Çin'de doğum oranlarındaki azalma birçok kişinin beklediğinden daha hızlı gerçekleşiyor ve demografik çöküş korkularını artırıyor. Bunun sonuçlarıyla başa çıkmak, 40 yıldan daha uzun bir süre önce yapılan yanlış hesaplamalar nedeniyle daha da karmaşık hale gelebilir. Bugün yaşanmakta olan hızlı değişim, Çin'in 1980 yılında başlattığı ve tarihin en büyük sosyal deneylerinden biri olan tek çocuk politikasının mimarları tarafından öngörülemedi. O dönemde dünyanın dört bir yanındaki hükümetler aşırı nüfus artışının ekonomik büyümeyi engelleyeceğinden korkuyordu. Moskova'da eğitim görmüş bir füze bilimci, roket yörüngelerini hesaplamak için kullanılan matematiksel modelleri nüfus artışına uygulayan hesaplama tablolarına dayanarak Çin'in bu politikasına öncülük etti.
Bundan 40 yıl sonra Çin, diğer büyük ekonomilere kıyasla çok daha erken yaşlanıyor. Daha az doğum ve daha fazla yaşlı vatandaşa geçiş, ekonomik büyümeyi engellemekle tehdit ediyor. Kardeşsiz büyüyen bir nesilde, genç kadınlar çocuk sahibi olmak konusunda giderek daha isteksiz hale geliyor ve her yıl daha az çocuk sahibi oluyorlar. Pekin bu politikanın getirdiği zihniyeti değiştirmekte zorlanıyor.
İnsanların düşünceleri değişti
Son hükümet verilerine göre Çin'de doğumlar geçen yıl 500 binden azla düşerek 2022'de başlayan nüfus düşüşünü hızlandırdı. Yetkililer, doğurganlık çağındaki kadın sayısının hızla azaldığını (bir önceki yıla göre üç milyondan fazla daha az) ve insanların çocuk sahibi olmak ve evliliği ertelemek gibi konularda düşüncelerinin değiştiğini kabul etti.
"Durum daha da kötüleşti"
Bazı araştırmacılar hükümetin sorunu hafife aldığını ve nüfusun daha da erken azalmaya başladığını savunuyor. Verilerin açıklanmasının ardından Avustralya'daki Victoria Üniversitesi ve Şangay Sosyal Bilimler Akademisi'nden araştırmacılar, Çin'in yüzyılın sonuna kadar sadece 525 milyon nüfusa sahip olacağını öngördü. Bu rakam bir önceki tahminleri olan 597 milyondan ve şu anda 1,4 milyar olan nüfustan keskin bir düşüş anlamına geliyor. Melbourne'deki nüfus araştırmasını yöneten Victoria Üniversitesi kıdemli araştırma görevlisi Xiujian Peng, "2022 ve 2023 tahminlerimiz zaten düşüktü ancak gerçek durum daha da kötüleşti" dedi.
Çin'in doğurganlık oranı her kadın tek bir doğuma denk geliyor. Bu da nüfusu sabit tutan 2.1 ikame oranının yarısından daha az. 1970'lerin sonlarında doğurganlık oranı 3 civarında seyrediyordu. O dönemde Çin, Kültür Devrimi'nin kaosundan çıkıyordu ve ekonomik reformlara başlamak üzereydi. Ülkenin lideri Deng Xiaoping ve diğer yetkililer, bir grup bilim insanı doğumları kısıtlamaya başlamadıkları takdirde Çin'in yüz yıl içinde besleyecek dört milyardan fazla boğazla karşılaşacağını söylediğinde alarma geçti.
Bazı faktörler gözden kaçtı
Bazı bilim insanlarının 1980 başlarında resmi People's Daily gazetesinde yayınlanan makalesi, Çin'in aşırı nüfus artışına karşı çözüm arayışının doğurganlık oranını 1'e indirmeyi yani her çiftin sadece bir çocuk sahibi olmasını" öneriyordu. O sonbaharda Çin ülke çapında tek çocuk politikasını uygulamaya başladı ancak hesaplamalar bazı önemli faktörleri gözden kaçırmıştı.
Çinli yetkililer Kültür Devrimi'nden sonra bilimsel araştırmaları giderek daha fazla canlandırıyordu. Bu grupta Çin'in atom bombası programının babasının öğrencisi ve Çin'in uydular ve roketler üzerinde çalışan en iyi bilim insanlarından biri olan Song Jian da vardı. Song Moskova'da eğitim görmüş ve burada kontrol teorisi olarak bilinen bir matematik dalında ve askeri bilimlerde ileri dereceler almıştı. Askeri yetkililer onu Kültür Devrimi'nin kaosundan kaçması için Gobi Çölü'ndeki roket ve uydu fırlatma alanına gönderdi. Sonunda Çin'in bilim ve teknolojiden sorumlu üst düzey kabine üyesi olan Song, şu anda 92 yaşında.
