Dr. Necmi Sönmez / [email protected]
Uluslararası çağdaş sanat ortamında yaz sergilerinin ortam barometresi olma özelliği vardır. Eğilimler, yönelimler ve deneysel çabalar, görece tatil aylarında sahneye çıkar. Açık söylemek gerekirse, yaz en çok çalışılan mevsimdir. Çünkü ağustostan sonra eylül gelir ve çark dönmeye başlar. Ben kısa tatil haftamı temmuzun ikinci yarısında kullandım. Rotamı çağdaş sanat tarihine farklı noktalardan bakmayı deneyen sergilere çevirdim. Herkesin bildiği bir gerçek var: Sanat tarihi yeniden yazılacak, dünya müzeleri koleksiyonlarının önemli bir bölümünü depoya çekecek ya da çalındıkları coğrafyalara geri gönderecek. LGBTQIA+ sanatçı kuşağı, ezber bozan bir tarih anlayışını gümbür gümbür gündeme getiriyor. Azman galerilerin, dolandırıcı müzayede ve üçkağıtçı fuarlarla kurdukları öz-çıkar ortaklıklarına direnip “farklı bakış açısı geliştiren”, yani göz boyayan değil, “göz açan” kurumlar var. Ben yolculuk haritamı bu kurumlara göre belirledim. Ama ana akımı temsil eden müzelere de uğramayı ihmal etmedim.