17 Aralık 2024, Salı Gazete Oksijen
Haber Giriş: 03.12.2021 04:29 | Son Güncelleme: 25.02.2022 10:02

Rap artık Türkiye'nin damarlarında

Adeta bir salgın gibi hızla yayıldı, eğlence dünyasında sirayet etmediği nokta kalmadı. Müzik listelerinin ilk sıralarında, dizilerin en heyecanlı anında, bir yemek tarifinin fonunda, her yerde...
Rap artık Türkiye'nin damarlarında
Müjde Yazıcı Ergin
Bugün Türkiye müzik endüstrisini -tabiri caizse- işgal etmiş olan Türkçe rap müziğin doğum tarihi 30 yılı aşıyor. Bazıları için son yıllarda birkaç isimle bir anda ortaya çıkmış, yeni jenerasyona has, modası gelip geçici bir tür gibi algılansa da, bugün Z kuşağının en popüler “hobisi” olan Türkçe rap, Z kuşağından daha yaşlı. Hip hop kültürü bir avuç insan için halen hobiden, listelerden, dinlenme sayılarından, yarattığı sanal şöhretten öte, belirli duruşu olan bir yaşam biçimi ve öyle akşamdan sabaha bir anda popüler olmadı.  Türkçe rap Almanya’da doğdu. İlk kez Almanya doğumlu ilk kuşak rapçiler tarafından icra edildi. Erken dönemlerde Mazhar-Fuat-Özkan, Aylin Livaneli, Sertab Erener ve Cem Karaca gibi isimlerin ritimler üzerine konuştukları teknik olarak rap benzeri şarkılarının olduğunu konudan uzaklaşmadan hatırlatmak gerek. Bilinen en eski rapçilerden biri 1980’lerin ikinci yarısında Berlin’de rap yapan Boe B, yani Bülent İpek. İlk yıllarında İngilizce ardından Türkçe rap yazan Boe B., Islamic Force grubunun kurucularındandı. İsmine rağmen söylemleri çok da İslami olmayan bu grubun kuruluş amacı esasen Almanya’daki Müslüman azınlıkları hip hop çatısı altında toplamaktı. Fakat 2000 yılında Boe B.’nin erken ölümüyle Islamic Force grubu da, fikri de maalesef orada sona erdi. Bugün rap dünyasında fazlaca “respect atılan” (saygı duyulduğu ifade edilen) Boe B.’nin Türkçe rap kitlesi içinde de aslında çok iyi bilindiğini söyleyemeyiz. En basit örneği, Wikipedia hatasıyla Boe B.’nin ölüm günü 19 Kasım 2000 olarak bilinse de doğru tarih 16 Mart 2000. Her yıl yanlış tarihte, kendi efsanesini anmak Türkçe rap kitlesiyle oldukça örtüşüyor maalesef.  1980’ler sonu ve 1990’larla birlikte hayata dair yaşadıklarını şarkılara döken King Size Terör, Islamic Force, Fuat (Ergin), Azra, Sert Müslümanlar, İkinci Nesil gibi isimler Türkçe rap’in temellerini Almanya’da attı. Ülkenin birçok şehrinde Türk rapçilere rastlanabiliyordu, Münih, Heidelberg, Hamburg, Nürnberg’te kendi partilerini düzenliyorlardı. O dönem Türkçe yazdıkları şarkıları, az sayıdaki Türk gurbetçiler ve dillerini bilmeyen Alman seyirciyle buluşturuyorlardı. 

