Kış bastırmadan, kar kıyamet kapımızı çalmadan, tüm hor davranışlarımıza karşın hala dünyanın en güzel kültür başkentlerinden biri olan İstanbul’u yürüyerek keşfetmenize yardımcı olacak bir rota önerimiz var bu hafta: Galata-Karaköy. Hazırsanız yola koyulalım.
1- Büyüleyici kuleyle başlıyoruz
Günün her saati dolu, görkemi ile büyüleyen Galata Kulesi’nin önünde yürüyüşümüz başlıyor. Galata Kulesi, Bizans İmparatorluğu döneminde, Galata semtinin Ceneviz kolonisi olduğu 14. yüzyıl ortalarında, Cenevizliler tarafından, Galata surlarının bir parçası olarak inşa edilmiş. Osmanlı döneminde bir süre zindan olarak kullanıldıktan sonra, yangın gözetleme kulesine çevrilmiş. 1960’lı yıllara gelindiğinde bir hayli harap durumda olan kule, İstanbul Belediyesi tarafından restore edilerek ziyarete açılmış. Galata Kulesi 2020 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yeniden restore edilerek, sonradan eklenen betonarme unsurlar ve kafeterya kaldırılarak, müze işleviyle kapılarını ziyaretçilere yeniden açtı. Galata Kulesi Müzesi’nde, üç büyük imparatorluğa yaklaşık 16 yüzyıl boyunca başkentlik yapan İstanbul’un tüm dönemlerini yansıtan eserler sergileniyor. Kulenin en üst katı ise İstanbul’un en güzel panoramik manzaralarından birine sahip. Galata Kulesi’ne giriş ücretleri 100 TL. Kule ve müze her gün 23.00’e kadar ziyarete açık. Ayrıca 29 Ekim–14 Kasım arası gerçekleşecek Beyoğlu Kültür Yolu Festivali esnasında kule ve çeresinde pek çok etkinlik var.
2- Doğan Apartmanı ve Kırım Kilisesi
Galata Kulesi’ne çıkan sokaklardan en güzeli Serdar-ı Ekrem Sokak. Küçük tasarım butiklerini gezerek, Yaya Fırın’dan taze kekler alarak, Start Up Cafe’de bir kahve molası vererek bu muhteşem sokağı keşfedebilirsiniz. Fotoğraflamanız gereken adreslerden biri de 1800’lerin sonlarında meşhur Belçikalı banker Albert Helbig ve ailesi tarafından İtalyan mimari üslubu ile tasarlanan ve inşa ettirilen tarihî Doğan Apartmanı. Serdar-ı Ekrem Sokağı’na iki dakikalık yürüyüş mesafesinde bulunan Kırım Kilisesi’ne inebilirsiniz. Kilise, Kırım Savaşı’nda can veren İngiliz askerlerini anmak amacıyla Abdülmecit tarafından verilen arazi üzerine 1868 yılında inşa edilmiş. Her gün, sabah saat 08.30 akşam 17.30 arası ücretsiz ziyaret edebilirsiniz.3- Eski İngiliz Postanesi artık kültür merkezi
Galata Camekan Sokak’taki eski İngiliz Postanesi, tarihi binanın restore edilmesiyle sosyal, çevresel ve kentsel etki odaklı çalışmalara ve ortak kültürel üretimlere ev sahipliği yapacak bir mekân haline getirildi. Temel hedefi çevre ve kent odaklı çalışanları bir araya getirmek olan Postane İstanbul’un, giriş katı kamuya açık.
4- Restorasyonu 7 yıl süren Ecole Saint Pierre’i keşfedin
Postane İstanbul’u ardınızda bırakıp bir dakika mesafedeki Galata Kulesi Sokağı’na doğru yürürseniz restorasyonu yaklaşık 7 yıl süren Ecole St. Pierre Hotel ile karşılaşacaksınız. 19. yüzyıldan kalma eski bir Fransız okulundan restore edilen binanın içindeki duvarlar bin yıl öncesine ait. Otelin avlusunda yer alan Il Cortile Restoran ise otel binası ile birlikte hoş bir İtalyan, Fransız, Ceneviz ve İstanbul havası oluşturmuş. Saat 17.00’ye kadar buraya uğrayıp soluklanabilir, taş fırında pişen pizzalardan tadabilir ya da kahve içebilirsiniz. Sonrası için rezervasyon gerekiyor.5- Mevlevihane’de mistik bir mola verin
Galata Kulesi’ne çıkan bir diğer sokak olan Galip Dede Caddesi’nde yer alan Galata Mevlevihanesi, 1975 yılından itibaren müze olarak hizmet veren, ruhani bir toplanma noktası. Müzede dönemin hat levhaları, müzik aletleri ile Mevlevi kültürüne ait araç gereç ve kıyafetler sergileniyor. Müzede her ayın son pazar günü sema gösterisi düzenleniyor.