Haziran’daki ilk turun sonuçlanmasının hemen ardından “İlkelerimiz ve önceki tüm seçimlerdeki tutarlı konumlarımız uyarınca, Ulusal Birlik’in kazanmasına hiçbir yerde izin vermeyeceğiz ve bu nedenle (ikinci turda) onlar ilk sırada biz üçüncü sıradaysak adaylığımızı geri çekeceğiz” açıklaması yaptı.
Fransız seçim sisteminde, ilk turda yüzde 50’nin üzerinde oy alanlar doğrudan seçilirken diğer bölgelerde yüzde 12.5 üzeri oy alan adaylar ikinci turda karşı karşıya geliyor.
Yaklaşık 300 seçim bölgesinde ikinci tura 3 aday kalırken, bunlardan 200’den fazlası bu strateji kapsamında çekilme kararı aldı.
Ancak seçmenin parti çizgisine her zaman birebir itaat etmeme ihtimali bu taktik oy verme biçiminin etkisini düşürebilir.
Yeni Halk Cephesi
Macron’un erken seçim ilan ettiği 9 Haziran akşamından hemen sonra yeşiller, komünistler, sosyalistler ve Boyun Eğmeyen Fransa, aşırı sağa karşı ittifak kararı aldı. 1930’larda faşizm tehdidine karşı kurulan Halk Cephesi’nden ilhamla Yeni Halk Cephesi ismini seçtiler.
Benzer bir sol ittifak 2022 genel seçimlerinde de kurulmuş, NUPES (Yeni Ekolojik ve Sosyal Popüler Birlik) meclisteki en büyük ikinci güç olmuştu. Seçimler sonrası ise hızla ayrılıklar baş göstermiş, son olarak Boyun Eğmeyen Fransa ve lideri Melenchon’un İsrail’de 7 Ekim’de düzenlenen saldırılar ve Hamas’ı terörle suçlayarak kınamaması ittifakı parçalamıştı.
Bu seçimlerde, Ulusal Birlik’in iktidara gelmesini önlemek için yeniden güç birliğine gidiyorlar. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde önemli başarı elde eden sosyalistlerin lideri Raphael Glucksmann, daha önceki anlaşmazlıklara rağmen birleşme kararlarını “Önemli olan tek şeyin Ulusal Birlik’in kazanmaması ve iktidara gelmemesi. Ve bunu başarmanın tek yolu solda birlik” diye açıkladı. Öte yandan, hükümeti kurma görevini almaları halinde, tartışmalı bir figüre dönüşen Melenchon’un başbakan olmayacağını vurgulama ihtiyacı hissetti.
Macronya (Macronie)
Cumhurbaşkanı’nın adının “–ie” ekiyle bir nevi fantastik bir ülkeye dönüştürülmesiyle oluşturulan tabir, “Macron dünyası” diye de açıklanabilir.
Bu dünya, Emmanuel Macron’un “elit” siyasi çevresi ve neoliberal politik-ekonomik markası olarak tanımlanıyor.
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aldığı ağır yenilgi sonrası Cumhuriyetçilerin lideri Eric Ciotti “Macronya artık bitti” dedi.
Seçimin ilk turunun ertesi günü çıkan Liberation gazetesi de baş sayfasından “Milletvekili seçimlerinin ilk turunu birincilikle tamamlayan RN şimdi iktidarın eşiğinde. Birleşik sol direniyor. Macronya yerlerde” diyordu.
Birlikte yaşama (Cohabitation)
Karşıt siyasi partilerden bir cumhurbaşkanı ile bir başbakanın ülkeyi birlikte yönetmek zorunda kalması. 1958’den beri süren Beşinci Cumhuriyet döneminde 3 kez böyle bir birlikte yaşama deneyimi görüldü.
İlki 1986’da, Sosyalist Cumhurbaşkanı François Mitterrand’ın muhafazakar Jacques Chirac’ı başbakan olarak görevlendirmesiyle yaşandı. Ardından yine Mitterand cumhurbaşkanlığında, 1993-1995 arasında muhafazakar Edouard Balladur’un başbakanlık yaptı. Son olarak da 1997-2002 arasında Cumhurbaşkanı Chirac, sosyalist kanattan Başbakan Lionel Jospin ile “birlikte yaşadı”.
2000’de cumhurbaşkanının görev süresi 7 yıldan 5’e indirilmesinin ardından, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri kısa süre arayla yapılmaya başlanınca karşıt siyasi partilerin ülke yönetiminde “birlikte yaşama” ihtimali düştü. Ancak Macron’un popülaritesi diplerdeyken erken seçim kararı alması bu kez bu ihtimali güçlendirdi.
Şimdi en çok konuşulan ihtimal, aşırı sağcı Ulusal Birlik’in başbakan adayı Jordan Bardella ile Macron’un birlikte yaşamaya mahkum olması.
Şeytan çıkarma (Dediabolisation)
Ulusal Cephe ve ardından Ulusal Birlik’in “şeytandan arındırılması” ya da “şeytanlaştırılmasının iptali”. Özetle, daha geniş bir seçmen kitlesine hitap edebilmek için sert köşelerini törpüleme, radikal söylemini yumuşatma taktiği. Partinin karşıtları tarafından şeytanlaştırıldığını ima etmek için de kullanılan ifade, bazıları tarafından tartışmalı bulunuyor.
Irkçı, homofobik, Yahudi karşıtı sansasyonel çıkışlarıyla bilinen ve “cumhuriyetin şeytanı” diye anılan partinin kurucu lideri Jean-Marie Le Pen’in lekeli mirasından kurtulma süreci de denebilir. Kızı Marine Le Pen, babasını partiden uzaklaştırıp liderliğe gelmesinin ardından bu imaj değişikliğine özel önem gösterdi.
Partinin adını Ulusal Birlik olarak değiştirdi, hatta liderliği Le Pen soyadı taşımayan birine, genç yıldız Jordan Bardella’ya devretti.
Marine Le Pen’in bu süreçte en dikkat çeken adımlarından biri de geçen kasımda Paris’te yapılan “Cumhuriyet İçin ve Antisemitizme Karşı” yürüyüşe katılmasıydı. Fransa basınında bu adım “tarihi bir an” ve “şeytandan arındırma” stratejisi için kilit önemde bir adım diye nitelendi.