05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 11.11.2025 23:00 | Son Güncelleme: 11.11.2025 23:01

Çin'in yeşil enerji ihracı patlama yaptı, küresel iklim politikaları alt üst oldu

ABD’nin iklim eylemini baltaladığı, Avrupa’nın yeşil hedeflerde tökezlediği bir dönemde; Brezilya, Hindistan, Vietnam ve Etiyopya gibi gelişmekte olan ülkeler Çin’in ucuz teknolojisiyle yenilenebilir enerji devrimine öncülük ediyor
Fotoğraf: Saumya Khandelwal/New York Times
Fotoğraf: Saumya Khandelwal/New York Times
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Somini Sengupta, Brad Plumer / New York Times

ABD, iklim değişikliğiyle mücadele çalışmalarını son zamanlarda baltalarken ve Avrupa yeşil hedeflerini hayata geçirmekte zorlanırken, dünya nüfusunun çoğunun yaşadığı büyük ve hızla büyüyen ekonomilerde şaşırtıcı bir dönüşüm yaşanıyor.

Brezilya, Hindistan ve Vietnam gibi ülkeler hızla güneş ve rüzgâr enerjisini genişletiyor. Etiyopya ve Nepal gibi daha yoksul ülkeler, benzinli araçları atlayarak doğrudan batarya destekli araçlara geçiyor. Bir petrol devleti olan Nijerya, ilk güneş paneli üretim tesisini kurmayı planlıyor. Fas, Avrupalı otomobil üreticilerine tedarik sağlamak üzere bir batarya merkezi oluşturuyor. Şili’nin başkenti Santiago ise son yıllarda otobüs filosunun yarısından fazlasını elektrikliye dönüştürdü.

Bu dönüşümün kilit noktası, dünyanın yeni yenilenebilir enerji süper gücü: Çin.

Kendi iç pazarını güneş panelleri, rüzgâr türbinleri ve pillerle doyuran Çinli şirketler, şimdi ürünlerini enerjiye aç gelişmekte olan ülkelere ihraç ediyor. Dahası, Çinli firmalar Vietnam’da güneş paneli, Brezilya’da elektrikli otomobil gibi ürünleri üreten fabrikalara milyarlarca dolar yatırım yapıyor.

Özetle, Çin’in sanayi politikası dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinin kalkınma rotasını şekillendiriyor.

Bu yılki uluslararası iklim görüşmelerine, yani Brezilya’nın Belém kentinde yapılacak COP30’a ev sahipliği yapan Brezilyalı diplomat André Corrêa do Lago, “İklim açısından bakıldığında, çözüm gösterenler artık gelişmekte olan ülkeler. Bence gelişmekte olan ülkeler bu COP’a farklı bir rolle geliyor” ifadelerini kullandı.

Peki bu son gelişmeler iklim değişikliği sorununu tamamen çözüyor mu? Hayır. Bu büyük ve büyüyen ekonomiler de dahil olmak üzere çoğu ülke, enerjisinin büyük kısmını hâlâ fosil yakıtlardan sağlıyor. Endonezya hâlâ büyük miktarlarda kömür çıkarıyor ve kömür en kirli enerji kaynağı. Hindistan ve Çin kömür santrali inşasına hız kesmeden devam ediyor. Brezilya ise petrol üretimini artırmayı planlıyor.

Yine de bu ülkeler giderek artan oranda enerji ihtiyaçlarını yenilenebilir kaynaklarla karşılıyor. Bunu hem maliyet tasarrufu hem de enerji güvenliği nedeniyle yapıyorlar. Birçoğu, döviz rezervleri üzerindeki baskıyı hafifletmek için ithal fosil yakıtlara olan bağımlılıklarını azaltmaya çalışıyor.

Çin teknolojisinin hızla düşen fiyatları, bu geçişi mümkün kılıyor. Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün başkanı Ani Dasgupta, bunun ekonomik kalkınma ile sera gazı emisyonlarının azaltımının el ele gidebileceğini gösterdiğini söylüyor.

