22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
09.04.2021 06:00

Bu karanlığı ne okuyarak aşarım?

Sevgili kitap terapisti, Bunca kararan dünyada içimi aydınlatacak ama dilimde de güzel bir tat bırakacak ne okumalıyım? Aylin Güney. Sevgili Aylin Güney, “En iyi zamanlardı; en kötü zamanlardı. Bilgelik çağıydı; ahmaklık çağıydı. İnanç dönemiydi; şüphecilik dönemiydi. Aydınlığın mevsimiydi; karanlığın mevsimiydi. Umut baharıydı; umutsuzluk kışıydı. Öncemizde her şeyimiz vardı; öncemizde hiçbir şeyimiz yoktu. Hepimiz doğrudan cennete gidiyorduk; hepimiz doğrudan cehenneme gidiyorduk. Kısacası o dönem de bugünkü gibiydi; öyle ki, dönemin en gürültücü yetkililerinden kimileri, hem iyisi hem de kötüsü için ‘en’ ile başlayan karşılaştırmalarda ısrarcıydılar.”  Charles Dickens, 1859’da yayımlanan İki Şehrin Hikâyesi adlı muhteşem romanına bu cümlelerle başlıyor. Aslında bakacak olursanız başka bir şey söylemeye de mahal bırakmıyor. Bakın neredeyse bundan iki yüzyıl önce art arda dizilmiş bu kelimeleri alın bugüne koyun bir fark bulamazsınız. Geçirdiğimiz şu bir yıl için bunları söyleyemez miyiz? Biliyorum bunun neresi “en iyi zamanlar” diyeceksiniz, ama ben de size bir şey hatırlatacağım. Etrafınızdaki insanlarla eminim konuşuyorsunuz ve eminim siz de benim gibi farklı farklı kişilerden pandeminin hayatlarına kattıkları bazı iyilikler olduğunu duyuyorsunuz. Kim olduğunu keşfedenler, ilişkisinde neyi isteyip neyi istemediğini anlayanlar, yanlış işi ya da doğru işi yaptığını anlayanlar, çevre farkındalığı, eşeğini kaybedip yeniden bulma, küçük şeylerin bile insana ne kadar büyük mutluluk verebileceği, vs. Bu pandemi bir gün bitecek ve galiba kimse eli tamamen boş çıkmayacak. Ki ben bunu 7 yaşındaki bir çocukla evde aklını yitirmek üzere olan bir anne olarak söylüyorum. Son 25 yılda alınan bütün kadın haklarının, bir yılda geri verildiğinin farkında olan bir kadın olarak söylüyorum. Uzun lafın kısası, eğer okumadıysanız bir klasik olan, dünyada 200 milyondan çok satmış olan bu kitabı okumanızı öneririm.  Her hafta gelen bu sorular üzerine ben de düşünüyorum. Günlerce aklıma takılıyor, sanmayın ki bir anda oturup karar veriyorum ve yazıyorum. Sizin sorunuzla ilgili de en çok şunu düşündüm: Bu günlerde Aylin Hanım’a ne lazım? Bize ne lazım? Umut. Hepimize umut lazım. Çok karardığımız günlerde yola devam edebilmemiz için asla onu kaybetmememiz lazım. Victor Hugo Sefiller adlı romanında “Umut tanrının her insanın alnına yazdığı bir kelimedir” diyor. Sefiller’i önermeyeceğim bugün size ama bu cümle de güncelliğini koruyanlardan, değil mi?  Körlük’ü okumuş muydunuz? Herhalde okumayan kalmadı ama ben pandemi döneminde romana başka bir gözle bir kez daha baktım. Bu büyük roman bir salgın esnasında hukukun, sosyal hizmetlerin, okulların, devletin tamamen çalışmaz hale gelmesini, şiddet, hastalık ve umutsuzluğun herkesi sardığı bir hayatı anlatıyor. Bütün bu kelimelerin çok yakınlarında dolanmıyor muyuz şimdi? Ancak kitapta salgın bir gün geldiği gibi gidiyor. Hayat sanatı taklit eder mi? Eder. Örneğini çok gördük. Bir gün Corona da geldiği gibi gidecek ve biz elimizde o arada kendimize kattıklarımızla, biriktirdiklerimizle kalacağız. Orhan Pamuk’un yeni romanı Veba Geceleri’ni henüz okumadım, oradan da güzel bir şeyler çıkacağına eminim, ama en azından verdiği bir röportajdan şu cümleleri aklıma yazdım, belki size de iyi gelir: “İster aşk deyin, ister arkadaşlık, salgın zamanlarında insan hayat arkadaşının öneminin arttığını da görüyor. Dışarıda bir felaket varken insanlar birbirlerine daha yumuşak, daha anlayışlı, sevgi dolu oluyor. Dayanışma duygusu gelişiyor. Dışarıdaki felaketin yanında küçük kızgınlıklar önemini yitiriyor.” Hem zaten Orhan Pamuk yeni roman yazmış, okumayacağız da ne yapacağız?  Reçete:  1. İki Şehrin Hikâyesi/ Charles Dickens/ Çeviren: Meram Arvas/ Can Yayınları 2. Körlük/ Jose Saramago/ Çeviren: Işık Ergüden/ Kırmızı Kedi 3. Veba Geceleri/ Orhan Pamuk/ YKY