21 Kasım 2024, Perşembe Gazete Oksijen
29.04.2022 04:30

Bir gece ansızın çiçek dikebilirim

Kendilerine gizli gerilla diyen gruplar, gece geç saatlerde sokağa çıkıp kaderine terk edilmiş küçük alanları ‘evlat edinip’ yeşillendiriyorlar. Ben bunu Bodrum Akyarlar’da yaptım; siz de yapabilir, bir “bahçe gerillası” olabilirsiniz

Önce lütfen aşağıdaki şu yazıyı okuyun, sonra size bir soru soracağım:

“Bahçe gerillası” 

Gecenin geç saatinde ya yalnız ya da küçük bir grup olarak sokağa çıkıyorlar.  Ceplerinde top benzeri, ama toprak karışımlı yumaklar taşıyorlar. Bunlara “tohum bombası” diyorlar. Kentlerde terk edilmiş, işlenmemiş, bakımsız bırakılmış bir toprak parçası, bir bahçe bulurlarsa ceplerindeki “bombaları” buralara saçarak atıyorlar. Bir ölçüde gizlice ekiyorlar.  Şansları yaver giderse arazi birkaç gün içinde yeşilleniyor.  Kimseye zararı olmayan masum bir eylem. Kendileri için “biz gizli gerillayız” diyorlar, ama hiç de eli silahlı bir iş çevirmiyorlar.

Öncesi - Burası Bodrum'un Akyarlar Mahallesi'ndeki Atatürk Caddesi'yle Tarık Akan Sokağı'nın kesiştiği göbek. Fotoğraf bu Salı sabahı saat 11.00 sularında çekildi

Bu terim ve bu tavır 1970’li yıllarda New York’ta çıktı ortaya. Ama esas hızını 2003’te kazandı. Bahçeciliğe meraklı İngiliz bir reklamcı, Richard Reynolds o tarihte “On Guerrilla Gardening” adlı bir kitap yayımladı, bu yeni olguyu anlattı.  Tarihçesini, mantığını, tekniklerini ve değer sistemini sergiledi. Bir de internet sitesi yarattı. O gün bugündür, değişik kent ve ülkelere gidiyor ve konferanslar veriyor bu konuda. “Bahçe gerillalığı, size ait olmayan bir araziyi, izin almadan gizlice yeşillendirmektir.” Bu olguyu böyle tanımlıyor. Bir bakıma terk edilmiş, bakımsız kalmış, kendi haline bırakılmış arazileri işgal etme. Ceplerinde getirdikleri tohumlarla.

Sonuç hayli olumlu. Kentlerin ortasında çiçek bahçeleri beliriveriyor.  Ya da kişiliksiz beton duvarlar sarmaşıklarla sarılıyor. “Dünyada bu türden kaç gerilla var?” diye sorduğunuzda 60 bini geçer, diyorlar. Etken haberleşme kanallarını kullanarak önümüzdeki 1 Mayıs’ı “Dünya Gizli Bahçecilik Ayçiçeği Bayramı” ilan ettiler. Sayısız ülkede ayçiçekleri ekiliverecekmiş. “Bu girişimler aslında sahiplenme duygusuna, birlikte yaşamaya, doğaya yönelik kışkırtıcı ve politik bir mesaj taşıyor. Kötü şehircilik anlayışını eleştiren bir tavır. İlginçtir, bu söylem ve bu çabalar bazı belediyeleri harekete geçirdi. Richard Reynolds şöyle özetliyor bu gelişmeyi: “Bu duygu zamanla, adım adım gelişecek ve çoğunluğu saracak. O zaman da gerilla demeye gerek kalmayacak.”

