Farnaz Fassihi/ New York Times
ABD'nin İran’ın üç ana nükleer tesisine hafta sonu düzenlediği bombardımanın ardından, Pazartesi sabahı İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi acil toplandı. Bu saldırılar, İsrail’in bir haftadır süregelen ve İran’ın askeri liderliği ile altyapısına ağır darbe vuran operasyonlarının ardından geldi.
İran için mesele, itibarını korumaktı. Dört İranlı yetkiliye göre, bir sığınaktan İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney misilleme emrini gönderdi. Ancak aynı zamanda, saldırıların sınırlı kalmasını, ABD ile topyekün bir savaştan kaçınılmasını da talimat olarak iletti.
Yetkililere göre, İran bölgedeki bir Amerikan hedefini vurmak istiyordu ama ABD’den daha fazla saldırı çekmekten de kaçınmak istiyordu.
İran Devrim Muhafızları, bu nedenle Katar’daki El Udeyd Hava Üssü’nü hedef olarak seçti. Devrim Muhafızları’ndan iki üyeye göre, burası ABD’nin bölgedeki en büyük üssüydü ve hafta sonu İran’daki nükleer tesislere yönelik B-2 bombardımanının koordinasyonunda kullanıldığına inanıyorlardı.
Ancak üs Katar’da olduğu için İran’a yakın bir müttefik bir ülkeye yönelik saldırının sınırlı kalabileceği düşünülüyordu.
İran, saldırıdan birkaç saat önce aracılar yoluyla bir saldırının yaklaşmakta olduğuna dair mesajlar göndermeye başladı. Katar hava sahasını kapattı, ABD’liler ise önceden uyarıldı.
'Vur kaç dönemi sona erdi'
Kamuoyuna karşı İran, ABD’ye yönelik saldırısını, ülkesine saldırmanın bedeli olarak lanse etti. İran Silahlı Kuvvetleri sözcüsü televizyonda yaptığı açıklamada, Katar’daki ABD üssüne yönelik saldırının Devrim Muhafızları tarafından gerçekleştirildiğini söyledi.
“Düşmanlarımıza uyarımızdır: Vur-kaç dönemi sona erdi,” dedi.
İran devlet televizyonu, Katar semalarında yükselen balistik füzelerin görüntülerine eşlik eden vatansever marşlar yayınladı. Sunucular, İran’ın emperyal güçlere karşı elde ettiği zaferi ve ihtişamını İran halkına aktardı.
Ancak perde arkasında, dört İranlı yetkiliye göre, İranlı liderler bu sınırlı saldırının ve önceden yapılan uyarının ABD Başkanı Donald Trump’ı durduracağını ve İran’ın da geri adım atmasına olanak tanıyacağını umuyordu.
'Hiçbir ABD'linin ölmemesi hedeflendi'
Aynı zamanda, Washington’ın İsrail’e baskı yaparak İran’a yönelik hava saldırılarını sonlandırmasını da bekliyorlardı. Zira bu saldırılar, ABD’nin nükleer tesislere yönelik saldırısından çok daha önce başlamış ve Pazartesi gecesi itibarıyla hala sürüyordu.
İranlı bir yetkiliye göre, Katar’daki ABD güçlerine yönelik saldırıdan önce yapılan planlamada, hiçbir Amerikalının ölmemesi hedeflendi. Zira herhangi bir can kaybı, ABD’nin misilleme yapmasına neden olabilir ve bu da saldırıların karşılıklı hale gelmesine yol açabilirdi.
Plan işe yaradı gibi görünüyor. Trump, El Udeyd Üssü’ne fırlatılan 14 İran füzesinden 13’ünün imha edildiğini, hiçbir Amerikalının öldürülmediğini ya da yaralanmadığını ve üste oluşan hasarın “asgari düzeyde” olduğunu açıkladı.
Trump, dikkat çeken açıklamasında, “Erken uyarı verdikleri için İran’a teşekkür ederiz. Bu sayede hiçbir can kaybı yaşanmadı, kimse yaralanmadı,” dedi. Trump ayrıca, “Artık her şeyi içlerinden attılar. Umarım bundan sonra NEFRET olmaz,” diye de ekledi.
Kısa süre sonra ABD Başkanı Trump, İran ile İsrail arasında ateşkesin yakın olduğunu duyurdu. Birkaç saat sonra İran da ateşkes sağlandığını açıkladı. İsrail hükümeti ise hemen bir yorum yapmadı ancak Salı sabahı erken saatlerde İran füze saldırılarında dört kişinin öldüğünü bildirdi.
Bir haftadan biraz fazla sürede savaş, daha önceki pek çok kırmızı çizgiyi büyük bir hızla aştı. Ancak İran’ın uzun süreli bir savaşa olan iştahı azalıyor gibiydi.
İran halkı kenetlendi
Çoğu İranlı, ülkesine yapılan bu saldırıları bir işgal olarak görüp bayrağın etrafında kenetlendi. Ancak on binlerce kişi Tahran ve diğer şehirlerde evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Mağazalar, işyerleri ve resmi daireler kapalı ya da sınırlı saatlerle çalışıyordu. Ekonomik etkiler hissedilmeye başlamıştı. Taksiciler, işçiler, hizmet sektörü çalışanları gibi birçok kişi artık geçinemediklerini söylüyordu.
Tahran’daki Ulusal Kalkınma Partisi Başkanı Sadık Nuruzi sanal bir toplantıda, “Ülkemizin bu savaşı sürdürmeye mecali yok,” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
'Ekonomik sorunlarımız var, halk desteğini sürdürmekte zorlanıyoruz. Ayrıca İsrail ve Amerika kadar askeri ya da teknolojik kapasitemiz de yok'
Savaşa son verilmesi yönündeki çağrılar, Devrim Muhafızları’na yakın isimlerden bile gelmeye başlamıştı. Kuruma yakın siyasi analist Kerim Caferi, sosyal medya hesabından, İran’ın İsrail ile savaşa odaklanması gerektiğini ve ABD ile yeni bir cephe açmaktan kaçınması gerektiğini yazdı. “İran’ın şu anda en az istediği şey, sonuçlarını düşünmeden çok cepheli bir savaşa girmektir,” diye belirtti.
Şimdi ne olacak?
İran’ın bir sonraki adımı hala belirsiz. ABD’nin nükleer tesislere yönelik saldırıları sonrasında, Batılı yetkililer İran’ın uranyum stokunun ne durumda olduğunu kesin olarak bilmiyor.
İran uranyumu daha fazla zenginleştirme kapasitesine sahip mi? Daha gizli saldırı yöntemlerine mi yönelecek? Yoksa bu süreci ağır yaptırımların kaldırılması için bir müzakere fırsatına mı çevirecek?
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi diplomatik atağa geçmiş durumda; Türkiye, Rusya ve Türkmenistan’a seyahat etti. Katar’daki ABD güçlerine yönelik saldırının ardından İran devlet televizyonuna konuşan Arakçi, ülkesine karşı açılan savaşın hedeflerine ulaşamadığını şu sözlerle ifade etti:
Zarar verdiler mi? Evet, verdiler ama asıl hedeflerini bizi tüm kapasitemizden yoksun bırakmak ya da başka niyetlerini gerçekleştiremediler'
© 2025 The New York Times Company