19 Nisan 2024, Cuma
Haber Giriş: 18.02.2022 04:30 | Son Güncelleme: 23.02.2022 18:56

Türkiye'nin nafaka gerçekleri (Örneklerle doğru bilinen yanlışlar)

Nafaka deyince Acungillerin Şeymagillere verdiği miktarları anlıyorsanız, istisnaya kural bozdurmayın: Olay ayda ortalama 262 lira civarında geçiyor, onun da yüzde 80’i ödenmiyor!
Türkiye'nin nafaka gerçekleri (Örneklerle doğru bilinen yanlışlar)

Emel Armutçu

Köyde doğup büyüyen Zehra, ilkokul üçüncü sınıfta okuldan alındı. Sonrası karın tokluğuna tarlada çalışma, hayvanların bakımı, evde yemek, temizlik işleriyle geçti. İşler aynen devam etmek şartıyla, 16 yaşında evlendirildi. Üstüne kocanın isteklerini karşılama, çocuklar doğurma, ev halkının tamamına bakma da eklendi. 40’larında, 6 çocuk sahibiyken koca daha genç bir kadınla evlenmek için Zehra’yı boşadı. Şimdi ona “Nafakamı alacaksın, keyfine bakacaksın, çalış, kazan” diyor. 

Anne babasının gözbebeği Sevinç, üniversitede işletme tahsili yaptı. Büyük şehirde büyük bir firmada işe girdi. İkinci yılında aşık oldu, evlenme teklifi aldı. Ama sevdiği adamın şartı “evinin kadını” olmasıydı, oldu. Koca, bütün gün dışarıda çalışıp eve yorgun argın gelene kadar o da evin işlerini, çocuklar ve kocanınkiler dahil herkesin çamaşırını, ütüsünü, yemeğini yaparak yoruldu. Her ikisi de ‘iş üretip’ yorulmasına rağmen aralarında önemli bir fark vardı: Koca sigortalı işinden her ay başında yüklüce bir maaş alıyor, onu her sabah karnı tok, üstü başı tiril şekilde işe yollayan Sevinç ücretsiz, sigortasız, güvencesiz çalışıyordu. Yıllar sonra ayrılmaya karar verdiklerinde koca, “Gidip paralarımı başka adamlarla yesin diye mi nafaka ödeyeceğim, nafaka mağduruyum” diye sosyal medyada ağlıyor. 

İşçi Zeynep, doktor Fatma, meslek edinme bir yana iş arama şansı bile olamayan Zelal, hostes Ayşegül de benzer şeyler yaşadı ama kimi Ahmet, bazı Mustafa, ‘evinin kadını’ yapıp yıllarını geçirdiği, ortak çocuk sahibi olduğu kadınların o saatten sonra nasıl geçineceğini umursamıyor, kendi çocukları için bile ‘bana ne’ diyor. Hatta daha da ileri gidiyor, “Nafaka mağduru ne yapsın, katil mi olsun” diyerek, cüzdan altından silah gösteriyor, kadın cinayetlerine bahane bulup anlayış bekliyor. (2021’de tam da bu gerekçeyle bir kadın öldürüldü)

Kızlarını okutmayan babalar, eşlerini çalıştırmayan kocalar, bu sorunları siyasete girmeleri önünde sayısız engel koydukları az sayıdaki siyasetçi kadının işi sanan, iktidar ya da muhalefet fark etmez, erkek politikacılar, kadının güçlenmesi için en ufak bir politika üretmeyen devlet aynı koronun üyeleri. Boşanma sürecinde nafaka ödemesin diye erkek çalışanının sigortasını iptal eden erkek patronlar, üstüne kayıtlı mal, mülkü devralan aile bireyleri de bu ittifakın içinde. Ve tabii Diyanet! Karidesten bitcoin’e her konuda bir sözü olan Diyanet de yoksulluk nafakasının 3 aydan sonrasının ‘haram’, iştirak nafakasının kız çocukları için 9, oğlan çocukları için 12 yaşa kadar caiz olduğu gibi katkılarla koronun baş köşesinde yerini alıyor. (Bu konuya Eşitlik İçin Kadın Platformu dikkat çekti: “Dile getirilen yaşlara dikkat edin! Sıra Medeni Yasa’daki evlenme yaşına mı geldi?) 

