14 Kasım 2024, Perşembe Gazete Oksijen
Haber Giriş: 16.04.2024 00:00 | Son Güncelleme: 16.04.2024 00:03

İran son saldırısıyla cehennemin kapılarını aralamış olabilir

İran'ın İsrail topraklarına saldırısı yeni bir gerçeği gün yüzüne çıkardı: Ortadoğu'daki mevcut çatışma Gazze'yle sınırlı kalmayabilir ve savaş korkulduğu gibi tüm bölgeye yayılabilir. Özellikle de Arap ülkelerinde savaşın yayılma olasılığı nedeniyle büyük bir endişe var
Fotoğraf: Arash Khamooshi/The New York Times
Fotoğraf: Arash Khamooshi/The New York Times

Alissa J. Rubin - Vivian Nereim / The New York Times

Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman'dan Ürdün ve Mısır'a kadar Arap ülkeleri aylardır İsrail ile Hamas arasındaki çatışmayı yatıştırmaya çalışıyor. Husiler gibi bazıları Arap hükümetlerini de tehdit ediyor. Ancak İran'ın hafta sonu İsrail'e düzenlediği ve tüm bölgeyi alarma geçiren insansız hava aracı ve füze saldırısı bir gerçeği çok net bir şekilde ortaya koydu: Geçmişteki İsrail-Filistin çatışmalarının, hatta İsrail ile Lübnan ya da Suriye'nin dahil olduğu çatışmaların aksine, bu çatışma genişlemeye devam ediyor.

Washington merkezli Orta Doğu Enstitüsü'nde kıdemli araştırmacı olan Randa Slim, "Bu savaşların kontrol altına alınmasının bir nedeni de İsrail ile İran arasında doğrudan bir çatışma olmamasıydı" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ancak şimdi İsrail ve İran arasında doğrudan bir çatışmanın, bölgeyi çatışmaya sürükleyebilecek ve ABD'yi de içine çekebilecek bölgesel bir savaş ihtimalinin her zaman masada olacağı bir döneme giriyoruz"

ABD ve İran tek dengeliyici güç

Uluslararası Kriz Grubu'nun Orta Doğu ve Kuzey Afrika program direktörü Joost Hiltermann, şu an için tek dengeleyici gücün hem ABD'nin hem de uzun süredir düşmanı olan İran'ın çatışmanın genişlemesinden kaçınma arzusu olduğunu söylüyor.

Hiltermann "Savaş isteyenlerin sadece İsrail ve Hamas olması beni yüreklendiriyor" şeklinde konuştu ve son günlerde İsviçre ve Umman gibi aracılar vasıtasıyla iki ülke arasında gönderilen mesajlara atıfta bulunarak "İranlılar hala Amerikalılarla konuşuyor" dedi.

Hiltermann'a göre İran'ın mesajı, savaşı genişletmek değil güçlerini göstermekti ve son saldırıda "'Bir saldırı olacak ama biz bunu sınırlı tutacağız' dediler" sözlerini kaydetti.

Arap dünyası endişeli

Yine de, Cumartesi günü gökyüzünde süzülen çok sayıda insansız hava aracı ve füzeyi izleyen Arap ülkelerinin vatandaşları için durum epey sıkıntılı. Saldırıdan duyulan korku kamuoyuna yapılan yorumların birçoğunda açıkça görülüyor. Ancak bu son saldırıları destekleyenler ve kutlayanlar da yok değil.

İsrail'e yapılan saldırı sonrası bir İran füzesinin parçaları İsrail'in Arad kenti dışında bir kamyonetin içinde, 14 Nisan 2024 (Fotoğraf: Sergey Ponomarev/The New York Times)



Bölgedeki yetkililer ve analistler, İran'ın saldırısının ABD ile uzun süreli bağları olan ülkeleri Washington'dan daha fazla güvenlik garantileri talep etmeye mi yoksa İran'ın saldırısına uğramamak için kendilerini uzak tutmaya mı teşvik edeceği konusunda ikiye bölünmüş durumdalar.

Arap ülkeleri bir yana Husiler ile Hizbullah diğer yana

Birçok Arap ülkesi, en güçlü ifadelerle gerilimi azaltma çağrısında bulundu. Arap dünyasındaki tek istisna ise fiili Husi hükümetinin İran'a yakın olduğu kuzey Yemen ve İranlılar tarafından desteklenen silahlı grup Hizbullah'a ev sahipliği yapan Lübnan'dı.

Umman, İsrail ile Hamas arasında Gazze Şeridi'nde son altı aydır devam eden savaşta bir an önce ateşkese varılmasının hayati önem taşıdığını söyledi. Kuveyt bölgedeki çatışmaların temel nedenlerinin ele alınmasının gerekliliğini vurguladı.

