Geçen hafta bir dizi siyasi gelişmeye, hafta sonunda Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve 1014 kamu taşınmazının vakıflara devrine dair üç karar da eklendi. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının Cumhurbaşkanı’nın yetkisi içinde olup olmadığını hukukçular tartışıyor. Bence Cumhurbaşkanı’nın da bu konuda yetkisini zorladığını bilmediğini düşünmek mümkün değil. Aksine bu tartışmanın yaşanacağını bilerek bu kararı aldığını sanıyorum. Çünkü bu kararın iki yönü var, birisi siyasi, diğeri de toplumsal. HDP’yi kapatma davası ve Gergerlioğlu fezlekesi üzerinden zihni iktidar koalisyonunun devletçi ve milliyetçi kanadını mutlu ederken, İstanbul Sözleşmesi ve vakıflara devredilen taşınmazlar üzerinden de bu zihni koalisyonun İslamcı kanadını memnun ediyor. Aynı zamanda muhalefetin göstereceği tepki üzerinden zihni iktidar koalisyonunun bir arada durmasının, konsolidasyonunun siyasi ve ekonomik temellerini örüyor. Karar yüksek mahkemeden dönse bile amaç sağlanmış olacak. Bu kararın siyasi boyutunda Cumhurbaşkanı ve kurmaylarının hesapladığı bir başka siyasi hedef daha var. Cumhurbaşkanı ne kadar kendine göre tanzim etmiş olursa olsun muhtemelen hala devlet mekanizmasının nereye kadar yanında durup durmadığını da test ediyor bir yandan. O mekanizmanın şimdilik yanında olduğunu söylemek mümkün. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının asıl kritik ve Cumhurbaşkanı’nın da sonuçlarını görmeye çalıştığı yönünün toplumsal tepkinin boyutu olduğunu sanıyorum. Önce KONDA’nın gerçekleştirdiği ve bulgularını da web sitesinden kamuoyuna duyurduğu araştırmanın İstanbul Sözleşmesi’ne dair bulgularını özetlemek isterim. Kadın cinayetleri ve İstanbul Sözleşmesi konularının toplumda ne kadar bilindiğini ortaya çıkarmak amacıyla sorduğumuz soruya toplumun yüzde 62’si “Bilmiyorum” cevabını verdi. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılıp çıkılmaması gerektiğini sorduğumuzda ise toplumun yarısından fazlası bu konuda da bir fikri olmadığını belirtti. Yüzde 7 çıkılmalı derken yüzde 36 ise kalınması gerektiğini söylediYani, son dönemde artan kadın cinayetleri, bu şiddet olaylarının medyada kendine yer buluşu, sosyal medyadaki paylaşımlar ve sözleşmeye dair itirazlar her ne kadar ilk bakışta konunun daha geniş kitlelerce tartışıldığı izlenimini uyandırsa da aslında toplumun yarısının ne konuşulduğu hakkında pek de fikri yok. Her yüz kişiden 31’i içeriğin ne olduğunu biliyor ve sözleşmede kalınması gerektiğini düşünüyor. Çıkılması gerektiğini söyleyen 7 kişiden 3’ü içeriği biliyorken, 3’ü de açıkça içeriği desteklemediğini söylüyor.
26.03.2021 06:00
İktidarın savunma hattı
Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve Gezi Parkı’nın vakıflara devri. Bunları yan yana koyunca iktidarın seçimi kaybetme ihtimaline karşı bir savunma stratejisi geliştirdiği anlaşılıyor. İktidarın, kaybederse bir yıl içinde yeni seçimi zorlayacak bir oyun planı kurduğunu dikkate almak gerek
A+
Yazı Boyutunu Büyüt
A-
Yazı Boyutunu Küçült
* Bu haber/yazı ve resimlerin eser sahipliğinden doğan tüm hakları Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’ne ait olup işbu yazı/haber ve resimlerin, kaynak gösterilmeksizin kısmen/tamamen izin alınmaksızın yeniden yayımlanması yasaktır. Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’nin, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 24. maddesinden doğan her türlü hakkı saklıdır.
İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı
28 Kasım 2025
Ufkunu ve yönünü arayan toplum
21 Kasım 2025
AK Parti’nin 23 yılı; kitle partisinden devlet partisine
Tüm Yazıları
07 Kasım 2025