05 Aralık 2025, Cuma
08.08.2025 04:30

Kaleköy’de 105 metrelik bir beton iskele

A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Üç yıldır uğramadığım Kekova’nın incisi Kaleköy’ün önüne geldiğimde şaşırdım, denizden bakıldığında insanı sarmalayan büyülü atmosferin yerinde yeller esiyordu. Çünkü esnaf, belediye, bakanlık el ele verip Kaleköy’ün önüne devasa bir iskele yapmış. “İskele olursa ne olur?” sorusunu da gezi tekneleri sıra sıra dizilerek yanıtlamış


Kekova’nın incisi Kaleköy’ün manzarası hem kalenin zirvesinden hem de denizden muhteşemdir. Özellikle denizden baktığınızda, kıyıdaki restoranlar, daracık sokaklar, merdivenler, harabe ya da restore evler, kaya mezarları, zirvedeki serviler, evlerin duvarlarındaki begonviller, ağaçlar, kaktüsler ve en tepedeki muhteşem kale bir tacı süsleyen mücevherler gibi ışıldar.

Kaleköy’ün içine girdiğinizde insanı büyüleyen bir doğası vardır. Bunun en önemli nedeni Lykia kenti Simena’dan bu yana, yani 2 bin 500 yıldır bu köyde kesintisiz yaşam olması. Bir evin duvarına baktığınızda en alt taşların Lykia döneminden, arada birkaç taşın Rodos Şövalyeleri’nden, Bizans’tan, Osmanlı’dan, köşedeki tuğlanın da geçen yıldan kalıp kalmadığı konusunda tereddüde düşebilirsiniz. Denizden baktığınızda bu büyülü atmosfer hemen sizi sarmalar.

Kaleköy’ün zamanı unutturan büyülü bir görüntüsü vardı.

Üç yıllık bir aradan sonra Kaleköy’ün önüne geldiğimde şaşaladım. Manzarada bir farklılık vardı. Köyün önünde koca koca günlük gezi tekneleri diziliydi. Önce anlamadım, çünkü bu teknelerin kıçtankara olabilmesi mümkün değil. Sonra aralarındaki bir boşluktan beton yüzer iskeleyi gördüm.
Evet, doğru. Kaleköy’ün önüne 105 metre uzunluğunda devasa bir iskele yapılmış. Köyü özellikle öğle saatlerinde bir ahşap yığınının arkasından görüyorsunuz. Kaleden çekilen hatıra fotoğraflarının da 2025 öncesi ve sonrası olarak anılması gerekecek.

Bir kolektif hamle!

Şaka gibi bir durum. Herhalde günlük tur tekneleri, Kaleköy’ün daracık sokaklarındaki mini mini marketler, hediyelik eşyacılar, restoranlar, kafeler el ele vermiş, Demre Belediyesi’nin yolunu tutmuş “Kaleköy’ün önüne büyücek bir iskele yapsak” demişler.

Belediye yememiş içmemiş, bir proje hazırlayıp Ulaştırma Bakanlığı’na sunmuş. Bakanlık “ne güzel fikir” demiş, 20 milyon TL tahsisat çıkarmış. Çevre Bakanlığı’nın da onayıyla Antalya Valiliği anında işi bitirmiş. 105 metre uzunluğunda bir yüzer beton iskelenin 2025 Haziran ortası montajı başlamış, 2025 Temmuz’un ilk haftası hizmete sokulmuş. 18 büyük gezi teknesi aynı anda yanaşıp Kaleköy’ün daracık sokaklarına 1000 kişi indirebilir hale gelmiş.

Neden?

Nedeni belli. Son yıllarda Kekova’da müthiş bir günlük gezi teknesi patlaması yaşanıyor. Her gün Kaş’tan 15-20, Demre Çayağzı’ndan 30-40 tekne geliyor. Bir de bunlara yıllardır Üçağız’dan çıkan 50-60 tekneyi ekleyin. Koca bir filo Kekova içinde yıldırım hızıyla kuantum parçacıkları gibi 15-20 durak arasında zıplayarak geziniyor. Bazı teknelerin içinde 2 aile 5-6 arkadaş var, bazı tekneler gemi gibi 100- 150 kişi taşıyor. Tüm teknelerin uğramak istediği 3-4 durak var. Mesela Tersane Koyu, Batık Şehir, Karakol Adaları (Akvaryum) ve bu listenin birinci sırasında da Kaleköy yer alıyor.

