22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
21.05.2021 06:00

Bodrum’un naif ressamı Mehmet Sönmez

Bodrum eskiden bir kartpostal gibiydi, o kartpostalın da bir ressamı vardı: Mehmet Sönmez! Bu hafta Bodrum’un devrimci, naif ressamı Sönmez’i ve adına hazırlanmış bir “hub” projesini okuyacaksınız
Bir lise sınıfı… En arka sırada iki çocuk oturuyor yan yana. Birisi, elindeki kağıtlara, Amarildo adını verdiği bir boğa güreşçisini anlatan bir hikaye karalıyor. Bir gün büyük bir yazar olmayı düşlüyor. …Öteki çocuk, sonu gelmez desenler çiziktirmekle meşgul. Minicik, kutu kutu desenler çiziyor ve sonunda şaşkınlıkla, bu minik desenlerin koca bir resme dönüştüğünü görüyorsunuz. Kızıl saçlı, hafiften dalgacı, yeşil gözlü bir çocuk bu. İlerde pos bıyıkları da kızıl olacak. …Yakışıklı, soğukkanlı, ince ve alaycı. Cepleri hep çiziktirilmiş desenlerle dolu. (1) Ankara Bahçelievler Cumhuriyet Lisesi’nin arka sıralarında boğa güreşçisinin hikayesini yazmaya çalışan Hemingway hayranı çocuk Zülfü Livaneli’dir; yanında resim yapan ise Mehmet Sönmez. Hatta sonra o küçük evler Livaneli’nin 1975 yılında Paris’te çıkan “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” plağının kapak resmi olur. Bugün eski plaklar satan bir sahafta 650 liraya bulabilirsiniz orijinalini, ama “eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” demenin bedeli her devirde olduğu gibi o yıllarda da çok daha fazladır.

“Asker Mehmet” oldu

Mehmet Sönmez, 1944 yılında İstanbul’da doğar, ama Ankara’da büyür, Ankara’da devrimci olur. Kızılay’da karıştığı bir kavga sırasında “yaş haddinden” askere alınır, fakat bu kez de Türkiye İşçi Partisi lideri Mehmet Ali Aybar’ı dinlemeye gittiği için askerliğini ağır şartlar altında Ağrı’da tamamlamak zorunda kalır. Bir dönem desenlerinde kullandığı “Asker” imzası da, “Asker Mehmet” lakabı da o yıllardan kalmadır. (2) Babası albay olan Sönmez, liseyi Ağrı’dayken dışardan bitirir, Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmeyi ikinci kez denemez. Bir yandan İstanbul ve Ankara’daki aktif siyasi çalışmalara katılıyor, bir yandan da Halkın Dostları, Sosyal Adalet, Ant, Emek dergilerine işçi, kent ve direniş desenleri çiziyordur. 12 Mart 1971 Muhtırası’nın ilan edildiği gün oğlu Ahmet henüz 40 günlük bile değildir. Dönemin pek çok sosyalist örgütlü-örgütsüz ismi gibi o da bir süre sonra yargılanıp 141/1’den cezaevine konur. 

Hücreye karşılık domates salatası

Cezaevinde yan hücrenin rezervasyonunu yakın arkadaşı Murat Belge için yaptığı, karşılığında Belge’den güzel domates salataları istediği, tutukluları güldürmeyi, her şeyle dalga geçip insanlara moral vermeyi iş edindiği günlerdir. Kalan tüm zamanını ise Sağmalcılar’dan koğuş manzaraları çizmekle geçiriyor, volta atan, hatıra fotoğrafı çektiren, hücrelerinde oturan, dolaşan devrimcileri “kabadayıca bir duruşla” sergilemeye çalışıyordur. Ancak içeride aylar geçtikçe Sönmez’in çizgileri değişmeye başlar. Önce vapurlar çizer. Karaköy-Kadıköy, Boğaz vapurlarını… Yine kalabalık insan desenleriyle doldurur resimlerini, ama bu kez sol yumrukları havada değildir, sadece tıklım tıkış insanlar vardır. Bir de “mavi” merakı başlamıştır Mehmet Sönmez’de. Göğü artık pür mavi oluyordur resimlerinin. Daha önce bir kez gördüğü Bodrum, zaman geçtikçe Sağmalcılar’daki en büyük özlemi haline dönüşür. (3)

