23 Kasım 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 05.08.2024 10:15 | Son Güncelleme: 05.08.2024 10:24

The Guardian yazdı: Orta Doğu'da topyekûn savaşı durdurabilecek bir şey var mı?

Tahran'da bir Hamas liderinin öldürülmesi İran liderlerini küçük düşürdü, ateşkes umutlarını kırdı ve Ortadoğu'nun ağır silahlara sahip ülkelerini istemediklerini iddia ettikleri topyekûn bir savaşa doğru amansızca yaklaştırdı. Peki taraflar ne yapabilir? Savaşa karşı ne düşünüyorlar?
The Guardian yazdı: Orta Doğu'da topyekûn savaşı durdurabilecek bir şey var mı?

İran'ın yeni seçilen Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, geçen hafta göreve başlamasının ardından bir balayı dönemi yaşamayı umuyorduysa, büyük bir hayal kırıklığına uğramış olmalı. Pezeşkiyan'ın yemin etmesinin üzerinden 12 saat geçmeden, uzaktan kumandalı bir bombanın neden olduğu bildirilen bir patlama Tahran'ın merkezindeki bir Devrim Muhafızları yerleşkesini sarstı. Hedef: Hamas'ın siyasi lideri, yemin töreninin onur konuğu ve Orta Doğu'nun en çok aranan isimlerinden biri olan İsmail Haniye'ydi. Yatağın altına yerleştirilen bomba Haniye'yi öldürdü. Balayı bitti.

Gerilimleri yatıştıracağı umuluyordu

Pezeşkiyan geçen ay yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sürpriz galibi oldu. İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'in desteklediği muhafazakâr sertlik yanlısı bir ismi geride bırakan Pezeşkiyan, ABD ve Avrupa ile kopan bağları onarma sözü verdi. Pek çok kişi onun zaferinin daha açık, daha ilerici bir dönemin habercisi olacağını ve özellikle selefi İbrahim Reisi döneminde büyük huzursuzluklara yol açan başörtüsü takma zorunluluğu nedeniyle yaşanan toplumsal gerilimleri yatıştıracağını umuyordu.

İsrail'e atfedilen ve Kudüs tarafından yalanlanmayan Haniye suikastı tüm bu umutları suya düşürdü. Pezeşkiyan kendisini, analistlerin Orta Doğu'yu sararak topyekûn bir savaşa yol açabileceği uyarısında bulunduğu uluslararası bir fırtınanın ortasında buldu. 

Hamas'ın 7 Ekim'de Gazze'den İsrail'e düzenlediği ve yaklaşık bin 200 kişinin ölümüne yol açan saldırılardan bu yana geçen gergin aylarda Orta Doğu sık sık felaketin eşiğine geldi. Nisan ayında İsrail'in İran'ın Şam konsolosluğundaki üst düzey Devrim Muhafızları komutanlarına suikast düzenlemesinin ardından İran, 1979'daki devrimden bu yana İsrail'e yönelik ilk doğrudan saldırısında yüzlerce füze ve insansız hava aracı ateşledi. ABD, İngiltere, Fransa, Suudi Arabistan ve Ürdün hava kuvvetlerinden oluşan geçici bir uluslararası koalisyon İsrail'in füzelerin çoğunu durdurmasına ve imha etmesine yardımcı oldu.

İsrail'i yeniden savunmayabilirler

ABD medyasında yer alan haberler Pentagon'un benzer bir çok uluslu operasyon için acele ettiğini ancak bazı ülkelerin yeniden katılmayı kabul etmeyebileceğini gösteriyor. Görünürdeki bu isteksizlik, Haniye'nin öldürülmesini kabul etmeyen ve geçen hafta Beyrut'ta üst düzey bir Hizbullah komutanını öldüren İsrail hükümetine ve başbakanı Binyamin Netanyahu'ya duyulan derin öfkeyi yansıtıyor. Cinayetler Gazze'de ateşkes umutlarını bir kez daha suya düşürdü ki bu da Netanyahu'nun hain amaçlarına uygun görünüyor. 

