19 Mayıs 2024, Pazar Gazete Oksijen
Haber Giriş: 30.09.2022 19:30 | Son Güncelleme: 30.09.2022 20:05

Bekir Ağırdır, Marka Konferansı'nda konuştu: Bu topraklar örgütlenmeyi bilmiyor

Marka Konferansı’nın son gününde Oksijen yazarı Bekir Ağırdır, Murat Sabuncu'nun sorularını yanıtladı. Ağırdır, “Sorun hoş görü sorunu değil Türkiye’de. Sorun iç içe yeni bir hayat inşa edebilmek. Hepimizin kimliğini onurla taşıyacağı bir memleket kurmalıyız” dedi
Bekir Ağırdır, Marka Konferansı'nda konuştu: Bu topraklar örgütlenmeyi bilmiyor

Pandemi dolayısıyla iki yıldır düzenlenmeyen Marka Konferansları’nın 21.’si düzenlendi. Konferansın son gününde Murat Sabuncu sordu, Oksijen yazarı Bekir Ağırdır yanıtladı. Gazeteci Murat Sabuncu ve Bekir Ağırdır 2023 Türkiye’sinde bizi nelerin beklediğine dair Marka 2022’de konuştu. 

Murat Sabuncu: Bir pandemi yaşadık. Arkasından bir savaş başladı. Onun ardından iklim kriziyle bağlantılı bir gıda krizi ihtimali var. Kasırganın gözünde miyiz Bekir Bey?

"Kasırga sonrasına hazırlanıyorlar"

Bekir Ağırdır: Tam da kasırganın gözündeyiz. İtalya, Macaristan... Bütün bu ülkelerde gelgit hareketleri başladı. Bunu kabullendiğimizde buradan nasıl çıkacağımızı düşünmemiz gerekiyor. Şirketler pandemi döneminde geçen yıl plan ve bütçe hazırlıyorlardı. Geçen yıl küçülmeye çalıştılar çünkü. Ama şimdi kasırga sonrasına hazırlanıyorlar. 

"Elimizde geleceğin hikayesi yok"

Liberation kapak yapmış. Eskiden tüm yollar Roma’ya çıkar denirdi. Şimdi tüm korkular Roma’ya çıkıyor şeklinde bir manşet var. Türkiye’deki korkuları konuşalım mı peki? İnsanlar neden korkuyor?

-En başta gelecek korkusu. DSÖ’nün depresyon ölçeği var. Biz de KONDA olarak bunu kriter alıyoruz. Türkiye toplumu şu an depresyonda ve çok karamsar. Nüfusun neredeyse 10’da 9’u depresyonda. Ben bu dönemi küresel ara buzul dönem olarak adlandırıyorum. Uzay filmlerinde uzay gemisi atmosfere girer ya da çıkarken gemi çarpacak mı gerginliğini yaşarız. Dünya da şimdi bu tür bir dönemde. Sanayi toplumundan bilgi toplumuna dönüşümün sancısını yaşıyoruz. Elimizde geleceğin hikayesi yok. Bu korku ve kaygı iklimini manipüle eden siyasi hareketler geçici bir kazanım elde ediyor. Sarkozy, Putin ve daha yüzlercesi var... Macaristan’da yerel seçim kazanıldı ancak genel seçimleri Orban kazandı. İtalya’da da aynısı gerçekleşti. Şu anda uzay mekiğinin atmosfere çıkmadan önceki sükunet anındayız. Bu anı korumak için emek gerekiyor. Aktif yurttaş olarak herkesin işini iyi yapması lazım. 

O emeği en çok veren kadınlar.

-Kadınlar ve gençler özellikle.

Ben buradan İran’da katledilen Mahsa Amini’ye saygımı aktarmak istiyorum

-Arap Baharı diye bir şey yaşadık. Turuncu Devrimler yaşadık ama hiçbir şey değişmedi oralarda. Neden? Çünlü sadece var olana itiraz etmek bir yeniliği inşa etmeye yetmiyor. Halkımızın bir sözü var ya hamamcı değişti ama tellak aynı. Dünyanın meselesi yeni çağa uygun bir kurum ve kurallar dizisini devletinden toplumuna dek inşa etmek gerek

Kadınların, gençlerin ve çevre hareketinin toplumu değiştirme gücü nereden geliyor?