İsrail'in Arad kentinin dışında füze şarapneliyle yaralanan 7 yaşındaki Amina al-Hasoni'nin evinin çatısında ve zemininde açılan delikler, 14 Nisan 2024. (Fotoğraf: Sergey Ponomarev/The New York Times)

 

Geçtiğimiz yıl iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesinden bu yana İran ile nispeten sıcak ilişkiler geliştirmeye çalışan Suudi Arabistan ise bölgedeki gerilimin yükselmesinin tehlikeli sonuçları konusunda son derece endişeli olduğunu söyledi. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada ilgili herkesten azami itidal göstermeleri ve bölgeyi ve halkını savaşın tehlikelerinden korumaları istendi.

Gazze saldıları ABD ile ilişkileri soğuttu

Hamas'ın öncülüğünde 7 Ekim'de Gazze'de savaşı başlatan İsrail saldırısından önce bile Arap ülkeleri jeopolitik ilişkilerini yeniden gözden geçirmeye başlamıştı bile. Endişeleri, İran destekli silahlı gruplar giderek daha aktif hale gelirken Asya'ya giderek daha fazla odaklanan bir ABD hükümetine artık güvenemeyebilecekleriydi.

Chatham House'un Orta Doğu ve Kuzey Afrika programında kıdemli araştırma görevlisi olan Renad Mansour, Arap liderlerin rahatsızlığının, ABD'nin savunduğu ancak kendi vatandaşlarının çirkin bulduğu İsrail'in Gazze saldırısıyla daha da arttığını söyledi.

Suudi Arabistan için bu, aralarındaki derin düşmanlıklara ve 2019 gibi yakın bir tarihte Suudi altyapısına İran füzeleriyle düzenlenen saldırılara rağmen İran ile diplomatik bir ilişki kurmak anlamına geliyordu. Suudi Arabistan'ın İran'a yaklaşımı, son zamanlarda bölgedeki nüfuzunu genişletmeye çalışan Çin sayesinde daha da sıcak olmaya başladı. Pek çok Arap ülkesi iş ve diplomatik bağlar kurmak için Çin'e yöneldi.

Ardından Gazze'de başlayan savaş, Mısır ve Ürdün ile birlikte Körfez ülkelerini, kaçınmak istedikleri bir çatışmanın dinamiklerine daha doğrudan sürükledi.

Savaşın ağır faturası

Ürdün kendini İran füzelerini vururken buldu ve sonra İsrail'i savunmakla suçlandı. Sık sık ayrım gözetmemekle suçlanan İsrail'in Gazze'ye yönelik askeri saldırısı, üçte ikisinden fazlası kadın ve çocuk olmak üzere 30 binden fazla Filistinlinin ölümüne neden oldu. Hamas saldırısında İsrail'de yaklaşık 1200 kişi öldürüldü.

İsrail ve İran arasındaki çatışmanın İsrail ve bazı Arap devletleri arasındaki nispeten yeni yeni kurulan ilişkileri zayıf düşürüp düşürmeyeceği belli değil. Gazze'deki savaşın başlamasından bu yana bu ilişkiler soğumuş olsa da İsrail ile yakın zamanda ilişki kuran Arap hükümetlerinin hiçbiri bu ilişkileri tamamen terk etmeye hazır görünmüyor.

2020'de İsrail ile ilişkileri normalleştiren Abraham Anlaşması'nı imzalayan ülkelerden ikisi - Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn - Gazze'deki savaşın başlamasından bu yana bazı durumlarda iş anlaşmalarını durdurdu ya da kamuoyu önünde bu ülkeyle aralarına mesafe koydu. İsrail ile diplomatik normalleşme olasılığını araştıran Suudi Arabistan için de durum pek farklı değil.

Arap ülkeleri her şeye rağmen İsrail ile ilişkilerini koparmıyor

Analistler Arap ülkeleri ve İsrail arasındaki bu mesafenin devam edeceğini, ancak şu ana kadar hiçbir ülkenin İsrail ile ilişkilerini kesmediğini ya da Suudi Arabistan örneğinde olduğu gibi tamamen dışlamadığını söylüyor.

Washington'daki bir araştırma grubu olan Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'nda bir akademisyen olan Yasmine Farouk, Suudi Arabistan'ın İsrail ile gelecekte bir ilişkiye açık kapı bırakmasının bir nedeninin, Suudilerin İran'ın saldırısı durumunda ABD'den her zamankinden daha fazla bir güvenlik garantisi beklemeleri olduğunu söyledi.

Faruk, "ABD liderliğindeki Batılı ülkelerin dün İsrail'i korumak için yaptıkları şey tam da Suudi Arabistan'ın kendisi için istediği şeydir" dedi.

©️ 2024 The New York Times Company