İran'ın atacağı bir sonraki adım Ortadoğu'nun kaosa sürüklenip sürüklenmeyeceği konusunda belirleyici olabilir. İran'ın bu önemli konumu sürpriz olmamalı. Bölgenin önde gelen gücü olarak kademeli bir şekilde ortaya çıkışı 7 Ekim'in ardından hızlandı. Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen'deki grupları kucaklayan ve Çin ile Rusya tarafından giderek daha açık bir şekilde desteklenen İran'ın İsrail ve Amerikan karşıtı direniş ekseni artık Batı liderliğindeki yerleşik düzene meydan okuyan büyük bir güç.

Birbiriyle bağlantılı iki gelişme daha Orta Doğu'yu uçuruma doğru sürüklüyor. Birincisi, İsrail'in fanatik Yahudileri ve milliyetçi aşırılık yanlılarını içeren aşırı sağcı iktidar koalisyonunun eşi benzeri görülmemiş, kendine zarar veren maskaralıkları. Savaş başlamadan çok önce İsrail toplumu, Netanyahu'nun yargının bağımsızlığını engellemeye yönelik girişimleri ve diğer kendine hizmet eden, anti-demokratik eylemleri nedeniyle bölünmüş durumdaydı. Çoğu sivil 39 binden fazla Filistinlinin öldürülmesi, Batı'daki geleneksel destekçilerini de yabancılaştırdı. Uluslararası mahkemelerde İsrail soykırımla, liderleri de savaş suçlarıyla itham ediliyor.

Ancak buna rağmen İsrailli liderler meydan okumaya devam ediyor. Netanyahu'nun geçen ay Kongre'de pişmanlık duymadan kavgacı bir konuşma yaptığı Washington'da da kendini gösterdi. Netanyahu aynı zamanda Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump'la da bir araya geldi. Netanyahu'nun bu inatçı tavrı, Ortadoğu'da istikrarın altını oyan üçüncü gelişmenin altını çizdi: ABD'nin bir zamanlar hakim olduğu bölgedeki gücünün ve etkisinin azalması. Şimdi, Gazze'nin yarattığı travma ve gerilim içinde, İran-İsrail çatışmasının tuzağına düşmüş ve etkili bir Amerikan liderliğinden yoksun olan Orta Doğu ve onun ağır silahlarla donatılmış pek çok kahramanı, istemediklerini iddia ettikleri geniş çaplı bir savaşa kaçınılmaz bir şekilde yaklaşıyor.

Lübnan'da Hizbullah

İran tarafından desteklenen bir grup olan Lübnan'daki Hizbullah, dünyanın en güçlü devlet dışı aktörü olarak biliniyor. İsrail Hizbullah'ın yaklaşık 45 bin eğitimli savaşçıya, 150 bin kadar füzeye ve çok sayıda insansız hava aracına sahip olduğunu tahmin ediyor. Uzmanlar Hizbullah'ın üç hafta boyunca İsrail'in herhangi bir yerine günde 2 bin 500 ila 4 bin füze atabileceğini ve İsrail'in Demir Kubbe hava savunma sistemini alt edebileceğini söylüyor.

Hizbullah şimdiye akdar direkt savaşa girmedi. İran Hizbullah'ı öncelikle İsrail'e karşı ileri savunma olarak gördü. Hizbullah'ın Hamaney'e hesap veren lideri Hasan Nasrallah, 7 Ekim'den bu yana düzenli olarak sınır ötesi ateş teatisinde bulunulmasına rağmen Hamas'a tam ve aktif destek vermedi. İsrail'in geçen hafta Beyrut'ta Hizbullah'ın üst düzey askeri komutanı Fuad Şükür'ü öldürdüğünü doğrulamasının ardından bu hesap değişebilir.

Irak

Irak başından beri Gazze çatışması konusunda tavizsiz bir duruş sergiledi, İsrail'in işgalini kınadı ve Hamas'ı eleştirmeyi reddetti. Bu, İran'ın siyasi etkisinden ziyade, ülkenin Filistin davasına verdiği tarihi desteği yansıtıyor ki bu etki yine de kayda değer. Irak, orada ve Suriye'de ABD güçlerini defalarca hedef alan İran müttefiki gruplara ev sahipliği yapıyor. Biden, 7 Ekim sonrası en az 165 saldırının ardından şubat ayında Ürdün'de öldürülen üç ABD askerinin intikamını almak için hava saldırısı emri verdi. 