Eskiden Kekova’da dolaşan 25-30 günlük gezi teknesi vardı. Köyde de sadece 3-5 günlük tur teknesinin aynı anda yanaşabildiği bir serbest köy iskelesi... Tekneler sırayla yanaşırdı. 2-3 günlük gezi teknesi de restoranların iskelelerine yanaşıp köyü ve kaleyi gezmek isteyen müşterilerini indirirdi. Guletler ziyaretçileri botla taşırdı. Köyde fazla yoğunluk olmazdı.

Derken bir Kekova ilgi patlaması, toplam günlük tur teknesi sayısı önce 50, sonra 80... Şimdilerde 150’ye yaklaşmış durumda. İskele yanaşma sırası nedeniyle geçen yıl Kaş’ta kaptanlar arasında sonu karakolda biten kavgalar çıkmış. Zaten Kaleköylü esnaf da büyük bir iskele olsun, daha çok müşteri gelsin isteğinde...
Ve 105 metrelik iskele yapılıyor. 18 tekne ön cephesine kıçtankara, 3-5 tekne de arka tarafa aborda olabiliyor. Yani Kaleköy’ün önünde irili ufaklı toplam 20-25 teknenin bağlandığı koca bir iskele...

Kimin aklına gelirdi?

Öncelikle bu devasa iskele Kaleköy’ün kartpostallık görüntüsünü tamamen değiştirmiş, muhteşem büyüyü ciddi bir şekilde zedelemiş durumda. Tam bir ‘kolektif görsel felaket’ diyebiliriz.
Bölge 2000 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde... Ayrıca 1990 yılından bu yana 1. derece arkeolojik SİT alanı olarak tescilli.

Demre Belediyesi Ocak 2021’de Antalya Valiliği’ne, Ocak 2023’te de Çevre Bakanlığı’na ÇED proje tanıtım dosyasını sunuyor. Yıldırım hızıyla 20 gün içinde “ÇED gerekli değildir” kararı çıkıyor. Çevre duyarlılığı yüksek birkaç Kaleköylü vatandaşın projeye itiraz ettiği ama seslerini duyuramadıkları söyleniyor.
Yani bu iskele herhalde herkesin arzusu olarak ısmarlanmış ve sessiz sedasız yapılıvermiş.
Ulusal basın arşivlerini taradım, tek bir haber yok. Yerel haberlerde ise konu büyük bir turizm atılımı olarak anlatılıyor ve Çevre Bakanlığı’nın da onayıyla Ulaştırma Bakanlığı’nın projesi ve valiliğin uygulaması olarak sunuluyor. 28 adet koca beton tonoz blokunun atıldığı alanda antik Simena kentinin liman yapılarının bulunduğu söylenir. Dolayısıyla bu proje için Ulaştırma Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı’nın yanı sıra Kültür Bakanlığı’nın da onayı alınmış olmalı.

Kaleköy’ün peyzajını altüst edecek, köyün turistik kullanım kapasitesini zorlayacak ölçüde büyük olan bu iskelenin söz konusu üç bakanlıktaki onay imzalarını kimler attı, çok merak ediyorum.

Aşırı turizm ve sürdürülebilirlik

Aşırı turizm ve insan işgali (nüfus 50 bin, yıllık turist sayısı 30 milyon) nedeniyle Venedik şakayla karışık daha hızlı batmaya başladı, insan selini frenlemek için girişte ayakbastı parası getirildi.
Tüm dünya ‘aşırı turizm’ olgusunu tartışıyor. Yakın çevremizden örnek verelim: Mesela Patmos Adası, Hristiyanlar için bir hac merkezidir. Bu adaya her gün turistler 3-4 bin kişilik cruise gemisi ile hacı olarak gelir. Bu insanlar filikalarla parti parti limana indirilir ve her partide 4-5 otobüs ile 200-250 kişi manastıra çıkarılır. Manastırın salonlarında izdiham yaratılmaz.

Bu sorun Kaleköy için de geçerli. Eskiden zorunlu olarak sırayla karaya indirilen turistler, şimdi öğle saatlerinde hep birlikte daracık sokaklara doluşmaya başlamışlar. Evlerin arasında taşlara oyulmuş 2000 yıllık daracık merdivenlerde 10 kişi aşağı inmeye, 20 kişi yukarı çıkmaya çalışıyor. Denizden tepeye baktığınızda kalenin ahşap merdivenlerinde karınca sürüsü gibi bir insan kalabalığı görülüyor. İnsan yoğunluğuyla kalenin rengi bile değişmiş durumda.

