16 Mayıs 2025, Cuma
Abone Ol Giriş yap
Haber Giriş: 02.05.2025 04:47 | Son Güncelleme: 02.05.2025 11:07
Makaleyi sesli dinle • 0:00

İşe tiftikle başlayıp bir moda devi yaratan, öncü, lider ve çok zarif bir adamın hikayesi

Osman Boyner 2021’de vefat eden eşi Ayten Hanım’la. Cem Boyner, Osman Boyner’in vefat haberini duyururken benzer bir fotoğraf kullanmış ve “Kavuştu sevgililer. Hasret bitti...” notunu düşmüştü.
Osman Boyner 2021’de vefat eden eşi Ayten Hanım’la. Cem Boyner, Osman Boyner’in vefat haberini duyururken benzer bir fotoğraf kullanmış ve “Kavuştu sevgililer. Hasret bitti...” notunu düşmüştü.
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Dolu dolu yaşadığı 99 yılın ardından geçen hafta kaybettiğimiz Osman Boyner Türkiye’nin sanayileşme hikayesinin en ön saftaki kahramanlarından biriydi. Neredeyse 40 yıl önce işlerinin yönetimini oğlu Cem Boyner’e emanet eden, cemiyet hayatında fazla görünmeyen, röportaj vermeyen, anılarını kitaplaştırmayan Osman Boyner’i az da olsa tanımanın özellikle genç girişimciler için bir ders niteliği taşıdığını düşünüyorum. Bu nedenle, Türkiye’nin önde gelen bazı iş insanlarına Osman Boyner’le ilgili değerlendirmelerini, anılarını sormayı görev bildim


Osman Boyner

1926 yılında Kastamonu Tosya’da doğduğunda Anadolu ve Trakya daha yeni yeni kalkınma hayalleri kuran gencecik yeni bir cumhuriyeti oluşturuyordu. Çalışkan bir ailede doğdu. Babası Osman Fevzi Boyner iş insanıydı. Dünyaca ünlü Ankara keçisinden tiftik elde edip, bu değerli ürünün ticaretini yapıyordu. Zor, emek isteyen bir işti bu. Çocukluk yıllarında emeğin, alın terinin değerini öğrendi Osman Boyner.
Babası ileri görüşlü bir insandı. Osman Boyner’i İstanbul’a, dönemin en iyi ticaret okuluna yolladı. 1868’de Midhat Paşa tarafından kurulan ilk ticaret meslek lisesi olan Sultanahmet Ticaret Lisesi’ne… Okulun bulunduğu binanın tarihi 1054 yılına, Bizans dönemine dayanıyordu. Zaman içinde sık sık yenilenen bina Osmanlı’ya da hizmet etmiş, Fatih Sultan Mehmet döneminde kılıç atölyesi (Kılıçhane) olarak kullanılmıştı.
I. Ahmed döneminde ise yeniçerilerin kıyafetleri burada dikilmişti. Kim bilir, belki de imparatorluğun bu tarihi binayı bir “dikimevi” olarak kullanmasıydı Osman Boyner’in aklına hazır giyim işini düşüren…
Sultanahmet’te ticaret işine iyice ısınan Osman Boyner, ardından Beyazıt’taki Yüksek İktisat ve Ticaret Ticaret Mektebi’ne devam etti. 1980’lerde Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne dönüşen bu okul da dönemin en prestijli yük-seköğrenim kurumlarından biriydi.

Mezuniyetinin ardından, aile büyükleriyle birlikte işi genişletme planları yapmaya başladı. 1952’de Hasan Boyner, Fazıl Boyner ve Ahmet Sadıkoğlu ile birlikte Altınyıldız’la sanayiciliğe adım attı.

