Bu söyleşi bir deneme aslında. Bir “giriş”, bir “önsöz”… Bodrum Yarımadası’na tarihte ne isimler verildiği ve “Bodrum” adının nereden geldiğine ilişkin havada uçuşan fikirlerin, arşivlerin veya Google’ın bir yerlerinde sıkışıp kalmış makalelerin, yazıların derlenip sunumu. Hatta kabaca bir tozunu alma girişimi… Bu kadar temkinli yazıyorum, çünkü daha önce soru-cevap metodu denenmemiş, anlatması karışık, uzmanlık isteyen bir konu ve en önemlisi de eldeki bilgiler net değil. Üstüne üstlük bir de ben konuşmak için bir profesör değil, Mehmet Çilsal’ı seçtim. Neden Çilsal? Çünkü “Bodrum” adı üzerine tüm yaklaşımların değerlendirildiği bir makaleyi yazan ve 40 yıldır Bodrum’da yaşayan o. Yıllardır Bodrum tarihini araştırıyor ve anlatıyor. Sadece Bodrum Kalesi üzerine anterhaber.com’daki tefrikası sanırım 35’inci bölümü buldu. Kızılhisarlı Mustafa Paşa’nın önemini Bodrumlular onun sayesinde öğrendi. Bir ayağı sürekli Bodrum Belediyesi’nde, Yarımada’nın tarihi değerlerinin korunması için uğraşıyor. İkinci uğraşısı da çevre. Bilhassa Bodrum, Yatağan, Milas’ta çevreyle ilgili açılmış pek çok davanın, pek çok ÇED iptal kararının altında başvuru imzası var. Hatta 90’lı yıllarda Bodrum’un büyük olasılıkla ilk çevre eylemini Türkbükü’nde düzenleyip muhtarlarla yürüyüşe geçen de o. Mehmet Çilsal, 1960-Kayseri doğumlu. Kara Harp Okulu mezunu. 1981’de sol görüşleri nedeniyle Mamak’tan geçip sonra ordudan atılıyor. Ertesi yıl girdiği İstanbul Hukuk’tan mezun oluyor, ama 82’de başlayan Bodrum aşkı onu bırakmıyor. Avukatlık cübbesini sadece Bodrum köylüleri ve çevre davaları için giyen Çilsal bir dönem ÖDP Bodrum İlçe Başkanlığı yapıyor. Bu sayfada bir gün siz, ben, Mehmet Çilsal, hep birlikte Kale’yi gezmeyi çok isterim, ama şimdi önce Bodrum’un adını konuşalım. Bakalım heybede neler var? Cevat Şakir Mavi Sürgün’de “İlk önceleri şehir, mavi esen delikanlı meltem tanrısı Zephyros’un adından Zefiriya diye anıldı” der; siz okumalarınızda Bodrum’a Zefiriya dendiğine rastladınız mı? Kalenin şu an oturduğu zemin ile İskele Meydanı’ndaki caminin arası tarihte aslında sığ deniz suyuyla dolu. “Kıstak” denilen küçük kaya parçaları, taşlardan oluşan bir yürüme yolu orası. Kral Mausolos’un sarayı o kayalıkların olduğu yerdeymiş ve adı da Zefirya’ymış. 1100’lerde büyük olasılıkla büyük bir deprem sırasında yıkılıyor saray. Ama bunun dışında herhangi bir belgede Bodrum için Zefirya adının kullanıldığına rastlamadım. Halicarnassus/Halikarnassos adı ilk hangi tarihte karşımıza çıkıyor? İlk kez MÖ 484-425 yılları arasında yaşayan meşhur Bodrumlu, “tarihin babası” dediğimiz Herodot’un İyonca yazdığı “Historia” kitabında görüyoruz. Amcası Panyassis’in de yazılarında Halikarnassos adı geçer. Bodrum’a ne zamana kadar Halikarnassos deniyor? Resmi belgelerde Halikarnassos adına en son 1100 senesinde Halikarnassoslu bir rahibin İstanbul’daki Hristiyanlık Konsili’ne katıldığına dair bir yazıda rastladım. Ama onun dışında Halikarnas zaten yaşayan bir isim. Özellikle Helen (Eleni) kültüründen gelenler için Bodrum her zaman “Halikarnas” olmaya devam etti. Bugün hala Yunan Adaları’nda yaşayanlar Bodrum’a “Alikarnas” der. Halikarnas adının ilk nereden çıktığını biliyor muyuz? Cevat Şakir “Sonu Assos’la biten tüm kentler Helence değil, Anadolu’nun unutulmuş bir diline aittir” der, ama sizin ulaştığınız bilgiler nedir? Şöyle söyleyeyim, 40 yıldır Bodrum’dayım ve arkeologların, tarihçilerin Bodrum tarihi konusunda yaptıkları tüm sunumlara katıldım, kendileriyle görüştüm, araştırdım, bu konuda ortak bir dile, birbiriyle uyumlu bir açıklamaya hiç rastlamadım. Halikarnas kentinin ilk kimler tarafından kurulduğu, adının nereden geldiği konusunda akademi dünyası hemfikir değil. Ama iki ana grup var; birincisi Herodot, Homeros ve Strabon’a dayanarak açıklamalar yapan daha ziyade Batılı kaynaklar. Onlar Halikarnas’ın antik Yunanlıların Ege’deki bir devamı olan Dorlar tarafından kurulduğunu savunuyor. Bu kaynaklara göre Halikarnassos bir Grek kenti. Daha ziyade Muğla Üniversitesi çevresi diyeceğimiz ekol ise Dorlar geldiğinde