Dasgupta şöyle devam ediyor:

“Gelişmekte olan ekonomiler hikâyenin çok önemli bir parçası. Dikkat etmemiz gereken şey şu: Bu ülkeler dünyadaki en kalabalık nüfusa, en fazla yoksul insana sahipler ve enerji talepleri büyüyor. Eğer bu ekonomiler dönüşmezse, dünyanın daha güvenli bir yere ulaşma şansı yok”

Etiyopya geçen yıl yeni benzinli araç ithalatını tamamen yasakladı. Nepal, elektrikli araçların ithalat vergilerini o kadar düşürdü ki artık içten yanmalı motorlu araçlardan daha ucuz hale geldiler. Brezilya ise BYD ve Great Wall Motors gibi Çinli otomobil üreticilerini ülke içinde fabrika kurmaya zorlamak için tüm otomobil ithalatına ek gümrük vergileri getirdi.

Çin'in küresel çapta üretim yatırımları 225 milyar doları aştı

Johns Hopkins Üniversitesi’ne bağlı Net Zero Policy Lab’e göre, Çin’in 2011’den bu yana yaptığı küresel üretim yatırımları toplamda 225 milyar doları aştı. Bu miktarın dörtte üçü, “küresel güney” olarak adlandırılan düşük gelirli ve gelişmekte olan ülkelere gitti. Enflasyona göre ayarlandığında, bu miktar ABD’nin 2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’yı yeniden inşa etmek için harcadığı Marshall Planı’ndan bile fazla.

 

Kısacası, ağırlık merkezi değişiyor gibi görünüyor.

On yıl önce, Paris Anlaşması imzalandığında, zengin ve sanayileşmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere sera gazı emisyonlarını azaltmak için daha hızlı hareket etmeleri yönünde baskı yapıyordu. Gelişmekte olan ülkeler ise, kendilerinin de sanayileşme hakkı olduğunu ve zengin ülkelerin temiz enerjiye geçişi finanse etmeleri gerektiğini söylüyordu.

Bu finansal destek büyük ölçüde gerçekleşmedi. Gelişmekte olan ülke liderlerinin öfkesi hâlâ sürüyor.

Ama ekonomik dengeler değişti.

 

Çin, özellikle Trump yönetiminin ABD’yi yıllık iklim görüşmelerinden çekme kararının ardından, kendisini küresel istikrarın yeni gücü olarak konumlandırmaya çalıştı.

“Yeşil ve düşük karbonlu dönüşüm çağın eğilimidir” diyen Çin Başbakan Yardımcısı Ding Xuexiang, geçen hafta zirvede şunları söylemişti:

“Kendimize güvenmeli, çevre koruma, ekonomik kalkınma, istihdam yaratma ve yoksulluğu azaltma hedefleri arasında denge kurmalıyız”

Ding ayrıca, ülkeleri yeşil teknolojiler için ticaret engellerini azaltmaya çağırdı.

Bu yıl Çin’in güneş paneli, rüzgâr türbini ve pil ihracatında rekor kırmasıyla birlikte, Pekin’in dünyayı yenilenebilir enerjiye daha hızlı geçirmeye yönelik çıkarı giderek büyüyor. Pek çok Amerikalı ve Avrupalı lider, Çin’in artan hâkimiyetinden ve kendi sanayilerini baltalamasından endişe duyuyor.

Ancak zirvede, birçok gelişmekte olan ülke bu durumdan memnun görünüyordu.

Corrêa do Lago, “Çin’in emisyonlarını azaltması gerektiğinde ısrar edip sonra da Çin’in dünyanın dört bir yanına ucuz elektrikli araçlar göndermesinden şikâyet edemezsiniz. Eğer iklimden endişe ediyorsanız, bu iyi bir haber” şeklinde konuştu.

© 2025 The New York Times Company