O yıllarda henüz Türkiye kendi hammaddesini işleyemeyen, tekstilde tamamen dışa bağımlı durumdaydı. Boyner Ailesi ise başta yünlü olmak üzere kumaş üretiminin öncüsü olmayı, Türk kumaşını dünyaya tanıtmayı hedefliyordu. O dönem için büyük bir yatırımdı. Dokuma, boya ve apreleme tesisleri kuruldu. Altınyıldız ilk ihracatını 1956’da gerçekleştirdi. Bu tesis halen yılda 10 milyon metre kumaş üretimi yapıyor. 130 milyon doları aşkın cirosu ve 1.000’den fazla çalışanıyla iç pazarın lideri. ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya, Avustralya gibi büyük ve zengin pazarlarda bulunan temsilcilikleriyle ihracata devam ediyor.

Kumaş üretiminde büyük başarı sağlayan Osman Boyner’in aklında hep “hazır giyim” işi vardı. 1960’ların sonlarında, Türkiye’nin hem nüfusu hem de ekonomik büyümesi dünya ortalamasının üzerinde seyrediyordu. Ara ara krizler ve devalüasyonlar olsa da özellikle İstanbul’un çehresi hızla değişiyordu.

Sinema salonları ve yeni yeni başlayan TV yayınları sayesinde Türk halkı Avrupa ve ABD’deki yaşam tarzını daha yakından tanımaya başlamıştı. Işıl ışıl caddeler, bulvarlar, gıcır gıcır lüks otomobiller, göz kamaştıran evler ve çoğu zaman şık, güzel giyimli insanlar.

“Artık hazır giyim işine girmenin zamanı geldi” diyen Osman Boyner, 1969’da Beymen markasıyla modern bir fabrika kurdu. Çok iyi bildiği kumaş işini, dönemin modern dikim teknolojisiyle birleştirdi. Türkiye’de erkek giyimi; kumaşı, bedeni, kalıbı, dikişi, düğmesiyle yüksek standarda terfi ediyordu.

Üretim oturunca sıra mağazalaşmaya geldi. Beymen’in ilk mağazası 1971’de dönemin en prestijli alışveriş semti olan Şişli’de açıldı. Ardından kadın giyimi koleksiyonları, “casual” çizgileri olan Beymen Club devreye girdi. 1987’de ilan edilen “koşulsuz müşteri mutluluğu”, tüketici haklarının lafının edilmediği o yıllarda devrim niteliğindeydi.

1990’ların başında şirketlerin yönetimini oğlu Cem Boyner’e devretti. Beymen 1990’ların başında dünyanın en önemli moda markalarını Türkiye’ye getirerek lüks moda perakendeciliğini zirveye çıkarttı. Akmerkez ve Nişantaşı’ndaki “multibrand” mağazalarını, İstinyePark’ta Etro, Dolce&Gabbana, Saint Laurent, Bottega Veneta gibi kürüsel markaların “monobrand” mağazaları izledi. Lüks dünya markalarının Türkiye’deki tartışmasız ortağı Beymen olmuştu. Ardından Boyner Mağazacılık kuruldu.

Osman Boyner aktif çalışma hayatını 60 yaşında bırakıp, işlerini henüz çok genç yaştaki oğlu Cem Boyner’e bırakmasıyla da Türk iş dünyasına istisnai bir örnek olmuştu. Aktif çalışma hayatında olduğu dönemde her zaman işinin başındaydı ve dünya liginde olmayı hedeflerdi. Zarafeti, şıklığı, alçak gönüllüğü, disiplini ile tanındı. TÜSİAD’ın kurucularından biri oldu. Her zaman Türkiye’de yeniliğin, girişimciliğin, sanayileşmenin savunucusuydu.