Kekova mavi kıyılarımızın diyelim ki Machu Picchu’sudur. Kaleköy de Kekova’nın baş tacıdır. Şimdi soru şu: Peru’daki binlerce yıllık İnka kenti Machu Picchu’ya insanların ilgisi çok diye yürüyen merdiven mi yapıyorlar? Aksine... Günlük ziyaretçi sayısı 2020 yılında 2500 ile sınırlandı.

Bir orta yol bulunamaz mı?

Dönelim Kaleköy’e...

Bir yandan da “hala geç değil” denilebilir. Arz talep dengesi ve bir sürdürülebilir turizm örneği yaratmak aslında çok da zor değil. Mesela ilk aklıma ilk gelenler:
• Kaleköy’ün peyzajını ve pek çok şeyini altüst eden bu yeni iskelenin “L” formundaki 50 metrelik uç kısmı iptal edilse.
• Dipte boşa çıkan tonozlar köy iskelesinin yeni 50 metrelik uzatma bölümünü bir fırtınaya karşı güçlendirmek için yeniden konumlandırılsa.
• Restoran iskeleleri günlük gezi teknelerinin yanaşmasına mecbur tutulsa.
• Köydeki tüm iskelelerde Demre, Üçağız ve Kaş gezi teknelerinin kapasitelerine göre bir yanaşma planlaması yapılsa.
• Kaleköy’e yanaşacak gezi tekneleri için kişi başı 5-10 euro özel ücret uygulansa.
• Aynı ücret ziyaretçilerini botla kıyıya çıkaracak özel tekneler ve guletler için de istense.
•Ve bu gelir ile Kekova’da çevre koruma için bir fon yaratılsa...

Biraz üstünde düşünmek çok mu zor?

Göcek'e beton dökümü başladı

Yıllardır Göcek’e bir düzen (!) getirilsin diye uğraş var. 2015 yılında Göbün, Sarsala, Bedri Rahmi ve Manastır yat mola noktalarını fahiş fiyatla kiralamaya kalktılar, olmadı. 2022’de koyları 6 bölgeye ayırıp toplu olarak kiralamaya kalktılar, yine olmadı. Şimdi son proje, Türkiye Çevre Ajansı’nın yönetiminde koylara bir tonoz sistemi kurma iddiası.

Denizciler de tonoz sistemini savunuyor. Ama doğru bir işletme modeli gerek

 

Çoğu 20 metreden büyük 864 teknelik bir tonoz - mapa sistemi. Bunun için denize 857 tonoz, kıyılara 918 mapa yerleştirilmesi, 22 adet yüzer servis iskelesi inşa edilmesi öngörülüyor. Yanlış anlaşılmasın; denizleri korumak için tonoz sistemleri kurulmasını yüzde 100 destekliyoruz. Sorun bu sistemin ihtiyaçlara ve coğrafyaya uygun kurulması ve işletme modeli.

Ocak ayında Oksijen’de bu projeyi detaylarıyla anlattım, soru işaretlerini olabildiğince ifade etmeye çalıştım. Gazetemizin internet sayfalarında okunabilir. Ocaktan bu yana bakanlık bir-iki PR atağı yaptı. Bazı sorulara yanıt getirmeye çalıştı. Ama projenin eksiği gediği, soru işaretleri hala olduğu gibi duruyor.
Günlük tur teknelerine tonoz, ücretli olacak mı, belli değil. 60-100 ton ağırlığında büyük ticari yatlara (guletlere), mega - süper yatlara uygun tonozlar hep açık denize yerleştirilmiş, ama bu tekneler koyun içine demirlemek isteyecekler, bu nasıl engellenecek belli değil. Bu sistem kurulurken orman kesilip tesis mi yapılacak belli değil. Kışın bu tonozlarda teknelerin konaklamasına izin verilecek mi belli değil.
En önemlisi 21 Ocak 2025’te proje teknik tanıtım dosyası açıklandı. Ama işletme projesi hâlâ ortada yok. Bu tonozların ücretlendirilmesinin nasıl yapılacağı bile belli değil.

Projenin teknik boyutlarına itirazlar yapıldı. Göcek sivil toplumu karşı, amatör denizciler karşı. Hepimiz diyoruz ki: “2010 tarihli Göcek ve Dalaman Koyları Kullanma Esasları Tebliği uygulansın sorunların önemli bir kısmı çözülür. Bu tebliğde Göcek’te herhangi bir koyda en fazla konaklama süresi 3 gün; tüm Göcek koylarında en fazla konaklama süresi 11 gündür. Bu kısıtlama koyların kirliliğinin önlenmesi için hayli yeterli bir önlemdir.” Ama resmi makamlardan yanıt, yorum yok.