Cartel patlaması

90’ların sonundan itibaren Almanya’dan Türkiye’ye ulaşan kasetlerle yerli, kendi ufak, kapalı kitlesini oluşturan Türkçe rap, ilk kez 1995’teki Cartel patlamasıyla ülkenin damarlarına nüfuz etti. Arkasında Alman-Türk ortaklı büyük bir plak firması olan Cartel’in Türkiye’de yaşadığı dev patlama milliyetçi tabanlı sosyo-politik rüzgarla daha da büyüdü. O dönem Solingen ve Mölln’de Naziler’in Türk evlerini yakması medyada fazlaca yer bulurken, kendilerini “Cehennemden çıkan çılgın Türk” olarak siyasi konjonktüre de hayli uygun bir şekilde ifade eden gurbetçi gençler dinleyicinin ilgisini çekti.  Kaset ve CD satışlarının ön planda olduğu 2000’lerin ilk döneminde yapımcılar, şarkıların tüm haklarını müzisyenlerin ellerinden alıp kimseye para kazandırmadıkları sözleşmelerle işleri zorlaştırırken, rapçilerin ana akımda yer bulmaları oldukça zordu. İlk kuşak rapçilerden birkaç isim medyada varlık gösterebilirken, bu isimler dışında başka rapçi yokmuş algısı hakimdi. Türkiye’de rap’in birkaç isimle ifade edildiği dönemlerde dahi, bir pazar günü (ses sisteminin mutlaka berbat olduğu) herhangi bir mekanda, en az 20 MC’nin çıktığı rap partileri düzenlenebiliyordu. İngilizlerin Hintli öğrencilere logaritma cetvelini ezberletmeleri ve bu sayede Hintlilerin bilişimde dünya devi olmaları gibi özellikle ikinci kuşak rapçilerin yok sayılma süreçleri, kötü mekanlara tıkılmaları, hor görülmeleri, onları sosyal medyayı çok iyi kullanan, bugün dijital çağda ne yapması gerektiğini bilen, dijital yarışta çok daha deneyimli birer müzisyen yaptı. Müzik endüstrisi üzerinden fiziki satışlarla milyonlar kazanmış olan 80’ler ve 90’ların star isimlerinin Youtube’un ne olduğunu asistanlarından daha yeni yeni duydukları dönemlerde bu çocuklar Youtube’a “live session” videolar yüklüyorlardı.

Görmezden gelindiler

Türkiye’de rap müzik ve rapçiler çok uzun yıllar büyük bir kesim tarafından görmezden gelindi; kendi içlerinde dahi... Rap müziğin ikinci patlama döneminde evlere, ailelere, teyze, çocuk birçok kesime ulaşmasında önemli rol oynayan Sagopa ve Ceza gibi isimler de aslında kendileri ile yanlarındaki MC’ler dışında kimse yokmuş gibi davrandılar ve bu gibi nedenlerle Türkçe rap’in camia olarak kabulü ve ana sahneye çıkışı gecikti. Ayrıca genel anlamda rap dünyasında fazlaca dezenformasyon ve belli noktalarda zorbalık söz konusu. Türkçe rap camiası her ne kadar müzik dünyasının en ‘genius’larına sahip olsa da bir taraftan da bazı örnekleriyle meydanı boş bulmuşlarla dolu, ilginç bir yer. Ancak dijital dünyaya oldukça hakim olan rapçiler, önleri “geleneksel entrikalarla” kesilemediği için kaçınılmaz şekilde bu yarışta öne geçtiler. Dün alttan gelen genç rapçileri yok sayanlar bugün popülerliklerinden faydalanmak için sıraya giriyor.  Müziğin toplumların sosyo-politik yaşamının bir yansıması olduğunu düşünürsek Türkiye’deki rap müziği özetle Türkiye gibi. İfade özgürlüğünü temsil eden rap müziği yıllar içinde şekil değiştirse de hala insanlara ilham vermek için rap yapan rap sanatçıları var. Sosyal medyanın yönlendirmesi, rap’ten ekonomi elde edilmeye başlanması bir zamanlar anlamı olmayan şarkıları, bir zamanlar eleştirilecek konuları günümüzde yaygın hale getiriyor fakat zamanın ruhu bu. Sadece apolitik olarak tanımlanan Z kuşağına değil, genele yayılan bir hedonizmin yansıması olarak “kafa karıştıran” şarkılar yerine pek tabii ki kolay dinlenen, eğlenceli şarkılar tercih ediliyor. Sadece Türkiye’de değil, dünyadaki örnekleri de böyle.  Rap Amerika’daki kulüplerde Afro Amerikan’ların eğlence aracıyken, içlerinden bazı MC’lerin çıkıp “Hey! Bir şeyler anlatmalıyız!” demesiyle politikleşti. Afro Amerikanların bu sözleri yazarkenki motivasyonu; suyu, elektriği olmayan çöp dolu alanlara itilmiş olmaları, ikinci sınıf insan muamelesi görmeleri ve baskı altında yaşamalarıydı. Public Enemy, X-Clan, Poor Righteous Teachers, Disposable Heroes of Hiphoprisy, The Last Poets gibi isimleri örnek gösterebilirim.  İlk dönem Türk rapçilerde de protest tavrın bugüne oranla çok daha fazla benimsenmiş olduğu görülüyor. Bu jenerasyonlarla, dönemlerin sosyal politikalarının MC’ler üzerindeki yansımasıyla ilgili tabii ki. Akıllı telefonlara, tabletlere doğan Z kuşağı ile Körfez Savaşı’nı televizyondan canlı izleme şokunu atlatamayan, politize kuşağı kıyaslamak doğru olmaz.  Rap müzik popüler olunca pop dünyası da, Türk medyası da, firmalar da yüzünü bu dünyaya dönmüş durumda. Sunduğu her çeşit karakterle Türkçe rap artık varlığını kabul ettirdi. 30 küsur yılın sonunda oyuna dil bilen, vizyon sahibi veya aynı zamanda aşırı boş genç MC’lerin katılmasıyla kirli suların berraklaştığı, kimin ne olduğu, eski-yeni herkesin gerçek kapasitesinin ortaya çıktığı, demokratik bir alan artık Türkiye hip hop dünyası. Elbette büyük bir kakafoni var; iyiyi-kötüyü seçmek dinleyicinin algı kuvvetine kalıyor.

