Aslında her şey çocukluğumda anneannemin evinde bulduğum bir eşarpla başladı. Plaza Espana’nın resmedildiği ve ortasında kocaman SEVILLE yazan bir eşarp… Koşarak anneanneme gittim ve dedim ki burası neresi, bana anlat… Şöyle bir iç geçirdi, gözlerimin içine baktı ve dedi ki: Orası Sevilla, Müslümanların, Hristiyanların ve Musevilerin yüzyıllarca bir arada yaşadığı, Endülüs’ün en güzel şehri.
İşte daha küçücük bir çocukken merak ettiğim bu güzel şehri, büyüyüp bir gezgin olduğumda İspanyol arkadaşlarımın da sayesinde defalarca ziyaret etme şansı buldum. Avrupa’nın üçüncü en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi, 40 milyon nüfuslu İspanya’nın 17 özerk bölgesinden biri olan Endülüs, Müslüman İspanya’ya atfen kullanılan bir kelime. Sevilla da vilayetten oluşan bölgenin başkentinin adı.
Geçmişin zenginliğini bugünün şıklığıyla harmanlamış zarif bir şehir Sevilla. Guadalquivir Nehri üzerinde yer alan Arapların Izvilla’sı İspanyolcaya da Sevilla olarak geçmiş. Şehir birçok sanatçıya da ilham kaynağı olmuş. Ünlü ressamlar Murillo ve Velazquez burada eserler vermiş, Cervantes Don Kişot’u Sevilla Hapishanesi’nde yazmış. Carmen (Bizet), Sevilla Berberi (Rossini), İspanyolca adı Don Juan olan Don Giovanni (Mozart), Fidelio (Beethoven) bu şehirde geçen operalardan aklıma ilk gelenler… Amerika’nın keşif seferlerinden üçünün başlangıç yeri olan Sevilla, bugün bir kültür merkezi.
1. gün: Mercado Barranco, Plaza Espana
Sabah uçaktan indiniz, odanıza valizleri attınız, ilk iş ver elini şehri ikiye ayıran eski köprü Puente de Triana... En afili, en güzel Sevilla manzaralarından biri burada. Köprünün hemen sağında yer alan Mercado Barranco size hem kahve, hem kahvaltı, hem tapas, hem de sandviç ve taze sebze meyve sunan ayaküstü bir pazar yeri. Karnınızı doyurup devam ettiğinizde köprüyü geçip sağa yönelip hiçbir yere sapmadan yapacağınız 1 kilometrelik yürüyüş sizi dünyanın en güzel meydanlarından birine götürecek. Plaza Espana!
Burası kanalları ve gondolları ile adeta Sevilla’nın Venedik’i. Maria Luisa Parkı’nın içinde yer alıyor ve Arap mimarisinden de izler taşıyan, son derece görkemli, hilal şeklindeki bir katedrale ev sahipliği yapıyor. Önünden geçen 500 metrelik kanalın üzerindeki dört adet köprünün her biri bir İspanya krallığını temsil ediyor: Kastilya, Aragon, Navarra ve Leon. Plaza Espana’ya giriş ücretsiz.
Hop on-hop off... Kırmızı otobüs
Evet biraz fazla turistik ama her önemli durakta duran, boğa güreşleri sarayının önünden kalkan kırmızı otobüs bileti 24 saat geçerli ve içinde 5 müze girişi ile Plaza Espana gibi meydanlarda mini rehberli tur bulunduruyor. Fiyatı 21 euro. Tabii ki bir diğer seçenek de tüm tarihi noktaları yürüyerek keşfetmek. Kırmızı otobüsü, temmuz gibi çok sıcak aylarda özellikle tavsiye ederim.
Barrio Santa Cruz Mahallesi
Cathedral House of Sevilla’ya ev sahipliği yapan mahalle, en güzel dükkanlar, flamenko sahneleri, küçük lokantalar, tarihi hastanelerden dönüştürülmüş müzeler, tasarım butikleri, plakçılar burada. Eski dönemlerde Yahudi azınlığın yaşadığı bu nefis mahalle, portakal, turunç ağaçlarının gölgelediği gizli meydanları, dar arnavut kaldırımlı sarmal sokakları, tarihi sarayları ve kiliseleriyle Sevilla’nın turistik kalbi. Bir gününüzü mutlaka ayırmanız gereken muhteşem mimarili Alcazar Sarayı, 15. yüzyıla tarihlenmiş ‘Casa de Pilatos’un çarpıcı bahçesi, ünlü ressam Morillo’nun evi ‘Casa Morilla” ve Flamenko Müzesi de işte bu mahallede.
Casa Memoria’da flamenko
Dünyanın pek çok bölgesinde, şehrinde Flemenko gösterisi izlemiş bir gezgin olarak söyleyebilirim ki Sevilla Bario Santa Cruz mahallesindeki “Casa de la Memoria” gördüklerim arasında en iyisi. Bir diğer tavsiye edebileceğim en güzel mekân ise gittiğimde hem gösterilerini izlemeye doyamadığım hem de mekâna hayran kaldığım “El Palacio Andaluz”. Her iki şov için de biletlerinizi gitmeden önce online olarak satın almanızda fayda var.
İkinci gün: Triana Mahallesi
Güne nefis Çingene mahallesi Triana’da dolaşarak başlayın. Duvarlarındaki porselen tabelaları ve renkli evleriyle gece gündüz farklı hissettirecek zaman dilimlerine, sokak müzisyenleri eşlik ediyor.