Sonrası - Bu kare diğerinden tam 24 saat sonra kaydedildi. Aradaki fark için 25 fide, birer çuval torf, taş, cüruf ile bir avuç gübre, üç saatlik çalışma ve güzel bir iş birliği yeterli oldu

Metnin aslı: Christine Taconnet, Le Monde (24.4.2012)

Alıntılayan: ekogazete.wordpress.com

Eğer buraya kadar okuduysanız soru şu: Bahçe gerillalığı yapmaya var mısınız? Sanıyorum çoğumuzun en az bir kez “bahçe hırsızlığı” deneyimi olmuştur. Veya 5 Mayıs’larda gül ağacı olan bir bahçeyi gözümüze kestirip, hava karardıktan sonra korsan dilek bırakma eylemi yapmışızdır. Ama “gerilla bahçeciliği” kavramıyla kendi adıma ben ilk kez karşılaşıyorum. Ve kesinlikle çok etkilendim. Okuyup araştırdıkça ilgim daha arttı. Madem 1 Mayıs da “Dünya Gizli Bahçecilik Ayçiçeği Bayramı”ymış, denemeye karar verdim: Bu akşam bahçe gerillalığına çıkacağım. Eğer yukarıdaki soruya sizin de yanıtınız “Evet” ise bundan sonrasını adım adım birlikte ilerleyelim. 

10 maddelik liste

Bir kere önce bir eylem planı hazırlamalıyız. Gerilla bahçeciliğinde otorite olarak kabul edilen Richard Reynolds’ın guerrillagardening.org sitesinde zaten hazır bir yapılacaklar listesi var. Listeyi yazmaya şu uyarı cümlesiyle başlamış Reynolds:

“İşte, temel bir kılavuz olarak Gerilla Bahçeciliği hakkında öğrendiğim birkaç ipucu. Bunlar kural değil, uyduruyorsun, gerillasın, bunlar sadece savaştan alınan dersler. Siz de kendinizinkini buradaki toplulukla tartışın.”

Carlos Marighella’nın 70’li yıllardaki meşhur “Şehir Gerillası El Kitabı”ndan Richard Reynolds’ın naif “Gerilla Bahçeciliği Kılavuzu”na… Nereden nereye… Dünyadaki sivil hareketin uzun yıllardır trendi bu, destek bulan, ilgi çeken, ihtiyaç duyulan bu. Benim tercihim de bu. Bakalım akşamın sonunda biz ne dersler çıkarmış olacağız. Hadi başlayalım: 

1- Yerel bir yetim arazi bulun 

Kamusal alanda ilgi görmeyen pis arazilerin çokluğuna şaşıracaksınız. İhmal edilmiş çiçeklikler, çöplerin filizlendiği beton saksılar, yabani bitkiler ve çamurlu bölgeler. Belki de dükkanlara veya işe giderken yanından geçtiğiniz, evinize yakın bir araziyi seçin ve kendinizi oranın ebeveyni olarak benimseyin.

Şimdi bir düşünelim. Bizim mahallenin ana caddesi bitmek bilmeyen inşaatların ağır iş vasıtaları altında yıllardır delik deşik. Bir de üzerine son iki senedir MUSKİ’nin çalışmaları eklenince Akyarlar-Turgutreis hattı Bodrum oto tamircilerinin en hayırla yad ettiği bir güzergah vaziyetinde. Gerçi bayram öncesi asfalt yamalar yapıldı, fakat kimse geriye kalan tozlu topraklı, parça parça görüntüden ve engebelerden mutlu değil. Gerilla bahçeciliğinde böylesi bozuk yollara dikkat çekmek için asfaltın ortasındaki çöküntülere kır çiçekleri dikiliyor. Bu benim hoşuma gitmedi. Mesaj vereceğim diye hiçbir varlığa kıyılmaz. Onun yerine rahmetlinin evinin de olduğu Tarık Akan Sokak’la Atatürk Caddesi’nin kesiştiği göbekte bir çiçek adacığı var. Orası kaç zamandır yol çalışmalarına ve araç trafiğine maruz kalmaktan öyle üzgün duruyor ki… Tam evlat edinmelik. 

2- Bir görev planı yapın 

Bölgenin tenha olacağı bir akşam harekete geçmek için günlüğünüze tarih düşün. Destekleyici arkadaşlarınızı davet edebilir veya saldırınızı Guerrilla Gardening Community’de ilan ederek yabancılara ulaşabilirsiniz.

