Ben Hubbard / The New York Times
Suriye’nin başkenti Şam’daki dağın zirvesindeki başkanlık sarayının havadar koridorlarında hâlâ kırmızı halılar uzanıyor. Büyük avizeler, ahşap Şam mobilyalarıyla dolu süslü resepsiyon salonlarını süslüyor. Modernist heykeller, ofislerde ve oturma odalarında yerini koruyor.
Suriye’yi yirmi yıldan fazla bir süredir yöneten Beşar Esad’ın ülkeden kaçtığı pazar gününden beri ülkenin kuzeyinden ilerleyerek ve başkente giren silahlı rejim karşıtı gruplar, bu yönetimin simgesi olan sarayın kontrolünü ele geçirdi.
Esad’ın geride bıraktığı saraya giren muhalif gruplar, sarayı yağmacılardan ve meraklı sivillerden koruyarak kapıda nöbet tutuyorlar. Resepsiyon salonunda kanepelerde uyuyorlar ve Esad’ın yıllarca hüküm sürdüğü bu devasa binanın inşaatının ve bakımının ne kadar tutmuş olabileceğine hayret ediyorlar.
Yüzünü gizleyen ve kod adı “Abu Oweis”I söyleyen muhalif, “Şu an harap durumda, ama onu onarmak istiyoruz. Güzel, ama hepsi Beşar içindi” dedi.
HTŞ liderliğindeki grup, sarayın kontrolünü ele geçirdiklerini göstermek için The New York Times muhabirlerinin Abu Oweiss eşliğinde içeri girmesine izin verdi.
Odalar yağmalandı, bina korundu
Şam düştükten kısa bir süre sonra sarayın büyük kısmı yağmalanmıştı. Saraydaki bir çok odada televizyonlar kaybolmuştu. Devasa bir konferans salonunun zemini, muhtemelen özel ziyaretçiler için elde tutulan mücevher ve ince cam eşyalar gibi hediyeler içeren kutularla doluydu.
Şehrin büyük kısmından görülebilen, kübik bir yapı olan sarayın kendisine ise çok az zarar verilmişti. Yemek odasındaki uzun masada Suriye bayrağıyla süslenmiş bir çaydanlıkla uyumlu Villeroy & Boch’un Chateau koleksiyonundan tabaklar yer alıyordu.
Sarayın gösterişi ile yeni sahiplerinin salaşlığı, düşen lider ile yerini alanlar arasındaki farkı özetliyordu.
Bir göz doktoru olan Esad, 2000 yılında babası Hafız Esad’dan başkanlığı devraldı. Arap dünyasının birçok otoriter lideri askeri niteliklerini vurgularken, genç Esad’ın bu konuda gösterecek hiçbir şeyi yoktu. Bu yüzden genellikle takım elbiseler içinde, çoğu zaman eski bir yatırım bankacısı olan zarif İngiltere doğumlu eşi Esma ile birlikte görünüyordu.
Buna karşılık, NYT’nin rehberi Abu Oweis, ülkenin en yoksul bölgelerinden biri olan kuzeybatısındaki İdlib’de doğmuştu. 2011’de Esad’a karşı ayaklanma başladığında 7 yaşındaydı ve Esad’ın ordusunun, Rusya ve İran’ın desteğiyle isyancıları ezmek için muazzam bir askeri güç kullandığı bir ortamda büyümüştü.
Abu Oweis, liseyi bıraktığını ve Beşar Esad’ı deviren saldırıya liderlik eden İslamcı isyancı grup Hayat Tahrir el-Şam’a katıldığını söyledi. Şimdi 20 yaşında olan genç isyancı, Suriye’yi hiç terk etmemiş ve ülkenin en büyük şehirleri olan Halep ve Şam’ı hiç ziyaret etmemişti. Oweiss, Şam için “Büyük bir şehir, gerçekten çok büyük” dedi.
Oweiss, sarayın üst katlarındaki ofislerle pek ilgilenmiyordu. Esad rejimi acımasızca yönetmiş, muhaliflerini işkence gördükleri veya kayboldukları hapishanelere atmıştı. Buna karşılık saray, yönetimin bürokratik görünümünü, başkanlık makamının halka açık sergilenmesini simgeliyordu.
İçinde banyo bulunan bir ofis, on yıllardır Esad hanedanına danışmanlık yapan Buseyna Şaban’a aitti. Masasında, 70. doğum günü olduğu anlaşılan bir kutlamadan çerçeveli fotoğraflar duruyordu.
Masasının arkasındaki kitaplıkta, genç Esad’ı gösteren bir plaket ve 1983 tarihli Time dergisi kapağının çerçeveli bir versiyonu yer alıyordu. Kapakta babası Hafız Esad vardı. Kapakta “Suriye: ABD ile çatışıyor, daha büyük bir rol için teklif veriyor” yazıyordu.
Şaban’ın odasının yakınında, resmi ziyaretleri organize etmekten sorumlu protokol ofisi vardı. İsmi belirtilmeyen görevli, Washington Protokol Okulu’ndan bir dosya ve resmi unvanlar hakkında bir rehber olan “Onur ve Saygı” adlı bir kitabı elinde bulunduruyordu.
Şam düşerken Saray'daki atmosfer
Sarayı çevreleyen ortam, rejim karşıtı gruplar şehre yaklaşırken içerideki ruh halinin kötüleştiğini gösteriyordu. Bir çöp kutusu parçalanmış kağıtlarla doluydu. Bir ofisteki bir masada yarım kalmış bir kahve fincanı, bir düzine sigara izmariti ve bir uzaktan kumanda vardı. Eski sahibinin isyancıların ilerleyişini haberlerde izlerken endişeyle sigara içtiğini düşündürüyordu. Televizyon duvardan sökülmüştü.
Sarayın dışında, daha önce bu kadar yaklaşmaya cesaret edememiş bir grup Suriyeli, yapının ihtişamına ve çevresindeki peyzajlı bahçelere hayranlıkla bakıyordu.
Sarayı görmeye giden halk ne düşündü?
58 yaşındaki Halid Bakkar, ““Kral gibi yaşadı, biz ise tavşanlar ve köpekler gibi yaşadık” dedi.
2011’deki ayaklanmanın başlarında bir hükümet karşıtı protestoya katıldığını, tutuklandığını, dövüldüğünü ve iki ay boyunca kalabalık bir hapishaneye atıldığını söyledi ve ekledi: “Taş gibi üst üste yığılmıştık”.
Kendisi ve yanındakiler, savaş sırasında yaşamlarının ne kadar zorlaştığından yakınıyordu: ekonominin çöküşü, güvenilir elektrik eksikliği, basit hükümet hizmetleri için veya polis kontrol noktalarından geçmek için ödedikleri rüşvetler…
Bakkar, “Devlet bize hiçbir şey sağlamadı ve tek bir kelime söylediğimizde bizi tutukladılar” dedi.
Kızı Batul Bakkar, 28 yaşında bir iç hastalıkları doktoruydu ve düşük maaşlardan ve yetersiz tıbbi malzemelerden yakınırken durumu yolsuzluklara ve Esad rejimine yönelik uluslararası yaptırımların etkilerine bağladı.
Batul, İsyancıların ilerleyişiyle ilgili haberleri büyük bir heyecanla takip ettiğini ve şimdi rejimin devrilmiş olmasından dolayı rahatladığını söyledi.
Bakkar, “Elbette insanlar gelecekten korkuyor, ama sonunda daha iyi olacağımıza inanıyoruz. Geçmişi unutmak ve geleceği inşa etmek istiyoruz” dedi.
© 2024 The New York Times Company