Can Yücel’den kaçamaz 

Mavilikler Sönmez’i Bodrum’a çekiyordur, ama önce bir üç-dört yıl flört edecektir. 74 Affı’yla çıktıktan sonra İstanbul’a yerleşip her fırsat bulduğunda Bodrum’a kaçar. O yıllarda aktif siyasi çalışmalarına bir daha dönmez, ama hayatında resim giderek daha geniş bir yer kaplamaya başlar. Can Yücel’in “Bir Siyasinin Şiirleri” kitabı ilk resimlediği çalışması olur. “Can Yücel’le maceraları başlı başına bir konudur” der Murat Belge ve birini şöyle anlatır: “Mehmet bıkmış, Can’ın sarhoşluklarından başına gelmeyen kalmamış, hele en son Can’ın kendisini yumruklama olayından sonra bir araya gelmemeye ahdetmiş. Derken bir gün Can, Bodrum’da Kale’nin altında, kahvede oturuyor. Mehmet de kahveye geliyor, bakıyor ki Can orada, hemen gerisin geri ricata geçiyor. Ama Can onu fark etmiş, arkasından bağırıyor: Korkma Sönmezzz!”

Kart atma ritüeli

Can Yücel’i, Yaşar Kemal, Nazım Hikmet, Erdal Öz, Bekir Yıldız, Vedat Türkali, Orhan Kemal’in kitap resimleri izler. Hele Samed Behrengi’nin Küçük Kara Balık kitabına öyle güzel desenler çizer ki Mehmet Sönmez, bu kitabı okumuş bütün çocuklara bir gün küçük bir kara balık olmayı hayal ettirir.  Yıl 1978 olduğunda temelli Bodrum’a yerleşir. Artık o küçük balıklar, küçük beyaz evler, çılgın begonviller ve sonsuz maviler tamamen Sönmez’e aittir. Bodrum’u anlatan her sevimliliği resme dönüştürür, o resimler de kartlara basılıp sıra sıra dizilir.  Çarşı’nın bugün “hediyelik sahte çanta” satmazdan önceki eski yıllarında başta Çerçi olmak üzere turistlerin bayıldığı küçük, ama gerçek dükkanlarında satılır kartpostalları. 9’a 14 santim içine o kadar kendine baktıran çizgilerle sığdırır ki Bodrum’u Sönmez, Bodrum’dan bir kartpostal gönderme sevdası başlar turistlerde; yerli turistler dahil. Henüz Bodrum’a gelmemiş olanlara “Bak ben bu kadar şirin bir yerdeydim” demenin, bilenlere “Ben de geldim” diye haber vermenin sevimli bir yolu olur Sönmez’in kartpostalları. Bir tür “posta yoluyla Instagram” gibidir. Giderek talep artar, iş kartpostaldan çıkıp kupa, bardak, bez çanta, seramiklere desen olmaya dönüşür. 

