İstanbul’a beş saat mesafede, nefis bir sonbahar yolculuğu sizi bekliyor. Lezzet durakları, uzun yürüyüşler, semt pazarları, tarihi çarşılar, film seti gibi köyler…
Sonbahar ve kışın en sevdiğim yanı, bir cuma akşamı İstanbul’un trafiğinden, kaosundan ve stresinden kaçıp en fazla dört beş saat sonra Kuzey Ege’nin, Güney Ege’nin ya da Doğu Karadeniz’in yeşil, kızıl, sarı kucağına sarılmak. Şömine yanan küçük, şatafatsız dağ evleri, restore edilmiş üç yüz yıllık konaklar veya sakız çarşaflı güzel ısınan, penceresi bir vadiye açılan pansiyonlarda uyanmak. Lezzetli ellerle hazırlanmış bereketli sabah kahvaltıları, uzun yürüyüşler, semt pazarları, tarihi çarşılar… İşte size, tüm bunları bir arada bulabileceğiniz; İstanbul’a beş saat mesafede nefis bir sonbahar rotası. Geçtiğimiz hafta bir televizyon çekimi için yollarını arşınladığımız muhteşem güzellikteki Birgi, şaşkınlık yaratacak hayalet köy Lübbey ve gastronominin Ege’deki küçük mabedi Tire…
Birgi bir rüyaya uyanmak gibi
İzmir’in Ödemiş ilçesine bağlı Birgi, asırlık çınar ağaçları ve taş evleri ile çok şirin bir Ege köyü. Ödemiş’ten sadece 8 kilometre ileride, böyle bir köyün korunarak günümüze ulaşmış olduğuna inanamıyorsunuz. On yıl önce ilk kez gittiğim, o zamanlar pek çok binası metruk olan Birgi’de pek çok tarihi yapının restorasyona alındığını görüp mutlu oldum. Taş sokakları, konakları, camileri, medreseleri, ipek dokuma tezgâhları, köprüleri, iki meydanı, yazın karadut, sonbahar ve kış aylarında kestane, ceviz tehzgâhlarıyla yürümeye doyamayacağınız bir film karesi gibi Birgi. Çağan Irmak’ın yönettiği Unutursam Fısılda filmiburada çekilmiş. Şirin görüntüsünün yanında köklü bir tarihe sahip Birgi, M.Ö. 3000’lerden bu yana medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Lidya, Pers, Bergama krallıklarına, Roma ve Bizans İmparatorluklarına ev sahipliği yapmış; Dioshieron, Pyrgion ve Christopolis olarak isim değiştirmiş. Aydınoğulları’nın başkenti olmuş, 1426’da tamamen Osmanlı egemenliğine girmiş. Kurtuluş Savaşı’nda sivil hareketin başladığı köy olmuş. Taş evleri ve tarihi yapılarıyla da Birgi 2012 yılında da UNESCO Dünya Kültür Mirası geçici listeye girmeyi başarmış. Artık Birgi için kalıcı listeye alınma zamanı… Birgi sokaklarında yürürken siz de bu kanıya daha net varacaksınız.
Taş sokaklarda
• 1312’de Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından yaptırılan Ulu Cami, çinilerle kaplı minaresiyle ilgi odağı. Cami çivi kullanılmayan ahşap işçiliğiyle de dikkat çekiyor. Anadolu’daki ilginç Ulucami örneklerinden biri, minberi muhteşem. • İmam Birgivi Medresesi, 1762 yapımı Karaoğlu Camii, giriş kapısı Osmanlı oymacılık sanatının güzel örneklerinden olan Dervişağa Camii, Sarı Berber Mescidi, Güdük Minare, Aydınoğluları Türbesi bunlardan bazıları. • Hem Ödemiş, hem Birgi ipek dokumacılığı ile nam salmış, Birgi’deki tezgahlardan biri Sem İpek. Satış yeri, Birgi’nin girişindeki Osmanlı döneminden kalma Demirli Mağaza. Ayrıca köyde yaşayan değerli insan Gülfer Keskin’in Birgi ipeğini dünyaya tanıtma çabalarını da belirtmeden geçmeyeyim. • Çukur Hamam’ın yanında Derviş Ağa tarafından 1657 yılında yaptırılan açık avlulu Derviş Ağa Medresesi’ne yapılan restorasyon çalışmalarından sonra görülmeye değer bir yapı. • Aydınoğlu Beyliği döneminde, tarihi 14. yüzyıla dayanan yapının ender yapılardan biri olan Güdük Minare Mescidi ilginç yapısıyla görülmeye değer. • Tarihi Meydan Kahvesi‘nde dağlardan toplanmış ada çayı sonrası en büyük keyif, meydanda kurulan pazardan köylülerin kendi bağ ve bahçelerinde yetiştirdikleri ürünlerden satın almak, her biri ile tatlı sohbetler etmek. • Birgi’nin en görkemli konağı hiç şüphesiz Çakırağa. 