Yani Richard Reynolds diyor ki, erketeye yatacak birkaç eleman bulun. Sağdan soldan karışan olursa ayırsın. Oysa bizde bunlara hiç gerek yok Reynolds. Değil engel olmak, eminim bu akşam bana yardım etmeye çalışacak kaç mahalle sakini çıkacaktır Bodrum’dan… (Dua emojisi) Kaldı ki zaten gerilla bahçeciliğinin amaçlarından biri de buymuş. Yani hiç tanımadığın semt sakinleriyle spontane sohbetler, yardımlaşmalar, ortak inisiyatif alma halleri… Tıpkı İstanbul Cihangir’de bir imamın da bir bohemin de aynı toprakta yan yana çalıştığı Roma Bostanı örneğinde olduğu gibi… Mahalledeki terk edilmiş bir kamu alanına 2013’ten beri semt sakinleri birlikte meyve-sebze dikip çıkan ürünü de ortak kullandılar. 

3- Yerel bir bitki kaynağı bulun 

Ne kadar ucuz o kadar iyi. Kent sakinleri yerel yapı marketlerini, süpermarketleri ve toptancıları düşünmeli. Hatta en ucuz bitkiler bedava olanlardır. Kendinizin veya tanıdıklarınızın bahçeleri varsa buralardan faydalanabilirsiniz. 

Bu sabah 11.00 gibi alanda keşfe çıktım. Eylem öncesi zemin analizi yapıp, kaç bitki almam gerektiğine karar verdikten sonra doğruca bizim mahalle çiçekçisine gittim. Ama hiç ucuz olmadı! Birinci ders: Eğer benimki gibi tek kişilik bir eylem yapacaksanız ya daha küçük köşeler seçip, esprili, sevimli dokunuşlarla yetinmeli -ki Google’da gerilla bahçeciliği fotoğraflarını aratırsanız harika örnekler var- ya da alanın büyüklüğüne göre mahalleden paydaşlar bulmalı. 

4- Ön cephe bitkileri seçin 

Su kıtlığına, soğuğa ve bazı yerlerde yayaların ayakları altında çiğnenmeye karşı dayanıklı olmaları gerektiğini göz önünde bulundurun. Bu bitkilerin çoğu zaman kendilerine bakmaları gerekir.

Hem dayanıklı hem yüksek bitkiler oldukları için sekiz Çeşme papatyası, iki de pittosporum aldım. Gerçi ben “Çeşme-Bodrum kardeştir, bizi ayıran kalleştir” dedim, ama çiçekçi Bodrum papatyasıyla Çeşme’yi karışık vermedi. Bodrum’lar daha kalın yapraklı olduğundan birlikte hoş durmazmış. Gördüğünüz gibi mahalle çiçekçimiz de proaktif davranıp sürece müdahale etmiş oldu. Katılım artıyor!

5- Wellington çizmeleri alın 

Bu çizmeler ayaklarınızı çamurdan korurken diğerleri gibi “tarımsal” görünmüyor ve kent ortamına iyi uyum sağlıyor.

“Tarımsal” veya Wellington tipi, ama hemen her Bodrumlunun bu tarz bir çizmesi zaten vardır. 

6- Çantaları toplayın 

Plastik torbalar ve çöp poşetleri sadece ayaklarınızı temiz tutmakla kalmaz, aynı zamanda savaşın kötülüğünü de temizler. Yabani otlar, çöpler, saksılar ve çakıllar taşınmalıdır.

Hiç gözün arkada kalmasın Reynolds… En son bir çamaşır suyu döküp alandan öyle çıkmakla-çıkmamak arasındaki çizgi bizim için o kadar ince ki, tahmin edemezsin.

7- Düzenli sulama 

Gerilla bahçıvanının bir sorumluluğu da bitkilere devamlı bakmasıdır. Dünyanın pek çok yerinde su kıtlığı var. Genelde suyu araziye taşımak zorunda kalırsınız. 

O konuda Akyarlarımızın Boğaz’dakilerden eksiği değil fazlası olan lokantası Mehtap’la yolun hemen başındaki sevimli hediyelik eşya satıcılarına, Akyarlar Taksi’ye ve Akyarlar Camii imamına güveniyorum. Tam gözlerinin önünde duruyor bu adacık. Kaldı ki Kos’taki Yunan komşularımıza söylesem onlar bile gelip verir. 3 deniz mili mesafe var aramızda. 

