22 Aralık 2024, Pazar Gazete Oksijen
29.10.2021 04:32

Bu gemiyi koru ve kullan Türkiye!

Kıç taraftan baş tarafa komut:

-Trinket alesta olsun, trinketttt…

Baştan kıç tarafa yanıt:

-Trinket alestaaaa!

Ve komut bombardımanı başlıyor:

-Sancak kupa çarmıklarını sabitleyinnnn!

-Randa randa randa! Balançinalarını koyver, çalışmasın oğlum, boşunu al sadece…

-Tam bir dakika var makine stop’a... -Arkadaşlar trinketi basın, ama iskotası boşta olsun… -30 saniye var makina stopa.

-Güzel, çok güzel duruyoruz. 

-10 saniye sonra makina stop!

-Trinket boşlasın…

Telsizden düdük sesi geldi ve motorlar kapatıldı. Şu andan itibaren yarış startının verilmesine beş dakika var. Kıç taraftan baş tarafa yeni komut:

-Cenova alesta olsun, cenovaaaa! 

Baştan kıç tarafa yanıt:

-Cenova alestaaaa!

Komut bombardımanı yine başlıyor:

-Hadi cenovayı koyverelim… Boşta kalacak cenova…

-Trinket boşalt!

-Ana yelken balançina koyver…

-Alın oğlum, randa al, asılın asılın, al boş, al al al al, devam et, orsaya giriyoruz, al al!

-Son 2 dakika!

-Cenova biraz daha boşalt, alın bakayım, hadi arkadaşlarım, hadi…

-Randa çalışmıyor trinket çok mu gergin, trinketi çok aldınız, randa çalışmıyor.

-Randa hala boş, randanın kontrasını alın, asıl asıl asıl! Yardım edin, hadi asılınnnn!!!

Onlar böyle yelkenlere asılsınlar, direklerin dibinde kan ter içinde kalsınlar, 2.5 knot rüzgarla gemiyi nasıl götüreceğiz diye dümenin başında şekilden şekle girsinler; ben de bir kenara ilişip onları seyredeyim, yanımızdan geçen yelkenlilere göz süzeyim, hatta elimde hafif bir aperitif, ufka dalıp kendi seyir ve oşinografime bakayım…

Geçen hafta yapılan The Bodrum Cup Yarışları’na katılmaktaki tek amacım işte buydu… Sadece huzur içinde bir deniz keyfi yaşamak… Ama aldılar beni, “STS Bodrum” denen efsane bir geminin içinde, “Yücel Köyağasıoğlu” adında efsane bir denizcinin karşısına oturttular.

Yarışın başlayacağı o deminki ana kadar beş saat boyunca teybimi belki bir 10 dakika bile kapatmadan, sürekli dinledim. Sadece Köyağasıoğlu’nu değil, teknedeki diğer denizcileri de dinledim. Ve akşam olup karaya ayak bastığımda artık tıpkı ben de onlar gibi dert sahibiydim. Derdimizin adı: STS Bodrum Yelkenli Okul Gemisi. 

İki direkli klasik bir Akdeniz guleti, yani bir uskuna. 5 Ocak 2001’de Bodrum’da denize indirildi. Fikir babası ve Yapım Komitesi Başkanı Erman Aras. Bodrum İçmeler tersanesinde imece usulü yapıldı. 15 yıldır Uluslararası Okul Gemileri Yarışı’na katılma hakkı var. 20 yıldır yapılma amacının sadece yüzde 10’u kullanılan gemi Türkiye’nin kendisinden faydalanmasını ve sahip çıkılmayı bekliyor. Uluslararası Okul Gemileri Birliği olan Sail Training International’ın onayı üzerine geminin adı STS (Sail Training Ship) Bodrum olarak tescil edildi. Türk denizciliğinin duayenlerinden Yücel Köyağasıoğlu tarafından, Uluslararası Okul Gemileri kurallarına göre tasarlandı. International Sailing Schools Association üyesi. Gemide eğitime katılan kursiyerlere uluslararası yelkenli gemilerde verilen eğitim programının bir benzeri hazırlanarak özel bir eğitim programı uygulanıyor.
İki direkli klasik bir Akdeniz guleti, yani bir uskuna. 5 Ocak 2001’de Bodrum’da denize indirildi. Fikir babası ve Yapım Komitesi Başkanı Erman Aras. Bodrum İçmeler tersanesinde imece usulü yapıldı. 15 yıldır Uluslararası Okul Gemileri Yarışı’na katılma hakkı var. 20 yıldır yapılma amacının sadece yüzde 10’u kullanılan gemi Türkiye’nin kendisinden faydalanmasını ve sahip çıkılmayı bekliyor. Uluslararası Okul Gemileri Birliği olan Sail Training International’ın onayı üzerine geminin adı STS (Sail Training Ship) Bodrum olarak tescil edildi. Türk denizciliğinin duayenlerinden Yücel Köyağasıoğlu tarafından, Uluslararası Okul Gemileri kurallarına göre tasarlandı. International Sailing Schools Association üyesi. Gemide eğitime katılan kursiyerlere uluslararası yelkenli gemilerde verilen eğitim programının bir benzeri hazırlanarak özel bir eğitim programı uygulanıyor.