Mahkeme sürüyor...

Ve kervan yolda düzülür mantığıyla, Göcek koylarında limana yakın bölgeden (İnceburun - Eğriçam Koyu, Göcek Doğu ve Günlüklü Koyu) başlayarak tonozlar denize yığılıyor. Açıklama olarak “3-5 koyda pilot uygulama yapacağız” deniyor.
Proje aleyhine yürütmeyi durdurma davası sürüyor. Dava bilirkişi raporu aşamasında. Ama Göcek’e beton dökümü başladı.

Tesislerde 2-3 eski tanıdık “Ali Abi gecelik konaklamayı 10 euro yapacaklarmış. İyi olmaz mı bu proje, her şey rayından çıktı, Göcek’e bir düzen gelse iyi olmaz mı” diye sordu. “Kim söyledi bunu size?” dedim, yanıt yok. Anlayacağınız yerel muhalefeti ve denizci muhalefetini kırmak için böyle yalan dolan laflar ortalığa dökülüyor. Tamam anladık, 3 ay ücretsiz deneme sürümü yapılacak...

Ya sonra? 2026’da ne olur?

Kıyıları en kolay pazarlanabilir kamu varlığı; denizcileri en kolay gelir kapısı olarak görenlere güvenen var mı?

Kaş'ta güzel bir deneme...

Türkiye’de yaygın inanç şudur: İnsanların çevre duyarlılığı zayıftır, bir tonoz-mapa sistemi kursanız hiçbir denizci gidip teknesini o tonozlara bağlamaz, hem güvenmez, hem umursamaz... Vs. vs...
Bundan 3 yıl önce WWF (Doğal Hayatı Koruma Derneği), HSBC bankasının sponsorluğunu alarak Kaş ve çevresinde deniz çayırlarının yoğun olduğu ve sık demirlenen bölgelerde 93 adet tonoz ve şamandıra yerleştirdi.

 Kaş’ta 93 tonoz yerleştirildi. Ancak bakım ve işletme modeli sorunu devam ediyor

 

Bunların 30 kadarı Kaş Limanağzı (Bayındır) bölgesinde. Fethiye’den uzun bir yol ile yorgun argın Limanağzı’na geldik. Korkum şu, “Hava şiddetli esiyor, acaba başüstünden kolaylıkla bir tonoz alabilir miyiz?”

Korkum boşuna, 30 tonozun tamamına çoğunluğu yelkenli olmak üzere tekneler bağlanmış. Tek bir boş tonoz yok. Mecburen Bilal Beach önünde kumluk zemine demir attık, geceledik. Kekova’dan dönerken bu kez tam Kaş Su Altı Müzesi’nin üstündeki tonozlardan birini boş yakaladık ve deneme şansımız oldu. Gayet sağlam malzeme kullanılmış. Tabii arada sırada temizliğinin yapılması, yüzeydeki yardımcı halatların yenilenmesi şart.

WWF’in ne güçlüklerle bu tonozları attığının, yerel yönetim ile Ankara arasında tam bir ip cambazlığı ile denge sağladığının tanığıyım. İlk yıl sonunda bazı ‘şerefsizler’ 10-15 tonozun şamandıralarını çalmışlardı. Birkaç tanesi de batmıştı. WWF kaynak yarattı, tonozların tümünün bakımı yapıldı, eksikler giderildi.
Denizciler denizi severler!

Asıl önemli sonuç şu: Sahil Güvenlik ya da Liman Başkanlığı ceza kesmiyor ama denizsever denizciler orada bir boş tonoz bulduklarında bile bir an bile düşünmeden demir atmaktansa o tonoza bağlanmayı tercih ediyorlar.

WWF, HSBC ve denizsever denizcileri iyi bir örnek oluşturdukları için kutluyorum.
Bu örnek, düzgün bir sistem kurulup düzenli bakımı yapılırsa, insanların tonoz sistemini gönüllü olarak kullanacaklarının kanıtı oldu. 

* Bu haber/yazı ve resimlerin eser sahipliğinden doğan tüm hakları Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’ne ait olup işbu yazı/haber ve resimlerin, kaynak gösterilmeksizin kısmen/tamamen izin alınmaksızın yeniden yayımlanması yasaktır. Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’nin, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 24. maddesinden doğan her türlü hakkı saklıdır.