Sevilla Katedrali (Sevilla Cathedral House)
Kristof Kolomb’un mezarının da bulunduğu katedral, dünyanın üçüncü büyük kilisesi. Özellikle nisan ayındaki Paskalya, yani Semana Santa törenleri esnasında şehirdeyseniz, geceleri yapılan olağanüstü görkemdeki törenler izlenmeye değer. Başlangıçta cami olarak inşa edilen yapı, Müslümanların İspanya’yı terk etmesinden sonra kiliseye çevrilmiş. Giriş ücreti 8, öğrenci 3 euro.
Torre Giralda
1195 yılında inşa edilen Aljama Camisi’nin Magribi minaresi, Rönesans ile birlikte çan kulesine çevrilmiş ve “dönen” anlamına gelen “Giralda” olarak adlandırılmış. 104 metreyi geçen dekoratif desenli tuğladan yapılmış yapının tepedeki küçük merdivenine eğimli bir rampadan ulaşılıyor.
Güzel Sanatlar Müzesi
Museo de Bellas Artes de Sevilla, 19. yüzyılda yapılmış nefis bir binada yer alıyor. Murillo, Zurbarán, Valdés Leal gibi sanatçıların önemli eserleri yer alıyor.
Günümüzde, Endülüs’te görülmesi gereken en önemli müzelerden. Pazartesi günleri kapalı, diğer günler giriş 12 euro.
Palacio de San Telmo
18. yüzyılda bir denizcilik okulu olarak inşa edilen Palacio de San Telmo, yoldan geçenlerin gözlerine hitap edecek görkemli bir saray. Binanın cephelerinde, Velazquez, Murillo, Dominiken rahip Bartolomeo de Las Casas gibi Sevilla’nın ünlü yerlilerinin heykellerini görebilirsiniz. Eski minare Torre Giralda çan kulesi, Endülüs’ün başkentindeki en yüksek binalardan biridir ve bu nedenle Endülüs güneşinde boğulmuş şehre bakabileceğiniz mükemmel bir yer.
Gece... Katedrali en güzel gören teras bar
Günün tüm yorgunluğunu Hotel EME’nin Terraza Bar’ında atabilirsiniz. Ünlü EME otelin içinden asansör ile çıkılıyor. Hem şahane bir manzara, hem de çok başarılı kokteyller var. Gece 01.00’e kadar açık.
Son gün: Sevilla bahçeleri
Güne, dünyaca ünlü otel Alfonso’nun bahçesinde bir yürüyüş ve kahve keyfi yaparak başlayın. Ardından hemen arkasındaki nefis gül bahçesi Jardines de Christina’yı gezebilir, pazar gününün keyfini çıkarabilirsiniz.
Metropol Parasol
Bu ikonik yapıyı görmeden Sevilla’dan ayrılmayın. Dünyanın en büyük ahşap konstrüksiyonlu ikonik yapısı olma özelliği taşıyan Metropol Parasol büyük heyecan uyandıran fantastik görüntüsü ile İspanya’nın büyülü mimarisine bir yenilik katarak, Plaza de la Encarnacion meydanına da anlam, hareket ve gölgeler kazandırmış.
Game of Thrones burada çekildi
Real Alcazar Sarayı… veya Alcazar Bahçeleri… Sevilla’daki son öğleden sonranızı, muazzam bir tarihi zenginliği barındıran Alcazar Sarayı’na ayırabilirsiniz. Alcázar, Moro kökenli Müslüman krallar için inşa edilmiş bir kraliyet sarayı. İspanya’da ve İber Yarımadası’nda halen ayakta kalan Müdeccen mimari stile sahip en etkileyici yapı olarak kabul ediliyor. İçi de bahçeleri de olağanüstü güzellikte. Bugün müze olarak ziyarete açık olan sarayın duvarlarını süsleyen motifler ve işlemeler son derece ince bir işçiliğin günümüze yansıması olarak dikkatleri çekiyor. Pek çok özelliği ile Granada şehrinde inşa edilen El Hamra Sarayı’na benzetilen Alcazar Sarayı’nı dolaşırken şehirde yaşamış tüm eski medeniyetlerden birer parçaya rastlamak mümkün. Eğer sarayn girişinde saatlerce sıra beklemek istemiyorsanız; online bilet almanız şart. Resmi bilet satışı, www.alcazarsevilla.org sitesinden yapılıyor. Yer gözükmese de gidene kadar her gün kontrol edin, her gün 300 yeni bileti online satışa açıyorlar.
Sevilla’ya ulaşım
Ne yazık ki Türkiye’den Sevilla’ya direkt ulaşım yok. Eğer uygun fiyatlı bir uçuş bulursanız Madrid, Malaga ya da bizim yaptığımız gibi Barcelona üzerinden Sevilla’ya ulaşmak en mantıklı çözüm. Bu üç şehirden Vueling Airlines ile yaklaşık gidiş-dönüş 100 euro’ya Sevilla bileti bulmanız ya da erken davranarak gideceğiniz tarihten iki üç ay öncesinden kişi başı gidiş dönüş 50 euro’ya tren bileti almanız mümkün. http://www.renfe.com
Nerede kalınır?
Çok merkezi ancak eski bir semt olduğu için nispeten ekonomik konaklama imkanı sunan eski Çingene mahallesi Triana, konaklamak için güzel bir seçenek. Pek çok evin restore edildiği mahallede Airbnb üzerinden kiralık oda ya da minik daireler bulmanız mümkün. Başka bir seçenek de yine aynı mahalledeki Albergue Triana Hostel, Black Swan Hostel, Triana Backpeckers Hostel ya da Hostal El Cairo. Bizim konakladığımız Hotel Dona Blanca ise şehrin kalbi Cathedral House’a yürüyerek 15 dakika mesafedeydi.