Bülent Eczacıbaşı anlatıyor: Vizyoner girişimci

Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı da Osman Boyner’i örnek bir iş insanı olarak andı:

Ülkemiz özel kesiminin öncü liderlerinden birini kaybetti. Osman Boyner, Türk sanayiinin olgunlaşması, dünya ile rekabet edebilir hale gelmesi ve iş dünyasının dönüşümü açısından çok kritik roller oynamıştı. Kuruluşuna öncülük ettiği Altınyıldız ve Beymen firmaları ülkemiz sanayisinin önemli kilometre taşları oldu.
Altınyıldız, 1950’lerin başında kurulduğunda Türkiye’de henüz modern anlamda tekstil sanayii çok gelişmemişti. Bu kuruluşumuz Türkiye’de yünlü kumaş üretimini endüstriyel ölçekte yapan ilk firmalardan biri oldu ve ihracata başladıktan sonra Türk kumaşını uluslararası pazarlara taşıdı. Böylece ihracat kültürünün tekstil sektöründe yaygınlaşmasına katkı sağladı ve kendi sektöründe daha kaliteli üretim standartlarının oluşmasına öncülük etti. 1970’li yıllarda tanıştığımız Beymen ise ülkemizde moda bilincinin ve kaliteli giyinme kültürünün oluşmasına hizmet etti.

Bu iki kuruluş nitelikli iş gücü yetiştirilmesi açısından da önemli oldu, tekstil mühendisliğinden perakende yöneticiliğine kadar birçok alanda insan kaynağı gelişimine yatırım yaptı. Osman Boyner, TÜSİAD’ın 12 kurucusu arasında yer alarak ve benzeri kurumlara destek vererek özel sektörün daha organize, vizyoner ve dünya ile entegre bir yapı kazanmasına da katkı sağlamıştı.

Kendisinden sonra gelen iş insanları kuşağının bir üyesi olarak Osman Boyner’i iş ahlâkını, kurumsallaşmayı ve profesyonel yönetimi savunan anlayışıyla en önemli rol modellerimizden biri olarak her zaman saygıyla anacağım.”

Güler Sabancı anlatıyor: Osman Amca değil, Osman Abi de!

Osman Boyner’i en iyi tanıyan iş insanlardan biri de Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı, Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı ve Sakıp Sabancı Müzesi Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı’dır. Cem Boyner’in en yakın arkadaşlarından biri olan Güler Sabancı, “Osman Amca”sını anlattı:

Cem Boyner Boğaziçi Üniversitesi’nden en yakın sınıf arkadaşımdır. Osman Bey’i de 18-19 yaşlarımdan itibaren tanırdım. Gülümseyerek hatırladığım anılarımdan biri ağabey-amca meselesidir. Osman Bey; yaşını hiç göstermeyen, Cem’in ağabeyi gibi duran, kendine iyi bakan, iyi giyinen, çok yakışıklı biriydi. Herkes ona Osman Abi derdi. Benim kendisine Osman Amca dememi yadırgardı. Kendisine ‘Ben amcalarla büyüdüm, benim saygı dilim amca demek’ deyince, kabul etti. Rahmetli Sakıp Amca’mın iyi dostuydu Osman Amca. Bizim zamanımızda arkadaşlarımızın evine giderdik ama kalmak pek olmazdı. Bir arkadaşımızın doğum günü vardı ve Büyükada’da kutlayacaktık. Cem de bizi Büyükada’daki evlerinde kalmaya davet etmişti. İlk kez bir arkadaşımın evinde kalacaktım, eğer izin alabilirsem. Ben de Sakıp Amca’mdan izin almaya gittim ve durumu anlattım. ‘Osman Bey ve Ayten Hanım evde olacaklar mı?’ diye sordu amcam. Ben ‘evet’ dediğimde, ‘O zaman izin veriyorum, Osman Bey’e kendimden çok güvenirim, annenle de ben konuşurum, gidebilirsin kızım’ demişti. Yani Osman Amca sayesinde ben ilk kez bir arkadaşımın evinde kalabilmiştim.”

