25 Nisan 2024, Perşembe Gazete Oksijen
16.07.2021 04:30

Neden sağlıklı olsalar bile bazıları Covid’i ağır geçirir?

Sağlıklı, spor yapan, iyi beslenen, ileri yaşta olmayan bazı tanıdıklarınız Covid’i ağır geçirirken, neden aynı evde yaşayan daha az sağlıklı yakınlarının daha hafif atlattıklarını merak ediyorsunuzdur. Buna, şimdiye kadar bilinenlerin dışında bir cevap vermek isterim. Öncelikle anlaşılır olmasına çalışacağım bilgilerle, vücutta virüs ile bağışıklık savaşının nasıl olduğunu tarif etmem gerek. Daha kolay anlaşılsın diye soru cevap şeklinde ilerleyelim. Vücut bir virüsü yok etmek için nasıl savaşır? Virüslerin çoğalabilmek için hücrelerimizin ‘içine’ girmek zorunda olduklarını biliyoruz. Hücrenin içinde saklandıkları için, onları oradaki bir sistem ile yok etmeliyiz. Demek ki bağışıklık savaşında, düşmanın nerede olduğuna bağlı olarak; bir hücre içi, bir de hücre dışı savaş var. Virüsler hücre içine girer, bakteriler ise hücre dışındadır. Hücre içindeki düşmanla savaş taktiği, hücre dışındakilerle yapılandan farklıdır. O halde immün sistemin hücre içi düşmanlara karşı kullandığı savaş taktiklerine odaklanmalıyız. Virüs A Takımı kimlerdir? Hücre içine saklanmış düşmanla savaşta kullandığımız askeri bağışıklık ordusu temelde şu ekiptir. Bunlara Virüs A Takımı diyelim. • Doğal öldürücüler, NK hücreleri • Makrofajlar  • Yardımcı T lenfositleri • Öldürücü T lenfositleri Virüs askerleri nasıl savaşır? Natural killer, doğal öldürücüler (NK): İçinde virüs olan hücreleri, içindeki virüsle beraber öldürür. Gerilla savaşçısı gibidir. Kimseyle ortak çalışmaz, kimseden emir almaz. İçinde virüs olduğunu düşündüğü her hücreyi yok eder. Böylece virüs rezervuarını yok etmiş olur. Makrofajlar: Faj yemek demektir. Adı üstünde, virüsü yer. Tıpkı bir pacman gibi hayal edin, ağzını açarak onu içine alır. Makrofaj virüsü yiyince virüs buna önce sevinir. Zaten hücre içine girmek istediği için bedavadan evi olur. Makrofajın ortasında özel bir havuz bölgesi vardır (fagozom). Virüs gidip havuza keyifle yayılır. Ancak makrofaj, gidip silah odasından aldığı en keskin silahlarını bu havuza döker (lizozom). Havuzun içi eritici enzimlerle dolar. Virüs parça parça kıyılarak yok edilir. Makrofaj buna ek olarak iki şey daha yapar. 1- Sitokinler salarak etrafıyla haberleşir. İnflamasyon başlatır. 2- İçindeki virüsün kimliğini belli eden bir parçayı, bayrak gibi üzerine asar ve koşarak ordunun kalanına da haber verir. Makrofaj en yakındaki lenf noduna koşar. Lenflerimizin enfeksiyonlarla ilgili olduğunu bilirsiniz. Lenflerde bekleyen T lenfosit ekibine haber verir. T lenfositler koşarak virüsü öldürme işine koyulurlar. T lenfosit nedir?  Lenfositler T ve B diye iki alt gruba ayrılır. B lenfositlerini, virüse karşı koruyucu antikor oluşturanlar olarak hatırlayabilirsiniz. Aşı ile veya hastalığı geçirince oluşturacağımız IgG antikorlarını bunlar yapar. Ancak konumuz, sıra onlara gelemeden neden bazı sağlıklı kişilerde hastalık ağır seyrediyor sorusuna cevap aramak. Bu yüzden odağımız virüse antikor oluşturan B lenfositleri değil, virüsü öldüren T lenfositlerdir. Yazının başında, bağışıklık savaş taktiklerinin düşmanın bulunduğu yere göre değiştiğini yazmıştım. Düşman hücrenin içinde mi, yoksa dışında mı? Bu bilgi tüm savaş yöntemini değiştirir. İşte T lenfositlerin görevi, hücre içindeki düşmanı öldürmeye çalışmaktır. Bu yüzden virüsü yiyen pacman makrofaj, virüsü T lenfositlerine tanıtır. Virüs hücre içinde kaldığı sürece B lenfositleri onu göremez, ona karşı bir şey yapamaz. Kişiler arası farkı oluşturan T lenfosit ekibi: T lenfositleri iki temel gruptur. CD4 denen yardımcı T’ler ve CD8 denen öldürücü T’ler. Bizim odağımız yardımcı T lenfositleri olmalıdır. T helper adıyla bilinir, Th kısaltmasıyla yazılırlar. Adı üstünde ‘yardımcı’dırlar. Bunlar virüs mirüs öldürmez. Bunların bir kısmı virüsü öldürecek olan diğer askerleri dürter, ‘öldür öldür’ sloganıyla onları gaza getirirler. Diğer kısmı ise iş bitince ‘savaşa dur diyelim, ortalığı toplayalım’ derler. ‘Öldür’ diye bağıran gruba biz, T helper 1 grubu diyoruz. Th1 diye yazılır. Savaşın şiddetini kesip ortalığı toplayanlara da T helper 2 diyoruz, Th2 diye yazıyoruz. Şimdi, bunları bilmemizin ne önemi var diyeceksiniz. Ama dananın kuyruğunun koptuğu yer, sizde bunların hangisinin daha aktif olduğudur.  Tekrar ilginizi konuya çekebildiysem devam ediyorum. ‘Öldür’ sloganı atan Th1 grubu, işi kendi yapmaz, diğerlerini gaza getirir dedik. Kimi gaza getirir: Başlangıçta anlattığım virüs yiyici makrofajlar ve CD8 diye ifade edilen öldürücü-sitotoksik T’ler. Sito-toksik yazayım ki virüs için ne kadar toksik olduğu belli olsun. 