Yaptıkları ve yapmadıklarıyla kadınların “nafaka mahkumu” olmasını sağlayan tüm bu aktörler, şimdi de bu hakkı gasp etmek üzereler. Medeni Yasa’nın nafaka maddesi (175) cinsiyetsiz, “Nafaka kadına bağlanır” diye bir ibare yok, yasa “Boşanma halinde yoksulluğa düşecek taraf” diyor. Yani bu pekâla bir erkek de olabilir. Tabii fırsatların ve ilişkilerin eşit olduğu; Zehra ve Sevinç’in farklı koşullarda büyüseler de aynı ayrımcı, ezici ve çifte standartlı bir erkek-zihniyetin dehlizlerinde kaybolmadıkları durumlarda...

Türkiye gibi toplumsal cinsiyet eşitliği denince saçların diken diken olduğu, kız çocukları ile erkek çocukları arasında daha doğuştan başlayan fırsat eşitsizliklerinin uçurumlar yarattığı ülkelerde ise yoksulluk nafakası kadınlara sunulan tek seçenekti. Adı üzerinde; yoksulluk nafakası, çalışmayan, yeterli geliri ve birikimi olmayan, boşanmada ağır kusuru bulunmayan tarafa bağlanıyordu.

Sosyal medyada malum trollerle eş zamanlı ve eş yöntemli olarak birden zuhur eden, dernek-platform kurup örgütlenen, az sayılarıyla ters orantılı yüksek gürültü ve tahrip gücüne sahip “mağdur babalar”, yıllardır nafaka konusunda gerçek bükücülük yapıyor.

Sürekli kamuoyunu yanıltıyor, dava dosyalarını çarpıtıyor, milyonda bir olabilecek bir örneği, sanki milyonları temsil ediyormuş gibi anlatıyorlar.  İşte o yanlış bilinenler ve gerçekleri:

Süresiz nafaka erkekleri mağdur ediyor

Süresiz nafaka diye bir şey yok. Boşanma sonucunda yoksulluğa düşen tarafa bağlanan nafaka, tarafın işe girmesi, gelirinin yükselmesi, başkasıyla evlenmesi ya da evli gibi yaşaması, taraflardan birinin ölmesi durumlarında kalkıyor.

Nafaka alıp evde yan gelip yatıyorlar

Türkiye’de bağlanan yoksulluk nafakaları kadınların geçimini sağlayacak düzeyde değil.  İstanbul’da Aile Mahkemelerinin takdir ettiği nafaka miktarları halen 150, 250, 300 TL dolaylarında.

Nafaka almak için çalışmıyorlar

Kadınlar iş bulamadıkları için çalışamıyor. Genç ve kalifiye işsiz oranının dahi çok yüksek olduğu ülkemizde mesleği, çalışma tecrübesi olmayan, belli bir yaşın üstündeki kadınların iş bulması imkansıza yakın. 

Nafaka yüzünden erkekler hapisten çıkamıyor

Nafaka ödemeyen erkek hakkında açılan icra ceza davası 2 yıldan önce sonuçlanmıyor, sonuçlanınca da son Yargıtay uygulamaları yüzünden sadece 3 aylık kısım ödenince ceza düşüyor. Alınan bir tazyik hapsi kararı, uygulanmadan yeniden şikâyet edilemediği için art arda gelerek uzun süreli hapse dönüşen bir ceza söz konusu değil.

Kadınlar nafaka almak için boşanıyor

Boşanmaların önemli bölümü (KADAV araştırmasına göre yüzde 82.9) şiddet yüzünden. 

Bir gün evli kalıyor, ömür boyu nafaka alıyorlar

Çok istisnai ve medyatik isimlerde karşılaşılan bir örnek. 40 yıllık evliliğine ve karşılıksız bırakılan emeğine karşılık 5 yıl nafaka bağlanan kadın örneği daha yaygın ve gerçek.

