Bir süredir Paris'te kanser tedavisi gören Türk resminin duayenlerinden Mehmet Güleryüz 86 yaşında hayatını kaybetti. Türk figür resminde tartışmasız çok özel bir yer tutan sanatçı, bir süredir yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak 3 Eylül sabahı Paris'teki atölyesinde yaşamını yitirdi.
Loft Art, figüratif çalışmaları ve güçlü çizgileriyle bilinen sanatçının vefatını, sosyal medya hesabından yapılan paylaşımla duyurdu. Paylaşımda, "Türk sanatının önde gelen isimlerinden Mehmet Güleryüz'ün vefat haberini derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Eserleriyle sanat dünyasına kalıcı izler bırakan değerli sanatçımızı kaybetmenin acısını yaşıyoruz. Ailesine, sevenlerine ve tüm sanat camiasına baş sağlığı diliyoruz. Mehmet Güleryüz'ün anısı ve sanatı bizlere her zaman ilham vermeye devam edecek" ifadelerine yer verildi.
Güleryüz'ün cenazesinin İstanbul’a getirileceği ancak tarihin belli olmadığı ifade edildi. Ünlü sanatçının son sergisi oğlu Kerimcan Güleryüz'ün sanat yönetmenliğinde hazırlanan ve geçen yıl Loft Art'ta sergilenen Mehmet Güleryüz 2013-2023 adlı sergi oldu.
"Hem kuşağına hem sonrakilere örnek olan bir ressam"
Galeri Nev'in kurucusu Haldun Dostoğlu Güleryüz'ün ardından, "Galerimizin kuruldugu ilk günden itibaren sürekli uyarıları ile beni zinde tutan, resme bakmak, resmi okumak gibi alanlarda bakış açımı zenginleştiren, taviz vermeyen duruşuyla hem kendi kuşağına hem kendinden sonrakilere örnek olan çok değerli bir "ressam"ı kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyorum" ifadelerini kullandı.
Cem Erciyes geçen yıl Gazete Oksijen'in kültür sanat eki O2 için hazırladığı haberde Mehmet Güleryüz'ü şu sözlerle anlatmıştı:
Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi’nde N. Arslan imzalı maddede Güleryüz için “Toplumsal eleştirinin ön plana çıktığı, dışa vurumcu figüratif resimleriyle tanınır" denmiş. Hakikaten toplumsal eleştiri ve aktivizm, Güleryüz’ün hayat hikâyesinin de resminin de önemli bir parçası. 1958’de akademiye girer Güleryüz. Ama buradaki eğitim onu tatmin etmez, öğretilen resmin şablonlarını kabullenemez bir türlü. Bir süre sonra çareyi tiyatroda bulur. 1960’lardaki tiyatro dünyasının enerjisi, kolektivizmi, sanata yaklaşım biçimi ona daha cazip görünür ve bir süre amatör tiyatro yapar. Bu tiyatro ve oyunculuk tecrübesi onun sonraki yıllarda da sahneye, kamera önüne çıkacağı bir başka becerisi olmasının ötesinde sanatında etkili olur. Resminde figür kendini gösterir. İstanbul’da ve sonra Fransa’daki öğrencilik yıllarında performanslar yapar. Yanlış bulduğunu söylemekten kaçınmaz, kimi zaman sanat tartışmalarına kimi zaman tek başına toplumsal hukuk mücadelelerine girer…
Mehmet Güleryüz resimlerindeki çirkinleştirilmiş, hatta zaman zaman hayvansı bir görünüm ve enerji kazanmış insan figürleri, gündelik ve toplumsal hayatımızın içinden sahnelerin kahramanlarıdır. Onun resminde Türkiyeli insanlar, kadınlar, erkekler, Parisliler kendini bulur. Kapitalizm, modern toplumun sorunlu bireyleri, insanlığı etkileyen temel meseleler, işgaller, savaşlar resimlerin temel meselelerini oluşturur.