Savaş planı: Ver gazı!!

Th1’ler, virüsün varlığından haber getiren makrofajları öyle bir öldür diye dürter ki bunlar deli gibi çalışmaya başlarlar. Bu pacman makrofajların sayısı çok hızlıca yükselir. Böylece daha çok virüs yakalarlar. İçlerindeki virüs öldüren silahları güçlendirirler. Sitokin salmak işleri olduğu için etraf sitokin gölüne döner. Bunu haberlerde ‘sitokin fırtınası’ olarak duydunuz. Veya buna makrofaj aktive eden sendrom (MAS) da denir.  Buraya kadar ne anladık: Th1 gaza getiriciler makrofajları çoşturdu, olayı köpürttü. Bunu daha çok virüs yakalansın ve öldürülsün diye yapıyorlar. Bu kulağa normal geliyor. Çünkü Th1 grubunun işi virüslerle savaşmak. Neden çünkü hücre içi düşmanla savaş taktiklerini bunlar belirliyor. Th1’lerin gaza getirdiği sadece makrofajlar değildir. Asıl öldürücü organizasyonel güçlerini sitotoksik T lenfositlerini aktive etmekten alıyorlar. Sitotoksik T grubu, çoğunlukla Th1 onu dürtmezse şiddetli saldırı yapmaz. Ancak Th1 on öldür emri verirse, içinde virüs olan tüm hücreleri öldürürler.  Burada şu ince ayrıntının altını çizelim; makrofajlar içlerine virüsü alıp oracıkta öldürürken, sitotoksik T ler, içinde virüs olan bizim normal savaşçı olmayan hücrelerimizi de direk öldürür. Aynı doğal katil hücreleri gibi. Bizim bir organımızın içine virüs girmiş ise; bu akciğer olabilir, damar olabilir, kendi hücremiz olup olmadığına bakmadan o hücreyi virüs deposu olarak görüp yok eder. Fazla çalıştığında o organımıza zarar da verebileceğini anlıyoruz. İşte Th1 grubu bu iki gaza getirme yöntemiyle hem makrofajlar hem sitotoksik T’ler üzerinden büyük bir saldırı başlatır. Biz bu saldırının vücuttaki iz düşümüne inflamasyon diyoruz. Th1’ler en şiddetli inflamasyon başlatıcılardır. Th1 yönetiminde verilen virüs savaşı böyle olmalıdır. Amaç virüsten kurtulmaktır. Burada en kritik nokta şudur:  Bu savaşın şiddeti ne kadar olmalıdır? İnflamasyon ne kadar şiddetli olmalıdır?  Daha da kritik soru, bu savaşı sonlandıracak anti-inflamasyon yapacak grup kimdir? İşte sıra Th2’lere geldi. Th2 grubu lenfositler, anti-inflamatuardır. Savaşı bitirmek için Th1’leri sustururlar. Ortalığı toparlar, iyileşmeyi başlatırlar. Daha da sevimli görevleri, yana yakıla aradığımız bağışıklık antikorlarının yapımı için B grubu lenfositelere emir vermeleridir. Th2’ler antikora çıkan kapımızdır. Bayağı bilgi öğrendik hala sorumuza cevap bulamadık diyorsanız, cevap işte bu: Bazılarımızda Th1 aktif iken bazılarımızda Th2 aktif.  Denge iki taraftan birine kaymış olabiliyor. Bazılarımız güçlü Th1 yanıtı veriyor. Bu kişiler aslında virüslere karşı güçlü olmalı değil mi? Virüs Th1 ile öldürülüyor. Evet güçlüler. O yüzden normal zamanda başkalarına göre daha az viral enfeksiyon geçiriyorlar. Ancak, Covid bizi ters köşeye yatırdı. Bu kişiler, hem virüsü çok alırlarsa, hem de virüs zaten çok hızlı çoğaldığı için, Th1 aktif kişilerde virüs savaşı çok çetin geçiyor. İnflamasyon, sitokin miktarı yüksek oluyor.  Th2’si daha aktif kişiler ise virüse bu kadar şiddetli tepki vermiyor. Th2’si aktif kişilere örnek vermek istersek, çoğu alerjik kişide Th2 daha aktiftir. Parazit taşıyan kişilerde de Th2 aktiftir. Th2 aktifliği bağışıklık savaşının yönünü değiştirir. Savaşı ‘hücre içindekilerle’ uğraşmaktan alıkoyar. Hücre dışındakilere veya alerji yapan sisteme yönelik tepki verdirir. Burada şunu yazmak lazım, kimse sadece Th1 veya Th2 den oluşmuyor, bu ikisi eşit miktarda çalışmayıp , bir taraf diğer taraftan baskın olabiliyor. Yazıyı bitiriren bu son paragraf, sadece kendi görüşümdür: Benim okumalarıma göre en başından beri düşüncem, Th1 lenfositlerinin fazla aktive olması, Th2 lenfositlerin zamanında devreye girememesi, sağlıklı görünen kişiler arasındaki hastalığın şiddetindeki farklılığı açıklıyor. Zaten ileri yaşta ve başka hastalıkları olanları değil, aynı evdeki sağlıklı kişileri konuştuğumuzu unutmayalım. Bu konu ilerde yayın ile desteklenir ise veya çürütülürse tekrar yazarım.