Cuma günü Amsterdam'ın kuzeyinde bir balıkçı limanı olan Volendam'daki bir alışveriş merkezinde, aşırı sağcı politikacı Geert Wilders'in geçen çarşamba günü yapılan Hollanda seçimlerini kazanmasından duyulan memnuniyet vardı. Soyadını vermek istemeyen Pieter, "Bu gerçekten iyi bir şey. Ev sıkıntısı var, insanlar hala geliyor. Sınırlar kapanmak zorunda" diye konuştu.
Wilders'in uzun süredir kalesi olan güzel Volendam'da Özgürlük Partisi (PVV) oyların yüzde 18,6'sını kazandı. İlk tahminler Wilders'in 37 sandalye kazanacağını gösterdiğinde siyasetçilerin, siyaset bilimcilerin ve Wilders'in kendisinin ağzı açık kaldı. Bu parlamentonun yaklaşık dörtte biri demek ve şimdiye kadar kazandıkları en büyük pay.
Hükümete duyulan güvensizliğin etkisi
Zaman zaman Hollandalı Trump olarak da adlandırılan ve İslam hakkındaki kışkırtıcı yorumları, Hollandalı Faslılara hakaretten sabıka kaydı ve İngiltere'ye girişinin reddedilmesiyle tanınan bu sarışın politikacı, ulusu şok etti. Geçici sonuçlara göre, ölüm tehditleri aldıktan sonra 24 saat güvenlikle yaşayan deneyimli milletvekili, göç, konut, hayat pahalılığı ve bir dizi skandalın ardından hükümetlere duyulan güvensizlikle ilgili bir endişe dalgasından gücünü alıyor.
Bir kafede oturan seçmenlerden 57 yaşındaki Arjen, "Bu kurulu düzene karşı bir oylama. Her şeyi berbat ettiler" dedi. Yan masada oturan 55 yaşındaki pansiyon sahibi Vincent Veerman, daha önce geleneksel sağ partilere oy verdiğini ancak fırsatçıların göçünü engelleyecek bir hükümet istediğini söyledi: PVV'nin sığınma yasağını onayladı ve 160 sığınmacının kasabadaki Van der Valk oteline yerleştirilmesinden bu yana suçla ilgili endişelerini dile getirdi. Veerman, "PVV'ye oy vermemin nedeni, hükümetin Timmermans ile devam etmemesi" dedi.
Son 20 yıldır aşırı sağın oyları arttı
Hollanda düşük yolsuzluk, basın özgürlüğü ile tanınıyor ancak son yirmi yıldır başka bir akım mevcut: Aşırı sağ partilere destek. 2002'deki seçimlerden hemen önce öldürülen İslam karşıtı Pim Fortuyn, 26 sandalye kazanan ve dağılmadan önce hükümette yer alan kendi adını taşıyan bir parti kurdu. Aşırı sağcı Forum for Democracy de eyalet seçimlerinde başarılı oldu ve 2019'da Senato'daki en büyük parti haline gelmişken benzer bir kaderle karşılaştı. Leiden Üniversitesi Siyaset Bilimi Enstitüsü'nden Profesör Tom Louwerse'e göre Hollanda aşırı sağı son on yılda ortalama yüzde 15 ila yüzde 20 arasında oy aldı.
"İyi temsil edilmediklerini düşünüyorlar"
Hollanda'da herkesin aynı fırsatlara sahip olmadığına dair bir his var, özellikle de yüksek seçici ortaokul sisteminde daha az başarılı olanlar arasında. Gazeteci Joris Luyendijk kısa bir süre önce, hiyerarşik olmadığı varsayılan bir toplumda bir kişinin ilerlemesini hızlandıran daha iyi eğitim, beyaz olmak ve Hollandalı bir ebeveyn de dahil olmak üzere yedi kriter belirledi. Utrecht Üniversitesi'nden sosyal bilimci Profesör Marcel Lubbers de aynı görüşte olduğunu belirterek, "Göçmen kökenli seçmenler arasında büyük bir çoğunluk çıkarlarının siyasette iyi temsil edilmediğini düşünüyor ancak bunu göçmen kökenli olmayan ve göçmen karşıtı partilere oy veren çok büyük bir grup arasında da görüyoruz" ifadelerini kullandı.
