İran'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin galibi, ülke içindeki anlaşmazlıkları ve yaptırımlarla hırpalanmış bir ekonomiyi devralacak ama aynı zamanda bir güç de devralacak: Tahran uluslararası sahnede on yıllardır olmadığı kadar söz sahibi. Dini Lider Ali Hamaney'in liderliğindeki İran, onlarca yıldır süren ABD baskısını bertaraf etti ve büyük ölçüde Rusya ve Çin ile yakınlaşarak, Batı ile entegrasyondan vazgeçerek ve tam da Washington ile çatışmayı tırmandırdıkları sırada iki büyük gücün yanında yer alarak yıllarca süren izolasyondan çıktı. İran'ın ekonomisi ABD yaptırımlarından zarar görmeye devam ediyor ancak Çin'e petrol satışı ve Rusya ile silah anlaşmaları finansal ve diplomatik can simidi oldu.
Ayrıca ABD'nin Orta Doğu'da onlarca yıldır yaptığı hataları ve Beyaz Saray'ın bölgeye yönelik politikasında bir yönetimden diğerine yaşanan büyük değişimleri de etkili bir şekilde kullandı. Bugün Tahran, Orta Doğu'daki Amerikan müttefikleri ve çıkarları için İslam Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1979 yılından bu yana hiç olmadığı kadar büyük bir tehdit oluşturuyor.
İran'ın askeri ayak izi her zamankinden daha geniş ve daha derinlere ulaşıyor. İran destekli silahlı gruplar Suudi petrol tesislerini füzelerle vurdu ve Kızıldeniz'deki küresel deniz taşımacılığını felç etti. Irak, Lübnan, Yemen ve Suriye'de siyasete hakim oldular ve ekim ayında Hamas'ın saldırısıyla İsrail'e on yıllardır yapılan en yıkıcı saldırıyı gerçekleştirdiler. İran kendi topraklarından İsrail'e ilk doğrudan askeri saldırısını nisan ayında gerçekleştirdi. Batılı yetkililer, İran'ın Avrupa ve ötesindeki muhaliflerine yönelik saldırılar da düzenlediğini söylüyor.
"45 yıl öncesine göre daha tehditkâr"
5 Temmuz'daki İran seçimlerinin ikinci turunu ya da kasımdaki ABD seçimlerini kim kazanırsa kazansın acil konular olmaya devam edecek. Demokrat ve Cumhuriyetçi yönetimlere İran politikası konusunda danışmanlık yapan Brookings Enstitüsü Dış Politika Programı Direktörü Suzanne Maloney, "İran birçok açıdan 45 yıl öncesine göre daha güçlü, daha etkili, daha tehlikeli ve daha tehditkâr" dedi.
"Rejim meşruiyetini kaybetti"
İran'ın dış politika tercihlerinin İran'a içeride büyük bir maliyeti oldu. Ekonomisi, Körfez Arap ülkelerindeki rakipleri Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin büyüme ve yaşam standartlarının çok gerisinde kaldı. İslami rejim, kendisini iktidara getiren halk desteğinin çoğunu kaybetti ve çok sayıda protesto sert baskılara yol açtı. Ulusal Güvenlik Konseyi'nin yayılmayla mücadeleden sorumlu eski direktörlerinden Eric Brewer, "Rejim meşruiyetini kaybetti ve bu sorun için iyi bir çözümleri olduğunu sanmıyorum" dedi.
İran'ın artan gücü Batı için bir başarısızlığa işaret ediyor. Jimmy Carter'ın başkanlığından bu yana İran'ı çevreleyecek etkili bir strateji bulmak Batılı dış politika yapıcılarının en büyük derdi oldu. Batı'nın başvurduğu politika aracı olan yaptırımlar artık Tahran'ı uluslararası alanda izole etmekte etkili değil. Analistler, İran'ın buna Rusya ve Çin ile eksenini derinleştirerek karşılık verdiğini ve Tahran ile diplomasiyi daha da karmaşık hale getirdiğini söylüyor. Orta Doğu dışında İran'ın insansız hava aracı endüstrisi Rusya'nın Ukrayna'daki savaşına yardımcı oldu.
Batı'nın yaptırımları İran'a milyarlarca dolara mal oldu ama bu İran'ı tamamen durdurmadı. İran'ın eski dış politika yetkililerinden, şimdi Princeton Üniversitesi'nde araştırma görevlisi olan Seyed Hossein Mousavian, "İran bölgede her zamankinden daha etkili... Çin, İran ekonomisini ele geçirdi ve İran Rusya'ya yaklaştı" dedi.