22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
22.01.2021 08:00

Dünya beni depresyona soktu, ne okuyayım?

Okumak duyguları tanımanızı sağlar, ruhunuzu iyileştirir. Haftalık bibliyoterapi seansına hoş geldiniz. Derdinizi yazın, derman olacak kitabı söyleyelim...
Soru: Sevgili kitap terapisti, Dünyada olanlar, Covid-19 ve sürekli eve kapanmaktan depresyona girdim. Bana dünyaya dair ümit verebilecek hangi romanları tavsiye edersiniz? Cevap: Sevgili okur, Evet, biraz fazla uzadı değil mi bu iş? Başlarda üç ay kapanacağız, sonra bitecek sanıyorduk. Tünelin ucunda bir ışık var gibi oldu, sonra kayboldu. Dahası sağdan soldan kulağımıza duymak istemediğimiz bazı öngörüler de çalınıyor. 2024’e kadar sürecek diyenler oluyor, inanmıyoruz. Ancak geçen yıl da bu zamana kadar süreceğine inanmıyorduk. Aşı gelince düze çıkacağız dendi. Onu da bekliyoruz, Godot’yu bekler gibi. (Bir Sam Beckett oyunu)  Diyeceksiniz ki neden felaket tellallığı yapıyorsunuz, ben bunun için mi yazdım? Biraz ‘Aydınlık Gerçekçilik’ yapıyorum. Orhan Kemal ustamızı da anarız hem, fena mı? Orhan Kemal bütün eserlerinde toplumun sorunlarını göstermiş, asla gerçeklerden kaçmamış ancak bir yandan da çözümler önermiştir, okuruna geleceğe dair umut vermiştir. Çünkü umut varsa korku yoktur. Türkiye’nin özellikle de imtiyazlı olmayan insanının hikâyesini anlatan, köyden kente göç edenlerin yaşamlarına bakan Orhan Kemal çoğunlukla karakterlerin olumlu yanlarına odaklanmıştır. Diyaloglar yazarak onları okura tanıtmış, dışarıdan övmekle ilgilenmemiştir. Herhalde bu sebepten, yani o karakterlerin tüm sıkıntılarını da umutlarını da kendi ağızlarından duyduğumuz için, onlara inanırız.  Orhan Kemal’in bütün eserlerini önerebilirim ancak daha önce hiç Orhan Kemal okumadıysanız ve nereden başlayayım derseniz kendi favorim Cemile’yle başlayın derim. Cemile’nin Orhan Kemal’in Adana’daki gençlik yıllarına da ayna tuttuğu, kendi fakir yaşantısını satırlara taşıdığı göz önünde bulundurulacak olursa eser umut vermesi bakımından daha da önem kazanıyor. Gençliğinde fabrikalarda işçilik yaparak geçinen yazarın bugün ise İstanbul’da kendi adına müzesi bulunuyor.  Patates turtası detayı önemli Bilmiyorum sizin de bu aralar aklınıza geliyor mu ama ben sık sık İkinci Dünya Savaşı’nı düşünüyorum. Dört yıl boyunca tüm Avrupa’yı kasıp kavurmuş bir cehennemi... İnsanlar yıllarını korku içerisinde, sığınaklarda, kimi bir kuytuda saklanarak, kimi kamplarda geçiriyor. O zamanlar onlar neye tutunmuşlardı bilmiyorum, ancak o dönemi anlatan bir romanı da yazacağım reçetenize. Mary Ann Shaffer & Annie Barrows’un Edebiyat ve Patates Turtası Derneği adlı romanı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Guernsey adasında geçiyor. Londra’daki bir yazarla, adada yaşayan ve bir okuma grubuna üye olan sıradan bir insanın mektuplaşmalarını konu alıyor. İnsanın insana dokunuşunun ve bunun onu ayakta tutuşunun en güzel örneklerinden biri. Tabii kitabın adındaki patates turtası da önemli. Neden bir meyve değil de patates? Şimdi söylemeyeceğim ama aslında bu detay bile umutlanmaya yeter. Verilebilecek pek çok örnek var fakat sanırım bunlar hem kalbinizde hem zihninizde bir yol açar. Geleceğe umutla bakmak kadar geçmişe bakmak da kıymetli. Beylik bir laf: Bu dünyada kimler neler gördü, ama yaşam devam etti, üstelik her seferinde daha da güçlenerek. Bir de Çetin Altan hocamızı hatırlayalım, “Enseyi karartmayın” diyelim.  Reçete:  1. Orhan Kemal’in özellikle okumamış olanlar için Cemile adlı romanı, Everest Yayınları, 152 sayfa.  2. Edebiyat ve Patates Turtası Derneği, Mary Ann Shaffer & Annie Barrows, Salon Yayınları, 330 sayfa. 3. William Saroyan’ın İnsanlık Komedisi’ni de vitamin niyetine veriyorum. Aras Yayıncılık, 216 sayfa.