Amsterdam Üniversitesi'nden Profesör Matthijs Rooduijn seçimleri sağ popülizm için bir üreme alanı olarak gördüğünü söylüyor. Birçok parti, göçmenleri suç ve konut sorunlarıyla ilişkilendiren Wilders'in ekmeğine yağ sürerek göç üzerine kampanya yürüttü. Rooduijn'in araştırması PVV oylarının yüzde 15'inin Başbakan Mark Rutte'nin Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi'ni (VVD) terk edenlerden geldiğini gösteriyor. Kampanyanın başlarında VVD'nin yeni lideri Dilan Yeşilgöz-Zegerius, Wilders'in aşırıcılığından çekinen çoğu ana akım partinin yaptığı gibi onu koalisyon dışında bırakmayacağını söyleyerek ona kapıyı açtı.
Wilders görünüşe göre daha yumuşak bir tonla karşılık verdi. Nieuwsuur adlı güncel TV programında camilerin, İslami okulların ve Kuran'ın yasaklanmasına ilişkin politikalarını rafa kaldırabileceğini söyledi. Yumuşak bir ses tonuyla "Önümüzdeki hükümet dönemi söz konusu olduğunda öncelik başka şeylerde yatıyor" dedi. Bu açıkça çekici geldi. Güneydeki Venlo kentindeki kampanya açılışında seçmenler onun mesajını beğendiklerini ama bazen biraz ileri gittiğini düşündüklerini söylediler. Beş hafta sonra burada, Volendam'da Veerman, Wilders'in iklim konusunda aşırı solculardan daha ılımlı bir ton benimsediğini söyledi. Veerman, "Diğer herkese saygı duyduğunuz sürece neye inandığınız umurumda değil. Biz çok kültürlü bir topluma sahibiz" dedi.
"Daha fazla zorluk yaşayan insanlardan oluşuyor"
Wilders göçmenlik konusunda aşırı sağcı olsa da sağlık, emeklilik, asgari ücret ve sosyal konut konularında popülist politikalara sahip. Rooduijn, "PVV'nin seçmen kitlesi genel olarak daha fazla zorluk yaşayan insanlardan oluşuyor. İhmal edildiklerini düşünüyorlar. Hem ekonomik hem de kültürel olarak zor bir hayatları var. Radikal değişim vaat eden bir partiye oy vermelerinin nedenlerinden biri de bu" değerlendirmesini yaptı.
Peki bu radikal değişim gerçekleşecek mi? Wilders en çok sandalyeyi kazandı ve koalisyon kurmaya davet edildi. Ancak Hollanda temsili demokrasisinde, pazarlığın sonucu belli olmaktan çok uzak. Wilders başbakan olmayabilir ve koalisyon kurmayı başaramazsa başka bir parti bunu deneyebilir. Bu aylar sürebilir.
En belirgin seçenek PVV, VVD, Pieter Omtzigt'in Yeni Sosyal Sözleşmesi ve sağcı Çiftçi Vatandaş Hareketi'nden (BBB) oluşan sağcı bir koalisyon olacaktır. Ancak Yeşilgöz-Zegerius, bazı politikaları destekleyebilecek olsalar da Wilders hükümetinin bir parçası olmayacağını söyledi. Merkez sağ Omtzigt daha önce anayasa karşıtı görüşlerle çalışmayı dışlamıştı ancak şimdi üstü kapalı bir şekilde sorumluluk almaktan bahsediyor. Volkskrant gazetesinden Raoul du Pré, hızlı ve keskin bir tartışmacı olan Wilders'in, yaz aylarında liderliği bırakacağını açıklayan Rutte'nin yokluğundan faydalanarak tartışmaları kazandığını, ancak medyayı da daha yumuşak bir taraf göstermek için kullandığını söyledi.
Ancak Wilders'in VVD, NSC ve GreenLeft/Labour'un yarısı uzunluğundaki manifestosunun resmi bir maliyeti yoktu ve derin bir ironi içeriyordu. ING ekonomistleri Marcel Klok ve Marieke Blom, Yeşilgöz-Zegerius tarafından desteklenen olası bir Wilders-NSC-BBB koalisyonunu analiz etti. Ekonomi üzerindeki etkisinin teşvik edici olacağını belirten ekonomistler, "İşgücü piyasasındaki mevcut zorluklar göz önüne alındığında, bunun yabancı işçilere daha fazla taleple sonuçlanmasını bekliyoruz" dediler.