En iyi okul gemidir

Size önceki hafta Erman Aras’ı anlatmıştım, karşılaştığı yapısal sorunları çözmek için Bodrum’un başına yeni icatlar çıkaran biri demiştim. Bu okul gemisi de onun icadı.  

Aras 80’li yıllarda Bodrum’da bir yat turizmi acentası kuruyor, ama bir de bakıyor ki gelen turistler hiç memnun değil. Hatta bırakın memnun olmayı, dönüp Türkiye’ye “Siz sahtekarsınız” bile diyorlar. Niye? Çünkü Türkiye yurtdışında “Yat turizmi en güzel bizim Ege’de, Akdeniz’de yapılır” diye ilanlar veriyor; çoğu zaten yelken kulübü üyesi ve denizci olan turistler ilanlara güvenip Türk sularında yat kiralıyor; ama yatlar denize çıkıp kaptana “Haydi yelkeni aç” dediklerinde turistlerin aldıkları yanıtlar hep olumsuz… Erman Aras, bunun nedenini araştırdığında karşısına bir tabu çıkıyor; kaptanların “Bu tekneler yelken yapmaz” tabusu… “Aslında” diyor Aras, “Bodrum’un eski denizcileri yelken açmayı bilirlerdi, ama 80 sonrası kaptanlar öğrenmediler, bilmedikleri için de korkuyorlardı.” Yani üç tarafı denizlerle kaplı ülkemizde yüzmeyi pek sevmediğimiz gibi, denizin üzerinde rüzgarı kullanma kültürümüz de zayıf.

Aras, bu tabuyu kırmak için 1989 yılında Bodrumlu charter teknelerinin de katılıp yelken yapmak zorunda kalacağı “Uluslararası The Bodrum Cup Yarışları”nı başlatıyor. 33 yıldır her ekim ayının üçüncü haftasında düzenlenen yarışlar sayesinde tabu 3-5 yılda sarsılıyor, ama sorun hala devam ediyor. Hem donanımlı yeni genç kaptanlar yetiştirmek, hem de elinde ehliyeti olan mevcut kaptanlara yelken, navigasyon, gece seyri gibi geleneksel denizciliği öğretmek şart… Çünkü kaptanlar eğer arzu edilen bu seyirleri yapabilirse sadece sahtekarlık suçlamasından kurtulmayacağız, turizm girdimiz de çok ciddi artacak. 

Bunun için Erman Aras ve arkadaşları önce Bodrum’a gerçek bir denizcilik okulu açılması için harekete geçiyor, fakat Ankara’dan sonuç alamıyorlar. “O zaman okulu biz kuralım” diyorlar. “Kuracağımız okulda hem genç öğrenciler eğitilsin, hem de yetişkinlere yelken bilgisi verilsin.” Peki bir denizcinin okulu neresidir; tabii ki gemisi! Kulağa biraz masal gibi geliyor, ama gerçekten de kasalarında beş kuruş nakit olmadan 2001 yılında yelkenli bir okul gemisini yapmayı başarıyorlar. Cumhuriyet tarihinin ilk yelkenli okul gemisini: STS (Sail Training Ship) Bodrum! 

