05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 15.10.2025 10:40 | Son Güncelleme: 15.10.2025 10:56

Financial Times TMSF'yi inceledi: Peş peşe operasyonlarla 1056 şirket fon bünyesinde toplandı

Türkiye’de son iki buçuk yılda TMSF aracılığıyla devletin özel sektördeki kontrolü artarken, Financial Times'a göre şirketlerin el değiştirmesi “politik amaçlı varlık alımı” endişelerini güçlendiriyor
Financial Times TMSF'yi inceledi: Peş peşe operasyonlarla 1056 şirket fon bünyesinde toplandı
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Yolsuzluk operasyonları sonucunda yüzlerce özel şirketin devlet kontrolüne geçmesi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nu (TMSF) ülkenin en büyük iş holdinglerinden biri haline getirdi. 

Son dönemdeki operasyonları ve TMSF'nin yapısını inceleyen Financial Times yaşanan gelişmelere dair, "Kurumsal soruşturmalar ve operasyonlar, önde gelen iş insanlarını tedirgin ederken, bu gelişmelerin neden yaşandığına dair birçok teori ortaya çıktı. Özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin geçmişte devletin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nu (TMSF) siyasi rakiplerinin varlıklarını ele geçirmek için kullanmış olması dikkat çekiyor" yorumunu yaptı.

Sabancı Üniversitesi Siyaset Bilimi Yardımcı Doçenti Berk Esen, “AK Parti uzun zamandır TMSF’yi hem ekonomiyi düzenlemek hem de kendisine yakın şirketlere kaynak aktarmak için kullanıyor, diğerlerini ise marjinalleştiriyor” dedi.

Esen, hükümetin şimdi “ekonomiyi kimlerin kontrol ettiğini yeniden şekillendirmeye, Türkiye’nin kurumsal yapısını yeniden yapılandırmaya çalışıyor” olabileceğini ekledi.

1056 şirkete el konuldu

Son soruşturmalar kapsamında Can Holding, cam ve soda külü üreticisi Ciner Grup ve İstanbul Altın Rafinerisi gibi şirketler yer alıyor. Bu gelişmeler, TMSF’nin elinde bulundurduğu şirket sayısını sadece 12 ay içinde önemli ölçüde artırdı.

TMSF, soruşturma süresince şirketler üzerinde mütevelli olarak görev yapıyor. Fon, şu anda 1056 el konmuş işletmeyi kontrol ediyor; bu sayı bir yıl öncesine göre 675’ti. Şirketler, Türkiye ekonomisinin medya, finans ve enerji sektörlerinden Kasımpaşa futbol kulübüne kadar geniş bir yelpazeye yayılıyor.

Ekonomik baskı ve muhalefete yönelik yapılan operasyonlar

CHP üzerindeki baskılara ve Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasına dikkat çeken FT'ye göre Türkiye’deki işletmeler zaten zor bir ekonomik ortamla mücadele ediyor.

Türkiye'de peş peşe gerçekleşen operasyonlara dikkat çeken gazete şu yorumu sayfalarına taşıdı:

"Analistler ve iş dünyası liderleri, soruşturmaların ve varlık ele geçirmelerin en basit açıklamasının, hükümetin seçmen gözünde her türlü yolsuzluğa karşı kararlı olduğunu göstermek olduğunu belirtiyor. İktidarın amacı, Türkiye mahkemelerinin bağımsız olduğunu ve savcıların muhalefeti hukuki işlem için hedef almadığını göstermek.

Bu teoriyi destekleyen gelişme, geçen hafta 19 medya ünlüsünün uyuşturucu kullanımı şüphesiyle gözaltına alınması oldu. Bazı analistler bunu 'tiyatro' olarak nitelendirdi ve hükümetin suçluluğu temizleme kararlılığını gösterme amacı taşıdığını öne sürdü.

Müzik ve televizyon yıldızları, yapılan testlerin ardından serbest bırakıldı ve bugüne kadar herhangi bir suçlama yapılmadı. Gözaltına alınan isimler arasında Hadise Açıkgöz, Demet Evgar Babatas ve Berrak Tüzünataç gibi isimler bulunuyor"

'Temiz eller' mi? yoksa kapsamlı bir saldırı mı?

Financial Times'ın konuştuğu analistlere göre Türkiye’nin zor ekonomik durumu, Erdoğan’ın iktidar partisinin 2028’deki başkanlık seçimleri öncesinde patronaj ağlarını finanse etme ihtiyacını artırmış olabilir.

İstanbul merkezli danışmanlık firması GlobalSource Partners analisti Atilla Yesilada, “İş dünyasının sessiz korkusu, soruşturmaların ‘temiz eller’ operasyonu değil, kurumsal sektöre karşı tam kapsamlı bir saldırı olması” dedi.

Yesilada, Erdoğan’ın amacının “fonları ya doğrudan Hazine’ye TMSF üzerinden aktarmak ya da sermayeyi patronlardan sadık ellere yeniden dağıtmak” olduğunu ifade etti ve ekledi:

“Bu baskınların yıllarca rejimi beslemek için devam edebileceğini düşünmekten gerçekten korkuyorum.”

