Sevgili Kitap Terapisti, 60’lı yaşlarımdayım ve yaşlanmaktan korkuyorum. Ne önerirsiniz? Ferit Ferit Bey, ben 18 yaşındaydım, annem de 43. Bir gün o çamaşır makinesi boşaltıyor, ben de tepesinde dikilmiş bir şeyler anlatıyordum. Annem bir an durdu ve dedi ki, “Ben kendimi 20 yaşında hissediyorum, 43 değil.” O anı hiç unutmuyorum. Geldim 46 yaşıma ve kendimi ruhen 20 gibi hissediyorum. 20’li yaşlarımdaymışım gibi geleceğe dair umutlarım, planlarım ve hayallerim var. Bir an olsun, ‘Bu yaştan sonra ne umudu, ne hayali!’ diye düşünmüyorum. Ancak vücudum bana yer yer hatırlatıyor. Ya da gözlerim... Sanırım yaşlı yıllara geçiş, hiç bilinmeyen bir yere girmek gibi. Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz, ne giyineceğiz? Kıyafet bile yer yer insanı düşündürüyor. Dizi yırtık kotla kaç yaşıma kadar gezebilirim? Üstelik o kot kendiliğinden yırtıldıysa ve benim hâlâ umurumda değilse, çünkü sosyal statü bilinci bir türlü bende yer etmediyse… Bunları düşündüğüm zaman, ilk olarak 10 yaşımda okuduğum ve aşık olduğum, zaten sanırım tüm hayata bakışımı, kariyerimi, yazarlık tarzımı da etkileyen Yaşlı Adam ve Deniz aklıma geliyor. Yıllar sonra tekrar tekrar okuduğumda romandan o yaşta ne anladığımı bilemedim doğrusu. Sanırım yaşlı adamın doğayla kurduğu bağdı beni etkileyen. Bugün baktığımda ise çok çok önemli başka bir metafor görüyorum. Bu Kübalı balıkçı tam seksen dört gündür tek bir balık tutamamıştır. Bunun sebebinin ise yaşlı bedeni olduğunu düşünür. Seksen beşinci günde kocaman bir kılıç balığı tutar. Ondan sonraki mücadelesi ise tuttuğu balığı köpek balıklarına yem etmemek içindir. İşte tam da değinmek istediğim nokta. Yaşlı adamın mücadelesidir metafor olan. Onun doğayla mücadelesi bizim de aslında yaş almaya karşı doğayla mücadelemiz değildir de nedir? Zar zor bir şeye sahip olmak, onu korumaya çalışmak… Belki de 53 yaşındayken yayımlanan bu romanında kendisinin de yeni bir maceraya atıldığını söylemek istiyordu. Hemingway şöyle der: “Bu yaşıma kadar öğrendiğim her şeyi bu romana koydum.” Dünyanın en büyük yazarlarından biri eğer varını yoğunu bir romana koyduğunu söylüyorsa sanırım orada bir şifa vardır. Yerim dar, ama bir kitap daha önermek istiyorum. Bu da yine çok usta bir yazarın elinden çıkma Mavi Makara. Hayatları boyunca güzel bir aile olmuş Abby ve Red, yine etraflarına çocuklarını ve torunlarını toplamış, onlara geçmişin güzel günlerini, aşklarını, ailelerini anlatmaktadırlar. Her şey iyi hoştur ama etraflarını çevreleyen tüm gençlerin aklında aynı soru vardır, “Bundan sonra Abby ile Red’in bakımını kim üstlenecek? ” Yani yaşlılığın getirdiği son derece pratik sorular. İşin ruhsal boyutunun yanı sıra bir de bu boyutu var. Bu anlamda çok zihin açıcı bir kitap olduğunu düşünüyorum. Zevkle okuyacağınızdan da eminim.
22.10.2021 04:30
Yaşlanıyorum ve korkuyorum
Fiziğimle değil fikirlerimle gündem olmak istiyorum
31 Mart 2023
Türk annelerin ‘Paşam’ sendromu
24 Mart 2023
Biz polisiye romandaki suçlularız
17 Mart 2023
Ne kıyafet, ne yemek onlara insan gerek
Tüm Yazıları
03 Mart 2023