8- Tohum bombaları 

Erişimin zor olduğu veya uzun bir kazının mümkün olmadığı alanlarda bahçecilik yapmak için kapsüllerde tutulan tohum bombalarını kullanın. Tohum bombaları hazırlamanın pek çok farklı yöntemi var. Bazıları ustalık gerektirirken diğerlerini evinizde kolayca yapabilirsiniz.

Ne yazık ki evde mühimmat yapımına henüz geçemedim. Fakat tohum bombaları meselesi işin özü. Birazdan ayrı bir başlık açıp size bu konuyu özetlemeye çalışacağım.

9- Kimyasal savaş 

Bitkilerinizi doğal kimyasallarla güçlendirin. Bazı gerillalar kompost yığınları için uygun alana sahip olma bakımından şanslıdır. 

Ben şanslı bir bahçe gerillası değilim, kompostum yok. O yüzden yanımda bir çuval torf ve bir avuç suni gübre götürmek zorundayım. Sonuçta açık bir araziye yenebilir bitki değil, kapalı bir alana çiçek dikiyorum.

10- Haberi yayın 

Gerilla bahçıvanlığının yakın olduğu bölgelerde el ilanları ve posterlerle insanlara ne yaptığınızı anlatabilirsiniz. Yoldan geçenleri sohbete dahil edin, hatta yanınızda birkaç yedek alet edevat getirin. Ayrıca yerel medya ile iletişime geçin. 

Zaten bu eylemin yarısını kendi merakımdan yapıyorsam yarısını da Oksijen okurlarıyla paylaşabilmek için yapıyorum. O 10 tanecik bitkiyi birazdan sadece kendi zevkim için değil, okurlara da belki bir heves, bir fikir verir diye dikeceğim. 

“Asla Yalnız Yürümeyeceksin”

İnsanın hayatında iyi insanların olması, iyi insanlarla karşılaşması kadar mucizevi mutluluklar yaratan şey azdır. Saat 20.30 suları, eyleme geçmek üzere tam evden çıkacağım bir telefon. Arkasından bir telefon daha… “Yoldayız, yanımızda tırmıklar, küreklerle geliyoruz!” Whatsapp’ta yazışırken bu akşam bahçe gerillası olacağımı söylemiştim, ama ne davet etmiş ne bir koordinat vermiştim. Yine de benim “Asla Yalnız Yürümeyeceksin” ekibi akşamın bir saati Bodrum’un ta öbür ucundan kalkmış cephaneleriyle beraber geliyor. İkinci ders: Böyle bir eylemi mutlaka paylaşın. Toprağın içinde çalışmak, bir güzelliğin ucundan birlikte tutmak o kadar iyi geliyor, o kadar eğleniyorsunuz ki… Ayrıca bahçe gerillalığında zamana karşı yarışırken feci yoruluyorsunuz. Cengaverlik yapmanın hiç alemi yok. 

İkinci şok güzellik!

Özlem, Mehmet, Lale ve ben hemen buluşup, yeşillendireceğimiz göbeğe bir geldik ki bu ne! Adacık tertemiz edilmiş. Meğer sabah keşfim sırasında alanın fotoğraflarını çekerken hemen arkasındaki taksi durağında bekleyen şoför beyler ne yapmak istediğimi sormuşlardı. Biraz anlatınca fikir onların da çok hoşuna gitmiş, “Biz de yardım ederiz” demişlerdi. Ben gittikten sonra aralarında düşünmüşler, “Ya bir iş çıkar, akşam burada olamazsak biz şimdiden şu palmiyeyi budayalım, otları söküp atalım” diye karar vermişler. İşin yarısının biz gelmeden bittiğine mi sevinirsiniz, yoksa küçük bir iyilik hamlenizin daha büyük bir karşılık bulmasına mı… 

Saat 21.00: Eldivenler takıldı

Özlem: Söyle bakalım nereden başlıyoruz?

Devrim: Önce bir tırmık geçip, taşları temizleyelim. Sonra toprağı torfla karıştırırız.