TMSF’nin tarihçesi ve yasal düzenlemeler

TMSF, 1983’te Türk banka mevduatlarını korumak amacıyla kuruldu. 2016’daki başarısız darbe girişiminin ardından fonun rolü genişletildi. Darbe girişimi sonrası çok sayıda kamu görevlisi tutuklandı ve on binlerce kişi işten çıkarıldı. Girişimle bağlantılı olduğu düşünülen 1.300’den fazla şirket, Ankara tarafından geçici olarak TMSF’ye devredildi. Fon, bu şirketleri satmak veya varlıklarını tasfiye etmekle görevlendirildi.

TMSF’ye göre, söz konusu şirketlerden 600’den fazlası adli soruşturmalar sonrasında asıl sahiplerine iade edildi. Geriye kalanlar ise eleştirmenlere göre zaman zaman hükümete yakın kişilerce avantajlı fiyatlarla satın alındı.

Şubat ayında kabul edilen yeni düzenlemeler, TMSF’nin yasal çerçevesini güçlendirdi. Artık “güçlü suç şüphesi” (ör. kara para aklama) mahkeme tarafından bir şirketin TMSF mütevelli yönetimine alınması için yeterli sayılıyor.

Yeni yasadan sonra ele geçirilen ilk büyük şirketlerden biri Papara oldu. Savcılar, şirketin yasa dışı bahis ve kumar faaliyetleri için bir kanal olarak kullanıldığını iddia etti.

Geçen hafta yayınlanan iddianamede, elektronik ödeme şirketi kurucusu Ahmed Faruk Karslı için 28 yıl hapis cezası talep edildi. Papara, 1 milyar dolar değerinde bir şirket olarak değerlendiriliyor.

Can Holding ve Ciner'e yönelik operasyonlar

Son dönem operasyonları, 11 Eylül’de Can Holding’e ait 121 şirketin TMSF’ye devredilmesiyle başladı. Can Holding, büyük medya kuruluşları ve okulları olan ve sigara işinden başlayan bir grup.

10 kişi, aralarında grubun asıl sahibi Kemal Can’ın da bulunduğu kişiler, kaçakçılık, kara para aklama ve vergi kaçakçılığı suçlamalarıyla MASAK raporlarına dayanılarak tutuklandı.

Ele geçirilen varlıklar arasında Türkiye’nin son bağımsız yayıncılarından Habertürk Medya da bulunuyor. Şirket, Habertürk ve Bloomberg HT TV kanallarını işletiyor.

Üç hafta sonra, 29 Eylül’de soruşturma beklenmedik şekilde Ciner Group’a ait bazı varlıkları da kapsadı. Bu varlıkların, geçen yıl Habertürk'ün Can Holding’e satışıyla bağlantılı dolandırıcılık iddiaları nedeniyle el konulduğu bildirildi.

Savcılar, söz konusu satışın kara para aklama faaliyetinin bir parçası olduğundan “güçlü şüpheler” olduğunu belirtti. Regülatörler ise işlemi birkaç ay önce onaylamıştı. Ayrıca Kemal Can, sızdırılan ifade tutanaklarında, medya satışını “üst düzey hükümet yetkililerinin tavsiyesi” üzerine gerçekleştirdiğini söyledi.

Ciner, İngiltere merkezli WE Soda dahil olmak üzere cam üretiminde kullanılan ana hammadde soda külü üreticisi şirketleri bünyesinde barındırıyor.

İstanbul Altın Rafinerisi ve Diğer Varlıklar

Operasyonlar kapsamında geçen hafta İstanbul Altın Rafinerisi (IGR) ile bağlantılı 21 kişi tutuklandı. Şirket, Türkiye’nin beş büyük sanayi kuruluşundan biri konumunda.

Londra Külçe Piyasası Derneği (LBMA) ise geçen hafta bir “olay inceleme süreci” başlattığını ve IGR’den resmi açıklama talep ettiğini duyurdu.

Danışmanlık firması Teneo’dan Wolfango Piccoli, “Kimse ne olduğunu bilmiyor gibi görünüyor, ancak yolsuzluk operasyonu birçok soruyu gündeme getiriyor” dedi.

Piccoli, bu sorular arasında Can medya anlaşmasının regülatörler tarafından onaylandıktan sonra soruşturma kapsamına alınmasıyla ilgili düzenleyici kalitesi ve TMSF mütevellilerinin bağımsızlığı olduğunu vurguladı. Fonun elinde bu yıl başında TL 328 milyar ($10 milyar) değerinde varlık bulunuyordu.

Erdoğan'ın mesajı: Kimse dokunulmaz değil

Piccoli, operasyonların arkasındaki nedenler ne olursa olsun, gerçekleşmiş olmasının tek başına bir mesaj verdiğini söyledi: "Spekülasyon yapacak olursam, Erdoğan bir mesaj gönderiyor. Kimse dokunulamaz değil"

Kaynak: Gazete Oksijen