Mültecilere ilişkin kurallar plansız bir şekilde ortaya çıktı. 1951’deki Birleşmiş Milletler Mülteci Sözleşmesi sadece Avrupa için geçerliydi ve Stalin’in gazabından kaçanların geri gönderilmesini önlemeyi amaçlıyordu. Sözleşme zulümden “haklı korku” nedeniyle kaçmak zorunda kalmış herkese sığınma hakkı verileceğini ve tehlikeli bölgeyle yüzleşmek zorunda kalmamaları için “geri göndermeme” ilkesi uyarınca iade edilmeyeceklerini ilan ediyordu. 1967 yılında sözleşme kapsamı bütün dünyayı kapsayacak şekilde genişletildi.

Çoğu ülke de metni imzaladı. Ama pratikte uygulayanların sayısı çok az. Çin küçük bir ülke olan Lesotho’dan bile daha az mülteci barındırdığını söylüyor ve gelen Kuzey Korelileri gulaglarda yaşamak üzere iade ediyor. ABD Başkanı Donald Trump beyaz Güney Afrikalılar hariç hemen herkesin sığınma hakkını kaldırdı ve birçok ülkenin savunma harcamalarından daha yüksek bir rakamı kaçak göçmenleri sınır dışı etmek için kullanmayı planlıyor. Batı’nın tutumu da sertleşiyor. Avrupa’da sosyal demokratlar ile sağ popülistler giderek aynı noktada buluşuyor.