Eldivenler takıldı, çöp torbaları açıldı. Bir yandan temizlik bir yandan harman… Anında leş gibi olduk, ama 15-20 dakika içinde nispeten temiz, düz bir alan elde etmeyi başardık. Adacığın içinden çıktık, karşıdan bakıyoruz:

Lale: Bakın şuradaki toprağın taştan dışarı taştığı yer var ya, oraya bir hareket düşünsek. Biraz sanatsal olsun…

Devrim: Tam bu dediğinin fotoğrafını gördüm bir yerde biliyor musun? Kanadalı tasarım sanatçısı, adı şimdi aklımda değil (Sean Martindale), bir kaldırımda etrafı taştan kutu içine alınmış zavallı bir ağaç için yapmış bu dediğini. O taş kutunun duvarını hafiften açıp böyle yanından yola toprak akıtmış, üzerini de çimlendirmiş, ki doğayı betonların arasına hapsedemezsiniz, o eninde sonunda kendine akıp gidecek yolunu açar demek istiyor…

Özlem: Yalnız pintilik etmişsin, bu çiçekler buraya az gelir. 

Lale: Doğru söylüyor, bu saatte açık bir yer var mıdır ki…

Devrim: Bizim çiçekçi sergisini toplamıyor. Oradan buraya masum bir “yer değiştirme” yapacağız. Yarın gider öderim. 

Mehmet: Hadi o zaman atlayın arabaya… 

Akyarlar'da Digger’lar

Hemen dört Çeşme, 10 Bodrum, bir Pitos daha kapıp geldik. Mehmet taşıma, Özlem lojistik destek birimi. Lale’yle bağırıyoruz; “Bir kırmızı ver, bana bir sarı, bana beyaz…” O fideleri saksılarından çıkarıp bize yetiştiriyor, biz dikiyoruz. Bir de azarlıyor: “Senin açın düzgün değil, senin çiçeğinin yüzü farklı yöne bakıyor, düzgün dikin şunları…” O sırada da gelip geçenler gülümseyerek bakıyor bize. İstisnasız hepsi “Ellerinize sağlık”, “Ne güzel bir iş yapıyorsunuz”, “Çok güzel oluyor” diye moral veriyor. Hey güzel Akyarlarımın insanı! Ama en tatlısı  Yozgatlı garson Ali’ydi. 20’li yaşlarında dal gibi bir çocuk, birden durdu, ürkek sesiyle “Ablacığım ne güzel çiçekler bunlar, çok güzel oluyor, ellerinize sağlık” dedi. Biz bir gayrete geldik, hemen bitirdik dikimi. Yine karşısına geçip bakıyoruz:

Mehmet: Arkalar boş kaldı. 

Özlem: Oraya da uzun uzun biberiyeler mi diksek? Millet geçerken ucundan koparsa yemeklerine koyar, hiç değilse bir faydası olur. 

Devrim: E zaten gerilla bahçeciliği literatüründe bu da varmış: Yenilebilir tohumlar ekip ortak kullanıma açmak. İngiltere’de 1600’lerin ortasında, tam o derebeylik zamanlarında, “Kazıcılar“ diye bir grup çıkmış, kamu alanlarına girip halk adına toprak ekip biçmişler. Hatta onlara tarım sosyalizminin öncüleri de deniyormuş: Digger’lar… 

Lale: O zaman bir ara bir yerlere sivri biber de ekelim. Geçen hafta aldım, kilosu 47 liraydı.

