Geçtiğimiz ay aktör Bruce Willis, Deepfake sayesinde bir yatın arkasında bombaya bağlı olduğu ve Rus aksanıyla 'Mississippi' diye homurdandığı bir reklamda görünmek gibi garip bir deneyim yaşadı. The Telegraph bunun mümkün olduğunu çünkü oyuncunun performans haklarını sattığını yazdı. Fakat bu tam olarak doğru değil. Willis'in temsilcisi daha sonra gazetecilere aktörün böyle bir şey yapmadığını söyledi. Reklamı yapan şirket, aktörün gelecekteki haklarını elinde tuttuğunu asla iddia etmedi. Ancak şirketin Rus cep telefonu ağı Megafon için bir reklamda görünüşünün dijital bir versiyonunu başka bir aktörle eşleştirmesine izin veren bir anlaşması olduğunu söyledi.
Fransız ve İsviçreli film yönetmeni, Jean-Luc Godard bir keresinde sinemayla ilgili olarak "Öldüğümde bu son olacak" ifadesini kullanmıştı. Godard geçen ay hayatını kaybetti ama film devam ediyor. Yapay zeka benzer bir hayalet ortaya çıkarmış oldu. İstenen görseli oluşturan yapay zeka DALL-E makineleri tarafından yaratılan sanat, insanlar yok olduktan çok sonra bile sanat yapmaya devam edebilir. Aktörler de bu durumdan muaf değil. Deepfake'ler geliştikçe gelecekteki filmlerin, TV şovlarının ve reklamların onlara hiç ihtiyaç duymayabileceğine dair korkular artıyor.
Herkesi ilgilendiren bir sorun haline geliyor
Bruce Willis'in sahibi kim? sorusu sadece Hollywood yıldızı ve temsilcilerini ilgilendiren bir mesele değil. Dünyanın dört bir yanında, üyelerinin yapay zeka konusundaki saflıklarını istismar eden sözleşmelere karşı mücadele eden oyuncu sendikalarını da ilgilendiriyor. Bazı uzmanlara göre, bu herkesi ilgilendiren, kimliklerin alınıp satıldığı ve ele geçirildiği distopik bir geleceğin habercisi olan bir soru.
The Right of Publicity ve Amerika'da Privacy Reimagined for a Public World kitabının yazarı Jennifer Rothman'a göre Amerika'da insanlar çeşitli eyalet yasaları uyarınca kimliklerinin, özellikle de isimlerinin ve benzerliklerinin izinsiz kullanımını sınırlama hakkına sahip. Korumanın kapsamı eyaletten eyalete değişmektedir. Bazıları aleniyet hakkını (bir kişinin adının, benzerliğinin, sesinin veya diğer kimlik göstergelerinin izinsiz olarak, genellikle ticari bir amaçla kullanılmasını yasaklayan bir yasa) koruyan yasalara sahipken, diğerleri bu güvenceleri ortak yasalar aracılığıyla sahip oluyor.
Şeytan sözleşme ayrıntılarında gizlenmiş olabilir
Yine de şeytan ayrıntıda gizlidir. Harvard Hukuk Fakültesi Petrie-Flom Merkezi'nde araştırma görevlisi olan David A. Simon, "Bir kişinin deepfake'ini yaratan özel bir kişi ya da şirket daha fazlası olmaksızın, aleniyet hakkına açıkça ters düşmez" diyor. Başka bir deyişle, Willis'in deepfake'i bir patates cipsi reklamında yer alırsa, o zaman bir iddia uygulanabilir hale gelir fakat belirli koşullar altında, deepfake yaparsa Birinci Anayasa Değişikliği tarafından hakları korunabilir. Eğer bir aktörün deepfake'i manipüle edilerek birisini karalayıcı bir şekilde tasvir edilirse ya da bir başkasını karalamak için kullanılırsa, aktör haksız fiil davası açabilir.
Oyuncu sendikaları derin taklitlerden endişe duyuyor. Screen Actors Guild-American Federation of Television and Radio Artists'in (SAG-AFTRA) konuya ilgisi, 2013 yılında kendi görüntü hakları tartışmalarını yaratmaya başlayan spor video oyunlarıyla başladı. Çaresiz aktörlerin, kafa karıştırıcı sözleşmelerin ve çok çeşitli yasaların olduğu bir ortamda, SAG-AFTRA'nın işinin zor olduğunu anlamak için kıvrak bir zekaya sahip olmak gerekmiyor. Yanlış şirkete verilen yanlış onay, aklınıza gelebilecek hemen her türlü kabusa yol açabilir. Deepfakeler, bir oyuncunun kelimenin tam anlamıyla ağzına konulan kelimelerle kullanılmasına izin veriyor.
Simülasyon hakları içeren sözleşmeler var
SAG-AFTRA'da fikri mülkiyet ve sözleşmelerden sorumlu genel danışman yardımcısı Danielle S. Van Lier, "Bu sadece yapay zeka sözleşmeleriyle değil, kişinin benzerliği ve sesi üzerindeki hakları içeren her türlü sözleşmeyle ilgili. Artık sanatçıların görüntüleri, sesleri ve performansları için 'simülasyon hakları' içeren sözleşmeler görüyoruz. Bu sözleşme şartları geleneksel medyadaki performans anlaşmalarının derinliklerine gömülmüş durumda" dedi.
