15 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 02.04.2021 06:00 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:15

Arjantin’e bakıp almamız gereken kriz dersleri...

Arjantin ile Türkiye’nin yüksek enflasyonla mücadele tarihlerinde epeyi benzerlikler var. Korumacı, devletçi politikalar, sabit veya kontrollü kur denemeleri ve en önemlisi sık sık değişen merkez bankası başkanları
Arjantin’e bakıp almamız gereken kriz dersleri...
Türkiye ekonomisinde işler iyi gitmiyor. Tarih tekerrürden ibaretse eğer, geçmiş dönemlerin benzer durumlarını hafızlarda tazelemek gerek.  Bir ulusu kendi kendini yok etme yoluna sokan mekanizmalar açısından, 20 yy başlarında ekonomik açıdan dünyanın en gelişmiş beşinci ülkesiyken bugün iç karartıcı bir depresyon döneminde kilitli kalan Arjantin önemli bir örnek.  Elbette ülke ekonomisindeki mahvoluşun köklerinde 1976-1983 askeri diktatörlük yılları olduğu iddia edilebilir. Fakat yozlaşmanın temelinde, seçimlerle göreve gelerek sıradan halkın iyileşmesini savunurken kendini zenginleştirmekten öteye geçmeyen hükümetler dönemlerindeki yolsuzlukların olduğunu belirtmek gerekli.  Ancak, Arjantin’e bakarak Türkiyede bu günlerde ekonomide yaşanan akıl tutulmasının açıklaması olarak alınabilecek en önemli ders, kilit pozisyonlardaki isimlerin nasıl atandıklarıyla ilgili.  1930’da kurulan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan beş yıl sonra 1935’te Arjantin Merkez Bankası (AMB) faaliyete geçti. 1946’dan sonra geçen 75 yıllık dönemde, Arjantin’de görev yapan devlet başkanı sayısı 24 olurken, tam 60 merkez bankası başkanı görev aldı. Türkiye özelinde örneğin, 1931’den bu yana merkez bankası başkan sayısı 25 iken; sadece dördü 2.5 yıl içinde göreve geldi-gitti.   Arjantin II. Dünya Savaşı öncesinde büyük bir tarımsal ihracatçı ve önemli bir ekonomik güç merkeziydi; öyle ki Buenos Aires ile Paris sık sık karşılaştırılıyordu. 1946-1955 döneminde hüküm süren gösterişli Peron yönetiminde Arjantin’in dört merkez bankası başkanı oldu. Uygulanan politikalar, Türkiye’de de o dönem benimsenen 1950’lerin kalkınma ekonomisi kalıbındaydı: Devasa kamu harcamaları ve korumacılık. 

Hiper enflasyondan nasıl çıktı?

Arjantin’de enflasyon, bu dönemde çift haneli oranlara ulaştı, 1960’larda bu seviyelerde kaldı ve 1970’lerde üç haneli rakamlara yükseldi. 80’lerin ortalarında Arjantin’de hiper-enflasyon dönemi başladı; 1986-1990 döneminde ortalama yüzde 1.400’e yakındı.  Bu döngüden çıkmak için Nisan 1991’de “para kurulu” düzenlemesiyle, para birimini ABD dolarına sabitleyen Arjantin Merkez Bankası bu yolla parasal disiplin ve düşük enflasyon aradı. Para kurulu başlangıçta işe yaradı ve enflasyon oranı birkaç yıl içinde düşük tek hanelere indi.  1998 Asya krizi sırasında Arjantin, aynı dönemde esnek döviz kuruna sahip olarak para biriminin zayıflamasına izin veren ve ihracat artışıyla krizden çıkan Brezilya’nın aksine kur sabitlemesi sisteminin sürmesi için mücadele etti. 2002’ye gelindiğinde Arjantin’in para kurulu, endişeli mevduat sahiplerinin bankalara yüklenmesiyle çökerek terk edildi. Büyük bir devalüasyonun ardından, peso yavaşça esnek hale getirildi. Beraberinde de enflasyon yavaş yavaş artmaya başladı.  2007’de, ülkenin enflasyon verilerini hazırlayan, Türkiye’deki TÜİK benzeri INSDEC resmi başkanı hükümete yakın bir isimle değiştirildi. 2007 yılına gelindiğinde, resmi enflasyon yüzde 10’a yakınken, istatistiksel verilerin güvenilirliğini kaybettiği ortamda resmi olmayan enflasyon ise yüzde 20’nin üzerindeydi.  Hiper-enflasyon hariç Türkiye’de de enflasyonun benzer bir seyri oldu. 90’ların sonunda kısa sayılabilecek bir kur çıpası denemesi hüsranla biten Türkiye’nin, yapısal sorunlarına odaklanarak 2001-2010 döneminde enflasyonla mücadelede önemli yol kat ettiğini de eklemek gerekli. Bu 20 yılın başlarında merkez bankası başkanlarının görevde kalma süresi de yaklaşık dört yıldı. 