Güler Sabancı, Osman Boyner ile ilgili TÜSİAD deneyiminden bir anısını da şöyle paylaştı:

“TÜSİAD’a 1984-1985 yılında üye oldum. Cem’le genelde üyeliklerimiz hep yan yana, peş peşe olmuştur. 1986 yılında Sakıp Bey, ‘Ben 1 yıl başkanlık yapacağım, gençlerden oluşan bir Yönetim Kurulu oluşacak ve sonra tüm gençler sırayla başkanlık yapacak’ demişti. Bu süreçte Cem Boyner 1986 yılında Sakıp Bey’in başkanlığı döneminde yönetim kuruluna girdi. Bir yıl sonra 1987’de amcam başkanlığı Ömer Dinçkök’e teslim etti ve ben de o dönem yönetim kurulu üyesi oldum. Sonrasında Cem Boyner henüz 33 yaşında TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı oldu. TÜSİAD’ın en genç başkanlarından biri olmuştur. Bu gelişme sonrası Osman Bey kendini bir adım geriye çekti ve gerçekten ikinci sıraya oturmaya başladı toplantılarda.
TÜSİAD geleneklerinde normalde kurucularımız, büyüklerimiz toplantılarda hep en önde otururlar. Sakıp Bey birkaç kere ‘Osman gel yanımıza otur’ dese de o ‘Artık gençler önde olsun’ diyerek ön sıraya gelmedi.
TÜSİAD’ta gençler dönemi denen süreç böyle başladı. Ben burada hepimizin alması gereken çok değerli bir ders görüyorum. Gençleri her zaman teşvik eden, destek olan, gölge etmeyen ve daha iyisini başarmaları için öne çıkmalarını sağlayan bir büyüğümüzdü Osman Boyner. Kendisini hasretle anıyor, başta kıymetli ailesi olmak üzere tüm sevenlerine baş sağlığı diliyorum.”

Sakıp Sabancı “Kendimden çok güvenirim” diye tarif ettiği Osman Boyner ile bir sohbette.

 

Rahmi M. Koç anlatıyor: Cenevre’de yaşadığı gurur

Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi M. Koç, TÜSİAD’ın kurulduğu günlerde tanıdı Osman Boyner’i. Zaman içinde tanışıklıkları dostluğa dönüştü. Vefatının ardından Osman Boyner ile ilgili yazıyı hazırlarken önce Rahmi M. Koç’un anılarını sordum.

Allah gani gani rahmet eylesin. Osman Bey’i TÜSİAD’ın kuruluşunda tanıdım. Dost olduk. Beymen’i kurduğunda reklam işlerini Eli Acıman’a vermişti. Bay Acıman’dan Osman Bey hakkında çok şey duydum. Daima işinin başında, titiz, en ufak detayla uğraşır ve bilhassa ürettiği kumaşların kalitesine çok dikkat ederdi.

Kendisinden duyduğum hikaye şöyle: Cenevre’de çok şık, ‘high end’ bir kumaş mağazasına girmiş. ‘En iyi kumaşınızı çıkarır mısınız?’ demiş. Çıkarmışlar. ‘Bundan daha iyisi var mı?’ diye sormuş. ‘Var, ama sizin bütçenize göre olmayabilir’ demişler. Osman Bey ‘Çıkarın’ diye ısrar etmiş. Altınyıldız kumaşı göstermişler. Artık ne kadar memnun olduğunu siz tahmin edin.

İlkbahar ve sonbaharda Büyükada’ya gitmeye bayılırdı. Orada dinlendiğini söylerdi. Allah geride kalanlara sıhhat, afiyet ve uzun ömürler versin.”

Türk iş dünyasının bir araya geldiği davetlerden birinde Rahmi M.Koç ve Osman Boyner.

 

Cem Hakko anlatıyor: Rekabeti saygıyla yapardı

Rahmi Koç’un da ifade ettiği gibi daima işinin başında ve çok titiz biri olarak tanınırdı Osman Boyner. Ve zarif bir insandı. Rekabetçiliği de zarifti. O dönemlerde zarafetin, kalitenin, şıklığın adresi olarak iki marka vardı: Beymen ve Vakko. Vakko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Hakko, Osman Boyner’i, babası Vitali Hakko’nun anılarına uzanarak anlattı:

Babam rahmetli Vitali Hakko, Osman Boyner’den hep sitayişle bahsederdi. Etik değerlere kıymet vermesini, işine olan saygısını, her zaman tutkuyla bağlı olmasını anlatırdı.

