Sevgili kitap terapisti, her şeyden bunaldım, yorgunum, ama ne gidebiliyorum ne kalabiliyorum, ne önerirsiniz? Selda E-mailinizin tamamını soruya taşıyamadığım için okurlarımıza bir ön bilgi vereyim. İşinizden de yaşadığınız şehirden de bunaldığınızı söylüyorsunuz, ancak gitmeye kalkışamıyorsunuz. Kaldığınızda da mutlu değilsiniz. Son yılların önemsenen sosyologlarından olan Brene Brown şöyle diyor: “Geçmiş hikâyemizi inkâr ettiğimizde o hayatımızı tanımlar, geçmişimizi kabullendiğimizde ise hikâyenin sonunu biz yazarız.” Bunu ilk okuduğumda beni çok düşündürdü. İşin doğrusu hoşuma da gitti, çünkü bana bir yol haritası çizdi. Ben kendi hikâyemin sonunu yazmak istiyorum ve bunun için yapabileceğim şey geçmişimi anlamak, kabullenmek, barışmaksa bunu yapmaya hazırım. Belki de işe bununla başlamalısınız. Terapiye gidiyor musunuz? Geçmişinizi mercek altına aldınız mı? Hiç düşünmediyseniz neden şimdi zamanı olmasın? Demek istiyorum ki belki de ne kalabilmenizin ne de gidebilmenizin sebebi geride bir yerde yatıyor: Korkularınız, kaygılarınız, önyargılarınız, alışkanlıklarınız... Bunları tek başına aşmak çok zor olabilir. Ama yazdığınıza sevindim çünkü konuyla ilgili ilham verici bazı kitaplar olduğunu da düşünüyorum. Sanırım Isabel Allende’i genel olarak tavsiye etmeliyim. Hemen hemen bütün kitaplarında aidiyet duygusunu ele alır ki bunun da büyük sebebi zaten kendisinin geçmişidir. Ancak özellikle şu üç kitabı öneririm: Yüreğimdeki Ülkem, Kış Ortasında ve Kaderin Kızı. Bu kitapları ilk okumaya başladığınızda konuyla ne alâkası var diye sorabilirsiniz, fakat hepsinin ortak teması aslında bir olay örgüsünün altında kişinin kendini, dünyadaki yerini araması, nereye ait olduğunu bulma çabasıdır. Kıta değiştiren bir kadının yavaş yavaş başkalaşması, deri değiştirmesi ya da sürgün bir kadının kendini ne ailesine ne sosyal sınıfına ne de dinine ait hissetmesi. Önereceğim bir başka kitap Evsiz – bir göçebe kadar özgür. Bu kitabın baskısı hâlâ var mı emin değilim doğrusu ama yine de bir yerlerden bulabilirsiniz gibi geliyor. En kötü ihtimalle yayıncısını arayabilirsiniz. Kitap çok zengin İskandinav bir çiftin her şeyini bırakıp - banka hesapları da dahil - yola çıkmaları ve sonra da günümüzde çok konuşulan göçebelerden olmalarını anlatıyordu. Ülke ülke geziyorlar, insanların koltuklarında uyuyorlar, ne bulurlarsa onları yiyorlar ve ne iş olursa onu yapıyorlardı. Kitap farklı kültürlerden bu yaşam tarzını seçenleri anlatıyordu. Evet, siz göçebe olmak istediğinizi söylemediniz. Ve hatta gidemiyorum deyişiniz, “yuva”nızdan ayrılmak istemeyişinizden, ancak belki de ilk adımı atmayı düşünürsünüz diye bu kitabı öneriyorum. Diğer bir kitap ise en başta bahsettiğim sosyolog Brene Brown’a ait. Acımasız Dünyaya Meydan Okumak. “Dünyaya ait olmadığınızın onayını arayarak dolanmaktan vazgeçin,” diyor ve ekliyor, “Kimse buraya sizden daha fazla ait değildir.” Kitabı başka bir bakış açısı sunması için öneriyorum. Yani belki de zaten gitmemelisiniz. Umarım bunların bir yardımı olur. Hiçbir şey olmasa iyi kitaplardır, tavsiye ederim.
08.10.2021 04:30
Ne gidebiliyorum ne kalabiliyorum, ne önerirsiniz?
Fiziğimle değil fikirlerimle gündem olmak istiyorum
31 Mart 2023
Türk annelerin ‘Paşam’ sendromu
24 Mart 2023
Biz polisiye romandaki suçlularız
17 Mart 2023
Ne kıyafet, ne yemek onlara insan gerek
Tüm Yazıları
03 Mart 2023