ABD'nin orta batı bölgesinde ikonik yeşil mısır tarlaları küçülmeye başladı. Ancak bu küçülme dönüm olarak değil boy olarak gerçekleşiyor. Genetiği değiştirilmiş (GDO) yeni bir mısır çeşidi daha kalın saplar üzerinde duruyor ve geleneksel mısırın yaklaşık üçte biri büyüklüğünde, 2 metre kadar boy atabiliyor. Geliştiricisi Alman ilaç şirketi Bayer tarafından "Akıllı Mısır" olarak adlandırılan bu yeni tür mısır, iklim değişikliğinin giderek artan maliyetli baskılarına dayanacak şekilde tasarlandı.
Bloomberg'in haberine göre sonuçlar ilham verici olduğu kadar üzücü de. Bunun nedeni ise mısırın genetiğinin değiştirilmiş olması değil. Bir bitki türünden alınan DNA parçalarını başka bir bitki türünün genomuna ekleyen GDO'lu ürün yetiştiriciliğinin, insan sağlığı ve çevreye fayda sağlayacak şekilde akıllıca uygulanabileceği bilinen bir gerçek.
Mısır küçülünce iklim krizi bitmeyecek
Kısa boylu mısırın üzücü bir yanı var, çünkü politika yapıcıların, yatırımcıların ve seçmenlerin çok daha büyük bir sorun olan iklim değişikliğini çözmekten kaçınmasını kolaylaştıran ustaca bir adaptasyonun yeni bir örneği. İklim krizine uyum sağlamanın en umut verici yeni yöntemleri elbette takdire değer, ancak aynı zamanda sorunu kökünden çözmeye yönelik bir adım gerekli.
İklim değişikliği nedeniyle yenilenmiş mısır gibi çözümlere ihtiyaç olabilir, ancak bu uyarlamalar politika yapıcıların iklim krizi sorununu kökünden çözmekten kaçınmasını da kolaylaştırıyor
Bayer'in Akıllı Mısır'ı kısa süre önce Tarım Bakanlığı tarafından ABD'de çiftçilerin yetiştirmesi için güvenli olarak belirlendi. Ürünün ekolojik etkilerinin incelenmesi için halen Çevre Koruma Ajansı'nın onayı gerekiyor. Diğer pek çok GDO'lu ürün zaten çevresel açıdan zararsız kabul edildiği için onaylanması muhtemel. Dahası, Akıllı Mısır çevresel faktörleri ele almak amacıyla tasarlanan ilk ürünlerden biri olma özelliğine sahip.
Sert hava koşullarına direnebiliyor
İklim değişikliği çağında sert fırtınalar yoğunlaştıkça mısır ve soya mahsullerine verilen zarar daha maliyetli hale geliyor. ABD'de sıkça yaşanmaya başlayan bu doğal afetler, sadece 2020 yılında milyonlarca dönümlük mahsulde milyarlarca dolarlık hasara neden oldu. Geçtiğimiz ay neredeyse aynı şiddette fırtınalar yaşandı.
Anlaşılır bir şekilde, şiddetli fırtınalara karşı daha iyi bir şansa sahip olan daha kısa, daha kalın saplı bir ürüne (yeni nesil mısıra) olan talep artıyor. Geleneksel hibrit ıslah yöntemleriyle geliştirilen önceki mısır türleri, sap yüksekliğini yaklaşık 2,5 metreye indirmeyi başardı ve bu ürünler fırtınalara karşı daha dirençli kalabildi. Yeni GDO çeşidi ise daha da güçlü: Bayer bilim adamları mısırı, bitki büyüme hormonu gibberellik asit üretimini engelleyen yabancı bir genle modifiye ederek mısırın çok daha kısa, süper güçlü saplarda aynı miktarda meyve üretmesini sağladı.
Mısırdan sonra sırada buğday var
Kısa mısırın piyasaya sürülmesi, iklim adaptasyonu için tasarlanmış diğer önemli ürünlerin hemen ardından geldi. Geçen yıl bu zamanlarda Gıda ve İlaç İdaresi, ayçiçeğinden alınan bir genle kuraklığa dayanıklı olması için tasarlanmış yeni bir buğday çeşidi olan HB4'ü onayladı. Arjantinli Bioceres şirketi tarafından öncülük edilen bu ürün, sert iklim koşullarında hayatta kalmak için tasarlanan ürünler arasında erken bir kilometre taşı olarak kabul edildi.
Doğada kendi başına gerçekleşmeyen, sadece laboratuvar ortamında genetik değişiklik sonucu üretilen organizmalara "Genetiği Değiştirilmiş Organizma", yani GDO deniyor
Bu ayın başlarında gübre devi Nutrien, San Diego merkezli ZeaKal tarafından yaratılan yeni bir GDO soya fasulyesini dağıtmayı planladığını duyurdu. Soya fasulyesi, fotosentezi hızlandıran yabancı bir genle tasarlandı ve bu da mahsulün atmosferden daha fazla karbondioksit emmesini ve aynı zamanda daha verimli olmasını sağlıyor.
GDO'lu gıda ürünleri çare değil
Yeniliklerin tek başına çiftçilerin iklim sorunlarını tamamen çözmeyeceği ise ortada. Örneğin Bayer'in Kısa Mısır'ı, geleneksel mısır gibi ağır makineler tarafından biçilmek üzere tasarlandı, ancak sert fırtınalar bazen o kadar çok yağmur getirebiliyor ki makineler genellikle tarlalarda batabiliyor, çalışamaz hale geliyor. Dahası, şiddetli yağış, mısır ne kadar uzun ya da kısa olursa olsun bitki köklerinin ıslanmasına ve ölmesine neden olabilir. Bir de bu yaz Amerika'nın orta batısında ve Honduras'tan Malawi'ye kadar her yerde tarlaları kavuran eşi benzeri görülmemiş sıcakların baskısı var.
Bitkilerin düzinelerce gene ihtiyacı olacak
İklim değişikliği çağında tarımın neye benzeyeceğini görmek için fazla zaman gerekmiyor: Sadece rüzgara karşı değil, aynı zamanda kuraklığa ve sıcağa dayanıklılık ve sel toleransı için tasarlanmış bitkiler gerekiyor. Değişen mevsimlere, sıcaklık dalgalanmalarına ve istilacı böceklere dayanabilen bitkiler düşünülebilir. Geleceğin mahsulleri iklim değişikliğinin çok yönlü baskılarından kurtulmak için sadece bir yabancı gene ihtiyaç duymayacak, düzinelerce gene ihtiyaç duyacak ve bu kabul edilmesi zor bir gerçek.