‘Rekabeti saygı çerçevesinde ve her zaman bizi önde tutarak, kararları da danışarak uygular’ derdi. Boyner Grubu’nun çıkarttığı Advantage Card ile işbirliği teklifini aldığımızda, karar aşamasında ‘Osman Boyner’in yetiştirdiği çocuklara ve ekibine güven. Gir bu sisteme’ demişti.

Onlar aynı kuşağın insanlarıydı. Türk moda sektörüne ve perakendeye emek verdiler ve çok şey kazandırdılar. Osman Bey her zaman zarif ve şık bir beyefendiydi. Güler yüzlüydü. Nurlarda dinlensin. Sektörün ve ailesinin başı sağolsun”

Altınyıldız Eski Genel Müdürü anlatıyor: Mutlaka ilk üçte olmalısın

Tanıdıklarının ifade ettiği gibi, evet genç denebilecek bir yaşta liderlik koltuğunu bıraktı Osman Boyner. Kurumsallaşmaya ve ekip ruhuna da çok önem verdi. Osman Boyner ile 29 yıl çalışan Altınyıldız’ın eski Genel Müdürü Zeki Çaputlu aldığı dersleri şöyle aktardı:

Osman Bey’i, ancak üç ifade ile kısaca anlatmak mümkün olabilir.

Bir; ‘Yaşadığın sürece; ülkene ve insanlara fayda odaklı çalışmalı, yaşamalısın’
İki; ‘Her ne iş yapıyorsan, ilk üçte olmalısın!’
Üç; ‘Devamlı öğrenmeli, gelişmelisin ve öğretmeli, geliştirmelisin’.

Beni çok etkilemiş anılardan biri şöyle:

Altınyıldız Tekstil ve Konfeksiyon Fabrikaları şirketinde işletmeler grup direktörlüğüne henüz yeni atanmıştım. Şirketin organizasyonu çok güncel ve dinamikti. Atama ertesi sabah 9’da açıklandı. Atama ile boşalan yerime, iyi yetişmiş üç adaydan kimi seçtiğimizi ve gerekçelerini bu üç kişiye anlattığım sırada kapı vuruldu ve Osman Bey geldi. Benim için çok zor saatlerdi. ‘Hadi bana bir kahve söyle oğlum’ dedi. Hemen koltuğumu vermek istedim, ‘Hayır’ dedi nazikçe; ‘Siz devam edin toplantınıza’. Toplantımız bitmişti, ama seçilemeyen iki adayın yüzlerinden düşen bin parçaydı! Çok doğal, onlar da o pozisyonu hak ettiklerini düşünüyorlardı. Osman Bey direkt girdi konuya. Bana hitaben, ‘Oğlum, neden insanlar kalp olmak isterler hep? Böbrek, karaciğer, akciğer, ayak, kol daha mı az önemli veya değersiz onlardan? Karaciğer olmadan kalp bir işe yarar mı?’ Odada Bir sessizlik oldu o an. Seçilmeyen iki aday ayağa kalktı, seçilen arkadaşlarını birlikte kaldırdılar koltuğundan. Tebrik ettiler. Birlikte çıktılar ofisten. Osman Bey’in yüzüne baktım bin teşekkür ile. Nasıl da ihtiyacımı bildi ve fabrikaya girer girmez ofisime geldi! İnsanımıza büyük sevgisi ve saygısı vardı, bilirdim. Bunu bir daha yaşadım, iliklerime kadar.”

Altınyıldız’ın reklamlarında dönemin ünlüleri Muzaffer Tema, Orhan Günşiray ve Orhan Boran.