Kimsenin haberi yok

Bana sorarsanız denizciliğin “Köy Enstitüsü” gibi bir kurum STS Bodrum… Kendi başına çok biricik bir öykü, hatta artık bir efsane… Ve bu efsanenin tasarımcısı olan kişi şu an karşımda… Okul gemisini tam bir Akdeniz guleti olarak çizen, Türk denizciliğinin yaşayan duayenlerinden Yücel Köyağasıoğlu… Zaten yukarıdaki arma komutlarını okuduğunuz kişi de bizzat Köyağasıoğlu’nun kendisi. Ama bakıyorum, Yücel Bey’in canı çok sıkkın duruyor, bu o kadar belli ki, o yüzden lafın tam ortasından başlıyoruz konuşmaya:

-Nedir sizi kızdıran?

Bodrum’da lise düzeyinde yat kaptanlığı eğitimi veren iki okulumuz var. Fakat 20 yıldır her türlü çabaya rağmen bir tek kere o okulların hocaları bu tekneye ayak basmadı, inanır mısınız? Bir gemide olabilecek her türlü navigasyon aletimiz var. Kaptanı, gemicisi var. Burası tam bir laboratuvar. Okullarda hiçbir şey yok. Getirin çocukları, siz de gelin, bu gemide denizciliği inceleyin. Çocuklara denizcilik kültürünü verin. Ama sizi temin ederim, 20 küsur yılda bir tek lise hocası buraya gelmedi.

-Neden sizce?

Çünkü burasıyla ilgili bilgileri yok. Sadece onların değil, neredeyse hiç kimsenin bilgisi yok. 

-Öğrenciler STS Bodrum’u seviyor mu?

Heyecan içinde geliyorlar buraya. Elimizden geldiği kadar yardımcı oluyoruz, burada denizciliği görüyorlar. Ne öğrendiniz bugüne kadar okulda diye soruyorum; römorkör seyri, gelgit hesaplamaları, vardiya sistemi… Yav bu çocuklar gulet kaptanı olacak, ne yapacaklar bunları?

-Peki okullardaki resmi müfredat programına bir de bu gemideki eğitimi eklemek bu kadar zor mu?

Şunu söyleyeyim bakın, Umman Sultanlığı bizim Kadıköy kadar bir yer. Bugün muhteşem bir okul gemileri var. Hollanda’ya yaptırdılar. Size Müslüman ülkeleri sayıyorum: Endonezya’nın çok güzel bir okul gemisi var, büyük. Pakistan’dakini ziyaret de ettim, çok güzel bir okul gemileri var. Neden? Kaptan Fuat Pirali bunu 1937’de söylediği tek cümleyle açıklıyor: “Kendine güvenen ve kendine güvenilen denizci armada yetişir.” Bu ne demektir? Yani yelken kullanarak, sert havada tekneyi yürütmeyi becererek, direğe tırmanarak siz denizci olursunuz. Yoksa bir motor yatta dümenin başına geç, düğmeye bas, otomatik pilota geç, gittin. Sen denizci olamazsın. Yelkenli gemi canlı bir varlıktır, onun suyuna gitmeyi bilmezsen senden iyi denizciler çıkmaz. Onun için zaten bütün deniz ülkelerinin çeşitli yelkenli okul gemileri var.  -İşte bizde de STS Bodrum Yelkenli Okul Gemisi var? 

Kimse faydalanmıyor ki… Arkamızda hiç kimse yok! 20 yıldır hala tek bir çivi çakılmadı. Nasıl indiyse öyle devam ediyor, halatlarımız bile aynı halat. Oysa birinci sınıf bir eğitim kadrosu kurabilmeniz için önce düzenli maaş ödemeniz gerekiyor. Sürdürülebilir bir kaynağınız yoksa nasıl yapacaksınız bunu?

-Kimin yatırım yapması lazım?

Mali işleri hiç anlamam. Ama dış ülkelerde gördüğüm bu okul gemilerinin arkalarında çok sağlam sponsorlar ve donanma gibi kuruluşlar var. Maalesef bizde hiçbir şey yok. Bakın size çok önemli bir şey söyleyeceğim: Bütün dünya yelkencileri iki şey yapmak ister: 1-Dünya turu. 2-Ege’de yelken. Çünkü burada tarih, doğa ve muhteşem bir deniz var. Çoğu buraya Knidos’u, İlyada’yı, Homeros’u okuyup da gelir. Ama biz bu denizlere göre yat kaptanı yetiştirmeyi hiç önemsemiyoruz. Benim bunu anlamam mümkün değil.

