03 Mayıs 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 20.10.2023 04:30 | Son Güncelleme: 20.10.2023 23:39

Zülfü Livaneli: Atatürk’ün kültür tezi halkı aydınlarla buluşturdu

40. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı öncesi, ülkemizin evrensel değerlerinden Zülfü Livaneli ile fuar anılarını, edebiyatımızın dününü ve bugününü konuştuk
Usta edebiyatçımız Zülfü Livaneli: Atatürk’ün Anadolu vizyonu olmasaydı biz bugün ne Karacaoğlan’ı tanırdık ne Pir Sultan Abdal’ı
Usta edebiyatçımız Zülfü Livaneli: Atatürk’ün Anadolu vizyonu olmasaydı biz bugün ne Karacaoğlan’ı tanırdık ne Pir Sultan Abdal’ı

Zülfü Livaneli ülkemizin önde gelen entelektüellerinden, edebiyatımızın önemli isimlerinden biri ve aynı zamanda eserleri çok sayıda dilde ve ülkede okunan uluslararası bir yazar. 40. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı öncesi onunla ilk önce fuar anılarını konuştuk. Sahip olduğu birikimler, deneyimler ve gözlemleri çerçevesinde edebiyatımızın, yazarlarının ve eserlerinin bugün geldiği noktayı değerlendirmesinin yanı sıra Cumhuriyet’imizin 100. yılında, Cumhuriyet’in ve Atatürk’ün edebiyat vizyonuna dair de söyleştik.
“Fuara katılmak yazarlık mesleğinin bir gereğidir”

Bu yıl İstanbul Kitap Fuarı’nın 40. edisyonu gerçekleşiyor. Sizinle sohbetimize öncelikle kitap fuarı anılarınızla başlayalım mı?

Kitap fuarları yazarı, yayıncıyı, çevirmeni, eleştirmeni, temsilciyi ve en önemlisi okurları bir araya getiren olumlu organizasyonlar. İçeride ve yurt dışında çok sayıda fuara katıldım. Bu katılma, yazarlık mesleğinin bir gereğidir. Özellikle yurt dışındaki yayıncılarımız, fuarlara, konferanslara katılmamızı çok arzu ederler. Fuarlar okur olarak da çok ilgimi çeker. Yıllardan beri fuarlarda imza yapamıyorum. Son seferinde on saat sürmüştü. Bu yaşta buna dayanmak mümkün değil. Sevgi ve ilgi gösteren saygıdeğer okurlardan özür diliyorum.

Yaşar Kemal sizin en yakın dostlarınızdan biriydi. Hiç ortak fuar ya da bir edebiyat etkinliği anınız var mı bizimle paylaşabileceğiniz?

Evet, çok var ama bir tanesi epeyce ilginç. 1986’da Cengiz Aytmatov dostumuzun davetiyle Moskova’daydık, o hafta sonu da Kopenhag’a uçup oradaki bir fuara katılacaktık. Ama Kopenhag’a gitmememiz için çok ısrar ettiler. Sebebini sorunca da SSCB Başkanı Gorbaçov’un bizi Kremlin’e davet edeceğini, pazartesi günü onunla görüşeceğimizi fısıldadılar ve bunu kimseye söylemememiz için sıkı sıkıya tembihlediler. O zaman pazar günü dönme sözü vererek Kopenhag’a gittik. Orada fuarın bize ayırdığı oteli beğenmedik ve kendimiz ayrı bir otele yerleştik. Pazar günü de uçağa binip Moskova Şeremetovo Havaalanı’na indik. Pasaport kontrolüne geldiğimizde bizi büyük bir sürpriz bekliyordu. Sovyet polisi, “Vizeleriniz nerede?” diye soruyordu. O anda “Eyvah!” dedik. Sovyet döneminde vizeler pasaporta basılmıyor, ayrıca kağıt olarak veriliyordu. Biz de bir kez giriş hakkımızı kullanmıştık ve farkında olmadan SSCB gibi son derece sıkı bir ülkeye vizesiz gelmiştik. Sonra bizi başka bir odaya sorguya aldılar. “Niye geldiniz?” diye soruyorlardı. “Çok önemli birisini göreceğiz” diyorduk. “Ne kadar önemli?” sorusunu, “En önemli” diye cevaplamamız polislerdeki şüpheyi daha da artırdı. Kapıyı kilitleyip gittiler. Bir iki saat sonra KGB subayları bizi sorgulamaya başladı. Bu arada biz Kültür Bakanlığı’nı, Yazarlar Birliği’ni aramalarını rica ediyorduk. Neyse uzatmayayım. Akşam vakti kapı açıldı, Vera Feonova gibi tanıdık yüzler gördük. ZİL limuzinlerle bizi otele götürürlerken, KGB subayları selam duruyordu (gülüyor). Meğer o hafta sonu Sovyet Elçiliği hep bizi aramış ama otel değiştirdiğimiz için bulamamış. Yaşar Abi’yle, bedelini en ağır ödediğimiz fuar buydu.

Ülkemizdeki etkinlikler ve fuarlarla yurt dışındakiler arasında nasıl bir kıyaslama yaparsınız? Onların arasından anılarınız var mı?

Frankfurt Kitap Fuarı çok büyüktür, bana göre fazla büyük. Orta ölçekli fuarları daha çok severim. Mesela Fransa’nın Cognac şehrindeki fuar, onur konuğu olarak katıldığım Siena ve Prag fuarları. Cognac’ta Ülker’i ve beni Hennessy Şatosu’nda ağırlamışlardı.

Günümüzde okurlarla kitapları ve yazarları bir araya getiren bambaşka mecralar var. Örneğin sosyal medya, Instagram ve YouTube. Nicelik çoğalıyor ama bu tür mecraların çoğalmasını siz nasıl görüyorsunuz? Nitelik açısından zararlı yanları var mı?

Sosyal medya, kitap tanıtımı açısından en önemli mecra. Çünkü artık fazla sayıda kitap yayımlanıyor ve fiyatlar yüksek. Satın almadan önce ince eleyip sık dokumanız gerekiyor. Bu yüzden de okurların fikirleri, kitapları beğenmeleri, tavsiye etmeleri tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük önem taşıyor. Günümüz yazarlarının en büyük sınavı bu.