Türkiye İş Bankası, Türkiye Tenis Federasyonu’nun (TTF) ana sponsoru oldu. İstanbul’da yapılan basın toplantısıyla duyurulan iş birliği, yalnızca yeni bir sponsorluk değil, çocuklardan antrenörlere, lig yapısından bölgesel tenisin yaygınlaştırılmasına kadar geniş bir dönüşüm programını içeriyor. Banka, 20 yıldır sürdürdüğü Türkiye Satranç Federasyonu ana sponsorluğunu yıl sonunda sonlandırırken, önümüzdeki dönemde odağını tenise kaydıracağını açıkladı.
Toplantı, Türkiye Tenis Federasyonu Başkanı Şafak Müderrisgil, Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, Gençlik ve Spor Bakanlığı Sporcu Yetiştirme Daire Başkanı Ali Sosanoğlu, federasyon yöneticileri, İş Bankası yönetimi ve genç milli tenisçilerin katılımıyla düzenlendi.

Satranç modelinden tenis için uzun vadeli vizyon
Hakan Aran, konuşmasına satrançtaki 20 yıllık iş birliğini hatırlatarak başladı. Bankanın satranca yaptığı yatırımın bugün görülür bir başarıya dönüştüğünü, benzer bir yapıyı teniste de mümkün gördüklerini anlattı. Aran’ın aktardığı verilere göre satranç, İş Bankası sponsorluğunun başladığı dönemde 30 bin lisanslı sporcuya sahipken bugün bu sayı 1.8 milyona ulaşmış durumda. Antrenör sayısı 2 binden 90 bine, kulüpler 600’den 3800’e çıkmış, 17 büyük usta yetişmiş, uluslararası turnuvalarda 820 madalya kazanılmış. Aran, “Bu tablo tesadüf değil. 20 yıl boyunca sabır, istikrar ve doğru mekanizmaların birleşimiyle bir ekosistem kuruldu. Teniste de aynı uzun vadeyi hedefliyoruz.” dedi.
Satranç sponsorluğunun 2025 sonunda sona ereceğini hatırlatan Aran, satrancın artık başka kurumların da sahiplenebileceği güçlü bir yapıya kavuştuğunu vurguladı: “Satrancın kimsesiz kalacağına inanmıyoruz. Orada başarı görünür olduğu için yeni paydaşların devreye gireceğine eminiz. Biz teniste uzun soluklu bir hikaye yazmak üzere yola çıkıyoruz.”
Genç tenisçiler sahnede: İlk büyük başarı hikayesi kritik
Toplantının dikkat çeken bölümlerinden biri, yeni dönemin sembolü olarak seçilen genç sporcuların tanıtılmasıydı. Farklı kategorilerde dereceleri olan 13–18 yaş arası yedi milli tenisçi, basının karşısına çıkarıldı. Aran, bu gençler üzerinden kurulan yeni vizyonu şu sözlerle özetledi:
“Bir sporda ilk büyük başarı, hem sporcu hem ülke için kartopu etkisi yaratır. Bugün aramızda geleceğin şampiyonları olduğunu düşünüyoruz. Onlara en doğru ortamı sağlamak bizim görevimiz.”
Programın omurgası: Tabandan zirveye üçlü yapı
İş Bankası–TTF iş birliğinin temeli, federasyonun “Türkiye Tenisinin Geleceği” adını verdiği üç ayaklı bir yapıya dayanıyor.
1- Haydi Tenise: 11 ilde başlayan seferberlik
TTF’nin 2025’te depremden etkilenen 11 ilde başlattığı pilot uygulama, bankanın desteğiyle genişletilecek. “Haydi Tenise” ile ilkokul ve ortaokul çağındaki çocuklara raket, file, top ve temel ekipman gönderilirken, beden eğitimi öğretmenleri de program kapsamındaki eğitimlere alınacak. Pilot uygulamada 7870 çocuk tenisle tanıştı. 2026’da hedef, yeniden 11 ilde 1100 öğrencinin daha desteklenmesi. Müderrisgil, bu çalışmanın önemini şöyle anlattı: “Tenisi belirli mahallelere sıkışmış bir branş olmaktan çıkarıp Türkiye’nin doğusundan batısına kadar görünür kılmak istiyoruz. Erken yaşta spora temas eden çocukların motivasyonu ve akademik başarısındaki artışı zaten bilimsel olarak biliyoruz. Bu projeyi sürdürülebilir hale getiriyoruz.” Program, Milli Eğitim Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı iş birliğiyle yürütülüyor.