-Peki STS Bodrum şu an kimin üzerinde?

Sahibi Bodrum ve Karya Bölgesi Kültür, Sanat ve Tanıtım Vakfı (BOSAV) gözüküyor. Bir kısım masraflarını da Bodrum Belediyesi karşılıyor, ama hiçbir sponsoru yok. Arkamızda hiç kimse yok.

Yücel Köyağasıoğlu 85 yaşında, ama geminin kıç tarafından şöyle bir “Trinket alesta!” diye bağırdı mı baş tarafındaki denizciler anında alesta oluyor. Yarış sırasında gemideki en hırslı, en coşkulu kişi o. Bazen 25, bazen 45 yaşında gibi bir 85 yaş… (Fotoğraf: Mehmet Uyargil)
Yücel Köyağasıoğlu 85 yaşında, ama geminin kıç tarafından şöyle bir “Trinket alesta!” diye bağırdı mı baş tarafındaki denizciler anında alesta oluyor. Yarış sırasında gemideki en hırslı, en coşkulu kişi o. Bazen 25, bazen 45 yaşında gibi bir 85 yaş… (Fotoğraf: Mehmet Uyargil)

 

Artık akıl vermeyin, para verin!

ERMAN ARAS Yücel Abi’yle biz bu işe ilk başladığımızda kış aylarında tamamen yereldeki gemicilere eğitim verecek, yaz aylarında yelkene meraklı ne kadar genç varsa alıp onları Avrupa’ya götürecektik. Bu gemi hep seferde olacaktı. Rahmetli Sadun Boro’dan tutun dünyayı gezen bütün Türk denizcilerine kadar herkes hazırdı bu eğitimi vermeye. Sistemi kurduk. Gemiyi bitirdik. Denize indirdik. Dünya okul gemilerine register ettirdik. Ama bir türlü denizcilik okullarıyla bu gemiyi kaynaştıramadık. Oysa o yarışlarda, o rüzgarlarda bir öğrenciye gemisini, dümenini kim teslim edebilir? Hiçbir tekne teslim etmez. Burada Mazı’dan, Çökertme’den, Kayseri’den gelen çocuğun dümeni alabileceği bir gemisi var. Böyle bir laboratuvarı size hediye ettik. Kaç kişiye böyle bir hediye verilir ki? Bu hediyeyi niye kullanmıyorsunuz kardeşim? Bir diğer mesele de bugüne kadar bize çok insan geldi, “yardım edelim” dediler, ama biz 20 yıl sonunda artık “akıl verme para ver” noktasındayız. Bu Cumhuriyet tarihinin ilk ve tek yelkenli okul gemisi. Türkiye bu kadar denizlere sırtını dönmemeli.

Aslında zabıta amiriyim, ama kaptanlık yapıyorum

KAPTAN MUSTAFA CENGİZ Dokuz yıldır STS Okul Gemisi’nin kaptanıyım, ama asıl işim zabıta. Bodrum Belediyesi’ndeki üç zabıta amirinden biriyim. Denizcilikten anladığımız için Belediye’nin kurum dışı görevlendirmesiyle eş zamanlı olarak burada da kaptanlık yapıyorum. Babamın süngerci teknesi vardı. Gökova Körfezi’ne ilk çıktığımızda o teknede emekliyorduk biz. Ona rağmen 2010’da bu tekneye ilk geldiğimde bilmediğim çok şey olduğunu gördüm. Mesela yelkenin ittiğini bilirdik de öne çektiğini bilmezdik. Navigasyonu, gece seyrini hepsini burada yaşayarak öğrendim. Oysa çoğu kaptanlık okulu Bodrum’da bir okul gemisi olduğunu bile bilmiyor. Kaç senedir su altı araştırma ve kazısına gidiyoruz, ama asıl eğitim amaçlı yapılmış bir gemi bu. Yurt dışında böyle bir geminin mürettebatı en az beş kişidir, benim ise sadece bir yardımcım var. O da yakında askere gittiğinde ne yapacağız bilmiyorum. Türkiye’de o kadar çok büyükşehir belediyesi varken bir tane ilçe belediyesi tek başına bu gemiyi yaşatmaya çalışıyor. Bodrum’a gerçekten destek olunması lazım. 