Saat 22.00: Hortumla cadde yıkıyoruz

Biz böyle sohbet ederken bir çift yine herkes gibi “Elinize sağlık” diyerek geçti yanımızdan. Ama bu kez ben Richard Reynolds’ın aklına uyup “Gelip bir fikir versenize, ne düşünüyorsunuz” diye sordum. Sormaz olaydım, beyefendi peysajcı çıktı. “Olmamış bu” dedi. Öyle kalakaldık biz. Anca ben yarım yamalak “İlk deneyimimiz bu” diyebildim. Bu sözümle alan hakimiyetini tamamen kendisine kaptırdığımız peyzajcı parmağını havaya kaldırıp “Bakın şunları şuraya, şunları şuraya, şunu da şuraya dikin” diye tam talimatlarını vermeye başlamıştı ki telefonu çaldı. “Saygılar Ahmet Bey, buyurun” diyerek uzaklaşırken biz de hemen kendimize gelip, kaldığımız yerden devam ettik. Önce cüruf ve gri taşlarla süslememizi yaptık. Son olarak da çiçeklerimizin can suyunu verip bahçe işine noktayı koyduk. Şimdi sıra geldi temizliğe. Saat 22.00’yi geçmiş, biz elimizde fırçalar, duraktan çektiğimiz hortumla Akyarlar Meydanı'nı yıkıyoruz. Bıraksalar Karaincir’e doğru gideceğiz, ama duraktan Öner Bey elinde tepsiyle geldi, “Haydi yeter artık yeğenlerim, taze çay yaptım size” dedi. O çaylar da bizim can suyumuz oldu. Elimizde bardaklar öylece durmuş karşıdan eserimize bakarken bir yandan da kritik yapmaya geçtik:

Devrim: Yarın sabah ben pembe-mor yayılmacılar alıp şu kötü görünen yere dikeyim. 

Lale: Bence o kadar mükemmel olmamalı… Bu bir gerilla bahçeciliği… Bırak spontane olsun. Gerekiyorsa eksik kalsın. 

Özlem: Hem belki de yarın akşam başka bir bahçe gerillası çıkacak ortaya… Pembe-mor yayılmacıları belki de gelip o dikecek… Belli mi olur bu işler… 


"Yeşil gerillalar"ın kurucusu olan Liz Christy, New York'un ortak çöp toplama alanlarında büyüyen domatesleri fark ettikten sonra arkadaşlarıyla birlikte boş arazilerin çitleri üzerinden tohum fırlatmaya başladı. Terk edilmiş binaların pencere kenarlarına çiçek kutuları bıraktı

En sert karşı çıkan Ronald Reagan oldu

Türk akademi dünyasında “Gerilla Bahçeciliği” konusuna çalışan az sayıdaki araştırmacıdan biri olan Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdullah Aydın, bir kamu yönetimi uzmanı. 2019’da yayınlanan “Bir Yerel Katılım Yolu Olarak Aykırı Bahçecilik” başlıklı bilimsel makalesinde “gerilla” ifadesinin olumsuz çağrışımlar ihtimaline karşı “aykırı” kelimesini kullandığını belirtiyor. Aydın’ın makalesinde dünyadaki “Gerilla Gardining” hareketinden verdiği örnekler özetle şöyle:

Uluslararası Ayçiçeği Gerilla Bahçesi Günü 

1 Mayıs’ta düzenlenen yıllık bir etkinlik. 2007’de Brüksel’deki bir grup gerilla bahçıvanı tarafından yaratıldı. Katılımcıların her 1 Mayıs’ta mahallelerine ayçiçeği dikmeleri teşvik ediliyor. 

Adam Purple Bahçesi 

1975’te Adam Purple adında bir kişi New York’taki terk edilmiş, moloz dolgulu bir arazide bir bahçe çalışması başlattı. “Cennet Bahçesi” adını verdiği çalışma çevrenin ilgisi ve belediyenin desteğiyle 15 bin metrekareye yayıldı. Daire şeklinde tasarlanan bahçenin ortasında bitkilerden yin-yang sembolü var.

Greenaid Projesi 

Los Angeles kentinde tohum bombalarını kentin geneline dağıtabilmek için jetonlu otomatları kullanan, taktiksel bir “gerilla bahçıvanlığı” stratejisi. Otomatları hemen her yere yerleştirerek herkesi şehirdeki ekosistemin sağlığına ve canlılığına küçük bir katkı sağlamaya çağıran bir proje.

Araçlardan birinin farlarını evlat edindiğimiz alana çevirip öyle çalışabildik

Bir Gecede Bahçe 

1996’da “Organik Yol Göstericiler” ismindeki eylemci bir grup tarafından Kopenhag kentinin ortasındaki boş bir arsa, tek bir gecede bahçeye dönüştürüldü. Projede yaklaşık bin kişi çalıştı. 

