Sevgili kitap terapisti, babamı sevemiyorum. Ahirette de karşılaşmak istemiyorum. Mezarını da ziyaret etmiyorum. Benim lise ve üniversite yıllarında ailemden ayrı kalmamı sağladı. Ne önerirsiniz? Serdar Yegül. Sevgili Serdar Yegül, Geçtiğimiz haftalarda gelen mektuplar sayesinde ben de daha yoğun bir şekilde baba-oğul konusu üzerine düşünmeye başladım. Bir baba oğlunu nasıl sever, nasıl sevmez, sevgisini nasıl göstermez, neden göstermez, onun varlığıyla nasıl mutlu olur, onun varlığından nasıl tedirgin olur? Bir baba muhakkak ki bir başka babanın oğludur ve ondan, ‘oradan’ neler öğrenmiştir? Ettiği bütün yeminlere rağmen onun gibi mi davranır, yoksa zaten amacı tam da onun gibi olmak mıdır? Baba-oğul ilişkisi neden bu kadar zor? Pek çok etken bir arada muhakkak ama galiba en önemlisi babaların oğullarını birer erkeğe dönüştürme görevinin kendilerinde olduğunu düşünmeleri. Ancak gelin biz biraz edebiyattan medet umalım. İlk akla gelen isim şüphesiz Kafka. Eğer okumadıysanız, hemen, şu an elinizdeki bütün işinizi bırakıp Letter to My Father’ı okumalısınız. Türkçesi var mı bilemiyorum ama bu kırk dokuz sayfalık metin kendiniz için bile tercüme ettirilmeye değer. Mektup şöyle başlıyor: “Sevgili baba, Geçtiğimiz günlerde bana neden sizden korktuğumu sordunuz. Her zamanki gibi size verecek bir cevap bulamadım. Bunun bir sebebi sizden korkuyor olmam, bir başka sebebi de bu korkunun sebeplerini açıklamaya çalışmanın konuşurken aklımda tutabileceğimden çok daha fazla detaya girmeyi gerektirmesi. Bana hiçbir zaman doğrudan şiddet gösterdiğinizi söyleyemem. Ama buna gerek de kalmıyordu; başka pek çok metodunuz vardı. Ayrıca evde ve özellikle de iş yerinde kullandığınız zorbalık dilinin kelimeleri etrafımda öyle bir uçuşuyordu ki küçük bir çocuk olarak bunları kendi üzerime alınmamam için hiçbir sebep yoktu. Zira sizin hor gördüğünüz o insanlar benden daha kötü değillerdi ve siz onlardan en az benden olduğu kadar memnun değildiniz.” 1919’da yazılan bu mektubu Hermann hiçbir zaman okumadı ama bugün her erkek okumalı diye düşünüyorum. Eğer mektubu bulamaz ve okuyamazsanız aslında Dönüşüm’ün de faydalı olacağı muhakkak. Zira Kafka’nın bu ünlü eserindeki baba oğul ilişkisi hem kendisininkini ziyadesiyle yansıtır hem de zaten genel olarak baba oğul ilişkilerine mükemmel ışık tutar. Bir babanın oğlunu kendinden, herkesten ve nihayetinde de evden uzak tutma çabası size tanıdık gelecektir. Buradan yola çıkarak Sahilde Kafka’yı da önerebilirim. Murakami bu kitaptaki Kafka’nın yazar Kafka’yla bir alâkası olmadığını söylüyor ancak kitap yine de baba oğul ilişkisi bakımından önemli, zira kurgu Oedipus kompleksi üzerine kurulu. Oedipus dersek, tabii oradan bu iş Hamlet’e kadar uzanır değil mi? Ama neden olmasın ki? Zaten edebiyatta yazılacak her şeyi Shakespeare çoktan yazdı, bizler sadece onun basit tekrarlarıyız. Bütün bunlar bir yana, her şeyden önemlisi vazgeçmek değil mi? Nefretten, öfkeden, sevgisizlikten… O halde bir de Vazgeçebilmek adlı kitabı öneriyorum. Geçmişin ve anıların kölesi olmak istemeyenler için birebir. Reçete 1. Dönüşüm, Franz Kafka, Çeviren: Ahmet Cemal, Can Yayınları, 104 sayfa 2. Babama Mektup, Franz Kafka, Çeviren: Kahraman Türel, İlgi Kültür Sanat Yayınları 3. Sahilde Kafka, Haruki Murakami, Çeviren: Hüseyin Can Erkin, Doğan Kitap, 656 sayfa 4. Vazgeçebilmek, Guy Finley, Destek Yayınları, 304 sayfa.
16.04.2021 06:00
Babamdan nefret ediyorum
Fiziğimle değil fikirlerimle gündem olmak istiyorum
31 Mart 2023
Türk annelerin ‘Paşam’ sendromu
24 Mart 2023
Biz polisiye romandaki suçlularız
17 Mart 2023
Ne kıyafet, ne yemek onlara insan gerek
Tüm Yazıları
03 Mart 2023