Tuzla’da bile böyle bir gemi yok

KAPTAN MUSTAFA DEMİRÖZ Bizim eğitim sistemimizde bilgi değil, belge geçerlidir. Denizci yetiştirirken de aynı durum. Yeterli bilgiyle donatmadan belgelendirme yaparız. Liselerin yat kaptanlığı bölümünü bitirdiğiniz zaman belgeleniyorsunuz, ama bilgi yok. Ben Tuzla’daki Denizcilik Yüksek Okulu’ndan mezunum, orada bile böyle bir okul gemisi yok. Çok güzel, çok özel bir okul gemisi bu, ama faydalanan var mı? Yok. Faydalanılmadığı için sahip çıkanı da yok. (Uzak yol kaptanı, 2003-2007 yıllarında STS Bodrum’da kaptan ve eğitmen)

İki Mustafa kaptan arasında, çıksa da yarış başlasa diye “rüzgar” diledim...
İki Mustafa kaptan arasında, çıksa da yarış başlasa diye “rüzgar” diledim...

‘Hocam ben yapamam’ diyen Atlantik’i geçti

DERS VERMEYE GELEN İNGİLİZ ŞAŞIRDI

Gemiyi suya indirip, eğitim müfredatımızı da tamamladıktan sonra ilk işimiz kendimizi dünya okul gemilerine register ettirmek oldu. Başvurumuzu yaptık, bize önce “Sizin hocanızın (Yani Yücel Köyağasıoğlu) yazdığı müfredatı kabul etmeyiz” dediler. Siz kimsiniz dedik, dediler “Biz Dünya Okul Gemileri’nin Federasyonu’yuz. Hoca göndereceğiz, size o müfredat yazacak.” 2001 yılında John Jameson adında İngiliz bir hoca geldi. Adam hayran oldu bizim müfredat programına, “Siz zaten her şeyi yapmışsınız” dedi. Çünkü biz öğrenci geldiği zaman ne eğitim verilir, az bilen gelirse ne olur, kaptan gelirse ne olur, hepsinin ayrı ayrı programını yazmıştık. Böylece hiçbir sorun yaşamadan uluslararası bir sistemin parçası olduk, ki bu gemimiz için çok ciddi bir artı puandı.

48 KADINA KURS VERDİK ÇOĞU USTA DENİZCİ OLDU

Eşleri The Bodrum Cup’a katılan kadınlar “Hep kocalarımız denizde, biz de denize açılmak istiyoruz” dediler ve bir “Yüksek Ökçeler” kadın grubu kurdular. Bu grup 2001 yılında 48 kişiydiler, 16’şar kişilik etaplarla okul gemisine gelip bizden eğitim aldılar. İnanılmayacak bir performans sergilediler. Dersler saat 22’lere kadar sürerdi, o saatte bile ellerinde fenerlerle direklerin konumunu incelerlerdi. Daha önce kadınlar pek yarışlara alınmazdı, ama burada gördükleri eğitim sonucu her biri aranan denizciler oldular. Düşünün, birlikte katıldığımız bir Bodrum Cup’ta biz finish yaptığımız zaman öbür tekneler daha yeni start alıyorlardı. O “Yüksek Ökçeler”in birçoğu şimdi tekne sahibi, kimi yelken hakemi, kimi yelken yazarı…  Hele bir Zerrin Ulusman vardır, çok nahif, sanat üzerine çalışan bir hanımdır. Eğitimde dümene geçtiğinde “Hocam ben bunu yapamayacağım, yapamayacağım” diyordu. “Hayır yapacaksın” diyordum. Sonuçta bizden yetişip, Atlantik'i geçmeyi başaran ekipteki ilk altı Türk kadınından biri oldu.

