23 Kasım 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 17.02.2023 04:30 | Son Güncelleme: 18.02.2023 09:27

Sıfırıncı saniyeye hazırlık

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’na göre Türkiye’de afet yönetimi deprem sonrası arama kurtarma çalışmalarıyla karıştırılıyor. Oysa hayat kurtarma çabası afetten çok önce başlamalı. Yıkım ve yara sarma sarmalından çıkmalıyız
Prof. Dr. Kadıoğlu “Afet yönetilebilir bir boyuttan çıkmışsa sisteminiz çöker” diyor.
Prof. Dr. Kadıoğlu “Afet yönetilebilir bir boyuttan çıkmışsa sisteminiz çöker” diyor.

Depremde afet yönetimi ne ölçüde yeterliydi? Daha fazlası nasıl yapılırdı? Şimdi ne yapmalıyız? Günlerdir bu soruların yanıtlarını arıyoruz. İstanbul Teknik Üniversitesi Afet Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu bu konuda sıfırıncı saniyeye hazırlanmanın önemine dikkat çekerek konutlar güçlendirilmeden afet yönetmeye çalışmanın ütopya olduğunu söylüyor. Kadıoğlu imar planından deprem anı ve sonrasında yapılacaklara uzanan süreçlere hazırlığın şartlarını madde madde Oksijen’e anlattı.

Riskleri tespit etmek

“Afete hazırlık, afetten önce yapılmalı. Kamu kurumlarının plan yapması yetmez. Toplumla beraber hazırlık yapılmalı. İlk aşamada kamu binaları, altyapı sistemleri, kritik tesisler ve konutların tehlike analizinin yapılması lazım. Risklerin yapısal ve yapısal olmayan diye sınıflandırılması gerekli. Afet yönetiminin en önemli aşaması, riskleri önceden tespit edip mümkün olduğu kadar azaltmak.”

Tatbikat şart

“Riski belli bir seviyeye indirip önlenemeyen riskler için hazırlık yapılmalı. Bunun için de plan ve organizasyonlar oluşturmak, eğitimler vermek, afet sırası ve sonrasında nasıl davranılacağına yönelik tatbikatlar yapmak gerek. Tatbikatlar da şimdikiler gibi değil, gerçek anlamda bir afet planının her bir aşamasının tatbikatı olmalı.”

“Afetin etkisine göre ihtiyaç analizi yapacak bir organizasyon oluşturmamız gerek. Bütün bu çalışmalara risk yönetimi deniyor. Etki ve ihtiyaç analizine göre iki üç saatte acil müdahale ve ön iyileştirme çalışmalarının yapılması lazım. Bu süreç en fazla 15 gün sürüyor. Sonra orta ve uzun vadeli iyileştirme başlıyor. Bunlar da kriz yönetimi. Ama afet öncesinde binalar yıkılmasın diye yeterince çalışmazsanız, risk yönetimine önem vermezseniz afet sonrası kriz yönetimiyle başarılı olamazsınız. Afet yönetilebilir bir boyuttan çıkmışsa sisteminiz çöker.”

“İnsanlar afet yönetimini deprem sonrası arama kurtarma çalışmalarıyla karıştırıyor. Afetten önce hiçbir şey yapmadan sonrasında altından kalkabilecekmişiz gibi bir ütopyamız var. Bu yanlıştan vazgeçmemiz lazım. Türkiye’nin yüzde 97’si deprem tehlikesi altında. Herkesin depreminci sıfırıncı saniyesine hazır olup olmadığını sorması gerek. Binalar sağlam değilse orada afet yönetilemez.”

Davranış değişikliği gerek

“Binalar yıkılmasa da sarsılacak. Eşyalar devrilecek, camlar patlayacak. Yapısal olmayan hasarlarla karşılaşacağız. Peki kaç kişinin binası sağlam? Kaç kişi eşyalarını sabitlemiş? Problemlerden biri de davranış değişikliği yaratılmaması. Aile, kurum ve kuruluşlar için afet planı gerekli. Plan dediğimiz şey illa yazılı bir metin değil. Sadece nasıl aksiyon alınacağı saptanmalı. Deprem sigortası da şart.”