Deseni de resim kadar önemser
Güleryüz İstanbul’da da, 1970 yılında eğitim için gittiği Paris’te de eylemcidir, itirazını yüksek sesle dile getirmekten çekinmeyendir. Bu tercihi tabii ki resimlerinde de kendini gösterir. Onun huzursuz figürleri desenlerinde, tablolarında ve heykellerinde aynı güçle izleyiciye ulaşır. Güleryüz, deseni de resim kadar önemser. Nitekim Loft Art sergisinde de çok sayıda, kimisi renkli desenleri de yer alıyor. Bir dönem çokça ürettiği heykelleri ise bu sergide yok. Ama desen defterlerinin de kimileri sergileniyor ki bu sanatçıyı tanımak isteyenler için çok değerli bir paylaşım.
Paris’ten hayat anları
Yeni sergisinde yer alan resimlerin çoğu Paris’te yapılmış. Buradaki gündelik hayat anları, düşsel sahneler var. Kadınlar ve erkekler, el ele, yan yana, aynı mekanda… Evrim Altuğ’un tabiriyle Mehmet Güleryüz’ün ‘mahluk-bireyleri’ bu kez de bize toplumsal hayatımızın dertli yanlarını hatırlatıyor. Birbirine sırtını dönmüş, aynı mekanda ama birbirinden habersizcesine duran insanlar, bir kez daha bize toplumsal hayatımızın duyarsız rutinini, kendilerini hayatın akışına bırakan edilgenliği gösteriyor. Güleryüz son dönem işlerinden bahsederken gözlemlediği atmosferi “Günümüz dünyasında nefes alma alanları gittikçe daralıyor” diye anlatıyor.
“Ben feminist bir ressamım”
Kadınlar Mehmet Güleryüz resminde hep olduğu gibi önemli, hatta başrollerde. Sergi salonunda gösterilen bir belgeselde, Güleryüz kendisini “Ben feminist bir ressamım” diye
tanımlıyor. Hatta bu sergide sürpriz bir eser de var. 1967 tarihli Kadın Cinayeti adlı linolyum baskı, yıllar öncesinden, duyarlı bir sanatçının günümüzün gittikçe büyüyen bir meselesine tuttuğu fener gibi. Bu fener bizi bitimsiz dertlerimizle yüzleştiriyor…
Onun resminde 1970’lerden sonra yerini alan ve metaforik olarak günümüz insanını anlatan hayvan figürleri, ünlü maymunları, domuzları, atları da bu sergide görünüyor; 2022 tarihli büyük boy desenleri, bir tür performatif bütünlük içinde galerinin bir duvarını kaplıyor. Burada da gördüğümüz hayvanlar desenden resme, oradan heykele bir bütünlük içinde gelişen Mehmet Güleryüz resminin eleştirelliğinin, tüm güzelliğine rağmen izleyiciye konfor alanı bırakmayan tavrının en önemli yanını oluşturur. Onlar ‘ahmak’ ve ‘kötücül’ insanların hayvanileşmiş görünümleridir. Alıklıkları da vahşilikleri de desenlerde aşikardır ve sanatçının toplumsal iğneleri fark edene rahat vermez…
Mehmet Güleryüz kimdir?
Mehmet Güleryüz 1938 yılında İstanbul'da doğdu. Gürcü asıllı bir aileden olan Güleryüz, liseyi Saint Benoit Fransız Lisesi’nde tamamladı. 1958 yılında şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümüne uygulamalı yetenek sınavını kazanarak kaydını yaptırdı. Dört yıl boyunca gördüğü sanat eğitimini bölümünün birincisi olarak 1966 yılında tamamladı. Bu dönemde resim eğitiminin yanı sıra tiyatro çalışmalarına da zaman ayırarak; oyunculuğunu geliştirdi ve profesyonel oyunculuğa 1963 yılında Asaf Çiğiltepe’nin yönetimindeki Arena Tiyatrosu'nda başladı. Aynı yıl kişisel olan ve çoğunluk çalışmalarını desen oluşturan ilk sergisini de açtı.