PRENS PHILIP’İN KABUL ETTİĞİ 5 GEMİDEN BİRİYDİK

STS Bodrum, Uluslararası Okul Gemisi Yarışları’na dahil bir gemidir. Bunun da çok ilginç bir tarihçesi var. 1950’lerde armatör Haşim Mardin’in Rüyam adında çok meşhur bir yelkenlisi vardı. Belki duymuşsunuzdur, Amerika’dan getirip Moda Koyu’na ilk demir attığında İstanbullular görebilmek için Moda’ya akın etmişlerdi. Rüyam, 1956’da ilk kez İngiltere’de düzenlenen Sail Training International yarışına davet edildi. Torbay limanında başlayıp Lizbon’da biten yarışı Haşim Mardin birincilikle bitirdi, ama yapılan handikap hesapları sonucu kendi sınıfında üçüncü kabul edildi. 2006’da Sail Training’in 50’inci yılı anısına yeni bir yarış yapılmasına karar verilince Mardin ailesi yine davet edildi. Haşim Bey’in oğlu Yusuf Mardin yarışa katılmak için STS Bodrum Okul Gemisi’yle anlaştı. Yarış günü startı Edinburgh Dükü Prens Philip verdi. O gün Prens Philip’le tanıştırılmak üzere 80 tekne içinden sadece beş tekne iç limana kabul edildi. Onlardan biri de STS Bodrum’du. Bir yelkenli yat öğrencisi için bu tip yarışlara katılmaktan daha büyük bir tecrübe olamaz.

DEFALARCA KONTROLDEN GEÇMEYİ BAŞARDIK

Tall Ship Race Yarışları’na her gittiğimiz zaman bize orada 12 sayfalık bir liste gelir. Bu listede emniyet bakımından şunlar şunlar şunlar yapılacak diye maddeler vardır. O kadar ilginç isteklerdir ki, kolay kolay hiçbir tekne kalkamaz altından. İngiliz komite grubu ellerinde fenerler, metreler, geminize gelip o 12 sayfayı tek tek kontrol ederler. STS Bodrum Okul Gemisi, o kontrollerden geçip defalarca yarışlara katılmaya hak kazanmış bir gemidir. Çok zor bir şeydir bu. 

FRANSIZ KADINLAR AHŞAPLARIMIZI OKŞADI

Dünyanın en ünlü yelkenli okul gemilerinin katıldığı İspanya-Fransa-İtalya rotasında yapılan “Tall Ships Mediterranian Regatta” yarışı vardır. Muhteşem gemiler katılır. Fransa’nın Toulon Limanı’ndayken o gemileri görmek için bir milyon ziyaretçi geldi. Ve tüm o devasa gemilerin arasında en fazla ilgi çeken gemi bizdik. İnsanlar STS Bodrum’u görmek için iki gün boyunca sıra oldular. Çünkü yarışa katılan tek ahşap okul gemisiydik. Diğerleri de muhteşem şeylerdi, ama sonuçta sac teknelerdi. Özellikle Fransız kadınlar bizim teknenin ahşaplarını okşuyorlardı. Çünkü yaşayan bir ahşap bu, bir varlık… Kim sevmez bu tekneyi… 

LİMANDA PUTİN KARŞILADI

Özellikle 2010’da Yunanistan-Türkiye-Bulgaristan sularında düzenlenen yarışımız unutulmazdı. “Kabasorta arma” dediğimiz 115 metre boyundaki klasik gemiler katılmıştı, hepsi devasa yelkenlilerdi. Tam İstanbul Boğazı’nı geçeceğimiz sıra şansımıza muhteşem bir lodos çıktı ve tüm dev yelkenli gemiler tam arma yelkenle Karadeniz’e çıktık. İnanılmaz bir görüntüydü. 2014’teki Karadeniz’deki Görkemli Gemiler Yarışı’nda ise bizi Varna’dan Bulgaristan Başbakanı uğurladı, Sochi’de Rusya Devlet Başkanı Putin karşıladı. Gittiğimiz her yerde ülkemizi en iyi şekilde temsil ettik, yabancı gemilerin arasında bayrağımızı şerefle dalgalandırdık ve ülkemize hep sayısız ödüllerle döndük.


Geminin her şeyi kitaba uygun yapıldı

-Bodrum Okul Gemisi fikrini ilk ne zaman duydunuz?

İlk 1997’de BOSAV yöneticileri teklif etti; Bodrum için böyle bir şey yapacağız, katkıda bulunur musun dediler. Hiç düşünmeden kabul ettim. 10 gün içinde A’den Z’ye kadar tüm çizimlerini tek kuruş para almadan çizdim. Helal olsun. Tekneye hemen İçmeler’deki birinci tersanede başladık, ama sıfır bütçe. Para yok. Güven Erkaya bize çok arka çıktı. O dönem emekli olmasaydı daha fazlasını da yapardı. Alttaki salma zarfına koymamız için 32 ton denizaltı kurşunu gönderdi. İmalata ilk o kurşunla başladık.

-Kaç kişi çalıştı yapımında?