Tek çocuk politikasının doğuşu
Song, 1975 yılında Hollanda'daki Twente Üniversitesi'ni ziyaret eden Çinli bir akademik heyetin parçasıydı ve burada Hollandalı bir matematikçi olan Geert Jan Olsder ile tanıştı. Üç yıl sonra, ikili Finlandiya'daki bir konferansta ikinci kez bir araya geldi. Şu anda 80'li yaşlarında olan Olsder, diğer matematikçilerle birlikte yaptığı araştırmaların, sınırlı küresel kaynaklarla ilgili uyarılardan nasıl ilham aldığını ve matematiksel modellerin doğum oranlarına nasıl uygulanabileceğini anlattı.
Olsder bir e-postada, Song'un diğerleriyle akıcı bir İngilizceyle konuştuğunu ve matematiksel modellemeye açık bir ilgi gösterdiğini yazdı. İkili tanışmamış olsaydı, Çin'de bir tür nüfus politikasının başlayacağından emin olduğunu, ancak bunun belki biraz daha geç olacağını söyledi. Song sonraki birkaç yıl içinde modellemesini geliştirdi ve bir grup bilim insanıyla birlikte farklı doğurganlık oranlarının Çin'in nüfus büyüklüğünü nasıl etkileyebileceğini hesaplamaya başladı. 1979'un sonlarında yetkililere modellemelerine dayanan raporlar sunmaya başladı. Her kadına üç bebek düşecek şekilde sabit bir doğurganlık oranıyla Çin nüfusunun 2080 yılına kadar 4,26 milyara ulaşacağını hesapladı.
Şüpheciliği önlemek için yetkililer, doğumların çok fazla düşmesi halinde Çin'in vites değiştirebileceğini söyledi. Komünist Parti 1980 yılında yayınladığı bir açık mektupta "30 yıl içinde mevcut korkunç nüfus artışı sorunu hafifleyebilir ve o zaman farklı nüfus politikaları benimseyebiliriz" dedi. On yıldan biraz daha uzun bir süre içinde doğurganlık oranı ikame oranının altına düştü. Genç kadınlardan oluşan grup hala çok büyüktü ve bu da nüfusun artmasını sağlıyordu. Ancak yeni doğan kız çocuklarının sayısı hızla azalıyordu.
İnsan davranışları hesaba katılmadı
On yıllar geçtikçe, giderek artan sayıda demograf ve ekonomist bu politikanın modası geçmiş ve hatalı olduğunu söyledi. Onlara göre ekonomik koşullar iyileştikçe Çin'in doğurganlık oranı kendiliğinden düşecekti.
Song'un nüfus matematiğinde eksik olan bir faktör de insan davranışlarıydı. Hükümetin zorla kürtaj gibi kimi zaman acımasız uygulamaları ve küçük bir aileye sahip olmanın faydaları hakkında on yıllar süren propagandası, kalıcı bir tek çocuk zihniyeti bıraktı. Genç kadınlar şu anda Çin'in demografik ikileminin merkezinde yer alıyor. Çocuk sahibi olma konusunda giderek daha isteksiz hale geliyorlar ve her yıl daha az sayıda çocuk sahibi oluyorlar.
Harvard'lı antropolog Greenhalgh, tek çocuk politikası altında büyüyen kadınların Pekin'in daha küçük ama daha kaliteli bir nüfus hedefine uygun olarak yetiştirildiğini söyledi. Greenhalgh, "İyi eğitimli, bilgili ve bağımsız. Bu kadınlar ev kadını olmak için aileye geri dönmeyi kabul etmeyecekler" dedi.
Pekin 2015 yılında tek çocuk politikasını bıraktığında bile liderler doğum kısıtlamalarını tamamen kaldırmadı. Bunun yerine, sadece iki çocuk politikasına geçildi. Şimdi ise Pekin, doğum dostu bir kültüre geri dönme ihtiyacını öne sürerek insanları üç çocuk sahibi olmaya çağırıyor. Girişimciler, ekonomistler ve demograflar Çin'in daha fazla bebeğe ihtiyacı olduğu fikrini aktarmaya çalıştılar. Demografi uzmanları hızla düşen doğumları inceliyor.