
“Asker Mehmet” oldu
Mehmet Sönmez, 1944 yılında İstanbul’da doğar, ama Ankara’da büyür, Ankara’da devrimci olur. Kızılay’da karıştığı bir kavga sırasında “yaş haddinden” askere alınır, fakat bu kez de Türkiye İşçi Partisi lideri Mehmet Ali Aybar’ı dinlemeye gittiği için askerliğini ağır şartlar altında Ağrı’da tamamlamak zorunda kalır. Bir dönem desenlerinde kullandığı “Asker” imzası da, “Asker Mehmet” lakabı da o yıllardan kalmadır. (2) Babası albay olan Sönmez, liseyi Ağrı’dayken dışardan bitirir, Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmeyi ikinci kez denemez. Bir yandan İstanbul ve Ankara’daki aktif siyasi çalışmalara katılıyor, bir yandan da Halkın Dostları, Sosyal Adalet, Ant, Emek dergilerine işçi, kent ve direniş desenleri çiziyordur. 12 Mart 1971 Muhtırası’nın ilan edildiği gün oğlu Ahmet henüz 40 günlük bile değildir. Dönemin pek çok sosyalist örgütlü-örgütsüz ismi gibi o da bir süre sonra yargılanıp 141/1’den cezaevine konur.Hücreye karşılık domates salatası
Cezaevinde yan hücrenin rezervasyonunu yakın arkadaşı Murat Belge için yaptığı, karşılığında Belge’den güzel domates salataları istediği, tutukluları güldürmeyi, her şeyle dalga geçip insanlara moral vermeyi iş edindiği günlerdir. Kalan tüm zamanını ise Sağmalcılar’dan koğuş manzaraları çizmekle geçiriyor, volta atan, hatıra fotoğrafı çektiren, hücrelerinde oturan, dolaşan devrimcileri “kabadayıca bir duruşla” sergilemeye çalışıyordur. Ancak içeride aylar geçtikçe Sönmez’in çizgileri değişmeye başlar. Önce vapurlar çizer. Karaköy-Kadıköy, Boğaz vapurlarını… Yine kalabalık insan desenleriyle doldurur resimlerini, ama bu kez sol yumrukları havada değildir, sadece tıklım tıkış insanlar vardır. Bir de “mavi” merakı başlamıştır Mehmet Sönmez’de. Göğü artık pür mavi oluyordur resimlerinin. Daha önce bir kez gördüğü Bodrum, zaman geçtikçe Sağmalcılar’daki en büyük özlemi haline dönüşür. (3)
Can Yücel’den kaçamaz
Mavilikler Sönmez’i Bodrum’a çekiyordur, ama önce bir üç-dört yıl flört edecektir. 74 Affı’yla çıktıktan sonra İstanbul’a yerleşip her fırsat bulduğunda Bodrum’a kaçar. O yıllarda aktif siyasi çalışmalarına bir daha dönmez, ama hayatında resim giderek daha geniş bir yer kaplamaya başlar. Can Yücel’in “Bir Siyasinin Şiirleri” kitabı ilk resimlediği çalışması olur. “Can Yücel’le maceraları başlı başına bir konudur” der Murat Belge ve birini şöyle anlatır: “Mehmet bıkmış, Can’ın sarhoşluklarından başına gelmeyen kalmamış, hele en son Can’ın kendisini yumruklama olayından sonra bir araya gelmemeye ahdetmiş. Derken bir gün Can, Bodrum’da Kale’nin altında, kahvede oturuyor. Mehmet de kahveye geliyor, bakıyor ki Can orada, hemen gerisin geri ricata geçiyor. Ama Can onu fark etmiş, arkasından bağırıyor: Korkma Sönmezzz!” Kart atma ritüeli
