9 yaşında gitara, 14 yaşında piyanoya başladı. Üniversiate’de, arkadaşları şefsiz kalınca, tesadüfen şefliği denedi. Queens Üniversitesi’nde masterını, South Carolina’da doktorasını yaptı. Nisan Ak, dünyanın en genç (29 yaşında) kadın orkestra şeflerinden. Forbes Türkiye’nin “30 yaş altı, 30 ilham veren insanı” listesindeki Ak’ın son bestesi, Smithsonian Müzesi’nce satın alındı
İnsan orkestra şefi olmaya nasıl karar verir? Yolda. Orkestra şefliği iş garantisi olan bir meslek değil. Mezunların yarısı bu işi yapmıyor, kalanı da yan meslek olarak yapıyor. Piyanist, besteci ya da şef olacaktım. Queens Üniversitesi’ndeki müzik yüksek lisansım sırasında şeflikte karar kıldım. Piyano ve besteye devam. Queens’de hayallerinizi gerçekleştirebileceğinize inandığınız bir eğitim mi aldınız? Tersine, çok katı eğitim aldım. Değil hayal gerçekleştirmek, hayal kurmak bile mümkün değildi. Sistem övmek yerine yermek, içinizde ne varsa yıkmak ve sonra kendi yöntemlerini aktarmak yönündeydi. 23 yaşındaydım, depresyona girdim. Tüm zorluklara rağmen yapabildiğimi görünce kendime güvenim arttı. Bir karar anı var mı? Queens’de, profesyonel olarak yönettiğim ilk operadan sonra, ilk çekimi elime aldığım an,“Oldu bu iş” dedim. Girmesi zor bir okul. Bilgi’de öğrenciyken orada bir atölye çalışmasına katıldım. Yunan besteci George Tsontakis’in modern bir eserini yönetiyordum. İçinde çok karmaşık ritimler vardı. Bunu yalın bir şekilde yönettiğimi, problemleri çözdüğümü görünce beni davet ettiler. Sonraki sene bölüme kabul edilen iki öğrenciden biri oldum.
"New York beni keşfetti"
Sahnede olmak nasıl bir his? Tamamlanmışlık. Sahnede dikkat etmen, aklında tutman gerekenler var. 100 kişilik orkestra, müzik, salon, kayıtlar, provalar... Her biri ayrı ama aynı anda akıyor. Yap-bozun parçaları sahnede birleşiyor. Queens’de okumak için yaptığınız Indiegogo kampanyası çok konuşuldu. Yine mecbur kalırsam, yine yaparım. Son anda, bana iki yıllık eğitim bursu vereceğini söyleyen kişi tarafından yarı yolda bırakıldım. O burstan vazgeçti diye ben hayalimden vazgeçecek değildim. Cebimde 5 bin dolarla Amerika’ya gittim. İlk dönemi kendi imkanlarımla okudum. Toplanan para ikinci dönemi okumama yaradı. Sonra o kampanya hayatımı değiştirdi. Nasıl? New York sizi keşfeden bir şehir. Kampanyayı haberlerde gören okul yetkilileri, 200 bin öğrenci arasından bana, kalan iki dönem için tam zamanlı burs verdi. Karşılığında da okulun yüzü olmamı teklif ettiler. Resimlerim billboardlara, Pepsi tırlarının arkasına basıldı. Medyanın dikkatini çektim, New York Times’a bile haber oldum.Kampanya için yapılan eleştiriler size ne öğretti? Hakkımda yalan yanlış yorumlar yazıldı. Kandırmışım milleti, yeteneğimle burs alamamışım. Kendime güvenim arttı. Saldıranlar her zaman saldıracak. Profillerine bakıyorum, zaten herkese sataşan tipler.South Carolina’ya geçiş nasıl oldu? Yine davetle. Buradaki doktora hocamın sistemi, Queens’deki hocamdan farklıydı. Hataları yermeden ayıklayan, motive eden, sahneye çıkma imkanı veren bir sistem. Bu meslekte ancak bol pratik yaparak gelişebilirsiniz.Belki Queens’deki hocanızın da yöntemi kendine göre doğruydu. Yok ya! Hiçbir meslek mental sağlığımızı kaybetmeye değmez. Öyle eğitim olmaz olsun. Müzik yapıyoruz sonuçta.Şu ara ne yapıyorsunuz? Doktoramı Aralık 2020’de bitirdim. Dört orkestrada çalışıyorum, ikisinin müzik direktörüyüm. Kendi kurduğum 30 yaş altı genç ve kadın müzisyenlerden oluşan Bruch Oda Orkestrası ve direktör asistanı olduğum Aiken Senfoni Orkestrası pandemide devam ediyor. Aiken ile dörtte bir kapasiteli konser verdik. Bruch ile de ilk albümümüzü kayıt edeceğiz. Borusan Sanat’ta da konuşmalar yapıyorum.
