27 Nisan 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 25.09.2023 15:00 | Son Güncelleme: 25.09.2023 15:29

Numan Kurtulmuş'tan AP'nin raporuna tepki: Avrupa'nın Türkiye'yi kaybetmesi amacıyla yazılmış

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, AP'nin Türkiye raporuna ilişkin, "Dünyanın bugünkü şartları içerisinde Avrupa'nın Türkiye gibi bir müttefike ihtiyacı varken, bu hazırlanan rapor, Avrupa'nın Türkiye'yi kaybetmesi amacıyla yazılmış bir rapordur" dedi
Numan Kurtulmuş'tan AP'nin raporuna tepki: Avrupa'nın Türkiye'yi kaybetmesi amacıyla yazılmış

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, basın kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle TBMM'de bir araya geldi. Konuşmasının başında Neşet Ertaş'ı vefatının 11. yılında rahmetle ve minnetle anan Kurtulmuş, gelecek hafta TBMM'nin 28. Döneminin 2. Yasama Yılı'nın açılacağını anımsattı. Numan Kurtulmuş, parlamentonun bu döneminde Cumhuriyetin ikinci asrına gireceği için tarihi bir dönemin eşiğinde olunduğunu söyleyerek, Meclisin bu döneminde çok sesli, çok farklı partilerin siyasi görüşlerinin yer alacağına işaret etti. İşte Kurtulmuş'un açıklamalarından satırbaşları: 

  • Yeni bir anayasa mecburiyeti ortadadır. Demokratik olarak Türkiye'nin önünü açacak önemli çalışmalardan birisidir ve haddizatında 12 Eylül Anayasası'nın kabul edildiği günün neredeyse ertesi gününden itibaren uzun yıllar boyunca Türkiye'nin yeni anayasa ihtiyacı hep tartışılmıştır. Hem siyaset çevrelerinde hem hukukçular arasında hem akademik çevrelerde tartışılmıştır.
  • Dolayısıyla yeni bir anayasa yapmak, Türkiye'nin boynunun borcudur. Cumhuriyetimizin ikinci asrına yakışan önemli bir adım olacaktır. Bunun için hiçbir önyargı olmaksızın bu çalışmaları inşallah güçlü bir şekilde başlatarak sonuç almayı hedefliyoruz.

"Anayasa meselesi bir fantezi değil, bir ihtiyaçtır"

