19 Aralık 2024, Perşembe Gazete Oksijen
Haber Giriş: 28.09.2024 14:44 | Son Güncelleme: 28.09.2024 14:47

The Guardian analizi: İsrail-Hizbullah çatışmasındaki kurallar ortadan kalktı

İsrail'in Hizbullah liderini vurması çatışmada endişe verici bir tırmanışı temsil ediyor. The Guardian muhabiri Peter Beaumont, İran destekli grup ile İsrail arasındaki dengeyi sağlayan bazı anlaşılan kuralların artık ortadan kalktığını yazdı
The Guardian analizi: İsrail-Hizbullah çatışmasındaki kurallar ortadan kalktı

İsrail'in Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ı Beyrut'un güney banliyölerindeki bir yeraltı karargâhına düzenlediği büyük bir saldırıyla öldürdüğü iddiası, grup ile İsrail arasında neredeyse bir yıldır süren savaşın en endişe verici tırmanışına işaret ediyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun BM Genel Kurulu'nda İran'ı doğrudan tehdit ettiği ve Hizbullah'ı “aşağılamaya” devam edeceği sözünü verdiği kavgacı konuşmasının hemen ardından büyük bir saldırıya ilişkin ilk haberler gelmeye başladı.

Bir saatten kısa bir süre içinde, ülkenin savunma ve güvenlik kurumlarıyla bağlantılı İsrailli gazeteciler hedefin Nasrallah olduğunu ve Nasrallah'ın saldırı sırasında karargahın bulunduğu bölgede olduğunu öne sürdüler. Bu sabahı İsrail ordusu Nasrallah'ın öldürüldüğünü açıkladı. Saldırının son derece önemli görüldüğü, olaydan kısa bir süre sonra İsrail'den yapılan bir dizi açıklamayla teyit edildi. Netanyahu'nun New York'taki otel odasından telefonla saldırı emrini verdiğini gösteren bir görüntü de bu açıklamalara dahildi.

Komutanlar hedef alınmıyordu

İsrail'in bu ay Hizbullah'a karşı giriştiği bir dizi büyük saldırıdan sonra (hedef gözeterek yapılan saldırılar ve örgüte sağlanan binlerce çağrı cihazı ve telsizin patlatılması dahil) her zamankinden daha açık olan şey, iki taraf arasındaki caydırıcılık dengesini düzenleyen ve uzun zamandır anlaşılmış olan temel kuralların ortadan kalkmış olduğu. Hamas'ın Gazze'den saldırmasından bir gün sonra 8 Ekim'de başlayan Hizbullah'la çatışmanın ilk aylarının büyük kısmında İsrail'in grubun en üst düzey üyelerine suikast düzenlemeyeceği anlaşılmıştı. Ancak son aylarda bu “kırmızı çizgiler” giderek ortadan kalkmaya başladı. Her iki taraftaki saldırıların coğrafi kapsamı Lübnan ve İsrail'in derinliklerine doğru ilerledikçe, İsrail operasyonları da Lübnan'ın güneyindeki saldırıların başlatılmasına doğrudan katılanların ötesinde daha üst düzey Hizbullah komutanlarını hedef aldı.

Nitekim yılın başından bu yana bölgedeki diplomatlar ve bilgi sahibianalistler, ABD'nin özel temsilcisi Amos Hochstein ve Hizbullah'ın aracıları vasıtasıyla İsrail ve Hizbullah arasındaki gizli gidiş gelişlerin bir amacının da gruptaki en üst düzey isimlerin hedef alınmayacağı anlayışını korumak olduğunu öne sürdüler. Ancak son iki hafta içinde İsrail tarafında, ciddi bir tırmanış için zemin hazırlandığına dair kanıtlar ortaya çıkmaya başladı.

Ülkenin güvenlik kurumları tarafından Hizbullah'ın İsrailli üst düzey isimleri hedef alan başarısız komploları olduğu iddia edilirken, İsrail'in tırmanışının grubun büyük bir saldırı başlatma planlarına karşı koymayı amaçladığı da öne sürüldü. Tüm bunların, Hizbullah'ın önünü kesmek için uzun süredir hazırlanan ve çok yönlü bir çabanın başlangıcı olduğu artık açıkça görülüyor.

Büyük bir kumar oynadılar

Cuma günkü saldırının etkilerinin tam olarak anlaşılması birkaç gün alacak olsa da Netanyahu ve askeri şefleri, sadece çatışmalar nedeniyle on binlerce kişinin yerinden edildiği İsrail'in kuzeyindeki durumla ilgili değil, aynı zamanda daha geniş bir bölge ve ülkenin uluslararası ortaklarıyla ilişkileriyle ilgili de büyük bir kumar oynadılar.

ABD ve Fransa öncülüğünde Hizbullah ile üç haftalık bir ateşkes sağlanmasına yönelik uluslararası çabaların ortasında gelen bu hamle, Netanyahu'dan geçici ateşkesi desteklediğine dair güvence aldığına inanan Biden yönetiminin suratına sert bir tokat anlamına geliyor. Bunun yerine, Netanyahu ve askeri liderliğinin, İsrail başbakanının cuma günü BM'de yaptığı zayıf katılımlı konuşmasında Hizbullah ve İran'a yönelik uyarılarının retorik süslemelerinin altını şiddetle çizmek için zamanlanmış bir saldırı için gizlice zemin hazırladıkları anlaşılıyor. 

En önemlisi de bu saldırılar, Nasrallah'ın bölgedeki en önemli stratejik müttefikini temsil ettiği Tahran'a doğrudan bir meydan okuma anlamına geliyor; İsrail'e yönelik İran tarafından tedarik edilen on binlerce füze uzun zamandır İsrail'in İran'a yönelik bir saldırısını engelleyen kilit bir stratejik önlem olarak görülüyordu. Artık tüm bahisler kapandı. İsrail'in Hizbullah'ın 100 binden  fazla füze cephaneliğinin yüzde 50'sini imha ettiğine dair iddialara rağmen, bu pek olası görünmüyor. Hizbullah'ın komuta ve kontrolü ciddi şekilde zarar görmüş olsa da, önemli bir kapasiteye sahip olması muhtemel.

Irak, Suriye ve Yemen de dahil olmak üzere İran'ın diğer müttefiklerinin, Hizbullah'ınki kadar önemli olmasa da, sadece İsrail'e karşı değil ABD hedeflerine karşı da kullanılabilecek kendi füzeleri ve insansız hava araçları var. Bir de en önemli soru var: İran Nasrallah'a yönelik saldırıyı kabul edebilir mi, yoksa o da genişleyen bir çatışmanın içine çekilebilir mi ve bu saldırı İsrail tarafından İran'a yönelik bir saldır için zemin mi hazırlıyor?

Bu endişenin altını çizen İran'ın Beyrut Büyükelçiliği, cuma gecesi İsrail'in Nasrallah'ın öldürüldüğünü açıklamasından önce saldırıların “oyunun kurallarını değiştiren ciddi bir tırmanmayı temsil ettiğini” ve İsrail'in “uygun şekilde cezalandırılacağını” söyleyerek İsrail'in hava saldırısını kınadı.