Nasıl bu kadar yayılabildi?

Bunun en temel sebeplerinden biri, tüm dünyada bu türün yükselişte olması. 80’ler, 90’lar ve 2000’lerin dünya pop starları ile 2005 sonrası dünya pop starları kıyaslandığında hip hop tavrının hakimiyetinin arttığı; Madonna ve Britney Spears’ın pop dünyasından, RnB ve rap vokal yapabilen hip hop stili moda anlayışlarıyla Beyonce ve Rihanna dünyasına geçildiği görülüyor.  Tüm dünyayı etkisi altına alan veya tüm dünyanın etkisi altında kalan hip hop kültürü özellikle pop starların bu tavrı sahiplenmesi, hip hop moda anlayışının benimsenmesi, popüler sound’un pop’tan trap’e evrilmesiyle tüm dünyada öne çıktı. Amerikan müzik endüstrisinin dünyayı domine etmesine paralel olarak Türkiye’de de Amerikan örnekleriyle kabul görerek dinleyici üzerinde belli bir yer edindi. Türkiye’de günümüzde popüler olan rap, 30 yıl öncesinin rap’i değil pek tabii ki. Trap adı verilen alt janr ve özellikle son zamanlarda daha fazla öne çıkan Afro trap ve drill tarzları listelerin başında yer alıyor. Sosyal medya çağı her şeyi hızlandırırken şarkı sözleri ve şarkı süreleri de eski dönemdeki rap şarkılara göre çok daha kısaldı. Lüks markalarla bezenen, hava atma üzerine kurulu içerikler, “catchy” ritimler, kolay dinlenebilir sözleri sayesinde rap “total”e dokunmakta zorlanmıyor.  Bu müziğin video kurgularına güzelce adapte olabilmesi de sosyal medya çağında popülaritesini artıran faktörlerden. Youtube’da yemek yapan ev hanımı bile bugün keyifli izlensin, kurgu güzel olsun diye videosunda “free hip hop beat” kullanıyor. 

Dizilerle aileler de benimsedi

Rap müziğin genel kitle tarafından daha da kabul görmesinin en büyük sebeplerinden biri de Türk dizilerinin rap müzikle barışması. Son 20 yıldır filmlerde ve dizilerde yer verilen Türkçe rap, özellikle son 3-4 yıldır her dizide kullanılmaya başlandı. Heyecanlı aksiyon sahnelerinde veya belli bir duygu yoğunluğu gerektiren anlarda çalan rap; evin salonunda dizi seyreden anne, baba, çocuk, dayı, hala, amca her yaştan kişiyi ikna etti. Diziler dijitaldeki dinlenme sayılarını büyük oranda artırdığı gibi, hayatını dizilere odaklı yaşayan Türk halkı için rapçilerin varlığının altını çizdi. Dizide çalan şarkıyı merak edenler ertesi gün parçayı Youtube trend’lere soktu, dizi kitlesi “totalde” rap dinleyebildiğini fark etti.  Rap’in Türkiye’de özellikle son dönemde Eypio, Ezhel, Gazapizm gibi isimlerle belirli bir ivme kazanmasına paralel olarak pop müzik üreten isimlerin soundları da hip hop ritimlerine kaydı. Türkiye’de belli bir çerçevede genelleme yapılamayacak kadar çeşitli vizyona sahip rapçi var. İçerikler ve kişilikler son derece farklı. Yerli şarkılarda daha önce asla söylenmeyen sözleri söylüyor, seçilmeyen kelimeleri seçiyor, kendi kalemleriyle, kendi bakış açılarıyla yıllardır zihinlerindekini dile getiriyorlar. Müzik listelerini belirleyen genç dinleyici, Türkiye pop müzik piyasasının yıllardır sunduğu tekdüze, acı, aşk, ayrılık odaklı, klişe, hoppala şarkı sözlerinden sıkıldı. Farklı konuları, hiç kullanılmamış kelimelerle ifade eden rapçiler başta çocukların ve gençler, herkesin ilgisini çekmeye başladı. Özellikle gençlerin hücrelerine dokunması, rap’in artık hem dinleyici hem de üretenler açısından uzun süre yerli müzik endüstrisinin yakasından inmeyeceğini gösteriyor.