Nafaka alıp sevgilileriyle günlerini gün ediyorlar

Kadınlar aslen çocuklarını nasıl doyuracağının peşine düşüyor. Nafaka karşıtlarının yoksulluk nafakası diye anlattığı örneklerin çoğu iştirak nafakası. Yani çocuklar için ödenen nafaka. Erkekler eşlerinden boşanınca çocuklarına karşı sorumluluklarından da ‘kurtulmaya’ çalışıyor. Kaldı ki günü gün ettirecek bir nafaka da söz konusu değil.

Nafaka ödemeleri yoksul erkeklerin belini büküyor

Nafaka, her iki tarafın da gelir durumu araştırılarak, erkeğin maddi gücüne göre belirleniyor. 

Mahkeme masrafı nafakayı aşabiliyor

Şikayet konusu nafakalar asgari geçimi sağlamaktan bile çok uzak. Diyarbakır Barosu’nun araştırmasına göre hükme bağlanan 327 nafakadan sadece 3’ü 3 bin TL ve üzerinde. İstanbul Barosu nafakaların ortalama 287 lira olduğunu belirtiyor. Kadın Dayanışma Vakfı’nın (KADAV) 15 yıllık süreçte, 11 şehirden 140 boşanma davasını incelediği çalışma ise bu rakamı 262 lira olarak ortaya koyuyor. 

Davaların yüzde 32.1’inde kadınlar maddi imkansızlıklar nedeniyle adli yardımdan yararlandırılmış, kalanlarda bağlanan nafaka mahkeme masraflarından düşük.

Hükme bağlanan nafakaların sadece yüzde 20.7’si ödenmiş.

İcra takibinde sayısız sorun yaşanıyor, ödememe durumunda son çare olan tazyik hapsi önlemi işlemiyor.

Zaten az da olsa bir geliri ya da umudu olan kadın nafaka istemiyor.

Şiddet ve tehditler nedeniyle ‘sadece kurtulmak için’ nafaka almaktan vazgeçiyor. 

‘Boşanma erkeğe kolay kadına imkansız hale getirilmeye çalışılıyor’

Eşitlik İçin Kadın Platformu iktidarın hazırladığı ve bugünlerde görüşülecek yasa taslağının Medeni Yasa’nın bütününü, laiklik ilkesini ve kadınların kazanılmış haklarını parça parça ortadan kaldırmaya yönelik maddeler içerdiğini söylüyor: “Medeni Yasa ile ilgili sözüm ona reform paketi, nafaka hakkının sınırlandırılması dışında, eşitlik aleyhine vahim iki başlık daha içeriyor: Aile arabuluculuğu ve boşanmanın kolaylaştırılması. Kadın erkek eşitsizliğinin bu kadar büyük olduğu, kadınların eğitim ve istihdama katılım konusunda büyük engellerle karşılaştığı ülkemizde, aile arabuluculuğu baştan eşitsiz bir ilişki üzerinden başlayacaktır. Arabuluculuk sürecinde kadınların can güvenliği büyük bir risk altında olacaktır. Ayrıca bu adım, aile hukukunun özelleştirilmesi sonucunu doğuracak, çok hukukluluğun önünü açacak, hukuk devleti ve laiklik ilkesini aşındıracaktır. Boşanmanın kolaylaştırılması ise nafaka, mal paylaşımı ve tazminat gibi taleplere ilişkin ayrı dava açın demek, kadınların bu ekonomik haklarını elde etmelerini bile isteye zorlaştırmaktır. Erkekler için boşanma kolaylaştırılmaya, kadınlar içinse imkânsız hale getirilmeye çalışılıyor.”

Fon formülü herkes için yük demek

Nafaka için fon formülünü sadece iktidar düşünmüyor, ana muhalefet de aynı projeyi kadınlara müjde gibi sundu. Müjdeye göre, eski eş ve her daim baba olan erkeklerin sorumluluğu kamuya yükleniyor. Oysa devletin görevi nafaka ödemek değil, kadınların sosyal ve ekonomik hayata eşit katılımını, mesela nafakaya ihtiyaç duymayacağı bir hayat yaşamasını sağlayacak politikalar üretmek...