Sınırlı bütçe olduğu için çok az kişiydik. Allah uzun ömür versin gövdeyi Yılmaz Dinç ve Ahmet Aslan ustalar, içini Ali usta yaptı. Onlarla baştan bir anlaşmam oldu: Her şey mot a mot benim dediğim gibi yapılacak. Çünkü ben bir Bodrum guleti değil, dünya standartlarında, geleneksel bir gulet çizdim. Çok farklı şeyler bunlar. Onlar da kabul ettiler ve başladık. 

-Neden geleneksel bir gulet yapmayı tercih ettiniz?

Bir kere otantik bir gulet yapımında kesinlikle hiçbir posta birbirinin eşi değildir. Yani bir balık iskeleti gibi ortası kalın, belli bir yerden sonrası incelir. Bu da ayrı hesap, ayrı ustalık ister, ama bu sayede geminin hidrodinamiği artar, daha hızlı olur. Bordalar çok yüksektir, sert hava teknesidir. Bizim teknede postalar omurgaya tek tek cıvatalanmıştır, o cıvatalar sağlamlığı arttırır. Bu gemiyle Manş’ta, Karadeniz’de gittik, en tehlikeli yerlerden geçtik, şakır şakır gidiyoruz.

-Ne kadar sürdü yapımı?

Aslında rahatlıkla bir buçuk yılda biterdi, ama üç yıl sürdü. Çünkü hep bize dışarıdan gelen yardımlarla yapıldı. Ana makinesini Almanya’daki MAN firması hibe etti. Elektrik donanımı, mekanik aksamı, halatları, boyası, yapıştırıcıları her şey başka başka firmalardan geldi. 99 depremi olduğunda ise bütün yardımlar kesildi. Neyse ki 2000’de Ericsson firmasının sponsorluğu sayesinde noktayı koyabildik ve 2001’de denize indirdik.

-Denize indirirken şampanyayı kırma adetini Bayan Erkaya yerine getirmiş galiba?

Şampanya elimdeydi, ama kimin kırdığını o heyecandan hatırlamıyorum. Çok müthiş bir andı. Çünkü gemiyi indirmekle bitmiyor iş, asıl denizde nasıl duracak? O çok mühim. Seri bir tekne değil ki, kupon, tek başına yapılan, üstelik çok ağır bir tekne. Ama dümdüz durdu.

-Hiç eksik tasarlamışım dediğiniz bir şeyi var mı?

Dünyada milyon çarpı milyon tekne vardır, ama hiçbiri ideal tekne değildir. Hep yapacak bir şey daha bulunur. Ben de mesela isterdim ki biraz daha uzun olsun, içine biraz daha bir şeyler koyayım. Ama sonuçta bir okul gemisi yapıyorsunuz. Mesela bunun gövdesine oranla yelkenleri küçüktür. Bilhassa öyle yaptık. Sert havalarda emniyetli ve sağlam olsun diye. Oysa bir buçuk misli kadar daha yelken kaldırır bu tekne ve çok hızlı gider, ama o zaman emniyetten kaybedersiniz.

-Peki en üstün bulduğunuz özellikleri neler?

Birincisi ben bu yelkenliyi uluslararası yelkenli okul gemileri kurallarına göre inşa ettim. Uluslararası yarışlarda organizasyon komitelerinin gemide bulunmasını zorunlu kıldığı her türlü emniyet ve sağlık donanımı bu gemide var. Gece seyir fenerinin nerede durduğuna kadar her şey nizami. Sonra mesela ikinci bir dümeni koymak çok masraflıdır, ama bu STS Bodrum’da iki dümen var. Çünkü hidrolik dümen sizi istediğiniz pozisyonda götürür, fakat hissetmezseniz. Yelkende asıl mühim olan mekanik dümendir. Çocuklar burada mekanik dümeni öğrenir. Bu gemide yelkenlerin donanımı tamamen elle yönetilir. Otomatik hiçbir şeyimiz yok. Kursiyerlerin hepsi elle çalışıyor burada. Ortadaki yelken randadır. Basması daha zordur, ama eğitim gemisi olduğu için öğrencilerin randa yelkeni de öğrenmeleri şart. Bir öğrencinin gelip dokunabileceği üstün özellikte tam donanımlı seyir ve navigasyon cihazlarımız var. Ayrıca normalde uzak seyirlerde olacak haritalarımız var. Modern navigasyon, geleneksel navigasyon hepsini öğrenmek mümkün. 