-Kadınlar, gençler ve çevre hareketi gerçek sorunların etrafında yürüyor. Siyasetin gündemi yalnızca soyut. Ama Kazdağları gerçek. İkizdere gerçek. Spyut siyasetin yarattığı boşluğu da korku siyaseti dolduruyor. Ama hem kadınlar hem de gençler çok gerçek sorunlara değiniyor.

Artık Türkiye’ye gelelim. 2023 Türkiye için iki defa önemli. Birincisi cumhuriyetin 100. yılı. Ve Türkiye önemli bir seçime gidiyor. Hem cumhuriyet, hem seçim, onu konuşalım...

-Bütün bu yaşadıklarımız yeni baştan kendimize dönmeyi gerektiriyor. Buna Atatürk ve arkadaşlarını yeniden tanımak ve düşünmek de dahil. Ama eskiyi yeniden diriltemeyiz. Yapmamız gereken şey cumhuriyetin 100. yılında demokrat bir toplum inşa etmek. Yeniden bir başka hikayeyi yazmaya ihtiyacımız var. 2023 de bunun birinci paragrafı olacak. Hikayeyi yazmaya başladık bile.

Bunu muhafazakarı, liberali, seküleri hep beraber kurduğumuzda anlamı var.

-Bu topraklarda Göbeklitepe 12 bin yıldır var. Bütün farklılıklara rağmen bir arada yaşayagelmişiz. Madımak, Maraş diğer katliamlar, hiçbiri sade bireylerden ortaya çıkan olaylar değildir. Egemenlerin manipülasyonlarıdır. Her birimizin yemeğinde, kültüründe farklılıklar var. Sorun hoş görü sorunu değil Türkiye’de. Sorun iç içe yeni bir hayat inşa edebilmek. Sadece siyasetin yarattığı suni sorunları konuşuyoruz. Ama bu ülkenin muhafazakarı da, seküleri de, kısa ya da uzun etek giyeni de, saçı açık ya da kapalı olanı da, Türk’ü ya da Kürt’ü de, sokağa çıkarken hepimizin kimliğini onurla taşıyacağı bir memleket kurmalıyız.

Hepimiz yeterince bir kesimin diğerine tahakküm kurduğu zamanları yaşadık. Artık bunca yol geldikten sonra bunu yapmamız gerek. Örgütlülüğün son derece düşük olması bu toprakların en büyük handikapı. Örgüt deyince bu kadar negatif algılayan başka bir ülke yok. Pandemiyle başladı, eşlik eden ekonomik kriz ardından geldi... Fakat bu melanetin şöyle bir faydası oldu: Covid-19 denen virüs Türk ya da Kürt ayırt etmedi. İşsizlik Alevi, Sünni ya da ilkokul veya üniversite mezunu demiyor. Türkiye de toplumsal katmanlardan kurtulup yeniden sınıfsal yoksulluk problemine yöneliyor. O yüzden Türkiye çok önemli bir fırsat alanı buldu. 

2023 öngörünüz nedir?

-Bütün bu seçim sürecini kim gitsin, kim kalsın tartışmasıyla kaybedersek, eğer bu 6-7 ayı çocukları İngiltere’ye yollayalım, Portekiz’den oturma izni alalım diyerek heba edersek seçim biter, her şey biter. Bilelim ki hem ekonomik hem de siyasi çok zorlu bir dönem olacak. Kaldı ki dünya karışık. Bu yeni göreve gelen popülist liderler yüzünden müthiş bir bölüşüm kavgası var. Türkiye de bu kavganın öznesi ve sahnesi. Her şeyi Batı’dan beklemek yerine sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişi sağlamalıyız.

Demokrasiyi, insan haklarını ve birlikte yaşamayı bu seçimlerde inşa etme gücümüz var mı?

-Var. Biz akvaryumdaki balıklar gibi oturduğumuz yerden ahkam kesiyoruz. Bu toplum 20 genel seçim yapıp 9 iktidar değiştir iş. Darbeci generaller yerine mazbatayı Özal’a vermiş. Bu ülkenin demokrasi ve yüz yıllık cumhuriyet deneyimini küçümsemeyin. Mesele bu toplumun derdine yeni bir hikaye koymak.