Ancak, asıl sorun şu ki, oyuncular da deepfake'lerin yükselişini para kazanmak için bir şans olarak görüyor. Van Lier, "Birçoğu asla ünlü olamasa da, isimleri, sesleri, görüntüleri veya benzerlikleri hala ticari değer kazanıyor" dedi. Bir oyuncunun sesinin otomatik bir sesli kitapta kullanılması ya da dijital bir avatar olarak görünmesi gibi sentetik performansların ticari fırsatları çok fazladır. Bu nedenle SAG-AFTRA deepfakes terimini 'dijital dublör' ya da 'yapay zeka tarafından üretilen' gibi terimlerle değiştirmeye çalışıyor.
Tanıtım haklarınızı devrederken dikkat edin
İşte bu noktada, tanıtım haklarının devredilebilirliğinin önemi ortaya çıkıyor. Örneğin 2020 yılında New York'ta kabul edilen bir yasa, ölüm sonrası hakların devredilmesine izin veriyor. Van Lier, "Bu mülkiyet hakkının lisanslanabilmesi ve devredilebilmesi, bu profesyonellere ve ailelerine önemli bir gelir kaynağı sağlıyor. Lisanslama, yaratıcı profesyonellerin teknolojik, finansal ve hukuki uzmanlığa sahip kurum ve kişilerle çalışmasına ve varlığın değerini en üst düzeye çıkarmasına olanak tanıyor" dedi. Burada, devredilebilirliğin kimliğinizin para karşılığında kullanılmasına izin vermekle ilgili olmadığını anlamak çok önemlidir. Bu mülkiyetle ilgilidir, kimliğiniz patentler veya telif hakları gibi devredilebilir bir mülkiyet hakkı olarak düşünülür, alınıp satılabilir.
Bazı uzmanlara göre bu devredilebilirlik, firmaların belirli bir amaç için lisanslı kullanım yerine kimliklerinin tam mülkiyetini almaları nedeniyle kişilerin 'kişiliklerinin' kontrolünü kaybetmelerine yol açabilir. Aslında bu tür devredilebilirlik için ilk çağrılar 1950'lerde oyuncuların rol aldıkları filmleri ve destekledikleri ürünleri kontrol etmek isteyen stüdyo avukatları tarafından yapılmıştı. Rothman "Bir kişi bu tür bir toplam transfer için daha fazla para kazanabilir, ancak maliyeti kişi ve toplum için düşünülemeyecek kadar büyük görünüyor" dedi.
İsminizden sesinize kadar her şeyinizi kaptırabilirsiniz
Örneğin öğrenci sporcular, büyük liglerde başarı elde etmeleri halinde gelecekte herhangi bir kazanç elde etme umuduyla menajerlerin, yöneticilerin, şirketlerin ve hatta NCAA'in kimliklerini ele geçirme riskiyle karşı karşıyadır. Rothman'a göre aktörler, sporcular ve sıradan vatandaşlar kendi isimlerinin, benzerliklerinin ve seslerinin kontrolünü alacaklılara, eski eşlerine, plak yapımcılarına, menajerlere ve hatta Facebook'a kaptırma tehlikesiyle karşı karşıya.
Birçok aktör haklarının ele geçirilmesinden etkilenmeyecek, çünkü kimlikleri değerli olmayacak. Ancak Kim Kardashian ve Tom Cruise gibi ünlülerin diğerlerinin sahip olmadığı pazarlık gücüne sahip oldukları da bir gerçek. İmajlarının kullanımının belirli bir dizi ya da filmin ötesine geçmemesi için cesurca pazarlık yapabilirler. Bu arada daha küçük oyuncular, hakları toptan alan sözleşmelerin yapılması olasılığıyla karşı karşıya. Londra Üniversitesi Queen Mary'de fikri mülkiyet hukuku profesörü olan Johanna Gibson, "Yeni oyuncuların ilk sözleşmelerinin bir koşulu olarak tanıtım haklarını devretme konusunda özellikle savunmasız olma riski var. Bu güç dengesizliği, hem imaj ve karakteri ticarileştirmek hem de iftiradan kaçınmak isteyen stüdyolar tarafından istismar edilebilir. Çünkü oyuncu artık imajının nasıl kullanıldığını kontrol etme hakkına sahip olmayacaktır."
Sonunda, Bruce Willis'in benzerliği üzerine eğitilen yapay zekaların Bruce Willis'e hiç ihtiyacı kalmayacak. Van Lier, "Bir şirket yapay zeka algoritmalarını belirli bir aktörün belirli tavırlarını, zamanlamasını, tonlamasını vb. taklit edecek şekilde eğitebilirse, yapay zeka tarafından üretilen içeriği giderek daha gerçekçi hale getirir. Bunun uzun vadeli etkileri olabilir" dedi. Başka bir deyişle, aktörler ve diğer herkes dijital haklarını nasıl koruyacaklarını öğrenmelidir, aksi takdirde kendilerini beklemedikleri bir rolü oynarken bulabilirler.