-Bir okul gemisi olduğu için özel kamaraları yok değil mi?

Hayır, aşağıdaki salonumuz hem dersanemiz hem de yatakhane. 12 öğrenci için geniş ranzamız, artı 4 kişilik ayrı bir kabinimiz var. 16 kursiyer kalabiliyor yani. Kaptanın aile kabini, ahçı kabini, üç kişilik gemici kabini, bunların hepsi ayrı. 7 wc, 4 duş var. Makine dairemiz su geçirmez, giriş-çıkışı rahat, tamamen ayrı bir mekandır. Makinamız 500 beygirlik, Alman marka, muhteşem bir makina.

[video width="1920" height="1080" mp4="https://gazeteoksijen.com/wp-content/uploads/2021/10/STS-OKUL-GEMISI.mp4"][/video]


Böyle olur bir "sail master"* portresi 

Yücel Köyağasıoğlu 24 Mart 1936’da Arnavutköy’de doğdu. Babası Edebiyat öğretmeniydi. Dayısı Galatasaraylı Nedim Özgen defalarca Türkiye şampiyonu olmuş bir yelkenci. Zamanın meşhur teknesi Seddülbahir’in Süleyman Dırvana’dan önceki sahibi. Bir yelkenliye ilk kez 3-4 yaşlarında ayak basan Yücel Bey, aynı dayısı gibi Galatasaray Lisesi’nde okudu, ama Kabataş’tan mezun oldu.

Çocukluğu ve gençliğinin geçtiği üç adres vardı: Bebek’teki GS Denizcilik Lokali, eski Fenerbahçe mendireği ve Büyükdere’deki tersane. Dayısının hurdayken aldığı iki teknesinin tamiri için yaz ayları burada Rum ustaların yanında çalıştı. O yıllarda ya denizci olmak  istiyordu ya da arkeolog…

Yıllar sonra oğlu Orhun yat kaptanı oldu, Orkan sualtı arkeoloğu, ama kendisi Akademi’de İç Mimarlık okudu. 65-75 yılları arasında hep hayal ettiği İsveç’te yaşadı. Stockholm’de reklam ve mobilya tasarımcılığı yaptı. İstanbul’a döndükten sonra “Skandiform” adıyla bir mobilya atölyesi kurdu, ama içindeki tekne modelciliği aşkı ağır basınca atölyenin kalan yarısında tekne imalatına başladı. 1982’de Türkiye’nin ilk seri cam takviyeli polyester (CTP) tekne yapımına geçti. 1983 yılında, ünlü 1896 Camper&Nicholson yapımı dev bir yatın tüm restorasyon işini üstlendi. Bodrum’da bir tekne yapması teklifi gelince 1986’da buraya taşındı ve bir daha dönmedi.

Bugüne kadar 11 tekne yaptı, sayısını unuttuğu kadar çok tekne restorasyonu ve tamirini gerçekleştirdi. Kendisinden tekne yapmasını isteyenler arasında bir İngiliz asili de vardı, guletinin çizimlerini dünyaca tanınmış yat tasarımcısı Ugo Faggioni’ye yaptırıp inşasını Yücel Bey’e teslim eden bir İtalyan da… Bodrum’da ilk ayna kıç tekneciliği o başlattı. 1990’larda o güne kadar Bodrum’da inşa edilmiş en büyük motor yatı inşa etti. 1997’de Türkiye’nin tek Okul Gemisi STS Bodrum’u tasarladı.

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Bodrum Denizcilik Meslek Yüksek Okulu’nda yatçılık dersleri veren Yücel Köyağasıoğlu’nun modelcilik tutkusu hiç bitmedi. Turgutreis D-Marin’de kurs verip ürettiği “Marblhaed” sınıfı uzaktan kumandalı yelkenli modelleriyle kış mevsiminde yarışlar düzenledi. Halen evinin bahçesindeki atölyesinde deniz ve tekne tabloları yapan, zaman zaman eşiyle birlikte 40 yıllık tekneleri Yosun’la denize açılmaya devam eden  Köyağasıoğlu’nun İstanbul Kotraları ve Denizin Kanatlı Perileri adında, resimleri de kendisine ait iki kitabı var.  (*Yelken ustası)