  • 12 Eylül darbesinin en kalıcı arızalarından birisi, en kalıcı sonuçlarından birisi darbecilerin kendilerinin kontrolünde olacak bir gelecek inşa etmek için yaptırdıkları 12 Eylül, yani 1982 Anayasası'dır. Dolayısıyla geleceği dizayn eden, yıllarca mücadele ettiğimiz ve konuştuğumuz konularda bürokratik oligarşi dediğimiz, seçilmişler yerine atanmışların, milli irade yerine belli seçkin zümrelerin iradesini esas alan bir anayasa dizayn edildi. Şimdi artık bu anayasadan bir şekilde kurtulmak zorundayız. Bu boynumuzun borcudur
  • Milletimiz 15 Temmuz hain darbe girişimini önleyerek darbeci geleneğin önünü kesti, Şimdi bu darbeci geleneğin önünü açan anayasadan kurtulma vaktidir. Ben, 28. Dönem'in bu anayasayı gerçekleştirebilecek güce, siyasi iradeye, kararlılığa ve millet desteğine sahip olduğu inancındayım ve inşallah gerçekleştireceğiz.
  • 1982 Anayasası da 19 kez değiştirilmiştir ama Anayasanın ruhu ve esas kaidesi hala burada durduğu için bir anayasa değişikliğine ihtiyaç vardır. Bu 4 temel hukuk metninin daha demokratik hale getirilmesi, milleti taşıyabilecek bir güce kavuşturulabilmesi de TBMM'nin önemli sorumluluklarındandır.
  • Anayasa meselesi bir fantezi değil, bir ihtiyaçtır, bir gerekliliktir. Ayrıca sadece siyasi parti veya partilerin anayasası olmaz. Milletin anayasası olur. Bu süreçlerin çok ciddi ve yoğun bir katılımla, tabii ki yüzde 100 herkesin desteğini almak mümkün olmayabilir, ama en büyük konsensüsle sağlanabilmesi ve millete ait bir anayasa yapılabilmesi bu süreçte önemli hassasiyetlerimizden birisi olmalıdır.
  • Anayasa bir siyasi gündem değil, bir Türkiye gündemi olarak gündeme gelmeli, tartışılmalı. Teklif parlamentonun gündemine gelene kadar; bu tartışmanın, siyasetin de sivil toplumun da akademinin de hukuk çevrelerinin de gündeminde olmalı. En geniş mutabakatı sağlayacak şekilde yolumuza devam etmemiz lazım.
  • Birincisi; anayasa, yeni bir anayasa olmalıdır. Ruhuyla, diliyle ve içeriğiyle yeni olması lazım. Onlarca kere, içinde değişiklikler yapıldı. Ama ruhu hala korunarak duruyor. Yeni bir anlayışla ruhunu, içeriğini ve dilini yeniden ele aldığımız bir anayasa olmalıdır.
  • İkincisi; sivil bir anayasa olmalıdır. Yani milli iradeyi ve milli egemenlik fikrini esas alan; onun üzerinden nasıl bir Türkiye inşa edeceğini, Türkiye'nin ihtiyacı olan konuların ne olduğunu dile getiren bir anlayışla bunun yapılması gerekir. Sivil anayasadan kasıt sadece askerlerin yaptırdığı ya da yaptığı anayasalar olmaması değil, aynı zamanda toplumun bütün kesimlerinin, sivil toplum kesimlerinin işin içerisine girdiği ve fikirlerini rahat bir şekilde dile getirdiği bir sürecin olmasıdır. Milli iradeyi ve milli egemenlik fikrini merkezine oturtturan sivil bir anayasaya ihtiyacımız var.
  • Üçüncü temel özelliği ise bu anayasa özgürlükçü bir anayasa olmalıdır. 82 Anayasası'nda olduğu gibi kısıtlayıcı, daraltıcı bir anayasa değil, bireysel hak ve özgürlükleri genişleten ve teminat altına alan bir anayasa olmak mecburiyetindedir.
  • Dördüncü temel nitelik ise kuşatıcı ve çoğulcu bir anayasa olmasıdır. Toplumun bütün farklı kesimlerinin, kendisini burada temsil edilmiş gördüğü bir metnin ortaya çıkması, bir fikir etrafında bunların oluşturulması... Herkesin uzlaştığı bir metnin ortaya çıkma imkanı olmayabilir. Ama kahir ekseriyetinin, 'Evet bu iyi oldu; Türkiye'yi, cumhuriyetin ikinci asrına taşıyabilecek bir metin ortaya çıktı' diyebileceği bir anayasa olmalıdır. Bunun için de kuşatıcılık ve çoğulculuk fikri ciddi bir şekilde bu anayasanın taleplerini oluşturmalıdır kanaatindeyim.
  • Beşinci temel özelliği ise medeniyet değerlerimizi esas alan ve gelecek hedeflerimize uygun düşen birey odaklı bir anayasanın yapılmasıdır."
  •  "Yeni anayasa, 'Devleti yaşat ki insan yaşasın' fikrinin üzerine değil; 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın, devlet ebed müddet olsun.' fikri üzerine olmalıdır.

 

Kurtulmuş, İsveç'in NATO üyeliği konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Meclis karar verecek" sözünü sarf ettiği hatırlatılarak, "Bundan sonrası için Meclis dış politikada daha mı etkin olacak?" sorusuna, TBMM'nin zaten dış politikada etkin bir kurum olduğunu, hemen hemen bütün ülkelerle ilgili dostluk grupları bulunduğunu söyledi. Mecliste, NATOPA'dan TÜRKPA'ya kadar çok sayıda dış komisyonun da olduğunu belirten Kurtulmuş, bu komisyonların TBMM'nin çok taraflı ilişkilerini yürüttüğünü ifade etti. Bu hafta içerisinde İrlanda'da düzenlenecek Avrupa Birliği ülkeleri Meclis Başkanları Toplantısına katılacağını bildiren Kurtulmuş, her platformu, Türkiye'nin tezlerinin anlatıldığını ve Türkiye'nin dostluklarını arttırdığı, düşmanlıklarını azalttığı uluslararası platformlar haline getirmek istediklerinin altını çizdi.