Leaf Caddesi Halk Bahçesi

 Manchester kentindeki “Leaf Street Community Garden” yerel sakinlerin otlu bir patikayı ortak bir bahçeye dönüştürmeye karar vermesiyle kuruldu. Katılımcıların işe başlamadan önce 72 saatlik permakültür kursu aldığı girişim belediyenin “Burayı çim kaplayacağız” muhalefetine rağmen başarıyla hayata geçti.

Boşlukta Çokça Lahana

 1978’de çağdaş Yeni Zelandalı ressam Barry Thomas, Wellington kentinde halka açık bir sanat projesini üstlenerek tellerle çevrili boş bir araziye 180 adet lahana dikti. Birçok yasal engelle karşılaşmasına rağmen yerel halktan büyük destek alan projenin bir diğer adı da “Lahana Yaması.”

Kew Bridge Ekoloji Köyü 

2009’da, “arazi hakları” aktivisti bir grup Batı Londra’daki ünlü Kew Bahçeleri yakınında sahipsiz bir alana yerleşerek “Kew Bridge Ekoloji Köyü”nü kurdu. Sebze yetiştirilip ahşap çalışmaları yapılan etkinlik bir yıl sürdü.

Halkın Parkı 

1969’da Kaliforniya Üniversitesi kampüsünün birkaç blok ötesinde kurulan Halkın Parkı, birlikte yaşama, tarih, özgür konuşma, sosyal adalet, sivil haklar, özgür bahçeler, müzik, eğitim, rekreasyon, ekoloji, spor ve daha fazlası için bir buluşma yeri olarak tasarlandı. Park, öğrencilerin dönemin Kaliforniya Valisi Ronald Reagan’ın sert ve aşağılayıcı tepkileriyle karşılaşması nedeniyle sonu kanlı biten direniş ve mücadelelere de sahne oldu.

Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir… Pantalon ceplerini en az birer kilo tohum alabilecek büyüklükte diktirip 1930'lu, 40'lı yıllarda Bodrum'u adım adım dolaşmış, dünyanın her yerinden getirttiği tohumlar ve fidelerle Yarımada'yı cennete çevirmeye çabalamış, tüm dünya bahçe gerillacılığının Che Guevara'sı bir büyük yazar...

İster kaldırım ister refüje bir bahçe yapabilirsiniz

Sosyolog Gökçe Öcal, “Kent Hakkı ve Kentsel Katılım Bağlamında Kendin Yap Pratikler” başlıklı doktora tezinde “gerilla bahçecilik”le ilgili şu tariflerde bulunuyor: 

• “Kendin yap kentleşme” (do it yourself urbanism) çerçevesinde giderek önem kazanmaya başlayan “gerilla bahçecilik” için ne ekilip biçilecek arazinin ölçeği, ne alanın kamu veya özel mülk olması, ne de bahçecilerin bir topluluk oluşturup oluşturmaması ayırt edici bir özelliktir. İster yerel yönetimler ve/veya mülk sahipleri tarafından ihmal edilmiş bir arazi olsun, ister kaldırım veya refüj olsun, ister kolektif veya bireysel olarak ekim yapılsın; izinsiz olması bu bahçelerin ve bahçeciliğin temel niteliğidir.

• Gerilla bahçecilik pratikleri kentsel mekânda kalıcı olmak gibi bir iddiaya sahip değildir, daha ziyade anonim geçici müdahaleler olarak düşünülebilir.

• Gerilla bahçecilik katılımcılarının motivasyonları genellikle kentsel alanın veya spesifik bir mekânın güzelleştirilmesi ve yaşar hale getirilmesi, sağlıklı ve kendine yeter yiyecek üretiminin sağlanması, ekolojik endişelerin sembolik olarak dile getirilmesi ve görünür kılınması, dayanışmacı ve birbirinden öğrenen toplulukların oluşturulması bağlamında ele alınır.

• Kendin yap kentleşme pratiklerine örnekler: Kent mobilyaları yapmak, atıl alanlara bitkiler ekip bahçeler oluşturmak, kullanılmayan telefon kulübelerinden kütüphaneler yapmak, izinsiz bisiklet yolu işaretlemesi, billboardları değiştirmek, ağaçlara yün giydirmek (yarn bombing).