Resimde “sahici naif”ti

Kemal Özer 1975 yılında Militan dergisindeki yazısında Mehmet Sönmez’in yapıtları için “Ne karikatür ne resim ne de süslemedir; doğrudan doğruya yaşamdan fışkırmış, canlı, özgün, bağımsız bir sanat” der. Murat Belge’ye göre ise Sönmez son derece sofistike aklı olan, resimde naifliği poz olarak benimsememiş, sahici bir naiftir. (Temsilcileri arasında H.Rousseau, S. Louis’nin yer aldığı “naif sanat” bilerek çocuksu basitlik taşıyan bir sanat türüdür. Zamanla bu tür öyle popüler hale gelmiştir ki, şimdiki örneklerinin çoğuna “sahte naif” denmektedir) Mehmet Sönmez, yaşamı boyunca eserlerini toplu olarak üç kez bir araya getirir: 1978 yılında özellikle hapishane günlerindeyken çizdiği desenlerin yer aldığı “Nefti” adında bir kitap/albüm yayınlar. Bu kitap 2008’de Karikatürcüler Derneği tarafından 4 bin adet basılıp, Türkiye’deki tüm karikatürcülere gönderilir. İlk kişisel sergisini 1981’de İstanbul’da açar ve eserlerinin tamamı ilk günde satılır. Bir de en son 16 kartpostal çalışmasını topladığı “Bodrum’u Hatırlıyorum” albümü 1988’de Metis Yayınları’ndan çıkar. (4) 1990’lara gelindiğinde Mehmet Sönmez’in adı artık “Bodrum ressamı”dır, ama Bodrum’daki değişim Sönmez’i de etkiler. “Bir sanatçı olarak eserlerime yansıtacağım kadar özellikli yanı kalmadı Bodrum’un. Şimdi içinde daha çok insan olan, bar, pazar yeri, otobüs terminali gibi yerlerini resmetmek istiyorum’ diyen Sönmez bu son dönemine “eleştirel Bodrum resimleri” adını verir. Ancak henüz bu başlık altında çok fazla çalışma yapamadan Sönmez’e kanser teşhisi konur. Uzun bir süre verdiği mücadele Nisan 1998’de İstanbul’da, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde son bulur. Teşvikiye Camii’nde cenazesine katılan solcular, sanatçılar, yazarlar ve yolu Bodrum’dan geçmiş olanlar akşam Çiçek Bar’da bol kahkahalı anılarla uğurlar dostlarını. Mehmet Sönmez imzalı baskılara bir-bir buçuk yıl kadar daha devam edilir; sonra o da biter. 

“Bodrum Hatırası” kalmadı

Tüm bunları okuduktan sonra aklınıza takılan o sorunun yanıtını ben de merak ettim ve Mehmet Sönmez’in oğlu Ahmet Sönmez’e sordum.  Mehmet Sönmez çizgileri 20 yıldır niye yok, baskılarına yeniden başlamak mümkün değil mi? Bunu biz de çok istiyoruz. Hatta hazırladığımız birtakım projeler de var. Neler yapılabilir diye üzerinde biraz çalıştık. Kartpostal diye bir şey kalmadı, ama onu bile Bodrum’da yeniden canlandırmayı düşünüyoruz.  Engel ne? Doğru düzgün bir şey yapabilmeniz için belli bir sermaye ayırmanız lazım. Ayrıca yapsanız bile bu ürünleri Bodrumlularla buluşturabileceğiniz bir yer kalmadı. Çarşı artık sahte ürünlerin satıldığı bir yere dönüştü. Bodrum’u temsilen, özgün bir tasarımı olan, turistik bir şeyler alayım dediğinizde hiçbir şey yok şu anda.  Engin Dalyancı’nın cam balıkları da Kanada’ya gitti…  Evet, artık Çarşı’da Bodrum hatırası diye ancak “sahte Rolex” alacak duruma geldik. Dolayısıyla biz de üstünkörü bir şey yapmak istemiyoruz. Bu tarz üretim yapan, mağazaları olan kurumsal firmalarla ortaklaşa çalışmak bize şu an daha doğru geliyor. Mesela bir Mehmet Sönmez imzalı ürünler serisi çok güzel olur, ama hala rafta bekleyen bir konu bu. (1) Zülfü Livaneli; Milliyet, 21.04.1998. (2) Sönmez Taner; Art Ajanda Bodrum, Ağustos 2020. (3) Yılmaz Aysan, E.Seyhan, E.Yıldız; Afişe Çıkmak, 2013. (4) https://www.karikaturculerdernegi.com/bir-devrimci-karikaturist.
Planet’te Türkiye’nin en büyük yemek çekim stüdyosunu kuran Ahmet Sönmez’in “Gitme Baba” adında uzun metrajlı bir filmi de var.
Planet’te Türkiye’nin en büyük yemek çekim stüdyosunu kuran Ahmet Sönmez’in “Gitme Baba” adında uzun metrajlı bir filmi de var.