Kazandığı devlet bursu ile resim ve Lithografie ihtisası yapmak üzere gittiği Paris’te Pont des Arts’da ilk heykellerini yaptı. Taş baskı ve yüksek resim dallarında kendisini geliştirerek 1975 yılında yurda döndü. Beş yıl boyunca mezun olduğu akademinin resim bölümünde öğretim görevliliği yaptı. 1980 yılında New York'a gitmek üzere görevinden istifa etti. 1984 yılına kadar kaldığı New York'tan 1985 yılında istanbul’a geri dönerek 2000 yılına kadar kendi adını taşıyan atölyesinde sanat eğitimi dersleri verdi. Bu arada, 1986’da Kalın adlı sanat dergisinin yayımını gerçekleştirdi. 1988’de yirmi beş yıllık birikimini Galeri Nev Sanat Galerisi’nin girişimi ile metni, Nan Freman’a ait kitabı ile birlikte İstanbul’da ilk Retrospektif sergisini açtı. 1989’da üstlendiği Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği kurucu başkanlığını 1992 yılına kadar sürdürdü. 14 resimden oluşan Karşı Rüzgâr serisini 1991 yılında Ankara Shearaton Oteli için sürekli sergilenmek üzere gerçekleştiren sanatçı, 1992’de Polat Rönesans Oteli Lobisi için yedi modülden oluşan seriyi de tamamladı.
Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanlığı döneminde kendisinin de aralarında bulunduğu 89 kişiye verilen Devlet Sanatçısı unvanının iptali için danıştaya 1998 yılında başvurdu. İki yıl sonra, 2000 yılında kazanılan dava sonucunda unvanlar geri alındı. Sanatçı 2013 yılından bu yana Paris'te kendi sanat atölyesinde çalışmalarını sürdürüyordu.
Ödüller
- 1966 Mezuniyet Yarışması Birincilik Ödülü
- 1979 Sedat Simavi Vakfı Ödülü, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Festivali (Altın Madalya)
- 1987 Uluslararası İskenderiye Bienali, Üçüncülük Ödülü
- 1990 İstanbul Eğitim ve Kültür Vakfı, Yılın Ressamı
- 1995 Nokta Dergisi Doruktakiler Plastik Sanatlar Ödülü
- 2000-2001 Yılın Sanatçısı, Ankara Sanat Kurumu
- 2003 Resimde Onur Ödülü, Beykent Üniversitesi
- 2007 20’ Festival International des Arts Plastiques - Mahres - Tunus Onur Ödülü
- 2007 2. Altın Lale Güzel Sanatlar ‘En İyi Ressam’ Ödülü
Eserlerinin yer aldığı koleksiyonlar
- İstanbul Devlet Resim ve Heykel Müzesi
- Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi
- İstanbul Modern Sanat Müzesi
- Sakıp Sabancı Koleksiyonu
- Merkez Bankası Çağdaş Türk Resmi Koleksiyonu
- Fransa Kültür Bakanlığı Koleksiyonu
- Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Koleksiyonu
- Eczacıbaşı Koleksiyonu
- New York Üniversitesi Koleksiyonu
- Karl Hermann Klock Koleksiyonu, Duisbourg
Yer aldığı tiyatro oyunları
- 1960 Akademi Tiyatrosu - Şehirli Kız
- 1960 Zahne-Z - Güneşte 10 Kişi
- 1961 Akademi Tiyatrosu
- 1961 Adım Tiyatrosu - İp
- 1963 Arena Tiyatrosu - Kral Übü
- 1963 Arena Tiyatrosu - Arslan Asker Schweik
- 1963 Arena Tiyatrosu - Başkalarının Kellesi
- 1963 Arena Tiyatrosu - Kayıp Mektup
- 1998-2001 İstanbul Devlet Tiyatrosu - Bir Küçük İş İçin Yaşlı Bir Palyaço Aranıyor
Oynadığı dizi ve filmler
- 1990 Kurtuluş
- 1994 Bir Yaz Yağmuru
- 1996 Köstebek
- 1997 Kuşatma
- 1997 Bir Doğu Masalı
- 2003 Crude
- 2007 Sis ve Gece