Nedir bu rap hip hop farkı?

Rap müziğe; hip hop kültüre verilen isim... Hip hop kültürünün sunduğu unsurların tümü (rap, break dans, graffiti, DJ’lik), insanların kendilerini ifade etmeleri için olumlu birer alternatif... Hip hop toplum içinde varoluş savaşı veren, sesini duyurmakta zorluk çeken, sosyal çevrelerdeki şiddet ve nefret döngüsünü yavaşlatmayı amaçladı. Bunu ilk başta büyük şehirlerdeki yoksul topluluklara, daha sonra herkese verdi. Rap, kendini ve yaşadıklarını ifade etme hareketiydi ve yıllar içinde farklı şekillere girse de hala öyle.

Almanca rap'in önünü Türkler açtı

Almanya’da hip hop’un kalbi Berlin’de atar. Berlin’i Avrupa’nın da önde gelen hip hop kentlerinden biri haline getiren ise Soğuk Savaş dönemidir. Batı Berlin’de bulunan Amerikan üslerinde görevli Afro-Amerikan askerleri, yanlarında getirdikleri plaklarla hip hop kültürünü bu kente taşır. Ülkedeki ilk kuşak Alman rapçiler de sözlerini, Amerikan örneklerinden duydukları gibi İngilizce yazar. Çünkü ilk dönemlerde herkese göre rap’in “resmi dili” İngilizce’dir. “Das ist Musiki” (2013, Berlin) belgeselimde yer alan, dönemin en önemli hip hop plak firması Royalbunker’in kurucularından Marcus Staiger, 80’li 90’lı yıllarda Türklerin kendi dillerinde rap yapmalarının Alman MC’lerin de Almanca rap yapmaları açısından motivasyon kaynağı olduğunun altını çizmişti. Zamanla herkes ana dilinde rap yapmaya başladı. Bugün Telugu dilinde bile rap yapılıyor. Bulunduğu ülkeyi tek etkileyen Türkler değil elbette; Fransa’da Fas ve Cezayirliler, Hollanda’da Araplar, Afrika kökenliler rap piyasasına önemli katkılar sunan azınlıklar oldu.

Rap’in dili erkektir!

Türkçe rap’i konuşurken kadın temsili ve seksist dil üzerine de birkaç cümle etmek gerek. Rap’in cinsiyeti erkek. Ayrıca yerli sahnede kendini açıkça dile getiren LGBTİ bir rapçi yok. Dünyada da Türkiye’de de rap müzik erkeklerin egemenliğinde ve cinsiyetçi sözlerin kullanılması kaçınılmaz. Cinsiyetçi sözleri kadınlar da kullanıyor, erkekler de. Sokaktan çıkan rap’in süper politik doğrucu olması konusunda ısrarcı olamayız belki fakat kadınları aşağılamadan küfür etmeyi mümkün kılmak büyük bir reform olurdu gerçekten. Henüz oraya çok uzağız; kadın öldüren erkeğe “o.. çocuğu” diye şarkı yazan erkek rapçiler var.  Bu arada çok fazla dinlenen yabancı şarkıları Türkçe sözlerle yeniden pişiren Türk rapçileri de atlamamak gerek. 70’lerden günümüze Türkiye’deki popüler müziğin içinde çok sayıda Mısır, Arap, İran, Yunan şarkılarından çalınmış eserler olduğu biliniyor. Türk rapçilerin bu geleneği, başka taraflardan günümüzde de sürdürdüğünü “gönül rahatlığıyla” söyleyebilirim.