"Barışın yolunu bulmaya gayret ediyoruz"

Türkiye'nin son yıllarda ilkeli, çok taraflı ve bağımsız bir dış politika izlediğini kaydeden Kurtulmuş, Rusya-Ukrayna krizinde orta koyduğu tavırla bunu bütün dünyaya gösterdiğini belirtti. Kırım'ın ilhakı, Rusya'nın Ukrayna'nın son bölgelerinde aldığı ilhak kararını tanımadıklarını hem Ruslara hem de uluslararası platformlarda dile getirdiklerini anlatan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Bölgesel ve küresel çok büyük savaşların fitilini ateşleme kabiliyeti olan bu çatışmada Türkiye olarak her iki tarafla da konuşarak barışın yolunu bulmaya gayret ediyoruz. Bu önemli ve ayrıcalıklı bir dış politika anlayışıdır. Bunu devam ettirmek için parlamentolar arasındaki dostlukları arttırmak, ortak adımların atılmasını temin etmek, yeni Türk devletler teşkilatı bünyesinde parlamentoların, bölge ülkeleri parlamentolarının, Avrupa parlamentolarının içerisinde Türkiye'nin tezlerinin daha etkin anlatılması ve sonuç alınabilmesi, TBMM'nin gücünden yararlanmak. Parlamenter diplomasiden kastettiğimiz budur."

"Kategorik olarak çekincemiz yok"

İsveç'in NATO üyeliğine ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi'ni TBMM Başkanlığına göndereceğini, kendisinin de tezkereyi yasalaşma sürecinin başlaması için Dışişleri Komisyonu'na havale edeceğini belirtti. Komisyondaki görüşmelerin ardından konunun TBMM Genel Kuruluna geleceğini ifade eden Kurtulmuş, Meclis'in bu hususta karar vereceğine işaret etti.

"Nihayetinde bir uluslararası sözleşme olarak İsveç'in NATO'ya girip girmeme kararını verecek olan yer tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Cumhurbaşkanlığı burada göndereceği tezkereyle birlikte bu sürecin ilk adımını atacaktır." diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

  • Biz bu konuda da çok ilkeli bir tavır içerisinde olduk. Yani Finlandiya ve İsveç'in her ikisi birbirine çok benzer, güvenlik öncelikleri birbirine çok benzer iki ülke olmasına rağmen Türkiye olarak Finlandiya'ya başka bir reçete, İsveç'e başka bir reçete uyguladık.
  • Bunun sebebi de şuydu, özelikle İsveç'te hem Türkiye karşıtı bölücü örgütlerin çok rahat hareket ediyor olması hem de İslam karşıtı eylemlerin polis gözetiminde, tabiri caizse özendirilerek, sırtları sıvazlanarak bunların bir şekilde eylemlerine göz yumulması tabii ki Türkiye'nin kabul edebileceği bir şey değildir.
  • Bununla ilgili defaatle uyarılar yapıldı. İsveç, 'Belli adımlar attım' dedi, bu konudaki iyileştirmeleri gündeme getirdi. Tekraren burada bir kere daha TBMM Başkanı olarak söylüyorum bizim herhangi bir ülkenin NATO'ya girip girmemesi konusunda kategorik olarak bir çekincemiz yoktur.
  • Ancak egemen bir ülke olarak Türkiye'nin önceliklerinin muhatabımız olan, yani İsveç tarafından da dikkate alınmasını, gereğinin yerine getirilmesini, hızlıca adımlar atılmasını temenni ediyoruz. Ayrıca anlamakta zorluk çektiğimiz bir husus, hem Türkiye'nin onayıyla NATO'ya girmeyi bekleyeceksiniz hem de kendi ülkenizde terör örgütlerine ve İslam karşıtı bu insanlık dışı faşist gösterilere zemin hazırlayacaksınız. Bunların ben İsveç tarafından da kısa sürede gözden geçirileceğini ve olumlu adımlar atılacağını ümit ediyorum.