"Dua Lipa dinliyorum"
Sıkı çalışıyorsun. Nasıl rahatlarsınız? Covid döneminde bir uğraşım olmadığında sıkıldığımı ve gerildiğimi fark ettim. Meğer çalışarak rahatlıyormuşum. Son bir senedir, düzenli meditasyon ve yoga yaparak kendimi dengede tutuyorum. Yapmazsam, enerjimden nefret ediyorum.Peki nasıl dağıtırsınız? Cuma gecesi havasına girmek istersem pop dinlerim. Dua Lipa, Billie Eilish seviyorum. Lise yıllarında metal müzik dinlerdim. Böyle saçlar simsiyah, göz altlarıma siyah kalem çeken gotik bir tiptim. Müzik dünyasındaki seksizme gelmek istiyorum. Handel’in 1730’larda yaptığı bestenin, 100 yıl önce yazılmış bir analizini okuduğumuzda, orkestradan erkek olarak bahsediliyor. Bir kadın olarak orkestraya ait görülmediğinizi işi yaparken de hissediyorsunuz. Amerika’da kadınlara ayrımcılık yapmak suç olsa da üstü kapalı yapılabiliyor. Türkiye’de bir tane bile tam zamanlı çalışan kadın orkestra şefi yok. Sıfır.Sonra size, niye kadınlığa vurgu yaptığınız soruluyor. Evet, ayrımcılığı ben yapıyormuşum. “Yüzde 0” diyorum! Bu oran yüzde 50 olana kadar konuşacağım. Mimar Sinan’da iki kadın şeflik öğrencisi var. Çok güzel. Ama okumak da yetmiyor, iş lazım.Amerika’da Türk, kadın, genç ve orkesta şefi olmak nasıl bir şey? Trump döneminde biraz ortalık karışsa da, Amerika çeşitliliği kutlayan bir yer. Türk’üm, gencim, kadınım, aksanım var. Şaşırıyorlar ama olumlu anlamda... Ne de olsa harika bir imajımız yok dünyada. Özellikle kadın erkek eşitliği açısından... İnsanların Türkiye ile ilgili algısını değiştirmek, mutlu ediyor.Sizi kendi reklamını yapmakla da eleştirenler var. Elbette yapacağım. 21’inci yüzyılda hiçbir sanatçı salt yetenekle meşhur olamaz. Kendini tanıtmak, kararlı ve cesur olmak, reddedildiğinde üzülmemek, tekrar tekrar denemek gerekiyor. Bunların hepsi bir araya geldiğinde başarılı oluyorsun. Aldırmıyorum. İşime bakıyor, sopamı sallamaya devam ediyorum.Hedef ne? Yaptığım işi daha iyi yapmak. Direktörlük yaptığım orkestraların, konser verdiğim ülkelerin sayısını artırmak. Meksika Hidalgo’da verdiğim konserde 700 kişilik salon tıka basa doluydu. Böyle anları çoğaltmak. Japonya’da konser vermek.