Arabeskin yerini aldı

Almanya’daki gurbetçi çocukları ve onların Türkiye’ye ulaşan kasetlerinden ilham alan, dar gelirli ailelerin çocuklarının ilgilendiği rap, bugün lüks kulüplerde, Bodrum’da hamburgerin 800 TL olduğu mekanlarda da yer bulabiliyor. Artık üreten tarafta da dinleyici tarafında da sınıfsal veya sosyal bir statü farkından söz edemeyiz. Her kesimde bu müzik dinleniyor ve üretiliyor.  Son dönemin en popüler genç MC’si 1998 doğumlu Göngörenli genç rapçi Uzi, pandemi sürecinde 7’den 70’e ünlü-ünsüz herkesi şu sözler etrafında topladı: “Bunu al, yeni gönder prr / Kardeşim helikopter pat pat / Yat yere dedi amca / Mekanda kişi başı dört karı anca rüyanda/ Alkol bir yanda kurusu elimde / Gümüş dişimde, altın cebimde / Üzerim ben seni, hemen sevinme / Soğuyorum mücadele olmadan işte / Varsa her işte bir hayır / Güzelim bu geceyi benim için ayır / Bize gel, yakından tanı makinayı / Ya da git kapsın bir paralı ayı / N’apsın herkes yolunda...”

İçerik her yerde benzer

Politik doğruculuk merceğiyle bakılamayacak, sokaktan çıkan bu “eğlenceli” sözlere son bir yıldır maruz kalmayan azdır. Popüler şarkılardaki içeriği anlatması açısından Uzi’nin bu sözleri iyi bir örnek. Amerika’da da, Almanya’da da popüler şarkılar bu konulardan bahsediyor. İzmir’de rap yapan çocukla Bağcılar’da rap yapan çocuk eğer popüler dünyaya oynuyorsa seçtiği içerik çok da birbirinden farklı olmuyor. Rap müzikte underground dünyalara indikçe hikayeler kişiselleşiyor ve bu noktada daha fazla özgün işlere rastlanabiliyor.    İlk dönem rapçilerin ekonomiden öte, bir gruba ait hissetme dürtüsüyle ürettiği rap müzik bugün ciddi bir ekonomi sunuyor. Geçen yıl röportaj yaptığım yeni nesil bir rapçi ekonomik sorunlarından bahsetmişti, bu yıl Instagram hikayelerinden desteyle para sayıyor. Beş dakikada değişiyor işler artık. Sınıf, alan, mecra, yaş, meslek tanımıyor; memlekette herkes rap yapıyor, rap dinliyor. Dijital imkanlarla artık çok hızlı kayıt yapılabiliyor ve platformlar aracılığıyla çok hızlı paylaşılabiliyor.  Türkçe rap’in arabesk müziğin gettolardaki yerini aldığını da söylemek mümkün. Endüstrideki pastada pop’un tahtına oturan Türkçe rap, isyanı temsil eden arabeskin de ruhunu eline aldı. Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur gibi isimlerin konserinde kendini jiletleyerek isyan eden jenerasyonun çocukları bugün isyanını rap müzikle yaşıyor. Arabesk tınılarının hip hop altyapılarıyla buluşması sonucu rap, iyi-kötü tüm duygularını müzikle açığa çıkarmaktan ve göstermekten çekinmeyen arabesksever kesim için de “şov”un bir parçası oldu. Müslüm Baba’nın kulakları çınlasın, modifiye edimiş Tofaş’larda da Cayenne’lerde de arabesk rap çalıyor artık.

Siyasete hem uzak hem yakın

Bugün siyasetin rapçiler üzerindeki yansıması sadece şarkı sözleri veya attıkları tweet üzerinden soruşturmaya çağrılmaları üzerine kurulu; milliyetçi söylemlerin ise prim yaptığını söyleyemem. Eğlence kültürüne hizmet eden rap şarkıların yanı sıra piyasada politik, protest rap yapan isimler de mevcut. Bireysel işlerin yanı sıra en bilindik olanı Şanışer’in başını çektiği “Susamam” şarkısı.  6 Eylül 2019 tarihinde yayınlanan, 19 MC’nin yer aldığı ve Türk rap tarihi içinde kesinlikle anılması gereken “Susamam”, belirli bir fikri, rap ile anlatmanın gücünü ve rapçilerin birlik olduğunda ne oranda etkili olabileceklerini göstermesi açısından önemli bir çalışma. Avusturya, Almanya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerin devlet televizyonlarında ana haberlere konu olan “Susamam” ile ilgili New York Times, Guardian, Le Monde gibi gazetelerde yazılar kaleme alındı. Hem yerli rap tarihinde hem Türkiye müzik tarihinde bir gecede bu oranda etki yaratmış başka bir proje yok ve halen Youtube’ta en çok beğeni alan Türkçe rap şarkısı olma özelliği taşıyor.