"Boynumuzun borcunu ödemek zorundayız"

Kararın TBMM'nin takdirinde olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, Meclis'in görüşüne karşı bir şey söyleyemeyeceklerini vurguladı. TBMM Başkanı Kurtulmuş, yeni anayasayla ilgili soru üzerine, şu ifadeleri kullandı:

  • TBMM Başkanı olarak benim görevim, anayasa tartışmalarının önünü açmak, bunun doğru bir zeminde, doğru yöntemlerle tartışılmasını temin etmek, mümkün olan en yüksek siyasal katılımın bu anayasa tartışmalarının etrafında bütünleşmesini sağlamak ve inşallah yapabiliyorsak anayasayı da yaparak, millete, gelecek nesillere karşı olan sorumluluğumuzu daha da açık söyleyeyim boynumuzun borcunu ödemek zorundayız.
  • Şimdi bu amaçla önümüzdeki haftalarda Meclis eski başkanlarımız, Türkiye'deki yüksek yargı mensubu arkadaşlarımız, bunları ya ayrı gruplar halinde ya da bir masa etrafından toplayarak anayasa tartışmalarıyla ilgili onların da tecrübelerini ve görüşlerini almak, sürecin başlangıcında olumlu katkılarını temin etmek niyetindeyim."

Cemil Çiçek'in TBMM Başkanı olduğu dönemindeki tartışmaları hatırlatan Kurtulmuş, o dönemde 64 madde üzerinde anlaşma sağlandığına işaret ederek hiçbir tartışmanın boşa gitmediğini kaydetti. Anayasa konusunda ekonomiyle ilgili bazı taleplerin yer aldığının belirtilmesi üzerine Kurtulmuş, "Bana 'İdeal bir anayasa nedir? diye sorsanız, bir cümle yazarım, devlet adaleti sağlamakla yükümlüdür" ifadesini kullandı. Her fikre açık olunması gerektiğine işaret eden Kurtulmuş, iş dünyasının görüşlerinin, farklı siyasi görüşlerin, kanaat sahiplerinin görüşlerinin dile getirilmesinin, müktesebatın önemli olduğunu söyledi.

 

Avrupa Parlamentosu'nun 2022 Türkiye Raporu

Meclis Başkanı Kurtulmuş, Avrupa Parlamentosunun (AP) "2022 Türkiye Raporu"na ilişkin bir soru üzerine, raporu detaylı bir şekilde okuduklarını, uzun uzun tartışmalar da yapıldığını belirtti. Kurtulmuş, şunları söyledi:

  • Son derece taraflı, Türkiye düşmanı belli lobilere sanki teslim edilmiş ve onların ofislerinde hazırlanmış, neredeyse her bir cümlesinde Türkiye karşıtlığını kelimelerin içerisine giydirmiş olan taraflı, yanlı bir rapor olduğu kanaatindeyim.
  • Bizim için yok hükmünde bir rapordur. Kimsenin Türkiye'yi böyle oturduğu yerden hem de Avrupa Birliği adaylık sürecinin konuşulduğu bir dönemde bu kadar çok taraflı bir raporla Türkiye'yi tedip etmeye, yani bir şekilde hizaya getirmeye, cezalandırılmaya kalkmasını doğru bulmayız. Bu raporu kabul etmediğimizi, iade ettiğimizi ifade etmek istiyorum.
  • Dünyanın bugünkü şartları içerisinde Avrupa'nın Türkiye gibi bir müttefike ihtiyacı varken, bu hazırlanan rapor, Avrupa'nın Türkiye'yi kaybetmesi amacıyla yazılmış bir rapordur. Doğru bir rapor değildir. Avrupa'nın makul ve mutedil siyasi çevrelerinin, özellikle son küresel gerilimler noktasında Avrupa Birliği'nin ne kadar çok Türkiye'ye ihtiyaç duyduğunu hissettiklerini biliyorum. Ümit ederim ki bir daha böyle akıl dışı, rasyonalite dışı, bu tür raporlar Türkiye aleyhine Avrupa Parlamentosu'nda kabul edilmez.