Başkanların görev devir hızı...

Arjantin’e dönersek, Eylül 2004’te AMB Başkanı olan Redrado, 2008 mali krizinden sonra, hükümetin artan döviz ihtiyacı karşısında Devlet Başkanı Kirchner’in, merkez bankası rezervlerinin bir kısmını kullanma planına karşı çıktığı için önce görevden alındı; adli süreçte geri döndü ve 2010‘da istifa etti. Geçen yıl yaşanan pandemi krizinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası rezervlerinin şeffaf olmayan yöntemlerle swap hariç nette eksi 50 milyar dolara kadar satıldığını hatırlatmak yerinde olur.   Arjantin hiper enflasyona geri dönmedi ancak eski kötü yönetim biçimi devredeydi. 2020 sonunda yıllık resmi enflasyon yüzde 37; para politikası faizi yüzde 38 iken, gerçek enflasyon yüzde 50 civarındaydı. Politika faizindeki artışa rağmen AMB’deki politize edilmiş kadrolar toplam para arzındaki yüzde 95’lik artışla enflasyonu beslemeye devam ediyordu.  Arjantin merkez bankası başkanlarının 1945’ten Aralık 2020’ye kadar geçen yıllarda ortalama görev süresi yaklaşık 15 ay.  Bu süre elbette herhangi bir para politikasının uygulanmasında en büyük engel.  Türkiye’de son 2.5 yılda dört merkez bankası başkanı, üç TÜİK Başkanı bizzat Cumhurbaşkanı’nın devreye girmesiyle değiştirildi.  Bu süreçte TÜFE iki kez yüzde 20’ye yöneldi. TL yüzde 50 değer kaybetti.  Arjantin’den Türkiyenin alacağı en hayati ders, para politikasının teknik özelliklerinin seçiminden önce bu işten sorumlu tutulacak yöneticilerin atamalarında uygulanacak hüküm ve koşulların çok daha fazla önemli olduğu.  Hong Kong, Para Otoritesinin başkanı olan Yam’ın 14 yıllık yönetimi altında para kurulunu terk etmeden 1998 krizini atlattı. FED Başkanı olarak en ünlülerden Greenspan 18 yıl görevde kalarak ABD ekonomisini Asya-Rusya krizleri çalkantılarından geçirdi; 2006’da ayrıldı. Bernanke 2006-2014 arasında görevde kaldı; küresel finansal krizi yönetti. Yellen 2014-2018 dönemindeki Fed Başkanlığı’ndan kendi istifasıyla ayrıldı.  Merkez bankacıları için daha uzun görev süreleri, daha kısa olanlardan açıkça daha iyi. Bununla birlikte, sağlam bir para politikası için daha da iyisi, merkez bankası başkanının görevden erken alınmasını kanunen yasaklamak ve uzun görev süresi sona erdiğinde yeniden aynı koltuğa gelişini engellemek.