Can Yücel’i, Yaşar Kemal, Nazım Hikmet, Erdal Öz, Bekir Yıldız, Vedat Türkali, Orhan Kemal’in kitap resimleri izler. Hele Samed Behrengi’nin Küçük Kara Balık kitabına öyle güzel desenler çizer ki Mehmet Sönmez, bu kitabı okumuş bütün çocuklara bir gün küçük bir kara balık olmayı hayal ettirir. Yıl 1978 olduğunda temelli Bodrum’a yerleşir. Artık o küçük balıklar, küçük beyaz evler, çılgın begonviller ve sonsuz maviler tamamen Sönmez’e aittir. Bodrum’u anlatan her sevimliliği resme dönüştürür, o resimler de kartlara basılıp sıra sıra dizilir. Çarşı’nın bugün “hediyelik sahte çanta” satmazdan önceki eski yıllarında başta Çerçi olmak üzere turistlerin bayıldığı küçük, ama gerçek dükkanlarında satılır kartpostalları. 9’a 14 santim içine o kadar kendine baktıran çizgilerle sığdırır ki Bodrum’u Sönmez, Bodrum’dan bir kartpostal gönderme sevdası başlar turistlerde; yerli turistler dahil. Henüz Bodrum’a gelmemiş olanlara “Bak ben bu kadar şirin bir yerdeydim” demenin, bilenlere “Ben de geldim” diye haber vermenin sevimli bir yolu olur Sönmez’in kartpostalları. Bir tür “posta yoluyla Instagram” gibidir. Giderek talep artar, iş kartpostaldan çıkıp kupa, bardak, bez çanta, seramiklere desen olmaya dönüşür.Resimde “sahici naif”ti
Kemal Özer 1975 yılında Militan dergisindeki yazısında Mehmet Sönmez’in yapıtları için “Ne karikatür ne resim ne de süslemedir; doğrudan doğruya yaşamdan fışkırmış, canlı, özgün, bağımsız bir sanat” der. Murat Belge’ye göre ise Sönmez son derece sofistike aklı olan, resimde naifliği poz olarak benimsememiş, sahici bir naiftir. (Temsilcileri arasında H.Rousseau, S. Louis’nin yer aldığı “naif sanat” bilerek çocuksu basitlik taşıyan bir sanat türüdür. Zamanla bu tür öyle popüler hale gelmiştir ki, şimdiki örneklerinin çoğuna “sahte naif” denmektedir) Mehmet Sönmez, yaşamı boyunca eserlerini toplu olarak üç kez bir araya getirir: 1978 yılında özellikle hapishane günlerindeyken çizdiği desenlerin yer aldığı “Nefti” adında bir kitap/albüm yayınlar. Bu kitap 2008’de Karikatürcüler Derneği tarafından 4 bin adet basılıp, Türkiye’deki tüm karikatürcülere gönderilir. İlk kişisel sergisini 1981’de İstanbul’da açar ve eserlerinin tamamı ilk günde satılır. Bir de en son 16 kartpostal çalışmasını topladığı “Bodrum’u Hatırlıyorum” albümü 1988’de Metis Yayınları’ndan çıkar. (4) 1990’lara gelindiğinde Mehmet Sönmez’in adı artık “Bodrum ressamı”dır, ama Bodrum’daki değişim Sönmez’i de etkiler. “Bir sanatçı olarak eserlerime yansıtacağım kadar özellikli yanı kalmadı Bodrum’un. Şimdi içinde daha çok insan olan, bar, pazar yeri, otobüs terminali gibi yerlerini resmetmek istiyorum’ diyen Sönmez bu son dönemine “eleştirel Bodrum resimleri” adını verir. Ancak henüz bu başlık altında çok fazla çalışma yapamadan Sönmez’e kanser teşhisi konur. Uzun bir süre verdiği mücadele Nisan 1998’de İstanbul’da, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde son bulur. Teşvikiye Camii’nde cenazesine katılan solcular, sanatçılar, yazarlar ve yolu Bodrum’dan geçmiş olanlar akşam Çiçek Bar’da bol kahkahalı anılarla uğurlar dostlarını. Mehmet Sönmez imzalı baskılara bir-bir buçuk yıl kadar daha devam edilir; sonra o da biter.
“Bodrum Hatırası” kalmadı
Tüm bunları okuduktan sonra aklınıza takılan o sorunun yanıtını ben de merak ettim ve Mehmet Sönmez’in oğlu Ahmet Sönmez’e sordum. Mehmet Sönmez çizgileri 20 yıldır niye yok, baskılarına yeniden başlamak mümkün değil mi? Bunu biz de çok istiyoruz. Hatta hazırladığımız birtakım projeler de var. Neler yapılabilir diye üzerinde biraz çalıştık. Kartpostal diye bir şey kalmadı, ama onu bile Bodrum’da yeniden canlandırmayı düşünüyoruz.
