Patrick Kingsley / The New York Times
İsrail’de terör saldırıları tekrar arttı. Filistinli partiler ve militan grupları, yaşananları İsrail’in Batı Şeria’yı 55 yıldır işgal etmesine, Kudüs’teki dini mekanlara hakim olmasına ve bazı önemli Arap liderlerinin Filistin devleti kurma taahhütlerini askıya almasına bağlıyor.
Ancak saldırganların farklı profilleri, hem Filistinli hem de İsrailli analistlerin kafasını karıştırdı. Analistler saldırganların ortak yanlarını, amaçlarını ve zamanlamalarını anlamakta zorluk çekiyor.
22 Mart'tan bu yana dört İsrail kentinde, iki Arap polis memuru ve iki Ukraynalı da dahil olmak üzere 14 kişinin öldüğü dört saldırı gerçekleşti. Ancak 2016’dan beri en ölümcül şiddet dalgasındaki 5 Arap saldırgan, ortak bir anlatıya uymuyor.
Son saldırılar
Bnei Brak ve Tel Aviv’deki son iki saldırı Batı Şeria'da işgal altındaki Filistinliler tarafından gerçekleştirildi. Çeşitli Filistinli hareketler saldırıyı övse de hiçbir grup resmi olarak sorumluluğu üstlenmedi.
Daha önceki iki saldırı İsrail'in Arap azınlığının üç üyesi tarafından gerçekleştirildi. Saldırganların IŞİD sempatizanı olduğu biliniyor ve terör örgütü bu saldırılardan birini üstlendi. Ancak açıklamanın fırsatçılık olup olmadığına dair soru işaretleri var.
22 Mart'taki ilk saldırı diğerlerini teşvik etmiş olabilir. Ancak üst düzey bir İsrail askeri yetkilisi, şu anda saldırıların büyük bir Filistinli grup tarafından planlandığına dair hiçbir kanıt bulunmadığını söyledi. Analistler ise ilk iki olaydaki saldırganların son iki olayla ideolojik bir bağlantısı olmadığını kaydetti.
Saldırganların profilleri çok farklı
İsrail'in Yahudi ve Filistinli vatandaşları arasında eşitliği teşvik eden sivil toplum örgütü Abraham Initiatives'in yönetim kurulu başkanı Bashaer Fahoum-Jayoussi ''Dürüst olmak gerekirse bu saldırıların aynı şey olduğunu düşünmüyorum. Saldırganların profilleri arasında büyük farklılıklar var'' diye konuştu.
Fahoum-Jayoussi'ye göre üç saldırganın Pan-Arap halifeliğine verdiği destek, onları yalnızca Filistin davasından değil aynı zamanda İsrail'deki Arap azınlığın dertlerinden de ayırıyor. İsrail nüfusunun yaklaşık yüzde 20'si Arap. Bu kesimin çoğu 1948'de İsrail'in kuruluşundan sonra orada kalan, Yahudi devleti içinde hala daha fazla hak ve tanınma arayışında olan Filistinliler.
İsrail'de Filistinli bir vatandaş olan Fahoum-Jayoussi, Batı Şeria’daki saldırganların güdülerinin ise işgal ve yaşadıkları adaletsizliklerle ilgili olduğunu düşünüyor. Ancak bunun onları herhangi bir şekilde haklı çıkarmadığını da belirtiyor.
"Neden şimdi?"
Fahoum-Jayoussi ”Ama neden şimdi? Şu anda tam olarak ne değişti?” diye sordu.
Bazıları için şiddetin zamanlaması pek de şaşırtıcı değil, hatta uzun zaman önce tahmin edilmişti.
Önümüzdeki hafta sonu Fısıh, Ramazan ve Paskalya dini bayramları çakışacak. Alışılmadık sayıda Yahudi, Müslüman ve Hıristiyan Kudüs’ün Eski Şehri’ne eş zamanlı ziyaret edecek. Bu çakışma Müslümanlar ve Yahudiler arasında çatışma riskini artırıyor. Öte yandan, Filistin'in Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya erişim ve denetimine getirilen kısıtlamalara ilişkin uzun süredir devam eden kızgınlığı da büyüyor.
Son günlerde Eski Şehir çevresinde çatışmalar yaşansa da gerginlikler geçen yıla göre daha düşük. İsrail, 2021'de olduğundan daha fazla Batı Şeria Filistinlilerinin Kudüs'teki ibadetlere katılmasına izin verdi. İsrail Yüksek Mahkemesi, Doğu Kudüs’teki Şeyh Jarrah’ta yaşayan ve geçen yılki ramazan huzursuzluğu sırasında gerilimi artıran Filistinlilerin tahliyesini erteledi.
İsrail hükümeti son aylarda on binlerce Filistinliye çalışma izni vererek işgal altındaki topraklardaki ekonomik ve sosyal gerilimi hafifletmeye çalıştı. Daha önce yasal bir belirsizlik içinde yaşayan binlerce Batı Şeria Filistinlileri yasal statü aldı ve Batı Şeria'nın kabaca yüzde 40'ını yöneten Filistin Ulusal Yönetimi’ne 156 milyon dolar borç verildi.
