Ben Rhodes
Aralık 2019’da Hong Kong’a gittiğimde etrafa ağır bir huzursuzluk havası hakimdi. Gençler aylar boyunca sokaklara dökülüp Çin Komünist Partisi’nin demokratik bir sistem olmasını bekledikleri Hong Kong hükümetini ele geçirme hamlesini protesto etmişti. Duvarlarda, “Hong Kong’u kurtarın! Biz yanarsak siz de yanarsınız!” yazıyordu. Konuştuğum bütün göstericiler protestonun başarısız olacağını biliyor, demokrasiyi iç düşman olarak gören yeni düzen tarafından susturulmadan önce son bir kez demokratik kimlik iddialarını dile getiriyorlardı.