 

Abdullah Kığılı anlatıyor: Ahlaklı ticareti ondan öğrendim

Osman Boyner, Güler Sabancı’nın da ifade ettiği gibi aslında sektöründe birçok ismin “abi”si oldu. Fakat onu “abi” değil de “baba” gibi gören bir iş insanı var. O da Abdullah Kığılı. Kiğılı “ikinci babam” dediği Osman Boyner’i kurduğu duygusal bağın gücüyle anlattı:

Çok gençtim Osman Boyner’i tanıdığımda. Hayatımın en önemli kişisidir. Babamdan sonra ikinci kişidir. Osman Boyner hazır giyim piyasasına girişimdeki en büyük destektir. Ben 28 yaşındayken Osman Boyner tekstil kralıydı. Altınyıldız o zamanların yıldızıydı. Beni çağırdı. Kumaş bayiliği verecek sandım. O yıllarda hazır giyimin temelleri atılıyordu. Beymen bayiliği verdi. O günden sonra bu işleri öğrendim. Daha sonraları Abdullah Kiğılı olarak sektörde bir marka olduk. Sık sık görüşürdüm. Maalesef son bir yıldır göremedim, haberlerini hep Cem Boyner’den aldım. Ahlaklı ticareti ondan öğrendim. Bayilik dönemim 10 yıl sürdü. Benim okulum oldu o dönem. Beni ben yapan kişidir. Bu sektöre beni kazandıran kişidir. Oğlu Cem Boyner kardeşimdir. Beni de bugünlere getirdiği için ahde vefam vardır Boyner Ailesi’ne. Çok uzun yıllar hep kendisinden akıl aldım. Osman Boyner öğle yemeği yemezdi. Yalnızca bir elma ile geçiştirirdi. Kendine çok özen gösterirdi. İmrenilecek bir insandı. Çalıştığı dönemde saat 17.00’de mutlaka evine giderdi. İşe bir gün bile geç kaldığını bilmem. StarCity AVM’nin yüzde 50’si Boyner’lerindi. Dükkan tuttuğumda mağazanın açılışına geldi. Şu an babamı kaybetmiş gibiyim. Tüm yakınlarında unutulmaz izler bıraktı. Allah rahmet eylesin.”

Mustafa Taviloğlu anlatıyor: Hiçbir zaman unutmayacağım bir öğüt vermişti

Mudo’nun kurucusu Mustafa Taviloğlu da Osman Boyner’in aktif iş hayatında olduğu yılları yaşayan iş insanlarından biri. Taviloğlu da Osman Boyner’i hayatında unutamayacağı derslerle hatırlıyor:

Osman Bey’i tanıdım. Çok gençtim. Hiç birlikte iş yapmadım. Ondan yürekten dersler aldım. Kayınpederimin Büyükada’da komşusuydu. Boyner’lerin o zamanlarda Altınyıldız’ı vardı. Amcamlar kumaşlarını satarlardı. İngiliz kumaşı gibiydi. Çok kaliteli iş yaparlardı. Çok gençtim, Cem benden de gençti. Beymen kuruldu. Boyner Mağazacılık ardından geldi. Cem de işe yeni başlamıştı. Aramızda o dönemde tam da anlaşamadığımız bir konu oldu, ben de gidip Osman Bey’e danıştım. Bana hayatımda unutmayacağım bir öğüt verdi: ‘Ne mutlu ki sana sen bir yere geldin. Alışacaksın bunlara. Bu işleri yöneteceksin. Kuvvetli olacaksın’ dedi.

Osman Bey asaletiye, duruşuyla, kocaman bir abiydi. ‘Türkiye’nin Abi’siydi. Ne mutlu ki çocuklarının, Cem’in başarısını gördü. Torunlarını gördü. Gözü arkada kalmadı. Bizlere de dostluk örneği bıraktı. Cem Boyner bir toplantıda, ‘Ben size Mudo’nun oğlunu takdim ediyorum, belki de öne çıkacak. Sonra kimse Mudo’nun oğlu demeyecek, onu kendi ismiyle anacak’ demişti oğlum Ömer için. Bu da bir öğretidir. 60 yaşında işleri tamamen oğluna bırakıp, oğlu Cem’in önünü açmıştır Osman Boyner. Cem Boyner de genç yaşlarından itibaren lider olmuş, işlerini başarıyla yönetmiştir. Hepimizin dersler çıkaracak özellikleri vardır Osman Abi’nin.”