Nazlı Pektaş
Uzun yıllar içinde koleksiyonerin birikimi, beğenisi ve en önemlisi dünyaya bakışı eşliğinde gelişen sanat koleksiyonları öncelikle ona sahip olan kişinin bakışı ve tutkusunun imgelere dönüşmüş halidir. Biriktirenin bireysel dünyası içinde yana yana gelen türlü iş, tutkunun da işin içine girmesiyle yol alır ve büyür. Sanat koleksiyoneri olmak söz konusu olduğunda tutkunun yanına bilgi, deneyim ve iletişim de katılıyor. Lakin içinden geçtiği zamana tanıklık ve süreklilik bu tutkunun geleceğe aktarılan en önemli adımı. Tepebaşı’nda, Alexandre Vallaury tarafından tasarlanan Union Française Binası’nda Agah Uğur Koleksiyonu’ndan eserlerin bir araya getirilmesi ile hazırlanan -ve açılışında Gözde Mimiko Türkkan’ın “Kız gibi dövüş” isimli performansını yazar ve sanat eleştirmeni Bihter Sabanoğlu ile gerçekleştirdiği- Bedenin Mücadele Alanındır sergisi böylesi bir biriktirme eyleminin, sözünü ettiğim tanıklık ve sürekliliğin güçlü bir örneğini izleyici ile paylaşıyor.