Tatbikat paniği azaltır

“Kaç kişi ilk yardım biliyor? Kaç kişi yangın söndürücü kullanabiliyor? İlk dalga geldiğinde kendimizi nasıl koruyacağız? Güvenli bir yerde temel davranış şekli çök, kapan, tutun. Soğukkanlılıkla yapmak için tatbikat yapmış olmak gerek. Tatbikat yapmayanlar ikiye ayrılıyor: Bir kısmı donup kalıyor. Bir kısmı ise şuursuzca kaçıyor. Çöktük, kapandık, masa altında bekliyoruz. Binadan sesler geliyor. Her taraf yıkılıyor. İçinizden bir ses acaba camdan mı atlasam diyor. O yüzden zihinsel kontrol de gerekiyor. İçimizden saymak, depremin kısa süreceğine dair kendimize telkinlerde bulunmak gerek.”

İlk 30 dakika

“Tatbikat paniği yüzde 50 oranında azaltır. Depremin ilk iki üç dakikasında insanlar kendini ve etrafını kontrol etmeli. Etrafında bir sorun yoksa sokağa çıkıp ilk 30 dakika içinde arama kurtarma faaliyetlerine başlamalı. Enkazdan çıkarabildiklerini çıkarmalı. Halkın enkazdan kimseyi çıkaramayacağı binalar profesyonel ekiplere kalmıştır.”

İmkansızı hedefledik

“Afet sonrası acil müdahale ve iyileştirme çalışmalarında sahaya çıkan ekipler hükmen yenik durumda. Sistem çökmüş. Bu kadar binaya bir anda müdahale etmenin olanağı yok. Afet yönetilemez bir boyutta gerçekleşti ama biz bunu yönetmeye çalışıyoruz.. Afet yönetiminin yanlış algılanıp binaların güçlendirilmesi yerine daha fazla arama kurtarma ekibi istihdamından korkuyorum. Kamu binaları, hastanelerin çoğu yıkılmış. Kritik tesisler ayakta değil. İlk saatlerde haberleşme yok. Neye ihtiyaç var, bilemiyorsun. Öğrendikten sonra da arz talep dengesini sağlayamıyorsun.”

“Bu yıkım ve yara sarma sarmalından çıkmazsak bu durum yine yaşanacak. Umudumuzu birkaç mucize kurtuluşa bağlayacağız. 100-200 bina yıkılsaydı baş edebilirdik ama söz konusu rakamlarla baş edemezsiniz.”

Nakdi yardım önemli

“Afet yönetiminin bir başlığı da bağış yönetimi. İnsanlar televizyon karşısında acı duyuyor. Elinden geleni göndermeye çalışıyor. İnsanüstü bir çaba bu ama planlı programlı olması lazım. Şu anda bunu idare edecek bir mekanizma da yok. Böyle durumlarda en doğrusu ayni değil nakdi yardım. Etraftaki yıkılmayan şehirlerden ürünlerin satın alınıp taşınması gerekiyor. Hem daha hızlı ve ucuz olur hem de bölge ekonomisine katkı sağlar.”

“Asıl sorun bölgeye yardımlar seyrekleşmeye başladığında çıkacak. Yardım ekipleri çekildiğinde insanlar yalnız kalacak. O yüzden yardımları zamana yaymak lazım. Tır gönderilecekse malzemenin bölgeye ne kadar sürede gönderildiği, ne kadar insan gücü gerektirdiği saptanmalı. Gıdaların bozulup bozulmayacağına göre karar alınmalı. Kurumlar acil müdahaleyle meşgul olduğundan bu organizasyona müdahil olamıyor.”

İmarda değişiklik

“Son olarak lütfen artık tarım alanlarına konut yapmayalım. Dağlara ya da yamaçlara inşa etmek gerekiyor. Eğer konutları alüvyonlu arazilere, tarım alanlarına yaparsak ileride aynı şeyleri yine yaşayabiliriz. Buralarda binalar yönetmeliğe göre yapılsa bile depremin tesiri daha fazla oluyor. Özetle Türkiye’de değişmesi gereken en önemli konu imar.”