05 Aralık 2025, Cuma
25.09.2025 12:53

Altın Koza’nın iki yarışma filmi daha: Uçan Köfteci ve Cinema Jazireh

A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Uçma tutkusu olan bir köfteci

Diyarbakır’da köftecilik yapan Abdülkadir Arslan’ın hobi olarak başlayan ama giderek bir tutkuya dönüşen uçma hevesi daha önce birçok haber bülteninde işlenmiş gerçek bir hikâye.

2012’de çektiği Sessiz (De Deng) adlı kısa filmiyle Cannes Film Festivali başta olmak üzere pek çok festivalden ödülle dönen Rezan Yeşilbaş bu ilk uzun metrajlı filminde bu gerçek hikayeyi dramatik anlamda bol inişli çıkışlı bir filme dönüştürmüş.

Çevresi tarafından ‘Uçan Köfteci’ olarak anılan Abdülkadir Arslan ilham kaynaklığı yaptığı bu filmi görememiş maalesef. 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş ve Hatay’da meydana gelen büyük depremde Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesinde hayatını kaybeden 89 kişinin arasında Arslan ve ailesi de varmış çünkü. Arslan’ın uçuş tecrübelerini anlattığı videolarına hâlâ YouTube’da rastlamanız mümkün. İnsanın yüreği yanıyor doğrusu izledikçe…

Filmde köfteci Kadir, paramotor denen bir alet sayesinde sık sık uçma denemeleri yapmaktadır. Her denemesinde paraşütle yapılan bu uçuş tecrübeleri sırasında havada daha uzun kalabilmenin yollarını aramaktadır. Ancak onun bu sıra dışı tutkusu çevresi tarafından garipsenir hatta en yakınından bile bazı insanlar onunla alay etmektedirler. Diyarbakır’ın gergin politik iklimi yüzünden uçuşları bazen jandarma tarafından da engellenir. Kadir hem çevresel faktörlerden hem de kişisel sorunlardan bunalmış bir şekilde hem ailesini geçindirmeye hem de tutkusunu sürdürmeye çalışır.

Film Kadir’in bu yaşadıklarını acı-tatlı bir tonda ele alıyor ki bu hikâye için bu doğru bir seçim bence de. Film Diyarbakır’ın bazen canlı ve renkli bazen de polis sirenleri/anonslarıyla bölünen atmosferi içinde bir adamın hayallerini gerçekleştirme arzusunu takip ediyor. Bazen tekrar duygusu veren ve özellikle uçma denemeleri sırasında birazcık uzayan sahneleri olsa da; ana karakterinin iniş-çıkışlarını son derece dengeli bir performansla sunan Nazmi Kırık’ın (kendisi şu an ilgiyle izlenen Uzak Şehir dizisinde de rol almakta) ve karısı Azize rolündeki Selin Yeninci’nin doğal ve samimi performansı filmin duyarlı hikayesine güç katıyor. İki oyuncu da oyuncu kategorilerinin favorilerinden kesinlikle…

Uçan Köfteci

 

Yeşilbaş’ın senaryosu belki biraz daha sadeleşip, daha konsantre olabilirdi ama bunun dışında filmin teknik anlamda seyirciyi tatminsiz bırakan başka bir öğesi yok. Tertemiz kadrajları, özenli bir ses çalışması filmi sarıp sarmalamış.

Bir annenin arayışı

Afganistan’daki Taliban rejiminin baskılarına dair çok ciddi filmler izledik. Uçurtma Avcısı (The Kite Runner) büyük prodüksiyonlu dev bir filmdi mesela. Ama animasyon sinemasının çok iyi örneklerinden biri olduğunu düşündüğüm Pervane (The Breadwinner) benim için daha özel bir filmdir. Taliban rejimi tarafından alıkonulan babasını bulmak için erkek kılığına giren bir kız çocuğunun hikayesini anlatır. Cinema Jazirah bana bu filmi hatırlattı hemen.

Kısa filmi Toz ile epey bir sükse yapan Gözde Kural, o filmde olduğu gibi yine bir Afganistan hikayesi anlatmış ilk uzun metrajlı filminde. Leyla adlı bir kadın, kocasını daha yeni kaybetmişken, bir gün 7 yaşındaki oğlu Ümit’i (Omid) de evde bulamaz. Kocasının mezarını kazıp onun sakallarını keserek kendi yüzüne yapıştıran ve kıyafetlerini giyen Leyla, yana yakıla oğlunu aramaya başlar.

Bu arada eski bir sinema salonunda etraftan toplanıp hapsedilen çocuklar erkek müşteriler için eğlence aracı haline getirilmiş ve hatta seks işçiliğine de zorlanmaktalar. Erkek kılığına girmiş Leyla’nın yolu buraya da düşecektir. Acaba oğlu Ümit oradaki çocuklardan biri midir?

Gerçekten de dokunaklı ve güzel hatta heyecanlı bir hikâye. Ancak, bu gerilimi ilerledikçe artan hikâyeyi oldukça ağır ve uzun bir sinematografiyle çekmeyi tercih etmiş Kural. Oysa 128 dakika süren hikâye aslında biraz daha heyecan ve duygu istiyor. İki ayrı koldan yürütülen anlatım tam olarak birbirinin içine geçemiyor. Üstelik onca zaman ayrılmışken Leyla’nın eski sinema binasındaki organizasyondan haberdar olması da onun derinlikli araştırmasından ziyade bir rastlantıyla gerçekleşiyor. Ayrıca seyircinin orada herkesin sorgusuz sualsiz girebildiği bir mekanın varlığına ikna olması için pek de uğraşılmamış. Sadece iki adam tarafından yönetilen bu mekandaki çocuklar kaçmak için de çabalamıyorlar pek. Leyla’nın ölü bir adamın sakalını yüzünde taşıması fikri zor ikna olsak da güzel fikir. Filmden sonraki söyleşide hikayedeki birçok unsurun gerçek olduğunun altını çizdi Kural. Elbette gerçektir, ancak filmin kendi evreni içinde yine de daha ikna edici ve inandırıcı olmak zorundasınız.

Cinema Jazireh

 

Ama filmde çok başarılı bulduğum birçok öğe de var. Mesela Afganlıların ‘korsan cd’den izledikleri Titanic filmini sinematik bir rahatlama unsuru olarak göstermesi çok iyi bir detay. Suçların en beterini işleyen adamlar Titanic’in aşk sahnesini coşkuyla alkışlamaktalar bir sahnede! Oyuncular da gerçekten iyiydi, özellikle de Cinema Jazirah’ta belli ki yıllardır erkeklerin eğlencesi olmuş, oraya getirilen küçük çocukların da ağabeyi/annesi olan Zabur rolünde izlediğimiz Mazlum Sümer ve İran’da aslında epey bir kariyeri olan çocuk oyuncu Ali Karimi çok iyiydi.

Filmin tamamı Türkiye’de çekilmiş ancak gerçekten de Afganistan’da çekilmiş gibi duruyor.

* Bu haber/yazı ve resimlerin eser sahipliğinden doğan tüm hakları Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’ne ait olup işbu yazı/haber ve resimlerin, kaynak gösterilmeksizin kısmen/tamamen izin alınmaksızın yeniden yayımlanması yasaktır. Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’nin, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 24. maddesinden doğan her türlü hakkı saklıdır.