2- Antrenör Gelişim Programı: Ekosistemin merkezindeki halka
Federasyon ve İş Bankası, tenis ekosisteminin kalıcı olmasının en kritik unsurunun iyi yetişmiş antrenörler olduğunu vurguluyor. Program, çocuklarla ilk teması kuran beden eğitimi öğretmenlerinden performans düzeyindeki antrenörlere kadar geniş bir ölçek için tasarlandı.
Ulusal ve uluslararası uzmanlarla düzenlenecek seminerler, sürekli eğitim modeli ve resmi TTF sertifikasyon sistemi, antrenör sayısını artırırken niteliği de standartlaştırmayı hedefliyor. Müderrisgil’e göre bu program, “Türk tenisinin geleceğine yapılan en uzun vadeli yatırım.”
3- Türkiye İş Bankası Tenis Ligi ve yeni Gelişim Ligi
Türk tenisindeki en büyük yapısal sorunlardan biri, 12–14 yaş aralığında kulüpler arası rekabete uygun bir lig bulunmamasıydı. Federasyon bu eksik basamağı gidermek üzere Gelişim Ligini kuruyor. 2026’da başlayacak lig, 81 ilde il birincilikleriyle başlayacak, ardından bölge şampiyonalarına ve Türkiye finallerine uzanacak.
Bu modelle genç sporcuların doğru yaşta takım rekabetine girmesi, erken yaşta kaybedilen yeteneklerin sisteme kazandırılması, kulüplerin gelişim süreçlerinin standartlaşması, Türkiye Tenis Ligi’nin yıl geneline yayılması ve hem rekabetin hem seyir zevkinin artması amaçlanıyor.
Sponsorluk kapsamında kulüplere hakem desteğinden konaklamaya, top ve ekipmandan seyahat giderlerine kadar çeşitli alanlarda finansal destek sağlanacak.
Saha sayısı değil, erişim önceliklendiriliyor: “Bir duvar bile yeter”
Toplantıda gazetecilerin yönelttiği “Türkiye genelinde tenis kortu altyapısı yeterli mi?” sorusuna federasyon yönetimi, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile birlikte illerdeki mevcut kort sayısına ilişkin veri toplama sürecinin başlatıldığını belirterek yanıt verdi. Hakan Aran ise daha pragmatik bir yaklaşım ortaya koydu: “Kort sayısını artırmak uzun vadeli bir hedef ama tenise başlamak için ille de korta gerek yok. Bir duvar bile bir çocuğun tenisle temas etmesi için yeterli. Okullarda bu ‘tenis duvarlarını da planlıyoruz.” Aran ayrıca, Cumhuriyet’in ilk yıllarında sporcuların olimpiyatlara gönderilebilmesi için halktan kaynak toplandığını hatırlatarak, “İkinci yüzyılda buna benzer toplumsal bir spor seferberliğini günümüz koşullarına uyarlamak istiyoruz.” dedi.
Türk tenisinde sistemli bir gelecek planı
Hem İş Bankası hem TTF yönetimi, bu iş birliğinin kısa vadeli bir sponsorluk değil, ülke spor politikasını dönüştürme hedefi taşıyan uzun vadeli bir çerçeve olduğunu vurguluyor.
Müderrisgil konuşmasında bu yaklaşımı şöyle özetledi: “Türkiye’de ilk kez tabana yayılma, rekabet ve eğitim unsurlarını aynı yapı içinde birleştiren entegre bir tenis ekosistemi kuruyoruz. İş Bankası’nın desteği bu vizyonu gerçeğe dönüştürmede kilit rol oynayacak.” Hakan Aran ise, bankanın yaklaşımını şu sözlerle kapattı: “Bu yolculuk bizi belki 20 yıl sonra, satrançta olduğu gibi dünya çapında başarılar kazanan bir tenis nesline taşıyacak. Biz bu potansiyele inanıyoruz.”