Emekli maaşlarına ilişkin düzenleme

Emekli maaşlarına yapılacak zam konusunda bir soruya yanıt verirken ise Kurtulmuş, "Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çok titiz bir çalışmayı ortaya koyuyorlar. Cumhurbaşkanımızın 'Emeklileri ihmal etmek, onları yok saymak mümkün değildir' iradesi ortadadır. Dolayısıyla bu konuda hükümet çalışmasını tamamlayıp Meclis'e ne zaman ve ne şekil gönderir, hükümetin kararıdır. Meclis'e geldiği zaman biz bunu hızlandırırız. Kararı verecek olan Meclis'tir."

"Karabağ kıyamete kadar Azerbaycan'ın toprağı olarak kalacaktır"

"Azerbaycan'ın Karabağ bölgesine bir antiterör operasyonu oldu. Azerbaycan ve Ermenistan arasında barış antlaşması gündemde olacak. Türkiye-Azerbaycan arasında da bir anlaşma söz konusu. TBMM'nin bu konuda oynayabileceği özel bir rol var mı?" sorusuna karşılık Kurtulmuş, Azerbaycan'ın Karabağ'ı işgalden kurtardığı 44 günlük muzafferiyet savaşının ardından yoğun bir diplomasi atağının başladığını, bunlardan bir tanesinin Türkiye ile Ermenistan ve Azerbaycan ile Ermenistan arasında ikili ilişkilerin bir şekilde iyileştirilmesi olduğunu anımsattı.

Daha önemlisinin ise 6 ülkenin bir araya gelerek Kafkaslar'da bir barış düzeni kurma çabasında olduğunu belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:

  • Tabii burada ana mesele Zengezur Koridoru'dur. Koridorun açılması sanıldığı gibi sadece Türkiye ve Azerbaycan'ın işine yaramayacak, aynı zamanda Zengezur Koridoru üzerinden Asya'dan Avrupa'ya gidecek olan ticaret yollarının çok güçlü bir şekilde açılması temin edilecektir.
  • Bazı ülkelerin davrandığı gibi bu Zengezur Koridoru'nun açılması bölge ülkelerinin aleyhine değildir. Burada özellikle Azerbaycan'ın bu kararlı tutumundan rahatsız olan bazı bölge ülkelerinin Zengezur Koridoru üzerinden bir tartışma yaratmaya çalıştıklarını görüyoruz. Aslında Ermeni çetelerin Karabağ'da yeniden görünür olması ve aktif bir şekilde kımıldamaya başlamalarının ardında da bu çabaların etkisi olduğu aşikardır.
  • zerbaycan, çok kararlı bir şekilde işgalden kurtardığı Karabağ'ın abat olması konusundaki kararlılığını da sürdürmüş ve oradaki çetelere müsaade etmemiştir. Dolayısıyla bizim temel amacımız, 'hiç kimsenin bir karış toprağında gözümüz yoktur, bölge ülkelerinin hiçbirinin sınırlarının değişmesi gibi bir talebimiz yoktur.' İşgal altındaki Karabağ toprakları inşallah kıyamete kadar Azerbaycan'ın toprağı olarak kalacaktır.
  • Türkiye olarak burada üzerimize düşen temel sorumluluk ise zaten yeterince büyük çatışmaların, gerilimlerinin yaşandığı bölgede yeni bir çatışma alanının ortaya çıkmaması, özellikle güney Kafkaslar'da bir barış düzeninin temin edilmesi bütün bölge ülkelerinin ve dünyanın hayrınadır. Bunun için çabalıyoruz.
  • Cumhurbaşkanımızın, Türkiye hükümetinin ortaya koyduğu çaba budur. TBMM olarak da bölge ülkelerinin her birisinin Meclisi ile ilişkilerimiz olumlu bir şekilde seyretmektedir. Gerektiğinde biz de Meclis olarak gerekli inisiyatifi alırız."