Tohum toplarının babası: Masanobu Fukuoka

"Tohum bombaları”, “tohum topları” veya “kil bilyeleri” olarak bilinen toplar, antik dönemde bir sonraki mevsim ekilecek tohumların saklanması amacıyla humus ya da kompostla birlikte karıştırılıp kille yuvarlanarak hazırlanıyordu. Günümüzde kamusal alanların yeşillenmesini hedefleyen, bilhassa “gerilla bahçeciliği”nin sıklıkla uyguladığı bu metotun gelişip yayılmasını sağlayan kişi ise çiftçi-filozof Masanobu Fukuoka’dır.

Fukuoka 1913’te eğitimli, zengin bir toprak sahibinin oğlu olarak Japonya’da doğdu. Ziraat Akademisi’nde mikrobiyoloji ve tarım okudu. 24 yaşındayken Batı’nın Japonya’ya dayattığı modern tarım uygulamalarını sorgulamaya başlamasıyla birlikte kentteki tüm işlerini bırakarak, Şikoku’daki aile çiftliğine yerleşti. İlk 10 yılı deneme yanılma yöntemleri ve gözlemle geçti. 1947’de toprağı sürmeden arpa ve pirinç yetiştirerek kendi geliştirdiği metotlarıyla ilk büyük başarısını yakaladı. Sonraki yıllarında da giderek daha fazla ürün alan Fukuoka metotlarının ve felsefesinin faydalarını yaymak için bir kitap yazdı. 1975’te basılan ikinci kitabı Ekin Sapı Devrimi 20’den fazla dile çevrildi, dünya çapında 1 milyondan fazla satıldı. 1979’dan itibaren Fukuoka dünyanın pek çok yerinde konuşmalar yaptı, alanları yeniden yeşillendirmek için tohumlar ekti, pek çok ülkeden ödüller aldı ve kendisini anlatan belgeseller yapıldı. Çalışmaları çeşitli üniversiteler ve BM Örgütü tarafından da incelemeye alınan Fukuoka Hindistan’dan Tanzanya’ya Filipinler’den Brezilya’ya kadar dünyanın pek çok noktasındaki çiftçilere doğal tarım ve tohum topları yapmayı öğretti. 95 yaşında vefat eden Masanobu Fukuoka, kendi tarım felsefesini “shizen nōhō”, yani “doğal tarım” olarak isimlendirdi. “Fukuoka Metodu” ya da “hiçbir şey yapma tarımı” olarak da bilinen doğal tarım metotları dünyanın pek çok yerindeki doğal tarım, permakültür uzmanı ve çevre aktivistine ilham kaynağı oldu. 

Tonlarca tohum topu attı

Onlardan biri olan Selanik doğumlu Panos Manikis bir grup gönüllüyle birlikte 1999 yılında Yunanistan’ın Edessa kentinde Doğal Tarım Merkezi’ni kurdu. Uzun yıllar Fukuoka’yla birlikte çalışma fırsatı da bulan Manikis tohum toplarını şöyle tanımlıyor: “Tohum topları için, umudun ve sevginin tohum topları diyebiliriz. Dünya üzerinde bir cennet yaratmanın umudu ve insanlığın, canlıların tümüne verilen sevgi. Çünkü çok çeşitli ağaçları, çalılıları ve bitki türlerini yayarak oluşturacağımız ormanlar, insanlarla birlikte kuşlar ve diğer hayvanlara da faydalı olacaktır. Ham madde olarak kil kullanılan tohum toplarına, aynı zamanda atmosfer yağmurlarından gelen nemi tutması için zeolit ekliyoruz. Tohuma, yeni yeşermiş bitkiye, bulunduğu ortamın zorlu koşullarında hayatta kalabilmesini sağlayacak minimum miktarda besini sağlamak için organik maddeler de kullanabiliriz. Aynı zamanda hindistan cevizi lifi, koyun yünü, saç veya pamuk ipliği ile uzaklardan bile atabileceğimiz sağlamlıkta tohum topları üretebiliriz.”

Manikis, 1998’de 3 bin kişinin katılımıyla hazırlanan tonlarca tohum topunun, Yunanistan devletinin verdiği helikopter sayesinde bir hafta içinde binlerce dönüm alana atıldığı bir etkinlik düzenledi.