Bölge çapında bir savaşın bu Iraklı grupları ve Suriye'deki benzer grupları da içine çekebileceğine dair korkular, son günlerde ABD güçlerine yönelik üç saldırıyla daha da arttı ve çatışmaların yeniden yoğunlaştığına işaret etti. Buna karşılık olarak ABD geçen salı günü Bağdat'ın güneyinde hava saldırıları başlattı. Irak'ta yaklaşık 2 bin 500, Suriye'de ise yaklaşık 900 ABD askeri terörle mücadele için görev yapıyor. Bağdat'taki hükümet onların gitmesini istiyor.

Yemen'de Husiler

Yemen'deki Husiler, İran'ın müttefiki olan ve İran tarafından silahlandırılan, İsrail devletinin varlığına şiddetle karşı çıkan ve slonganlarında "Yahudilere lanet olsun" ifadesi yer alan bir savaşçı grup. İsrail'in Gazze'yi işgalinin ardından Husiler, İsrail ve ABD ile İngiltere gibi yakın müttefiklerle bağlantılı Kızıldeniz ticari gemilerine füze atmaya başladı. Bu da Husilerin füze fırlatma alanlarının bombalanması da dâhil olmak üzere Batı'nın askeri müdahalesine yol açtı. Husi tehdidi geçen ay Tel Aviv'de bir apartmanı silahlı bir insansız hava aracıyla vurarak bir kişinin ölümüne ve diğerlerinin yaralanmasına yol açtığında dramatik bir şekilde tırmandı. İsrail de Kızıldeniz'deki Hudeyde limanına misilleme amaçlı hava saldırıları düzenledi. Husi güçleri Yemen'de uzun süredir devam eden savaş sırasında ABD'nin müttefiki Suudi Arabistan ile de çatıştı ve yakın zamanda BM çalışanlarını hedef aldı. 

ABD ve Avrupa

ABD ve Avrupa hızla geniş çaplı bir Orta Doğu savaşının içine çekilebilir. ABD'nin Körfez'de büyük hava ve deniz üsleri bulunuyor ve şimdi bölgede yeni "savunma konuşlandırmaları" yapması bekleniyor. Amerikalı yetkililerin İran'ın nisan ayındakinden daha büyük bir saldırı yapmasını ve Irak, Suriye ve Lübnan'daki vekil güçlerini harekete geçirmesini bekledikleri belirtiliyor. Ancak Amerika'nın elindeki kozlar azalmış durumda. Netanyahu Haniye operasyonu konusunda Washington'u uyarmadı. Biden, doğru ama zayıf bir şekilde, bunun Gazze ateşkes görüşmelerine "yardımcı olmadığından" şikayet etti.

Biden, Gazze'de ateşkes ve İsrail'in Filistin Yönetimi ile iki devletli bir çözüm üzerinde görüşmesini ABD'nin bölgesel güvenlik garantilerine bağlayan büyük pazarlık planından vazgeçmiş değil. Böyle bir anlaşma Filistin'deki saatli bombayı ve İran'ı etkisiz hale getirmeyi amaçlıyor. Ancak şu anda bu imkansız bir hayal gibi görünüyor.

Katar ve Mısır

Katar ve Mısır Gazze'deki katliamın durdurulmasına yönelik arabuluculuk çabalarında merkezi rol oynadılar. Her ikisi de geçen haftaki gelişmeler karşısında dehşete düştüklerini ve kaygı duyduklarını ifade ettiler. İsmail Haniye'nin öldürülmesine atıfta bulunan Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdülrahman el-Tani X'te paylaşımında, "Siyasi suikastlar ve görüşmeler devam ederken Gazze'de sivillerin hedef alınmaya devam edilmesi, bir taraf diğer tarafın müzakerecisini öldürürken arabuluculuk nasıl başarılı olabilir sorusunu sormamıza neden oluyor" sözleriyle ateşkese dair pes edeceğinin sinyallerini verdi.

Mısır İsrail hükümetini açıkça barışı sabote etmekle suçladı. Kahire Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada "Bu bölgesel tırmanışın Gazze'deki ateşkes görüşmelerinde ilerleme kaydedilmemesiyle aynı zamana denk gelmesi durumun karmaşıklığını arttırmakta ve İsrail'in durumu yatıştırmak için siyasi iradesinin olmadığını göstermektedir" denildi. Komşu Ürdün gibi Mısır da Gazze'deki olayların yayılmasından ve bunun sonucunda iç huzursuzluktan endişe duyuyor.