Bodrum’u yeniden sanatçıların kenti yapacak bir fikir...

Ahmet Sönmez 1994 yılından itibaren ATV, CNN Türk, Kanal D’de yönetmen, yapımcı ve yönetici olarak çalıştı, reklam filmleri çekti. Doğan Yayıncılık’tayken “yaratıcı yönetici” ödülü aldı. Türkiye’de MTV Müzik, Planet yemek, D Shopping gibi ilk tematik kanalların kurucusu oldu. Bilgi ve Bahçeşehir üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak sinema, TV ve fotoğrafçılık üzerine uzun yıllar dersler verdi. Ahmet Sönmez’in kendisini anlatırken ikinci sıraya koyduğu kimliği ise yelken yarışçılığı. O da babası gibi hayatının bir döneminden sonra Bodrum’a yerleşme kararı aldı ve altı aydır burada. Bir amacı var: Bodrum’da Mehmet Sönmez Sanat Akademisi’ni kurmak.  Müjdat Gezen Sanat Merkezi gibi mi? Yapı olarak ona benziyor. Bir akademi eğitimi verecek, ama MEB ve YÖK’e bağlı olmayacak. Oralardan onaylı herhangi bir belge vermeyecek. Yüksek kalitede bir iş yaparsanız buna gerek de yok zaten. Mesela ben CNN Türk’te yöneticiyken Müjdat Gezen mezunu gençleri çok severek işe alıyordum, çünkü dört yıllık bir sinema-TV bölümü mezunundan daha çok şey biliyorlardı. Burası da aynı mantıkla gençleri öyle iyi yetiştirmeli ki, “Ben Bodrum Mehmet Sönmez Sanat Akademisi mezunuyum” diyen bir gençte kimse başka bir yeterlilik belgesi aramamalı. Parasız eğitim mi verilecek, nasıl bir model uygulanacak? Üç ayağı var projenin: Birincisi gençler. Özel üniversitelere göre çok daha makul bir ücret karşılığında gençlere bir veya iki yıllık yetenek ve mesleki eğitim sunulacak. İkinci ayakta Bodrum’da yaşayan, imkanları olan sanata ve dijitale meraklı insanlara dersler verilecek. Daha ziyade hobi niteliğinde olacak bu bölüm. Üçüncüsü de Bodrum’da faaliyet gösteren özellikle turistik tesislere dijital görünürlük eğitimi vermek. Bunu da mümkün olursa ücretsiz yapmak, tamamen Bodrum’a bir katkı sağlamak amacıyla istiyoruz.  Hangi sanat dallarında eğitim verilecek? Resim, heykel, seramik, sinema, fotoğraf ve dijital sanatları başta olmak üzere sanatın mümkün olduğu her alanında. Bodrum’da o kadar ders verecek hoca var mı? Hem Bodrum’a yerleşmiş çok değerli isimler var hem de böyle bir proje hayata geçerse Bodrum’da yaşamayı isteyecek insanlar var. Burası bir hub, yani sanatçıların gençlerin sanat severlerin bir birleşme noktası olursa, o zaman biz Bodrum’da çok farklı bir hava solumaya başlarız. Bodrum’u bir bar şehri olmaktan çıkarıp sanat şehri olduğu günlerine kavuştururuz.  Bodrum Belediyesi nasıl yaklaştı projenize? Bize “Bunu mutlaka Bodrum’a yapmamız gerek” dediler, çok beğendiler ve gerçekten kucak açtılar. Ama bu sonuçta kar amacı olan, ticari bir proje ve belediyeyle sürdürülemeyebilir. Dolayısıyla bir yatırımcıyla girişilmesi gereken bir iş. Biraz eğitim ve sanat misyonerliği olan, böyle bir buluşma merkezinin Bodrum’da olması gerektiğine inanan ve tabii biraz da imkanı olan bir yatırımcının “Ben varım” demesi gerekiyor.