24 Nisan 2024, Çarşamba Gazete Oksijen
02.07.2021 04:30

Bahçemdeki yaşayan fosiller

Yüz milyonlarca yıla, dünya tarihinin en büyük afetlerine meydan okudular, ancak insanın zulmünden onlar da kaçamıyor. Konumuz, dev bir kaçakçılık ekonomisinin öznesi haline de gelen yaşayan fosiller

Bir masal anlatır gibi anlatacak olursam, dinozorlar yokken onlar vardı. Yaşayan fosiller diye bilinen bitkiler milyonlarca yılı atlatıp bugünlere ulaştı.  Ama kötü adamlar yüzünden şimdi soylarının tükenme tehlikesi ile yüzleşiyorlar. Hepsi için değilse de bazı nadir bulunan Sikas türleri için dünyada hatırı sayılır bir kaçakçılık ekonomisi oluşmuş.  Gingko Biloba/Mabed ağacı: Pek yavaş büyüyen, boyu 40 metreye ulaşabilen, kışın yaprak döken, yelpaze formlu yaprakları ile sonbahar seyri için Uzak Doğu’da festivaller düzenlenen yaşayan fosillerden en sevdiğim ağaç kendisi! Anavatanı Çin’de kutsallığı, hatta sonsuzluğu sembolize ediyor. Fosilleşmiş halde bulunmuş yapraklarının 200 milyon yıl öncesinden kaldığı düşünülüyor. Latince ismi “biloba” yani “iki loblu” manasına geliyor, zira yaprakları ortadan çentik atılmış iki parçalı bir yelpazeye benziyor. Çinli rahipler Budist tapınaklarının bahçesinde yetiştirdikleri için Mabed ağacı diye tanınmış.   Çin, Japonya ve Kore gibi Asya’nın bitki örtüsüne ait olmasına rağmen, 1730’larden sonra Avrupa ve takiben Amerika’da da yetiştirilmiş. Kozmetikte yaprak ekstresi, ayrıca bazı hastalıkların tedavisinde kullanılıyor. Ağacın dişisi erkeği ayrı. Dişi ağaçlardaki tohumları zehirli ve felaket kokuyor, o yüzden peyzaj için erkek olan ağaçlar satılıyor.  İstanbul’daki terasımda saksıda bodurlaştırılmış bir Gingko’m vardı, şimdi bahçede ve o kadar mutlu ki, güneşe dayanıklı, soğuğa dayanıklı, her tür toprakta yaşıyor. Milyon yıl yaşamış, naz yapacak olsaydı bugünlere varamazdı! İkbaharda filizlerinin düğme düğme belirmeye başlaması da oldukça zarif. Bir heykel gibi duruyor bahçenin ortasında, 1000 yıl yaşadığı için çok da acele etmiyor boylanmak için.  Cycas / Sikas: Bahçeli bir eviniz varsa ve bir Sikas’ınız yoksa bu bahçe eksik derler! Türkiye’de en çok bilinen ve satılan Japon sikası, yani Cycas revoluta. Gövdesi ananas, görüntüsü palmiye gibi, yaprakları inanılmaz sert. Sikasların ve Mabed ağacının insan gibi hareketli spermleri var. Japonlar dünya savaşında tohumlarını yiyerek günü kurtarmışlar Bazı ahlaksız koleksiyonerler yüksek bedeller ödeyerek ciddi bir Sikas kaçakçılığına mahal veriyorlar. Ve ne yazık ki soyları tükenme tehdidi altında.  Sen 280 milyon yıl hayata tutun, bugünlere gel, sonra insanoğlu ya benim olacaksın ya kara toprağın desin ve kökünü kurutsun, iş mi yani!?  Tropik ve subtropik iklim kuşağında, Güney ve Orta Amerika’da, Avusturalya’da, Japonya, Çin, Hindistan, Sri Lanka, Madagascar ve Güney-tropik Afrika’da yaygın. Şapka, sepet, kağıt, yağ, ilaç, gıda ile bazı ritüel ve seremonilerde kullanılıyor. Köyceğiz Palmiye Merkezi’nde 12’nin üzerinde farklı türden Sikas bitkisi var. Tohumdan yetiştiriyorlar ve ihraç ediyorlar. Bendeki tek Sikas ise saksıda bir Zamia furfuracea. İnanılmaz bir bitki. Estetik açıdan favorilerimden. Antalya ikliminde toprakta da yetişiyor rahatlıkla.  Equisetum hyemale / At kuyruğu: Bitkinin adı Latince equus (at) ve seta (kıl) benzetmesi ile Equisetum olarak konulmuş. Takma adı“Horsetail”, yani at kuyruğu. Kuzey yarım kürede rastlanıyor. Benim bahçedekiler E. hyemale, 1.5 metreye kadar uzayabiliyor, yapraksız içi boş gövdesi ince bir bambuyu andırıyor. Her dem yeşil bu bitki için güneş ya da yarı aydınlık fark etmiyor.  Su seviyor aslında, ama susuz yerde bile inatla yaşıyor, çoğalıyor. Yayılmaya çok istekli. Belli bir boya gelince eklem yerlerinden ince dallar çıkarıp yere doğru eğiliyor ki oralardan da köklensin. Ayrıca bitki toprak altından da çoğalıyor. Sporları ufak bir kozalak gibi gövdesinin en tepesinde oluşuyor. Bünyesinde silika bulunduğu için kurumuş dallarıyla gümüş parlatılabiliyor. Denedim vallahi oluyor.  Birçok kültürde gıda olarak bazen çiğ, bazen pişmiş halde tüketiliyor. Ben bahçemdeki süs bitkilerini pek yemiyorum! Bilakis  yaşayan fosiller oldukları için önlerinde saygıyla eğilip ellerini öpüyorum!