Hamas saldırı planlamıyor
Gazze merkezli militan İslamcı hareket Hamas gibi gruplar son zamanlarda İsrail'i kışkırtan ve terör dalgasını öven birkaç açıklama yayınladı. Ancak İsrail askeri protokolüne uymak için isminin açıklanmaması koşuluyla konuşan bir subay, Hamas’ın bir operasyon düzenleme hazırlığında olmadığı fikrinde.
Tecrübeli analistler İsrail, Batı Şeria ve Gazze'deki yaşamın istikrarsız doğası gereği şiddetin her an mümkün olduğu konusunda hemfikir olsalar bile, saldırıların zamanlaması kafalarını karıştırdı.
Filistin meselelerinin önde gelen İsrailli analistlerinden Ehud Yaari, saldırıların zamanlamasını ve şeklini açıklamak için bir örüntü bulduğunu iddia edenlerin sadece halüsinasyon gördüğünü iddia ediyor: “En önemli unsur ne kadar rastgele gerçekleştikleri”.
Bu saldırıların ve faillerinin pek bir ortak noktası olmasa da şiddetin arkasındaki yapısal nedenler birçok Filistinli için açık. İsrail'in son zamanlarda verdiği belli tavizlerin yaşamlarını bir miktar iyileştirmesine rağmen Filistin'in en temel özlemi olan egemen bir devlet ihtimali uzak görünüyor. İsrail başbakanı Naftali Benet, Filistin egemenliğine yanaşmıyor ve görev süresi boyunca barış müzakerelerine girmeyi reddetti.
Bennet hükümeti Batı Şeria'daki İsrail yerleşimlerinde binlerce yeni bina inşa edeceğini ve İsrail'in 55 yıllık toprak işgalini sağlamlaştıracağını duyurdu. Orada hâlâ biri Filistinliler diğeri İsrailli yerleşimciler için olmak üzere iki kademeli bir hukuk sistemi var ve Filistin'in bazı bölgelerdeki hareketini kısıtlıyor. Mısır ile birlikte İsrail de Gazze Şeridi'nde abluka uygulamaya devam ediyor.
“Filistinliler işgal edildiklerini unutmayacak”
Filistinli siyasi analist ve Filistin Ulusal Yönetimi’nin eski sözcüsü Nour Odeh, “İşgal, İsrailliler için görünmez" diyor. Ancak Filistinliler için "baktıkları her yer bir çıkmaz sokak”.
Odeh: Filistinliler elbette yaşam standartlarının iyileştirilmesini memnuniyetle karşılayacaktır. Ama işgal edildiklerini unutmayacaklar
Necef Çölü’nde dört Arap dışişleri bakanı ile İsrailli ve Amerikalı mevkidaşları arasında yakın zamanda yapılan bir zirve toplantısı, birçok Filistinlinin umutsuzluk hissini alevlendirdi.
İsrail'in ilk başbakanı David Ben-Gurion'un mezarı yakınında gerçekleştirilen toplantı, çok sayıda Arap diplomatın İsrail topraklarında katıldığı ilk görüşme oldu. Toplantı, aynı zamanda Bedevi aileleri ile İsrail devleti arasında devam eden bir mülkiyet anlaşmazlığının merkezinde yer alan araziye yakındı. Bu durum, genç Filistinliler için daha geniş açmazların simgesi haline geldi.
Odeh, birçok Filistinli için toplantının “mutlak bir aşağılama” olduğunu belirtti ve "Filistin'de bu görüntüleri görüp sinirlenmeyen biri olduğunu sanmıyorum” diye konuştu.
Filistinli gençlerin öfkesi artıyor
Analistler, Filistinli gençlerden oluşan küçük bir azınlığın, kendi liderlerine karşı artan öfkeleri nedeniyle şiddete giderek daha fazla yönelebileceğini söyledi.
Başlangıçta devlet benzeri bir hükümet olarak görülen Filistin Ulusal Yönetimi, şimdi anketlere göre Filistinlilerin çoğunluğu tarafından yolsuzluğun eş anlamlısı olarak görülüyor.
Kurumun başkanı Mahmud Abbas giderek daha da otokratik olarak görülüyor. Geçen Mart ayında Filistin seçimlerini iptal etti. İsrail’in Filistinlilerin Kudüs'te oy kullanmasına izin vermeyeceği bahanesini kullansa da, ona yakın insanlara göre kaybetmekten korkuyordu.
Analist Yaari, "Genç neslin büyük çoğunluğu bütün Filistin kurumlarına olan güvenini kaybetti. Genç Filistinliler ulusal mücadelenin hiçbir yere gitmediğini ve güvenmedikleri insanlar tarafından yönetildiğini görüyor” dedi ve ekledi: “Durum böyle olunca, azınlık olsalar da bazıları eline tabanca alıp onunla bir şeyler yapmaya karar veriyor".
© 2022 The New York Times Company