20 Nisan 2024, Cumartesi
Haber Giriş: 31.01.2023 16:55 | Son Güncelleme: 31.01.2023 17:37

Euro bölgesi ekonomisi 2022’de Çin ve ABD’yi geçti

Euro bölgesi ekonomisi, 2022'de Çin ve ABD'den daha hızlı büyüme kaydetti. 1974'ten beri ilk kez olan bu durum Covid-19 salgınının son etkileri olarak yorumlanıyor
Euro bölgesi ekonomisi 2022’de Çin ve ABD’yi geçti

Euro bölgesi ekonomisi geçen yıl Çin ve ABD'den daha hızlı büyüyerek, yavaş yavaş etkisini kaybeden Covid-19 salgınının küresel büyümenin geleneksel kalıplarını bozmaya devam ettiğini ortaya koydu. Avrupa Birliği istatistik kurumu tarafından yayınlanan rakamlar, bölge ekonomisinin, artan enerji maliyetlerinin hane halkı harcamalarına baskı yapması nedeniyle yıllık yüzde 0,5 oranında büyüdüğünü gösterdi. Bu bir bütün olarak 2022 için gayri safi yurtiçi hasılada yüzde 3,5'lik bir büyüme anlamına geliyor. Bu da Çin veya ABD'de görülenden daha hızlı bir oran ve pek alışılagelmiş bir durum değil. 

Onlarca yıldır, küresel ekonominin üç büyük gücü oldukça istikrarlı bir sıralamaya sahipti: Çin en hızlı büyürdü, ardından ABD ve ardından Euro bölgesi gelirdi. Tüm bunlar, pandeminin ardından büyük ekonomilerin kademeli olarak yeniden açılması nedeniyle geçen yıl değişti.

Perşembe günü açıklanan rakamlar, ABD ekonomisinin 2021'de kaydedilen yüzde 5,9'luk büyüme oranından keskin bir yavaşlama ile 2022'de yüzde 2,1 büyümeye düştüğünü gösterdi. Bu ayın başlarında, Çin'in istatistik kurumu dünyanın en büyük ikinci ekonomisinin yüzde 3 büyüdüğünü gösteren rakamlar yayınladı, önceki yıl bu rakam yüzde 8’di.

Wall Street Journal’ın haberine göre Euro bölgesini oluşturan birleşik ulusal ekonomilerin Çin veya ABD'den daha hızlı büyüdüğü yıl en son 1974'tü. Daha yakın zamanlarda ABD, hızla büyüyen teknoloji sektörlerinin geliştirilmesinde Avrupa'ya öncülük etti.

Yüksek enflasyona yol açtı

Geçen yılın olağandışı büyüme sıralaması, büyük ölçüde Covid-19 salgınının dünya ekonomisi üzerindeki etkisini yansıtıyor. Kısıtlamaların ve yeniden açılışların zamanlaması, büyümede büyük dalgalanmalara ve yüksek enflasyon oranlarına yol açtı. Bu, sürmesi pek mümkün olmayan bir etki. Çin, sıfır Covid politikasından vazgeçerken, büyük olasılıkla üç büyük ekonomik alan arasında en hızlı büyüyen konumunu geri alacaktır. Ayrıca 2022'nin son çeyreğindeki yavaşlamanın da gösterdiği gibi, Ukrayna'daki savaşın Avrupa ekonomisi üzerinde ABD veya Çin'den daha büyük bir etkisi var.

"Bunlar normal sayılar değil"

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, Dünya Ekonomik Forumu'nun bu ayın başlarında Davos'ta düzenlenen yıllık toplantısında yaptığı bir panelde, "2022 sadece tuhaf, bir yıldı. Bunlar normal sayılar değil, sahip olduğunuz olağan sıralama bu değil” dedi. Euro bölgesinde, pandeminin ekonomi üzerindeki etkisi geçen yıl o kadar güçlüydü ki Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve bunun yol açtığı enerji fiyatlarındaki artışı dengeledi.