10 sene önce gezdiğim bu konak maalesef restorasyon sebebi ile kapalı. Umuyorum ki restorasyon süreci bir an önce başlar ve hızla tamamlanır. Sırf bu konağı görmek için bile Birgi’ye gidilir. • Birgi’de muhteşem ağaç işleri yapan Anna ve Kazım Polat çiftinin ürünlerini @maviagackakan hesabı üzerinden görebilirsiniz. • Birgi’de Çakırağa Konağı yanındaki Nardanesi’nde kahvaltı, şahane bir esnaf lokantası olan Baba Lokantası’nda öğle yemeği;otantik ve lezzetli Ege yemekleri yapan Birgi Sofrası’nda hem öğlen, hem akşam yemeği yiyebilirsiniz. Adakız Köy Evi ve orman manzaralı Birgi Papaz Deresi Lokantası da kahvaltıdan akşam yemeğine dek hizmet veren güzel adresler. • Birgi’de konaklamak için kaldığım yaklaşık üç yüz yıllık aile yadigarı konağın ismi; Saiha Hanım. Bir hayat avlusu etrafına sıralanmış, irili ufaklı, kimisi cumbalı yedi odadan oluşuyor. Tüm detaylar incelikle döşenmiş. Çarşaflar, havlular sakız gibi, kahvaltı özenli. Ultra lüks bir ortam arayanlardan değil de tarihi bir evin güneş sızan cumbasına karşı uyanmayı sevenlerdenseniz tavsiye ederim. Birgi’yi en güzel yaşayabileceğiniz adreslerden biri. • Birgi’ye yaklaşık 20 dakika uzaklıktaki Gölcük, sonbaharda görülmesi gereken doğa manzaralarından biri. • Bonus: Ödemiş’in merkezinde yüz yıllık bir aile fırını olan Töngül Pide! Dededen toruna süregelen bu fırın İsmail ve Sadettin Töngül tarafından devralınmış. Pidenin özelliği maydanoz, kavrulmuş kıyma ve tulum peynirli buraya has bir lezzet olması, o yüzden yolunuz Ödemiş’e düşerse mutlaka deneyin. Sabaha karşı 4’te fırın başına geçiyorlar ve öğlen 2 gibi dükkanı kapatıyorlar.
30 yıl önce terk edilen Lübbey
Bir köy düşünün, birbirinden görkemli taş evleri, daracık patikaları ve sonbahar manzaraları ile yıkık dökük olmasına rağmen hala büyüleyici güzellikte ancak sadece (biri pansiyonculuk yapan) iki aile yaşıyor. Lübbey Köyü, Bozdağların yamacındaki Türkmen köylerinden biri. Köyün geçmişinin Hellenistik döneme kadar dayandığına dair bulgular var. Bizans döneminden kalma manastır, mezarlık gibi kalıntılara da rastlanmış. Şu an kentsel sit alanı ilan edilmiş durumda olan Lübbey’de 44 sivil mimari örneği ve dört anıtsal yapı bulunuyor. Seksenli yıllarda, köyün yazları çıktığı yaylaya elektrik gelip de Lübbey’e gelmeyince köylüler yavaş yavaş, şimdiki adı ile Çamyayla Köyü olan yaylaya taşınmışlar. Çamyayla bakliyat yetiştirmeye elverişli arazisi nedeniyle de köyde yaşayanları oraya çekmiş. Yeni ev yapacak olanlar yeni ve verimli arazisi olan Çamyayla’yı tercih etmiş. Lübbey Köyü, hayvancılık, nar ve kestane gibi meyve yetiştiriciliği ile geçiniyormuş ancak zamanla bunlar köylünün geçinmesine yetmemiş. Köyün özgün mimarisi, sırtını dayadığı yeşil vadi ve mistik nedeniyle günümüzde yeniden fotoğrafçıların, yürüyüş gruplarının sevilen adresi. Birgi’ye 40 dakika uzaklıkta yer alan köyü, özellikle gün batımına doğru görmenizi öneririm. Köyde bir de Anıtlar Kurulu ile restore edilen, 2 odalı bir taş pansiyon bulunuyor. Hemen çaprazındaki tatlı kahvaltı evi de güler yüzlü Gönül Coşut tarafından işletiliyor.
Köyde bir şef lokantası
Lübbey’i arkanızda bıraktıktan sonra yaklaşık bir saat mesafedeki bereketli Kaplan Köyü’nün eteklerine kurulmuş, az masalı, nefis manzaralı bir şef lokantasında günü bitirmek isterseniz adres; Gastro Tire. GastroTire yerel malzemeleri mevsiminde, günümüz gastronomik beklentilerini karşılayacak şekilde hazırlayan ve servis eden 6 masalı bir şef restoranı. Şef Serkan Çakır ve sommelier kardeşi Deniz Çakır tarafından açılan bu güzel restoran, profesyonel yeme içme meraklılarına Tire mutfağını tanıtmayı ve yerel üreticilerle kendi konukları arasında bağlantı oluşturmayı hedefliyor.Mutfakta kullanılan tüm ürünler, taze otlar, aromalar başta Tireli yerel üreticiler olmak üzere Küçük Menderes Havzası’ndaki iyi tarım yapan üreticilerden tedarik ediliyor.