Anadolu kökenli Luvi ve Leleglerin zaten Halikarnas’ı kurmuş olduğunu, Halikarnas’ın tıpkı Likya, Frigya gibi bir Anadolu kenti olduğunu düşünüyor. Bu arada bir de Salmakisliler var. Şu an askeri kampın olduğu yer Salmakis kolonisinin merkezi. Dorlar’la Salmakisliler’in ticaret yaptıklarına ilişkin yazıtlar bulundu. Ancak Salmakisliler Dorlar’dan ve Lelegler’den önce de var mıydı, net bir bilgi yok. Peki bu antik çağ ve Bizans dönemiydi; Osmanlı döneminde Yarımada’nın adı ne olarak geçiyor? Osmanlı kayıtlarında ilk kez 1517’de “Isravolos” veya “Sıravolos” dendiğini görüyoruz. Vergi kayıtlarının tutulduğu bir mufassal defterinde geçiyor bu isim. Tabii bu kayıtları tutan katiplerin, memurların o dönem tüm imparatorluk toprakları içinde kullandığı yazma dili aynı değil. Daha farklı yazım şekillerine de rastlanıyor ama yaygın adı “Sıravolos”. Sıravolos’un kelime anlamı ne olabilir; size de Aspat’taki “Strobilos” kentini çağrıştırıyor mu? Doğru, böyle bir yaklaşım var ve bu bana da mantıklı geliyor. Strobilos, Bodrum’da Bizans döneminin en işlek limanlarından, halkı refah içinde yaşayan bir yerleşim birimi. Kudüs’ten kovulmuş Yahudi kavminden buraya yerleşen bir nüfus var. Bizans Kralı bunlara bazı vergi muafiyetleri bile tanımış. Kilisesi ve Havrası olan bir yer muhtemelen. 1260’ta Menteşe Beyliği’nin Yarımada’ya hakim olmasından sonra önemini yitiriyor. O dönemde Strobilos, Sıravolos’a dönüşmüş olabilir. “Sarulus/Sarı ulus” tanımlamasından türediği iddiası biraz zorlama gibi mi? Önce ben de bunu duyduğumda gülmüştüm, olur mu böyle şey demiştim, ama araştırdıkça şu bilgilerle karşılaştım: Türkler Malazgirt’ten önce de 1050’lerde Anadolu’ya gelerek kendilerine yurt arıyorlar. Kimi Güney’den Araplarla geliyor, kimi Horasan üzerinden geliyor kimi gruplar da kuzeye yayılıyor. Bunlar biliyorsunuz Hristiyanlığı kabul eden Kıpçak-Kuman Türkleri oluyor. Ve zaman içinde Balkanlara kadar ulaşıp fiziken sarışın, mavi gözlü bir ırka dönüşüyor. Bunlar Bodrum’a da gelmiş olabilirler. Nitekim Menderes havzasında yaşayan son keşişlerden biri anılarında “Türkler akınlar halinde geldiği için manastırı terk edip Strobilos’a gitmek zorunda kaldım” der. Hatta Türk akını yoğunlaşınca Strobilos’tan da Patnos adasına gittiğini yazar. Bugün de Muğla’nın Bodrum, Milas, Yatağan gibi ilçelerindeki yerlileri arasında 1200’lerde buralara yerleşmiş sarışın, Balkan göçmeni gibi insanlara rastlamak mümkün ama çok flu bir konu tabii. Peki geldik Bodrum adına; ilk nerede okuyoruz “Bodrum”u? Aslında Sıravolos’la aynı dönemde; 1517’de Menteşe Sancağı Mufassal Defteri’nde. O zamanlar nüfus bilgilerinin, vergi gelirleninin kaydedildiği böyle defterler tutuluyor, orada yazıyor. Ama tüm Yarımada’yı tanımlamak için değil, sadece kale ve liman için kullanılıyor Bodrum adı. Eski İstanbul’un sadece Suriçi’ni tanımlaması gibi? Tabii, ilk döneminde Kadıköy, Üsküdar İstanbul değil, Beşiktaş İstanbul değildi. Bu da onun gibi. Sonra 1522’de Rodos seferi ruznamesinde geçiyor. “Rodos düştü, muhafızlar Bodrum Kal’ası anahtarını Kaptan-ı Derya Behram Bey’e kendi rızalarıyla teslim etti” deniyor. Ayrıca Matrakçı Nasuh’un Süleymannamesi’nde geçiyor. 1520’lerde Piri Reis’in Kitab-ı Bahriyesi’nde kale ve limanı tanımlamak için Botrum, Bodurum diye geçiyor. Yarımada’nın kalanı için Sıravolos deniyor yine. Tamamının Bodrum olması hangi yıllardan itibaren başlıyor? 1800, 1900’lerde. O zamana kadar üç ayrı bölüm olarak anılıyor: Kale ve liman için Bodrum kullanılıyor; Torba, Gündoğan, Yalıkavak, Gümüşlük, Turgutreis gibi Yarımada’nın kalanı için Sıravolos; içeride kalan yere de Karaova deniyor. Tüm Yarımada’nın adının Bodrum olması özellikle 1830’lardan sonra yeni idari teşkilatla başlıyor. Bazen Menteşe Sancağı’na, bazen Aydın vilayetine bağlı bir nahiye/bucak olarak geçiyor. Cumhuriyet’le birlikte de Bodrum adı aynen devam ediyor.
14.05.2021 06:00
“Bodrum” adı üzerine bir deneme
Bir kentle tanışmak bir insanı tanımaya benzer. Önce adından başlamak lazım gelir: Kim koymuş ilk adını, neden koymuş? Soy-adı kimlerden gelmiş? Son-adı ne olmuş?