Ege Işık Özatay / [email protected]
Vedat Demirkol Batı Sanatında Modernizm ve Postmodernizm adlı kitabında bilgisayar sanatının, önceleri 1950-60 yıllarında komünist blok devletlerinde uygulanan soğuk savaş nedeniyle ortaya çıkmış askeri savunma sistemlerinde kullanılmakta olduğunu belirtiyor. Daha sonra sıklıkla karşımıza çıkacak olan bilgisayar sanatı -tıpkı fraktal sanat, ASCII, piksel sanatı, NFT, yazılım sanatı gibi- dijital sanatın bir alt türüdür. 1960’lar performans sanatıyla, 70’ler feminist sanatla, 80’ler pop-art ve ‘kitsch’ ile anıldı. 1990’larda kavramsal işler üretmek sanatta adeta bir modaydı. 2000’ler ise milenyumdu. Atası ‘Blockade’ adında bir arcade video oyununa dayanan Nokia 3310 telefonlarımızla oynadığımız yılan oyunu bağımlılık yapmıştı. Google arama motoru kurulmuştu. ICQ ile aradığımız her kimse onu buluyor, mIRC’te çevrimiçi sohbet odalarına girip “ASL?” diyerek arkadaş adaylarımızın yaşlarını, cinsiyetlerini, nerede yaşadıklarını öğrenebiliyorduk. Tüm bunları evimizdeki ya da internet kafelerdeki bilgisayarımızın klavyesinden gerçekleştiriyorduk. Milenyum teknoloji demekti. Half Life, Counter Strike, GTA, Age of Empires, Quake gibi oyunlar hikayeleriyle, grafik tasarımlarıyla hayatımıza girerken dijital sanat da yükseliyordu. Çünkü her çağ kendi yaklaşımını, dolayısıyla sanatını yaratır.