Çin, sıfır Covid politikası nedeniyle bir dizi kapanma yaşarken, Euro bölgesi sıkı kısıtlamalar olmaksızın ilk tam yılını ve ABD'nin bir yıl önce deneyimlediği aktivite artışını yaşadı. Üç büyük ekonomi 2020'de sert bir şekilde kapandı. Ancak ABD, 2021'in başlarından itibaren yeniden açıldı ve özellikle o yılın ilk üç ayında Euro bölgesini ve Çin'i geride bıraktı. Euro bölgesinin yeniden açılma hamlesi daha sonra başladı ve ana turizm endüstrisi toparlanınca 2022'nin ilk yarısına kadar devam etti.

Bu yıl, salgının bu kez Çin'de olmak üzere büyüme üzerinde büyük bir etkisi olmaya devam etmesi muhtemel. Ülke, sıfır toleranslı salgın kontrollerinin çoğunu Aralık ayı başlarında ani bir rota değişikliğiyle kaldırdı. Bu, Covid-19 enfeksiyon ve ölümlerinde artışa yol açarken, aynı zamanda dünyanın en büyük ikinci ekonomisinde keskin bir ekonomik toparlanmanın kapısını araladı.

Bu yıl normal sıralamaya dönülecektir

Birleşmiş Milletler bu yıl için Çin ekonomisinin yüzde 4,8 büyümesini bekliyor. Hem ABD'nin hem de Euro bölgesinin sırasıyla yüzde 0,4 ve yüzde 0,2 yavaşlayacağını tahmin ediyor. Eğer bu tahminler tutarsa, normalden düşük büyüme oranlarında olmasına rağmen normal büyüme sıralaması geri gelecektir. Ayrıca 2024'te, daha ölümcül, hızla yayılan bir corona virüs varyantı ortaya çıkmadığı sürece pandeminin etkisi azalacak.

"Enflasyonun 2024'te azalması bekleniyor"

BM'nin küresel ekonomik izleme birimi başkanı Hamid Rashid, "2024'e kadar bu tehlikeden çıkmış olmalıyız. 2022 ve 2023'te pandeminin kalıcı etkisini hâlâ yaşıyoruz” dedi. Kısmen pandeminin mirası olan yüksek enflasyon oranlarının da 2024 yılına kadar azalması bekleniyor. ABD ve diğer ekonomilerin yeniden açılmasının mal ve hizmetlere yönelik talepte bir artışa yol açmasıyla enflasyon oranları 2021'in başlarında yükselmeye başladı ve küresel tedarik zincirleri hâlâ düzelmemişti.

Tedarik zinciri yavaş yavaş toparlanacak

New York Merkez Bankası tarafından derlenen bir tedarik zinciri baskıları ölçüsüne göre, pandeminin neden olduğu blokajlar 2021'in sonunda zirveye ulaştı ve ardından geçen yılın ilk dokuz ayında istikrarlı bir şekilde azaldı. Ancak tedarik zincirlerindeki bu iyileşme, Çin'in yeni Covid-19 salgınlarına karşı sokağa çıkma kısıtlamaları uygulaması nedeniyle 2022'nin son üç ayında durdu. Tedarik zincirleri, sıfır tolerans stratejisi terk edildikten sonra 2023'te pandemi öncesi koşullara yavaş yavaş dönecek gibi görünüyor. 

Dünya çapında enflasyon oranları yavaşlıyor gibi görünüyor ancak bu noktaya gelmek için küresel merkez bankaları tarafından alışılmadık derecede agresif adımlar atıldı. ABD Merkez Bankası, Mart ayından bu yana faiz oranlarını 4 puandan fazla artırarak 1980'den bu yana tek bir yıldaki en büyük hamleyi yaptı. Avrupa Merkez Bankası, Temmuz ayından itibaren politika faizini 2,5 puan yükselterek daha yavaş hareket etti ancak bu, kurulduğu 1998'den bu yana en hızlı artış oldu. 

Bu hafta da faizi artırmaları bekleniyor

Her iki merkez bankasının da bu hafta kilit faiz oranlarını artırması bekleniyor ve ECB muhtemelen Fed'den daha fazla sıkılaştıracak. Borçlanma maliyetlerindeki daha fazla artış, yalnızca ABD ve Avrupa'da değil, tüm dünyada işletmeleri ve hane halklarını etkileyecektir. Rashid, “Küresel etkiler gerçek ancak sistemik olarak önemli merkez bankaları tarafından dikkate alınmıyorlar. Gelişmekte olan ülkelerin borç alması ve yatırım yapması daha zor” diye konuştu.