13 Ağustos 2025, Çarşamba
Abone Ol Giriş yap
Haber Giriş: 19.07.2025 17:27 | Son Güncelleme: 19.07.2025 18:10
Makaleyi sesli dinle • 2:11

Altan’lı yıllar

Oktay Ekşi'nin Altan Öymen için 2010'da hazırlanan "Altan Abi, Vaziyete Hakimiz - Gazetecilikte 60 yıl" isimli kitap için kaleme aldığı yazıyı yayınlıyoruz
Altan’lı yıllar
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Nerdeyse bir ömürlük zamandır dostumdur Altan Öymen.

Gazeteciliğe girdiğim 1952 yılının başında karşılaştığım muhabirlerin en okumuşu lise mezunuydu.

Zaten gazetecilik biraz da “okuyamayan, başka bir işte dikiş tutturamayan” insanların uğraşı gibi görülürdü.

Dışarıdan birilerine “pırıltılı” görünse bile gazetecilerin düzensiz yaşamları;
az maaşlı, güvencesiz işleri, çevrelerini rahatsız eden ukalalıkları, ellerindeki kalemi bir tehdit aracı olarak kullanmayı kendilerine hak gören tavırları nedeniyle bu işin pek de cazip olmadığı genellikle kabul edilirdi.
Altan Öymen işte böyle bir ortamda, gazetecilik mesleğini bilerek isteyerek seçtiği kolayca fark edilen, nitelikli, zeki, kibar, olgun tavırlı ve “kalemi güçlü” bir yetenek olarak hemen dikkati çekiyordu.

İyi anımsarım, tanıyıp da kendisiyle ilgili bu izlenimleri edindiğim zaman kendi kendime, “rakibin bu adam” diye bir değerlendirme yaptığımı...

Ben rekabet hissiyle baksam da meslek yaşamımız boyunca Altan, genç yaşta üstlendiği Yeni Gün, Öncü, Ulus gibi dönemin etkili gazetelerinin –şimdiki ifadeyle– genel yayın yönetmeni sorumluluklarıyla, onun lehine önemli farkların varlığını ispat etmişti.

Altan Öymen’in meslekteki başarılarının bence en önemli nedenlerinden biri, hiçbir görevi küçümsememesiydi. O nedenle “unvana” değil, her zaman önündeki işin en iyi nasıl yapılacağına odaklandı.

Nitekim “anı-otobiyografi” yazma konusunda bir çığır açtı.

Yaşama bakışımız, ülke için düşündüklerimiz, meslek ortamındaki değerlendirmelerimiz daha ilk günden bu tarihe kadar genellikle paralel oldu.
Gazetecilik anlayışımız da çoğu kez örtüştü.

Örtüşen gerçeklerimiz bu kadarla kalmadı. O da bir Aysel’le evlendi, ben de...

Bu ortak noktalar bizi o kadar yakınlaştırmış olmalı ki, yukarıda sözünü ettiğim mesleki rekabet duygusunu da dostluğumuzu pekiştiren
bir gerçeğe dönüştürmeyi bildik.

Altan’ı ben tanıyalı 60 seneye yakın zaman geçti. Eğer bir insan geride kalan dönemi 60 yıl sonra bu kadar içtenlikle aklayarak ortaya koyabiliyorsa, orada önem vermeye değer bir gerçek var demektir.